GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:85
Tarih:12.04.2018

MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan tasarıyla ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

İkinci bölümde toplam 23 madde var. Aslında bu kanun tasarısı genel itibarıyla, içerik itibarıyla bakıldığında arazi toplulaştırması, tarla içi geliştirme hizmetlerini, 2.500'ün üzerindeki sulama kooperatiflerinin denetimi ve gözetimini, 378 sulama birliğinin tamamının DSİ'ye devrini konu edinmektedir. Tasarı hem usul hem de esas yönüyle önemli ölçüde tartışmalara konu edildi. Usul yönünden, her zaman olduğu gibi yine bir torba tasarıyla karşı karşıyayız. Bu da kanun yapma tekniği ve ilkelerine aykırılığı münasebetiyle eleştirdiğimiz bir husus. İşin şekil yönünü bir tarafa bırakacak olursak tasarı esas itibarıyla önemli tartışmalara konu aynı zamanda. Bu açıdan iki ana başlık karşımıza çıkmaktadır. Birisi arazi toplulaştırması, diğeri de sulama birliklerinin yeniden yapılandırılması konusu.

Değerli milletvekilleri, aslında tarımla ilgili en temel yapısal sorunların başında tarımsal gelirlerin alt unsurları itibarıyla dengesizliği gelmektedir. Toplam tarımsal gelirlerimizin yüzde 25'i hayvancılık faaliyetlerinden, yüzde 75'i bitkisel üretim faaliyetlerinden elde edilmektedir. Bu da günümüz şartlarında yekûn olarak tarımsal katma değerin düşük olmasına neden olmaktadır. Hayvancılıktan elde edilen tarımsal gelirlerin bu terkip içerisinde payının mutlaka en az yüzde 40 seviyelerine çıkarılması gerekmektedir. Küresel rekabet şartları altında tarımsal katma değerin bir bütün olarak artırılması nispeten katma değeri daha düşük olan bitkisel üretim çıktılarının hayvanın boğazından geçirilerek ete, süte tahvil edilmesiyle mümkün olabilir. Hayvancılık konusundaki ertelenen ve ötelenen temel yapısal sorunların çözüme kavuşturulamaması ve izlenen yanlış politikaların neden olduğu olumsuzlukları günlük hayatımızda yaşayarak görüyoruz; bu, sorunun birinci katmanıdır. Entegrasyonu gerektiren bu yapısal sorun katmanını kaldırdığımızda altında her bir faaliyet alanıyla ilgili yeni yapısal sorunlarla karşılaşırız. Değerlendirmemizi üzerinde tartıştığımız tasarıya yoğunlaştırmak için sorunun hayvancılıkla ilgili kısmını bir kenara bırakmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, tarımsal kaynakları maalesef koruyamıyoruz. Tasarı esas itibarıyla arazi toplulaştırması ve sulama birliklerini konu almaktadır, bu da çoğunlukla, ağırlıklı olarak bitkisel üretimle alakalıdır. Bitkisel üretimin 2 can alıcı konusu toprak ve sudur. Toprak yaşamın kendisidir, canlıdır, yaşar. Yaşamın sürekliliği de bu hazinenin varlığına bağlıdır. Bitkisel üretimin birinci temel sorunu bu kaynağın hoyratça tüketilmesi, yok edilmesidir. Topraklarımız erozyon ve çölleşme, asitleşme, canlı çeşitliliğinin azalmasıyla ekolojik dengenin bozulması, çevre kirliliği, kalitenin düşmesi gibi nedenlerle tükenmekte, yok olmaktadır. Tarım topraklarının amaç dışı kullanımı ise bir cinayettir. Bir santimetrelik toprağın oluşumu için gerekli olan süre ortalama beş yüz yıldır. Bugün tarım yapabilmek için ortalama gerekli 35 ilâ 40 santimetrelik toprak oluşumu ancak yirmi bin yılda mümkün olabilmektedir. TÜİK verileri son on altı yılda tarım alanının 3 milyon hektar azaldığını rapor ediyor.

