GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:9
Tarih:24.07.2018

CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve dört yüz altı gündür haksız, hukuksuz yere özgürlüğünden mahrum tutulan İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğlu'nu saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyetimizin tapu senedi Lozan Anlaşması'nın 95'inci yıl dönümünü kutlarken Büyük Önderimiz Atatürk ve anlaşmanın mimarı İsmet İnönü ve heyetini minnetle anıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün, basında sansürün kaldırılışının 110'uncu yıl dönümü. Ancak ülkemizde sansürün kaldırılmasından tam yüz on yıl sonra maalesef özgür basından bahsedemiyoruz. Basın kuruluşları ve gazeteciler bu yıl da 24 Temmuza baskı, yasaklama, sansür ve otosansür altında girmekte. Türkiye'de en küçük eleştiriye, tek sütunluk habere, çizilen bir minik karikatüre tahammül edilemediği için gazeteciler cezaevleri hücrelerinde tutuluyor. Bugün 144 gazeteci cezaevinde. Üstelik gazetecilere düşünceleri, yazıları, yorumları nedeniyle azılı katillerden, tacizcilerden daha ağır cezalar verilmekte, istenmekte. Rahatlıkla ömür boyu hapis cezalarına çarptırılmaktalar. Yani, daha önce söylemiştim, idam cezasını bu Meclis kaldırmamış olsa gazetecilerini asan ülke olarak tarihe bile geçeceğiz. Durum bu kadar vahim.

Adalet gazeteciler için de çarpık işliyor. Suçsuzlukları Anayasa Mahkemesi kararıyla tespit edilen Şahin Alpay ve Mehmet Altan iki yıl tutukluluğun ardından serbest kalırken aynı davalarda ve aynı delillerle Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak ömür boyu hapis cezalarına çarptırılabiliyor. Bu ülkede Musa Kart, Nuri Kurtcebe gibi çizerlerimiz karikatürleri nedeniyle aylarca cezaevinde yatırılıyor. Aslında gazetecilik suç değildir ama Kadri Gürsel, Murat Sabuncu, Erdem Gül, Gökmen Ulu ve daha niceleri sadece gazetecilik yaptıkları için aylarca cezaevinde yatırıldılar. Ece Sevim Öztürk, Ziya Ataman, İsminaz Temel gibi gazeteciler, haberleri gerekçe gösterilerek şimdi de özgürlüklerinden aylardır mahrum. Cezaevinde olmayan gazeteciler ise yüzlerce dava ve soruşturmayla karşı karşıya. Cumhuriyet muhabiri Canan Coşkun haber yaptığı için, geçen hafta, iki yıl üç ay hapse mahkûm edildi.

Değerli arkadaşlarım, bu ülkede bakanlar, soru soran gazetecileri tokatlayabiliyor, hoşlarına gitmeyen "tweet"leri yasaklatabiliyor. Bu ülkede şehir hastaneleri hakkında haber yapan televizyon kanalı hakkında soruşturma açılabiliyor. Ekonomiyi, gidişatı eleştiren köşe yazarları ertesi gün işsiz kalıyor bu ülkede. Bu ülkede medyanın yüzde 95'i iktidarın kontrolü altında. O kadar kontrolü altında ki Başbakanlık koltuğunda oturan bir siyasetçi ekonomik gerekçelerle kapatıldığı duyurulan bir gazete hakkında açık açık "Birini kapattık, biri kaldı, onlar da bizim gibi işsiz kaldı." diyebilmekte. Öte yandan, özgürce haber yapma çabasındaki sınırlı sayıda basın kuruluşu ise yasaklamalar, soruşturmalar, tehditlerle ve kapatmalarla karşı karşıya. Sadece iki yıllık OHAL döneminde 178 gazete, radyo, televizyon ve internet sitesi kapatıldı. Bazı gazeteler, bugün, yasal zorunluluk olmasına rağmen, tekel oluşturan dağıtım şirketlerince dağıtılmamakta.

Değerli arkadaşlarım, işin bir de son derece vahim olan işsizlik boyutu var. Yasaklama ve kapatmalar basın emekçilerini kitleler hâlinde işsiz bırakmakta. Gazetecilikte zaten yüzde 19 gibi çok yüksek olan işsizlik oranı OHAL döneminde yüzde 30'lara ulaşmış durumda; 12 bin meslektaşımız bugün işsiz. Her türlü baskıya rağmen halkın haber alma hakkı için çabalayan basın emekçileri ise çok ağır ve ödenmesi güç maddi yaptırımlarla, ceza soruşturmalarıyla korkutularak otosansüre zorlanmakta.

Değerli arkadaşlarım, yukarıda sadece bir bölümünü sıralayabildiğim bu vahim tablo nedeniyle dünya ülkemizi basın özgürlüğünün bulunmadığı bir ülke olarak görüyor. Evrensel kriterlere göre, 180 ülke arasında 157'nci sıradayız özgür basın alanında. Böyle bir ortamda kutlanacak bir Basın Bayramı var mı yok mu sizlere soruyorum. Bize göre yok, o yüzden Basın Bayramı'nı bu yıl diğer yıllar gibi kutlayamıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, özetlediğim bu kara tablonun üzerine, bir de az sonra görüşeceğimiz OHAL'i kalıcı hâle getirecek kanun gündemde. Valilere verilen sınırsız ve keyfî yetkilerle kentlere girişler yasaklanacak, seyahat özgürlüğümüz elimizden alınacak. Bu keyfî OHAL düzeninin en çok gazetecileri etkileyeceği, basın özgürlüğünü ortadan kaldıracağı muhakkak.

O yüzden, basın özgürlüğü demokrasi ve hukuk devletinin vazgeçilmezidir. Tüm partilere araştırma komisyonu kurma önerimizi destekleme çağrısı yapıyoruz; gelin, bu meseleyi çözelim diyoruz, gazetecilik suç değildir diyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.