GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Çölyak Hastalığının Teşhis Aşamasının, Sebeplerinin, Sonuçlarının ve Bu Hastalığa Maruz Kalanlara Sağlanabilecek Yardımların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesine İlişkin Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporunun Görüşmesi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:99
Tarih:15.05.2018

CHP GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 554 sıra sayılı ve çölyak hastalığıyla ilgili Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerine söz almış bulunuyorum. Halk sağlığını para kazanma hırsına kurban etmeyenleri de saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, çölyaklıların derdine derman olabilmek üzere bir komisyon kuruldu; milletvekillerinden öğretim üyelerine, hastalardan doktorlara, sanayicilerden sivil toplum örgütlerine kadar herkes çalıştı. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Yardımcı olabildiysek de ne mutlu bize.

Değerli arkadaşlar, çölyakla ilgili hemen hemen her şey konuşuldu. Ben de kalan süremde milletvekilliği yaptığım süre içerisinde ülkemizin yaşadığı acı olayları, unutulmayacak olayları sizlerle paylaşmak istiyorum. 12 Haziran 2011 tarihinde yapılan seçimler için milletvekilliği adaylığımı açıklarken hedefimi, duygularımı Cahit Sıtkı Tarancı'nın şu dizeleriyle anlatmıştım:

"Memleket İsterim

Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;

Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim

Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim

Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikâyet, ölümden olsun." (CHP sıralarından alkışlar)

Keşke bu dizelerdeki temenniler gerçekleşmiş olabilseydi ve ben de bugün daha farklı bir konuşma yapabilseydim.

Bugün, Mersin halkının bana verdiği vekâleti yedi yıldır şerefle, onurla taşıyarak; yine, maalesef, aynı dizeleri tekrar ederek ve bu hasretle milletvekilliğimi noktalıyorum. Keşke daha güzel şiirler okuyabilseydim sizlere.

Evet, neler oldu bu süre içerisinde? Çok acı çektiğimiz, bize çok acı çektirdiğiniz, milletimizin unutamadığı olaylar. Örneğin, Adana Aladağ yurt yangınını unutamadık; çok acı çektik o zaman, çok. Sizler bilerek, isteyerek yurt yapmadığınız için evlatlarımızı götürdünüz, tarikatlara, cemaatlere teslim ettiniz ve oradaki ihmaller yüzünden yavrularımız yandı; 12 ölü, unutabilir miyiz?

Unutamadığımız başka bir olay: Karaman'da Ensar Vakfına ait yurtlarda cinsel istismara uğrayan çocuklarımız. Çok acı çektik, hele hele "Bir kereden bir şey olmaz." dendiği zaman ciğerimiz yandı; unutamıyoruz. Üstelik de bunu söyleyen, bir AKP bakanıydı. Ne hâle getirdiniz bizi, unutabilir miyiz?

Soma, 301 ölüm.

Ermenek; 18 işçi yaşamını yitirdi. Orada Ayşe teyzenin, Recep amcanın çığlıklarını; madendeki su baskınında yaşamını yitiren oğlunu "Oğlum yüzme bilmezdi, suyun içinde ne yaptı?" diye arayan ve çığlıklarını söyleyen Ayşe teyzeyi unutmak mümkün mü? Ne acılar yaşattınız Türkiye'ye.

Zonguldak'ta Karadon Maden Ocağında 30 işçinin cesedine yirmi sekiz gün sonra ulaşıldı. Recep Tayyip Erdoğan "Bu, mesleğin kaderinde var." dedi. Ne kadar acı çektik. Yine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı "Güzel öldüler." diyerek ciğerimizi yaktı. Çok acı çektik sizin yüzünüzden.

Bir başka olay: Dilek Özpınar olayı. Bakanın, eline para tutuşturmaya çalıştığı, kanser hastası, üniversite öğrencisi çocuk. "Ben dilenci değilim. İnsanlık ölmüş." diye çığlık attığında âdeta bize küfrediyordu.

Özgecan'ın katledilişiyle noktalanan, bir türlü bitmek bilmeyen kadın cinayetlerini yine sizin döneminizde çok ama çok acı bir şekilde yaşadık.

Âdeta barış elçisiydi Tahir Elçi, yine sizin döneminizde ve politikalarınızın yanlışlığı nedeniyle katledildi. Çok acı çektik.

Şırnak Silopi'de sokağa çıkma yasağı ilan ettiniz ve cesedi yedi gün yerde bekletilen Taybet ananın görüntüleri hâlâ gözümüzün önünde. Bu millete çok acı çektirdiniz.

