| Konu: | Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 84 |
| Tarih: | 11.04.2018 |
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarı'nın 10'uncu maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Orman kadastro komisyonlarının kurulmasında ziraat odası temsilcileri çıkarılmakta, orman mühendisleri, orman teknikerleri, ziraat mühendisleri ve ziraat teknikerlerinden ve mahallî bilirkişiden oluşan bir komisyon kurulmaktadır. Tabii kadastro komisyonu olan bir komisyonda -gönül isterdi ki harita kadastro mühendislerinin- de olsun. Yani madem kadastro yapılacak, bu komisyonda üye olarak harita kadastro mühendislerinin olmasını gönül isterdi ama maalesef bu komisyonda harita kadastro mühendisleri bulunmamakta.
Türkiye'de bugüne kadarki yapılan orman kadastrolarının birçoğunda, özellikle eski tarihlerde yapılanların, GPS teknolojisi çıkmadan önce yapılan orman kadastrolarının çoğunluğunda hatalar vardır, mükerrerlikler vardır. Yani hem haritanın bir kısmı vatandaşın tapusunun içerisinde, bir kısmı aynı zamanda orman haritasının içerisinde. Yani devlet vatandaşa tapu vermiş, 50 dönüm tapu vermiş; şimdi dönüyor tekrar, bunun 10 dönümü, 5 dönümü, 20 dönümü orman diye dava açıyor. Bunların -şu anda teknoloji gelişti- yine harita mühendislerinin de içerisinde bulunduğu bir komisyonla değerlendirilmesi doğru olurdu.
Türkiye'de kadastro sorunu ve mülkiyet sorunu çok büyük bir önem arz etmektedir. Kadastro yenilemeleri belli bölgelerde yapılmış, şu anda kadastro yenilemelerinin belki yüzde 80'i, 90'ı bitirilmiş ama kadastro yenilemeleriyle beraber tapu yenilemeleri yapılmadığı için -buna mevzuat müsait değil- Türkiye'de her iki insandan birinin mülkiyetle ilgili problemleri var. Yani hazine ile vatandaş arasında, orman ile vatandaş arasında, mirasçılar ile vatandaş arasında problemler maalesef yıllardır çözülememektedir. Her hükûmet seçim dönemlerinde 2/B arazilerini çözeceğini, hazine arazileri sorununu çözeceğini, vatandaşa bunların tapularını vereceğini vadetmekte ama seçim dönemleri gelip geçtiği hâlde bu işlerin hâlâ çözülmemiş olduğunu görmekteyiz. Yani bugün 2/B arazileri niye bekletilir, satışları niye bu kadar ağır işler, hazine arazileriyle ilgili bu sorun yıllardır niye bir türlü çözülmez? Yani bugün bu yasa içerisinde hazine arazilerinin satışının ve 2/B arazilerinin satışının önünün açılması, hatta imar rantı olmayan, arsa değeri olmayan hazine arazilerinin ve 2/B arazilerinin vatandaşa, Milliyetçi Hareket Partisinin seçim vaatlerinde olduğu gibi bedelsiz olarak verilmesi doğrusudur. Yani bu arazileri bu insanlar zaten yıllardır ekip dikmişler, babalarından, dedelerinden kalmış bu araziler. Ama maalesef böyle yapılmadığı gibi çıkarılan yasalarda... Daha önce bir yasa çıkardık. Çıkarılan torba yasa içerisinde 30 Mart 2014'ten önce belediye ve mücavir alan sınırları içerisindeki tarım arazilerinin vatandaşlara satışının önü açıldı. Şimdi, tarım arazileri belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde mi, belediye ve mücavir alan sınırları dışarısında mı? Yani tarım arazilerinin yüzde 80'i belediye ve mücavir alan sınırlarının dışarısında. Çiftçiyi seviyor muyuz biz yani tarımla uğraşan insanlarımızı desteklemek istiyor muyuz? O zaman niye vermiyorsunuz tapularını? Çiftçinin belediye mücavir alan sınırları dışındaki ekip diktiği arazilerinin tapusunun kayıtsız şartsız verilmesi lazım.
Bir ayrı problem de özellikle 2/B olan araziler üzerine imar planı yapıldığı anda devlet bu 2/B arazilerine el koyuyor. Yani düşünün, 2 vatandaşın 100 metre arayla arazisi var. Bizim özellikle Mersin Gülek Karboğazı turizm bölgesi ilan ediliyor, bir imar planı yapılıyor. İnsanların elli yıldır, yüz yıldır babasından, dedesinden kalan kullandıkları 2/B arazilerine devlet hiçbir bedel ödemeden "Ben buraya el koydum." diyor yani 100 metre ilerideki arazisi duruyor vatandaşın. Yani devletin burada da adil davranması lazım. Vatandaşların yerine sadece "Bir imar planı yaptım, nasılsa asıl sahibi benim; 2/B'yle vatandaş işgalci, buna hiçbir hak vermeden bu araziye el koyayım." mantığı yanlış oluyor. Mutlaka bu sorunlara el atılmasını, özellikle kadastro yenileme yanında tapu yenilemesinin yapılmasını, bununla ilgili Bakanlığımızın mutlaka bir kanun tasarısı hazırlamasını talep ediyoruz yoksa Türkiye'de bu sorunlar yıllarca daha konuşulmaya devam eder. Yıllardır konuşuluyor, birçoğu çözülmüyor. Bunun mutlaka gündeme alınmasını...
Bayındırlık Komisyonu yıllardır toplanmıyor, bir iki kahvaltı yapma dışında maalesef bir toplantı dahi yapılmadı. Yani bu komisyonların toplanıp, çalıştırılıp ülkenin sorunlarının çözümüyle ilgili... Yoksa torba yasa içerisinde birçok maddeyi ele alıyoruz, neyi değiştirebiliyoruz? Yani şimdi torba yasa içerisinde DSİ'yle ilgili, sulama birlikleriyle ilgili, 3194'ün 18'inci maddesiyle bile ilgili teklif sunuluyor. Buradan da sağlıklı bir sonucun çıkması mümkün değil. Bunların mutlaka kendi komisyonlarında değerlendirilerek vatandaşın sorunlarına çözüm üretecek şekilde... Ne kentsel dönüşümle ilgili ne tarım arazileriyle ilgili hiçbir sorunu bu şekilde çözmemiz mümkün değil.
Bunun bu şekilde ele alınarak Türkiye'nin sorunlarına çözüm üretilmesini talep ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)