GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:94
Tarih:02.05.2018

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL OK (Balıkesir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle hepinizi muhabbetle selamlıyorum.

Türkiye'nin gündemi çok yoğun, çok ağır sorunlarla karşı karşıyayız ama biz böylesine ağır sorunlar dururken şimdi üniversitelerimizin bölünmesini konuşuyoruz. Gerçekten, bunun izahı söz konusu değildir. Peki, üniversiteleri bölersek neyi halledeceğiz, üniversitelerin şu anda içinde bulunduğu durumun nedeni nedir; öncelikle bu sorulara bir cevap bulmaya çalışalım.

Ne diyor AK PARTİ Genel Başkanı, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan "Üniversiteler çok kalaba dolayısıyla iyi yönetilemiyor, bunları bölmemiz lazım." Peki, on beş yıldır, hatta on altı yıl da neredeyse dolmak üzere, bu ülkeyi kim yönetiyor? Üniversiteler niye bu kadar kalabalıklaştı, yoğunluk arttı? Sadece ve sadece üniversite kapılarındaki yığılmayı azaltma adına -hiç abartı yok- 25-30 kişilik sınıflara, dersliklere, amfilere 100 kişiyi yerleştirirseniz, işte, üniversiteleri eğitim yuvası olmaktan çıkarıp maalesef, bilim ve teknoloji adına araştırma merkezi olmaktan çıkarıp sadece, üniversitenin bir kapısından girmiş, diğer kapısından çıkmış, bilgi ve donanım yönünden yeterince iyi yetişmemiş, yılları çalınmış, emekleri çalınmış yeni işsizler ordusuna gençlerimizi ilave edersiniz. Bugün durum bu.

Maalesef, birçok üniversitemizde öğretim görevlisi yok, gerekli araç gereç yok; biz bunları çözmek yerine üniversiteleri bölüp parçalamakla günü geçiştirmeye çalışıyoruz. Bizim, İYİ PARTİ olarak bunu kabul etmemiz asla söz konusu değildir. Şimdi, kendimizi gençlerimizin yerine koyalım, öğrencilerimizin yerine koyalım, onların annelerinin, babalarının yerine koyalım ve oralarda çalışan akademik personel ve diğer idari personel yerine bir an için kendimizi koyalım: Taşradan gelmiş Ankara'ya ya da İstanbul'a ya da Malatya'ya, bir başka yere; evini, yurdunu ona göre, barınacağı yeri ona göre belirlemiş, şimdi hiç kimseye sorulmadan "Evet, ben bu üniversiteleri bölüyorum çünkü bu üniversiteleri yönetemiyorum." diye de acı bir itirafla bu sorunun çözüleceği zannediliyor. Buradan özellikle Hükûmetten ve AK PARTİ Grubundan ve onların saygıdeğer milletvekillerinden, ellerini vicdanlarına koyarak bunu bir kez daha düşünmelerini istiyoruz. Lütfen, gençlerimize, çocuklarımıza, oralarda çalışan akademik personele bunları yapmayalım.

Türkiye'nin en köklü üniversitelerinden olan İstanbul Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, İnönü Üniversitesi, hepsini saymaya kalkarsak gerçekten içler acısı bir durumla karşı karşıyayız. Bunları böldüğümüzde ne elde edeceğiz, elimize ne geçecek? Hiçbir şey. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi veya Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi veya başka okulların fakülteleri büyük sorunlarla karşı karşıya. Niye? Biraz önce dediğimiz, Hükûmetin yanlış politikaları sonucunda, bir insanın obez olması gibi, suni şişmanlamaları yüzündendir. Örneğin, bir tıp fakültesi hizmet veriyor, yüzlerce, binlerce hastaya şifa dağıtıyor, tabii, hâliyle SGK'ye bunun faturasını gönderiyor. Hükûmetiniz ne yapıyor? Aylarca, evet, aylarca, en az altı ay bu üniversitelerin ödeneklerini, ödenek de değil, emeklerinin karşılıklarını yatırmıyor ama aynı kamu kurum ve kuruluşları, SGK başta olmak üzere, vergi daireleri kendi alacaklarına geldikleri zaman şahin kesiliyorlar.