Suyu koruyabiliyor muyuz? NASA, ülkemizde bundan on yıl önceki raporunda son kırk yılda Van Gölü'nün tam 3 katı kadar sulak alanın yok olduğunu rapor ediyor. Erozyon verimli topraklarımızı yok ediyor. Bu topraklar baraj göllerinin dibine yığılıyor, o da barajları yok ediyor. Can damarımız olan Keban, Karakaya ve Atatürk Barajlarındaki risk ve tehlikeler artarak devam etmektedir. Aşık ile Maşuk'u, toprakla suyu buluşturduğumuzda da cinayet işlemek bize özgü olsa gerek. En son 2015 yılında Suruç Ovası'nda toprağı suya, suyu toprağa kavuşturduk. Sonuç; gelen haberler çoraklaşmanın başladığı yönünde.

Arazi toplulaştırma önemli, bitkisel üretimde yapısal sorunların başında gelmektedir ve tarım işletmelerimizin küçük olması hep şikâyet ettiğimiz bir konudur. Tarımsal işletme büyüklüklerinin ne olması gerektiği bütüncül bir yaklaşımla tartışılması gereken bir konudur. Ben o tarafını bir kenara bırakıyorum. Ancak bu sorunu önemli ölçüde tetikleyen bir başka bileşen var ki o da tarım topraklarının parçalı ve dağınık olmasıdır. Bu durum bir taraftan verimi düşürmekte diğer taraftan da birim alana yapılan maliyetleri anormal seviyelerde artırmaktadır; bu da bitkisel üretimi ekonomik anlamda sürdürülebilir olmaktan uzaklaştırmaktadır. Bu sorun önemli ve kadim bir sorundur, sebepleri de çok çeşitlidir; her ne kadar miras hukuku bu konuda günah keçisi olarak gösterilmiş olsa da işin kültürel ve eğitim boyutu da son derece önemlidir. 2014 yılında getirilen asgari tarımsal işletme ölçeği bu anlamda önemli bir gelişmedir. Bu yönüyle parçalanmaya ve bölünmeye karşı yasal tedbirler alınmıştır ancak bu düzenlemenin eğitim ve diğer işletmecilik argümanlarıyla desteklenmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, genel anlamda arazi toplulaştırması, dağınık ve yeterli olmayan tarım arazilerinin herhangi bir yöntemle optimum işletme büyüklüğüne ulaştırılması olarak tanımlanmaktadır. Söz konusu bu uygulamanın amacı ise tarım arazilerindeki rasyonel çalışmayı engelleyen teknik, ekonomik ve sosyal sorunları ortadan kaldırarak tarım sektörü çalışanları ile arazi sahiplerinin refahlarını yükseltmektir. Bu amaca yönelik olarak yapılan tarım reformu uygulamalarının bir bölümünü oluşturan arazi toplulaştırması işlemleri, dar anlamda ve geniş anlamda olmak üzere iki kısımda uygulanabilmektedir. Aynı şahsa veya çiftçi ailesine ait dağınık ve küçük arazi parçalarının ve ayrıca diğer hisselerinin bir araya getirilerek muntazam arazi şekilleri hâlinde birleştirilmesi "dar anlamda arazi toplulaştırması" olarak tanımlanmaktadır. Bu şekilde yapılan bir arazi toplulaştırması işlemi kısa sürelerde tamamlanabilir olmakla birlikte, söz konusu bu uygulama tek başına tarımsal yapının ıslahında yeterli ve etkili değildir. Zira arazi kullanım planlaması -burası çok önemli- tarla içi geliştirme hizmetleri ve alternatif üretim teknikleri gibi temel altyapı hizmetleri ve planlamaları düşünülmeden uygulanacak bir toplulaştırma işlemi, arzu edilen sonuçların alınmasını engellemektedir.

Değerli milletvekilleri, özellikle arazi toplulaştırmayla ilgili, alakalı bu kadar hususu şunun için söyledim: Bugün -önümüzde- şu anda bir tasarı üzerinde konuşuyoruz, tartışıyoruz. Arazi toplulaştırma konusu sulama birlikleri kadar çok fazla konuşulmadı. Sulama birlikleri konusundaki eleştirilerimiz parti Adana Milletvekilimiz Muharrem Varlı Bey tarafından, bu kürsüden yapıldı. Bu konulardaki eleştirileri önemsiyoruz; hakikaten, düzeltilmesi noktasında Genel Kuruldan bir katkı, destek istiyoruz. Ama arazi toplulaştırması konusu belki çok fazla konuşulmadı, onun için bu tarafa fazla eğilmeye çalıştım.