17-25 Aralık yolsuzluk olaylarında Rıza Zarrab-bakanlar ilişkileri, sıfırlanan paralar nedeniyle, Yüce Divana gönderilmeyen bakanlarınız nedeniyle bu millet çok acı çekti. Unutamıyoruz o günleri, çok acı çektik.

Meclisin önünde kendini yakan vatandaşın görüntüleri hâlâ gözlerimin önünde, hâlâ. Çok acı çektirdiniz.

Tayyip Erdoğan'ın "iki ayyaş" söylemi, AKP'liler dâhil bütün Türkiye'ye büyük acı çektirdi.

Başbakan Davutoğlu'nun "öfkeli bir avuç Sünni genç" diyerek IŞİD'e sahip çıktığı günler ciğerimiz yanmıştı, yüreğimiz yanmıştı, çok yaktınız.

Aysel Tuğluk'un annesinin cenazesine yapılan faşist saldırılar yine sizin döneminizde oldu. Çok acı çektik, çok.

Öldürülen, şiddete uğrayan sağlıkçılar, hekimler sizin döneminizde oldu, daha önce hiç olmamıştı. Yine, Türkiye'ye çok ama çok acı verdiniz.

Şehit cenazelerine gitmek bizi mahvediyordu. Sık sık şehit cenazelerine giderek o çığlıkları duymak hepimizi mahvediyordu, acılara gark ediyordu; siz yaptınız, sizin döneminizde oldu.

"Akkuyu'ya, Sinop'a nükleer santral yapacağız." diye inat ederek bütün Türkiye'ye acı çektirdiniz.

Suriye'den ve savaştan kaçarak ülkemize sığınan 4 milyonu aşkın insan nedeniyle Türkiye çok büyük acılar çekti, çok büyük acılar çekti.

Ataması yapılamayan öğretmenler, sağlıkçılar sizin döneminizde çok acı çekti; bunları unutamıyor Türkiye, unutamayacak.

Artvin Hopa'da polisin sıktığı biber gazı nedeniyle yaşamını yitiren Metin Lokumcu'yu unutmak mümkün mü?

Hele o IŞİD canavarlarının askerlerimizi yakması, hâlâ sizin yüreğinizi sızlatmıyor mu?

Bakın, neler yaptınız -daha sayacağım çok şey vardı- sadece yedi yıl içerisinde, on altı yılınızı saymıyorum; ben milletvekili olduktan sonra neler yaptınız bu ülkeye!

Tarsus'taki esrarengiz kazıyla milletin gözü önünde her şeyi gizleyerek, millet "Acaba, buradan ne götürüldü?" diye, devleti küçük düşürecek işler yaptığınızı hâlâ unutmadı.

Peki, bedeni kıyıya vuran Aylan bebeği unutmak mümkün müydü acaba? Camları kırık evde yaşayan ve kırk günlükken zatürreden yaşamını yitiren Ayaz bebek, Van'da cenazesi çuval içinde taşınan Muharrem bebek; Adana'da çocuğunu ısıtmak için saç kurutma makinesini kardeşine verdikten sonra intihar eden anneyi unutmak mümkün mü? Ne kadar acı bıraktınız geride ya! Ne kadar acı çektirdiniz bu ülkeye farkında mısınız? Konuşurken bile, anlatırken bile bu acıları tekrar yaşıyorum.

Çocuk cezaevlerinde yaptıklarınız, o cezaevlerinde yaşamını yitiren, tecavüze uğrayan çocuklar... Hepsi sizin döneminizde oldu. Bütün bunlar bu kürsüden haykırıldı "yapmayın" denildi, dinlemediniz.

Terörün katlettiği Aybüke ve Necmettin öğretmeni, Ergenekon davasında, Balyoz davasında ölenleri, içeri atılanları, hayatı kararanları unutmak mümkün mü? Ne kadar çok acı çektirdiniz bize.

Evlatlarımızın sorularını çaldırdınız; onlara göz yumdunuz, onlarla iş birliği yaptınız. İlkokuldan üniversiteye kadar herkesin sorusu çalındı. Ne kadar acı çekti çocuklarımız, ne kadar acı çektiler.

Her seçim dönemi İŞ-KUR'u AKP ofisi gibi kullandınız ve pek çok insanı işe aldınız, alınamayanlara acı çektirdiniz; seçim bitti insanları kapının önüne koydunuz, yine acı çektirdiniz.