Kısacası, üniversitelerimizin içerisinde bulunduğu bu durumun temel nedeni, AK PARTİ hükûmetlerinin yanlış politikalarıdır. Bizler buradan, bu uygulamalardan derhâl vazgeçilmesini istiyoruz ve gerçekten, zerre kadar aklı olan insanlarımızın sorduğu şu soruları milletimiz adına sormak istiyoruz: Madem kalabalık üniversiteleri bölüyoruz, niçin 20 tanesini bölüyoruz, diğerlerini niye bölmüyoruz? Bu üniversiteleri bölünce sorunlar hallolacak mı? Madem ideolojik tepki veriyoruz, İstanbul Üniversitesi ile Gazi Üniversitesi nasıl aynı şeyle karşı karşıya kalıyor?

Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı, AK PARTİ Genel Başkanı Sayın Erdoğan diyor ki: "Bu eylemlerin hepsi ideolojik." Evet, bu eylemlerin ideolojik olmadığı kesin. Halk görüyor, gerçekleri saptıramazsınız. Eylem yapan öğrencilerimizin içerisinde, çalışanlarımızın içerisinde, akademisyenlerin içerisinde her türlü dünya görüşüne sahip vatandaşlarımızın olduğunu Türk milleti televizyonlarda canlı yayınlarla izliyor. Başörtülü kızımız da, başörtüsü olmayan bir diğer kız evladımız da "Benim üniversiteme dokunma." diyor, "Ben buraya Gazi Üniversitesine girdim, İstanbul Üniversitesine girdim. Ben bu üniversitelere girmek için bir yıl bekledim, tekrar sınavlara girdim, niye? İşte Gazi Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, İnönü Üniversitesi, Sakarya Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi diplomalarını almak için." Şimdi ne yapıyoruz? Birileri çıkmış "Hayır, bu olamaz, biz bu üniversiteleri bölüyoruz." diyor. Biz de "Böldürtmeyeceğiz." diyoruz çünkü bu yapılan "Ben yaptım oldu." zihniyetidir. Özellikle AK PARTİ Grubu bizim bu eleştirilerimizden ciddi şekilde rahatsızlık duyuyor. O zaman size soruyoruz: Hangi bileşenlerle, üniversitelerin öğretim üyeleriyle mi, çalışanlarıyla mı, öğrencileriyle mi bir araya geldiniz de bu kararı aldınız? Ya da hangi bilimsel çalışmalar neticesinde, üniversiteler bölündüğünde, tıpkı 16 Nisan referandumunda olduğu gibi, Türkiye uçacak noktasına geldiniz? Bunlar yanlış şeyler, bunlar ideolojik yaklaşımlar. Evet, ortada ideolojik bir durum var ama bu, üniversitelerinin bölünmesine karşı çıkan öğrencilerimiz ya da akademisyenlerin tepkisi değil, AK PARTİ Genel Başkanı, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve AK PARTİ Grubunun yaklaşımıdır.

Bizler, üniversitelerin bölünmesiyle sorunlarının çözüleceğine asla inanmıyoruz. Üniversitelerin özellikle araştırma geliştirme yönünden, öğretim üyelerinin ödeneklerinin ve onlara hizmet veren çalışanlarının paylarının artırılmasını istiyoruz ve öğrencilerimizin gerçekten üniversite eğitim öğretim hayatının tadını çıkaracak sağlıklı ortamlarının sağlanmasını istiyoruz. Üniversitelerde, biraz önce dediğim gibi, öğrenci kontenjanlarının 100-150'ye çıkarılması dolayısıyla öğrencilerimiz de çalışanlar da maalesef 25-30 kişilik sınıflarda, kibrit kutusu gibi yerlerde üst üste, sağlıksız ortamlarda okumak ve çalışmak durumunda kalmışlardır.

