GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ın, Müslümanların ve mazlum insanların infialine yol açan Filistin'de yaşanan hadiselere ilişkin gündem dışı açıklaması nedeniyle HDP Grubu adına konuşması
Yasama Yılı:3
Birleşim:99
Tarih:15.05.2018

HDP GRUBU ADINA AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; galiba Filistin konusunda en kolay şey, kulağa hoş gelen sözler söylemek. Ben dün bakabildiğim kadarıyla İslam ülkelerinin televizyon kanallarını taradım, yarım yamalak parlamentosu olan ya da konuşulacak bir resmî platformu olan her yerde son derece fasih, son derece heyecanlı, belagat dolu konuşmalar yapılıyordu. Ama netice nedir? Yani benim bildiğim yirmi yıldır Filistin sorununda tartışılan şeylerin aynısını dönüp dönüp tartışmak, kınamak ve lanetlemekten bir adım ileriye gidilmiş değil. Tam tersine sorunları tek tek sayın. İşgal edilmiş topraklar daraldı mı bu süre zarfında? Hayır, tam tersine gittikçe işgal büyüyor. Yerinden edilen Filistinli sayısı azaldı mı bu süre zarfında? Hayır, yerinden edilenlerin sayısı gittikçe artıyor. Ya, bir dönüp düşünmek gerekmez mi; ne oluyor da 1,5 milyar Müslüman bir konuda duyarlılık sahibi oluyor ama Filistin sorununda bir gıdım ilerleme katedilemiyor? Bunun galiba somut muhasebesini yapacağımız bir dönemde olmamız lazım, yoksa gayet heyecanlı konuşmalar yaparak falan alabileceğimiz hiçbir mesafe yok. Bu, çok açık biçimde görülüyor.

Bir basit karşılaştırma, demin iki konuşmada da yapıldığı için söylüyorum. Haçlı Seferleri yapıldığı zaman dünyada Müslüman sayısı ne kadardı, Yahudi ve Hristiyan sayısı ne kadardı? Ve bir başarı var ortada, bugün Müslüman sayısı ne kadar, Orta Doğu'da dinlerin mensuplarının oranları ne kadar ve fiilî durum nedir, 1948'den beri fiilî durum nedir? Belli ki burada Müslümanların söyledikleri sözün hiçbir ağırlığı, caydırıcılığı, etkinliği, inandırıcılığı, hiçbir şeyi yoktur. Sadece Müslüman toplumların gazı alınmaktadır, sadece öfkesi sönümlendirilmektedir, sadece duygu dünyalarıyla oynanmaktadır ama somut olarak sorunun çözümünde bir tek somut, net adım atılmamaktadır.

Değerli arkadaşlar, siyaset neticesiyle ölçülür. Eğer caydırıcı, güçlü bir aracınız, aparatınız yoksa sadece konuşursunuz. Muhalefet konuşabilir, sivil toplum konuşabilir. Sizin Türkiye toplumuyla ilgili bir şüpheniz mi var? Türkiye'de "İsrail iyi yapıyor, doğru yapıyor, Filistinliler bunu hak ediyor." diyen bir Allah'ın kulu var mı? Duydunuz mu böyle bir şey? Yok.

Peki, kime ne propagandası yapıyoruz biz? Yüzde 99 -hadi yüzde 1'lik pay bırakalım- yüzde 100 İslam dünyasının neredeyse tamamına yakını Filistin konusunda kararlıysa, samimiyse niye bu sorun çözülmüyor? Odaklanılması gereken şey bu değil midir? Ama fotoğraf böyle değil arkadaşlar. Açık konuşalım, İsrail'in politikalarının sorumlusu, müsebbibi İsrail Hükûmeti değildir sadece, Körfez ülkeleridir. Bizim de müttefiki olduğumuz, askerî iş birliği yaptığımız, ticaret yaptığımız, dinî, kültürel ortaklık taşıdığımızı sandığımız Körfez ülkeleridir. Körfez ülkelerinin cesaretlendirmesi olmasa, gizli desteği olmasa İsrail bunu bütün İslam dünyasına rağmen, bütün Orta Doğu halklarına rağmen yapıyor olabilir mi? Bunun reel politikada bir karşılığı mümkün mü? Dolayısıyla da burada galiba hamasetten çok, heyecanlı nutuklar atmaktan çok ciddi bir muhasebe yapmaya ihtiyaç var. Eğer bir Filistinlinin daha burnu kanamasın istiyorsak, bir kişi daha yerinden edilmesin, bir karış toprak daha işgal edilmesin istiyorsak samimi, açık, dürüst bir muhasebe yapmak zorundayız.