Mavi Marmara olayı sizin döneminizde yaşandı ve sus payı olarak 20 milyon doları aldınız, o cesetlerin üstüne örttünüz. Hiç utanmadınız mı? Hiç acı çekmediniz mi? Bugün Kudüs'te yaşananlar, acaba buradan alınan güçle, acaba alınan Yahudi cesaret madalyası nedeniyle olmadı mı? Bunları unutacak mı bu ülke? Bunları bize yaşattınız, çok acı çektirdiniz.

Yunanistan geldi, adalarımızı işgal etti, Yunan bayrağını dikti. Gözümüzün önünde bize acı çektirdiniz. Bütün Türkiye'ye acı çektirdiniz. Bakın, hiç ırk, din ayrımı da gözetmediniz bu durumda.

Gezi olayları sizin döneminizde oldu. Ali İsmail Korkmaz'ı, Ahmet Atakan'ı unutmak mümkün mü? Berkin Elvan'ı, Ethem Sarısülük'ü, Mehmet Ayvalıtaş'ı, Medeni Yıldırım'ı, Hasan Ferit Gedik'i unutmayacak bu ülke, Denizleri unutmadığı gibi. Bakın, neler bıraktınız geride? Gidiyorsunuz ama geride bıraktıklarınızı onarmamız çok çok zor olacak, gerçekten çok zor olacak.

Bütün bunların üzerine FETÖ'yle -size göre o dönemde Fetullahçı hareketle- yaptığınız anlaşmalar neticesinde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Atıcı.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - ...bu iş birlikleri bize 15 Temmuzu doğurdu. Bu 15 Temmuzda hiç parmağınız yok mu, suçunuz yok mu? Ülkeyi bu duruma getirmekte hiç kendinizi suçlu hissetmiyor musunuz? Ne kadar acı çekti insanlar, hâlâ acı çekiyorlar. Bunu unutmak mümkün mü? Yetmedi, 20 Temmuz darbesi yaptınız, olağanüstü hâl ilan ettiniz. Hâlâ insanlar acı çekiyorlar, hâlâ. O kadar çok acı bıraktınız ki geriye.

Nuriye ve Semih'in açlık grevleri, ölüm oruçları hâlâ gözümüzün önünde.

Ankara Garındaki patlama sizin döneminizde oldu. Kim yaptı arkadaşlar? Yurt dışından mı gelip yaptılar? Sizin döneminizde oldu. Ne oldu, Roboski'de istihbaratınız neredeydi? Benim devletimin istihbaratı o insanlar ölürken neredeydi? Suruç'ta, Reyhanlı'da ölenlerin acılarını hâlâ yüreğinizde hissetmiyor musunuz, hâlâ hissetmiyor musunuz? 7 Haziran seçimlerinden sonra ülkemiz kan gölüne döndüğünde hiç vicdanınız sızlamadı mı? Hiç gözünüzün yaşı akmadı mı? Hiç acı çekmediniz mi? Çok acı bıraktınız. Milliyetçiliği ayaklar altına aldınız, acı çektirdiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Son bir dakika Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Atıcı.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Masum Kürt halkına açılım sürecini yaşattınız ve onları kahrettiniz.

"Sağlıkta Dönüşüm Programı" dediniz, Türkiye'ye bıçak parasını getirdiniz. Yani o kadar acı bıraktınız ki, o kadar çok unutulmayacak kötü şey bıraktınız ki bu ülkeye, saymakla bitiremiyorum; şehir hastanelerini, özelleştirmeleri saymakla bitiremiyorum.

FETÖ bahanesiyle dağıttığınız yuvalar, milletin iradesini yok sayarak içeri attığınız milletvekilleri, kayyum atadığınız belediyeler... Ya ne kadar acı bıraktınız! Ekonomik olarak da öyle. Ben milletvekili olduğumda yedi yıl önce dolar 1 lira 57 kuruş iken bugün 4 lira 40 kuruş, avro 2,25 iken bugün 5,22.

Tüm bu karamsar tablonun üzerine bir "adalet yürüyüşü" gerçekleştirdik ve umut oldu Türkiye'ye. 24 Haziranda sadece İzmir'in değil, tüm Türkiye'nin dağlarında çiçekler açacak, tüm Türkiye'nin.

Beni üç dönem milletvekili seçen Mersin halkına da şükranlarımı sunuyorum.

Allah'a ısmarladık. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Atıcı.