Buradan Hükûmeti uyarıyoruz: Üniversiteleri bölmek yerine, üniversitelerde suni olarak şişirilmiş bu öğrenci sayıları eski değerlerine düşürülsün. Üniversite kapılarındaki öğrenci sayılarını böyle günübirlik azaltacağız diye kalkıp da üniversitelerdeki dersliklere öğrencileri üst üste tıkmayalım, onların iyi şartlarda eğitim almasının önünü açalım ve öğrencilerimizin ruhen, bedenen sağlıklı olması için her türlü sosyal, kültürel ve sportif faaliyetleri yapması için alanlar açalım. Ama sizler bunları yapmak yerine, öğrenci sayısını artırıyorsunuz, bina üstüne bina yapıyorsunuz ve üniversitelerdeki öğrenci kardeşlerimiz, evlatlarımız, çalışanlarımız ve akademisyenlerimiz maalesef sağlıklı ortamlarda çalışma imkânı bulamıyorlar.

Yine diyoruz ki özellikle akademisyenlere ve üniversitede çalışan diğer idari personele gerekli değeri verelim. Bu değeri vermek öncelikle onların özgürce fikirlerini, düşüncelerini ifade etmeleridir, onların görüşlerini almaktır, onların insanca yaşayacak ücretlere sahip olması için bütçeden gerekli payın ayrılmasıdır. Buradan özellikle AK PARTİ Grubuna yeniden yeniden sesleniyoruz: Gelin, yarın pişman olmadan "Biz bunları niye yaptık?" demeden bundan vazgeçelim çünkü yapılan uygulamaların hiçbir ilmî, insani, ahlaki yönü yok.

Size Gazi Üniversitesinden, burnumuzun dibinden bir örnek vermek istiyorum. İletişim Fakültesi, yeni kurulacak Hacı Bayram Veli Camisi... Evet, böyle cami isimlerini, böyle kutsal isimleri insanlar karşı çıkmasın diye üniversitelere vermeye başlayınca... Evet, İletişim Fakültesini Hacı Bayram Veli Üniversitesine; aynı okulun bulunduğu yerde, aynı ortak alanı kullandıkları, hatta kaloriferlerinin dahi ortak merkezî sistemle ısındığı bir diğer fakülteyi Gazi Üniversitesine bağlayacaksınız. Bunlar yanlış şeyler. Aynı bahçe içerisinde İletişim Fakültesi Hacı Bayram Veli Üniversitesine bağlanacak -yapılan pazarlıklar sonucunda kuvvetle muhtemel- Hukuk Fakültesi de Gazi Üniversitesinde kalacak. Bunun neresini savunuyorsunuz? Bunu hangi bilimsel kriterlere dayandırıyorsunuz? Dolayısıyla bu uygulamalardan vazgeçelim. Ben iyi niyetimi muhafaza ediyorum. Dolayısıyla bu bölümde gerçekten aklıselimin hâkim geleceğine inanarak eleştirilerimizi sınırlı tutuyoruz. Ama bu uygulamalara devam ederseniz gerçekten bu, tamamen ideolojik bir uygulama olacaktır, siyasi bir uygulama olacaktır; bunları en sert şekilde eleştireceğimizi ifade etmek istiyorum.

"Üniversiteler kalabalık, üniversiteler büyük, dolayısıyla yönetilemiyor" mantığıyla üniversitelerin bölünmesi savunulamaz. İşte, o zaman diyor ki Avrupa Birliği ülkeleri, emperyalist güçler: "Türkiye çok büyük, Suriye çok büyük, Irak çok büyük, ufalanması lazım." Bu mantıkla...

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Örnek yanlış oldu.