Değerli milletvekilleri, dar ve geniş anlamdaki toplulaştırmayla ilgili tasvirleri, tanımlamaları biraz önce yaptım. Bugün, önümüze getirilen arazi toplulaştırma konusu tam anlamıyla dar anlamda yani birleştirme anlamında yapılacak bir arazi toplulaştırmanın altyapısını oluşturmaktadır. Çünkü geniş anlamda gördüğümüz, asıl olması gereken anlamı: Planlamasıyla, tarla içi geliştirme hizmetleriyle, alternatif üretim teknikleriyle tam anlamıyla Tarım Bakanlığının görev ve yetki alanlarına giren bir uygulamadır; Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün de bu konuda geçmişte çok ciddi tecrübeleri oldu. Bundan bir yıl öncesinde, biliyorsunuz, Tarım Bakanlığı toprakla ilgili kısmı, arazi toplulaştırmayı bir kenara bırakın, tarımsal sulamayla ilgili yetkileri kendi bünyesinde toplamaya çalışırken, talep ederken, bu konuyla ilgili tasarı hazırlamışken bugün olay tamamen tersine dönüp -toprak, su, tarımsal sulamanın suyu, zaten Devlet Su İşleri Orman ve Çevre Bakanlığındaydı- şimdi toprağı da bu tarafa veriyoruz. Bu ne demektir biliyor musunuz? Bu, Tarım Bakanlığına "Topraksız tarım yap." demektir. Yani toprağı, tarımsal toprağın yönetimini ve tarımsal faaliyetlerle alakalı teknik olan birçok konuyu sadece bir arazi birleştirme, dar anlamdaki birleştirme mantığıyla, gözlüğüyle bakarak bu tarafa devretmek hakikaten bizim için, Türk tarımı için ciddi bir yara olacaktır, ciddi bir kayıp olacaktır. Yani gün geçtikçe özellikle Tarım Bakanlığının işlev ve fonksiyonlarının tamamen yok edilmeye çalışıldığını eski bir Tarım Bakanlığı bürokratı olarak da buradan çok rahatlıkla ifade edebilirim. Bunu samimiyetle söylüyorum, siyasi saik ve gerekçelerle söylenmiş bir şey değil.

Yani hayvancılık öyle bir hâle geldi ki, bugün hayvancılık konusunu kurlarla, ithalatla konuşuyoruz. Bunu dış ticarete devrettik. Adından çıkaralım o zaman.

Peki, toprağı ne yapıyoruz? Toprağı da bugün alıp Orman ve Çevre Bakanlığına veriyoruz. O zaman tarımı da çıkaralım. Su Çevre Bakanlığının uhdesinde, Orman Bakanlığının, DSİ'nin uhdesinde zaten tarımsal sulama. Öyleyse onu da çıkarın, çıkaralım. Geriye gıda kalıyor. Gıda da ağırlıklı olarak hep öteden beri, eskiden beri Sağlık Bakanlığıyla tartışmalıdır denetimi, gözetimi vesairesiyle. Gıdayı da oraya devredelim. Öyleyse Tarım Bakanlığı diye bir Bakanlığa gerek kalmıyor, bir işlevi kalmıyor, bir fonksiyonu kalmıyor.

Ha, geriye bir şey kalıyor, düşündüm acaba ne kalıyor diye: Yasal olarak bütçe üzerinden ödenecek destekler kalıyor. "Acaba destekler ne olabilir?" dedik. Aslında o da en kolay. Onun da Maliye Bakanlığı bir şekilde dağıtımını, dağılımını yapar. Öyleyse Tarım Bakanlığı diye bir Bakanlığa gerek kalmaz.

Bakın, tarımın iki can damarı toprak ve sudur. Tarım Bakanlığı eğer toprak ve su üzerinde bir düzenleme yapamayacaksa, bunlar üzerinde bir yetki kullanamayacaksa öyleyse ne yapacak? Bu sorunun da cevabını hakikaten bulmamız lazım.

Sulama birlikleriyle ilgili söylenecek çok şey var ama özellikle maddelerle ilgili kısımda arkadaşlarımız ya da bize söz düştüğünde onları da gündeme getirmeye çalışacağız.

Ben bu vesileyle, bu tasarının özellikle tarım yönüyle düşünülerek tekrar revize edilip getirilmesinin daha doğru olacağı konusundaki düşüncemizi Genel Kurulla paylaşıyor ve hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karakaya.