Değerli arkadaşlar, iğneyi kendimize batıracağız, halka anlatılacak bir şey yok. Mavi Marmara metninde "Kudüs ve Ankara" ibarelerinin altına imza atan ve bunu onaylayan bu Parlamentodur değerli arkadaşlar. "Hayır, değil." diyorsanız çıkın söyleyin bunu. (HDP sıralarından alkışlar) Bundan iki yıl önce Kudüs ve Ankara'yı mütekabil görüp bir metinde Dışişleri Müsteşarının imzası bulunarak Parlamentoya nasıl getirdiniz? Niye getirdiniz? Bunu anlayamadınız mı? Orada Ankara'nın karşısına Kudüs yazıldığında bunun hangi niyeti taşıdığını, hangi amaçla yazıldığını kestiremediniz mi? Biz burada bunu uyardığımızda, hatırlattığımızda "Hayır, öyle bir şey yok. Öyle bir metin bulunmuyor." dediniz. Şimdi metin ortada, İngilizce metin her tarafta dolaşıyor. Bari şuraya getirin bu anlaşmayı yeniden tartışalım, bu anlaşmayı geri çekelim. "Parlamento kandırıldı, halk kandırıldı, İslam dünyası yanıltıldı ve biz Mavi Marmara'da bilmeden bir şey yaptık. Şimdi, şu hayatını kaybeden 60 kişinin hatırı için bu anlaşmayı geri çekiyoruz." deyin. Ticari anlaşmalarda bir sorgulama var mı? Yok. Uluslararası platformlarda İsrail'i destekleyen ülkelerin başında... Biraz önce Balfour'u hatırlattınız. Değerli arkadaşlar, Balfour ile 1948 İsrail'in kuruluşu arasında otuz yıl var. Peki, Balfour Deklarasyonu'nun arkasında hangi ülke var? İsrail bugüne kadar bu kadar şımarıklık yapmasını hangi ülkeye borçlu? Peki, Sayın Cumhurbaşkanı İngiltere'den yeni geldi, bu konuda İngiltere'ye ne dedi? Çıkın açıklayın, biz de alkışlayalım, arkasında duralım. Ama arkadaşlar, Kudüs konusu, çok net biçimde uğrunda bedel ödemeyi göze alamayan Orta Doğu'daki İslam ülkelerini yöneten siyasetçilerin diyetidir, vebalidir. Kudüs konusunda bir tek adım atılamıyor olmasının biricik sebebi, Orta Doğu ülke yöneticilerinin aslında bu sorunu bir dinler gerilimi olarak görmek yerine Orta Doğu halklarının barışı olarak görmek istemeyip sadece kendi duygu dünyalarını, sadece kendi vicdanlarını rahatlatma çabası içerisinde olmalarıdır. Birleşmiş Milletlere hâlâ çağrı yapıyoruz, İslam İşbirliği Teşkilatından hâlâ bir şey bekliyoruz ama Orta Doğu'da İslam ülkeleri kendilerinin ne yapacaklarına dair somut hiçbir şey konuşmuyorlar, somut hiçbir şey önermiyorlar. Bugün buradan da muhtemelen bir güçlü kınama çıkacak, lanetleme çıkacak, iki üç gün sokaklarda heyecanlı nutuklar atılacak ama İsrail işgal etmeye devam edecek, Filistinliler yurtlarından kovulmaya devam edecekler, İsrail'i şımartan devletlerle bizim ikili ilişkilerimiz gayet iyi seyretmeye devam edecek. Yani aslında bir tek şeye ihtiyacımız var: Sadece samimiyete. Gerçekten gücümüzün yettiği bir şey varsa, somut ortaya koyabileceğimiz bir şey varsa onu konuşmaya ihtiyaç var. Eğer yoksa yapacak bir şey, çaresizsek, naçarsak ve sadece konuşarak dağılacaksak, kınayıp, lanetleyip rahatlayacaksak bilin ki biz burada Filistin'i daha çok konuşuruz, daha çok ağlarız, daha çok ağlatırız ama Filistin sorununun derdine çare olacak bir gıdım iş yapamayız. Burada galiba artık yüzleşmenin son noktasına geldik. Orta Doğu, Orta Doğu halkları, inananlar eğer kandil gecesinde Suriye topraklarının vurulmasını kendilerine dert etmemişlerse galiba ramazan başlarken 60 Müslüman'ın öldürülmesiyle, binlercesinin yaralanmasıyla ilgili söyleyecekleri sözün de çok inandırıcılığı, çok ciddiyeti olmayacaktır.

Bu coğrafya neden bu hâlde? Bu topraklar insan gücüne rağmen, ekonomik kaynaklarına, potansiyeline rağmen neden İsrail karşısında ciddi caydırıcı etkin bir siyaset üretemiyor? Bunun masaya yatırılması gerekiyor. Artık Filistin sorununun bir günlük siyaset sorunu olmaktan çıkıp hangi dünya görüşünden olunursa olunsun, hangi ideolojiden, hangi inançtan olunursa olunsun hiçbir antisemitik refleks içerisine girmeden, hiçbir Yahudi düşmanlığı gibi bir sapma ve savrulmaya düşmeden insanlığın ortak sorunu olarak ele alınması gerekiyor. Çünkü çok net gördük ki dün Amerika'da İsrail'in yaptığına karşı en sert tepkiyi verenler Yahudiler, İsrail'de Hükûmetin politikasına rağmen sokağa dökülüp İsrail'in yaptıklarını kınayanlar Yahudiler. Şimdi Yahudilerin içerisinde bile bu kadar net tavır varken eğer İsrail Hükûmetini bu politikasından vazgeçirecek, geri adım attıracak bir irade ortaya çıkmıyorsa, bir somut ortam doğmuyorsa bu, galiba bu ülkeleri yöneten aklın ve yöneten iradenin gücüyle, anlama kapasitesiyle ve çözüm üretebilme potansiyeliyle doğrudan ilgidir. Elbette kınama yapılabilir, elbette toplumsal duyarlılık sergilenebilir ama sorunu çözmek için biz ne yapacağız, ne öneriyoruz? Topluma, İslam dünyasına, Filistinlilere somut olarak neyi vadediyoruz? Bunu konuşmak zorundayız.

Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)