İSMAİL OK (Devamla) - Örnek hiç yanlış değil.

Bu mantıkla üniversiteler bölünmez. İşte, biz "Üniversiteler kalabalık, yönetilemiyor." diyoruz, emperyalist güçler de "Türkiye çok büyük." diyor. Bunun bilimsel temellere dayanması lazım. Bu uygulamayı burada geri çekeceğinizi ümit ediyoruz, aksi takdirde bunu savunmaya kalkarsanız sonuna kadar İYİ PARTİ olarak direneceğiz. Ve buradan da ifade ediyoruz: Eğer sizler bunu bölerseniz, parçalarsanız, bizler milletten alacağımız 24 Hazirandaki yetkiyle tekrar birleştireceğiz. Üniversitelerin bölünmesine de birleşmesine de ayrıştırılmasına da o üniversitenin bileşenleri karar verecek, onların görüşleri alınmadan "ben yaptım" zihniyetiyle hareket edilmeyecek.

Şimdi bunları söylediğimiz zaman AK PARTİ'nin çok değerli grup başkan vekilleri ve vekilleri rahatsız oluyor. Niye rahatsız oluyorsunuz? Bu çağda bir kişi her şeyi bilemez; yürütme, yasama, yargı bir kişinin elinde olamaz. Eğer yürütmenin, yasamanın, yargının bir kişinin elinde olmasını savunmaya kalkarsanız, çağdaş ülkelerde buna "demokrasi" denmiyor, buna ne dendiğini hepimiz çok iyi biliyoruz, "tek adam rejimi" deniyor, "tek adam rejimi." Lütfen bu uygulamalardan vazgeçelim. Üniversitelerin, biraz önce de ifade ettiğim gibi, gerçek sorunlarına eğilelim, onları çözelim, çalışanlarımızın sorunlarını halledelim.

Şimdi ramazan geliyor, bayram geliyor, çalışanlar kara kara düşünüyor bayramı nasıl geçireceğini. Çalışanlarımıza en az birer maaş tutarında bayram ikramiyesi verelim hem Ramazan hem Kurban Bayramı'nda, bayramlar bayram olsun. Ve yine, bizim en büyük millî bayramlarımızdan olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda da -millî bayramlarımızın en az bir tanesinde daha- üniversite çalışanlarımıza ve bütün kamu çalışanlarına birer maaş ikramiye verelim. Yoksulluk, ekonomik sıkıntı had safhaya çıkmış; biz bunları çözmek yerine kalkmışız üniversiteleri bölmekle, parçalamakla meşgul oluyoruz.

Evet, ben, biraz önce de ifade ettiğim gibi, Hükûmeti ve özellikle AK PARTİ Grubunu, onların eli vicdanlı milletvekillerini bir kez daha düşünmeye davet ediyorum. Üniversiteleri bölerek sorunlarını çözemeyiz. Başta İstanbul Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi olmak üzere bölünecek olan üniversitelerde bu kararı uygulamadan, bu son adımı atmadan bir kez daha düşünelim ve özellikle üniversite öğrencilerinin, çalışanlarının bu haklı tepkilerine, isteklerine kulak verelim; onların bayram öncesinde, ramazan öncesinde bu sıkıntıları yaşamasına izin vermeyelim. Onlarca, yüzlerce öğrenciden, öğrenci velilerimizden, çalışanlardan -sanalda başta olmak üzere, bizzat telefonla arayarak- "Bunu durdurun." diye feryatlar, figanlar alıyoruz. İşte, İYİ PARTİ olarak biz bunun, bu üniversitelerin bölünmesinin doğru bir uygulama olmadığına, hiçbir soruna çare bulmayacağına inanıyoruz ve bu uygulamadan derhâl vazgeçilmesini talep ediyoruz milletimiz adına. Bu şekilde uygulamalarla asla üniversitelerimize bir derman olmayacağımızın altını çiziyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)