GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:9
Tarih:24.07.2018

HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce bir akademisyen ve bir yazar olarak ve yeni bir milletvekili olarak bir gözlemimi sizlerle paylaşarak konuşmamı devam ettirmek istiyorum.

Şimdi, bildiğimiz kadarıyla demokrasi, bir toplumun ortak aklını bulmak için keşfedilmiş bir mekanizma, bir yöntem. Yani toplumda farklılıklar var ve bu farklı insanların farklı çıkarlarını barışçı bir biçimde tartıştırıp ortak bir aklın yani ortak iyinin, toplum için ortak iyinin bulunması için bulunmuş bir yol. İnsanlık tarihi, "demokrasi" diye bugün içinde bulunduğumuz günün mekanizmasını ifade ediyor. Fakat arkadaşlar, benim görebildiğim kadarıyla özellikle içinde yaşadığımız dönemlerde bu ortak aklı yakalamak üzere bulunmuş olan demokrasi çalışmıyor. Çalışmadığı, aslında bugünkü tartışmalardan bence çok açık. Nitekim birazdan neden öyle olduğunu düşündüğümü söyleyeceğim sizlere fakat şunun altını çizmek istiyorum: Bizlerin sosyolojik ve parti aidiyetlerimiz, fikirlerimizin önüne geçmiş durumda. Dolayısıyla da ben ve benim gibi birçok arkadaş konuşuyor, önerilerde bulunuyor ama ben eminim ki bu önerdiğiniz 1 sıra sayılı yasada hiçbir şeyi değiştirmeyeceksiniz çünkü siz çoğunluksunuz, çünkü siz bu konuda herhangi bir uzlaşmaya, herhangi bir konuda tartışmaya yanaşmıyorsunuz.

Bunu, dün gecenin üçüne kadar devam etmiş olan Plan ve Bütçe Komisyonuna bedelli askerlikle ilgili getirilen yasanın tartışılması sırasında gördük ve ben orada açıkçası -bilen arkadaşlar var- çok üzüntülü bir şekilde şunu ifade etmeye çalıştım: Yani bir tek cümleyi dahi değiştirmediler teklifi sunan arkadaşlar. Peki her konuda haklı mıydılar? Acaba bir başka arkadaşımızın önerisi belki daha anlamlı olabilir miydi? Mesela biz orada şöyle bir öneride bulunduk, dedik ki: Ya, "gençler" diyoruz, tamam. 1 milyon 325 bin civarındaymış bu askerlikten yararlanacak olan gençler, yarın muhtemelen buraya gelecek ve konuşacağız. Biz dedik ki: Gençlere baktığımızda, "genç işsizlik" diye bir kavram var, bu da aşağı yukarı yüzde 20 olsa, böyle baktığımızda bu rakam içinde 400 bin genç, işsiz olduğu için bu parayı veremeyip bu haktan yararlanamayacak ve askerliğe gidemediğinden dolayı da herhangi bir şekilde işe girme şansı olmayacak.

Şimdi, böyle bir problem var, bu problemi tartışmak istemiyor musunuz mesela? Bence tartışılması gereken bir şey. Çünkü hepimiz biliyoruz ki toplumdaki en kötü, kötülükleri besleyen mesele gelir dağılımındaki bozukluk meselesidir ve Türkiye, maalesef, en azından 2013'ten sonra gelir dağılımı çok bozulmuş ülkelerden biridir. Dolayısıyla da arkadaşlar, ben konuşacağım, arkadaşlarım da konuşacak ama ben şahsen bunu rahatlıkla söylüyorum ki hiçbir cümleyi değiştirmeyeceksiniz.

Şimdi, gelelim OHAL veya bu yasa, 1 sıra sayılı yasayı niye konuşuyoruz veya yarın gelecek olan bedelli askerlik meselesini niye konuşuyoruz? Bazı arkadaşlar soruyor: "Bu nereden çıktı şimdi, yazın ortasında niye biz tatile gitmedik de bu yasaları konuşuyoruz?" diye.

Arkadaşlar, bu yasaları konuşuyoruz çünkü bu yasalar esasında Türkiye'nin ekonomik sıkışmışlığını aşmak için gerekli olan düzenlemelerdir. Yani bu KHK'lerin değiştirilmesiyle ilgili 1 sıra sayılı yasa, esasında yabancı finans çevrelerinin Türkiye'ye yaptığı baskılar sonucunda OHAL'in değiştirilmesi gerekliliğinden kaynaklandı. Sayın Cumhurbaşkanı da zaten seçimler sırasında bunu böyle ifade etti. Çünkü yabancı sermaye bu ülkeye gelmekten imtina ediyor, yasaların çalışmadığı, hukukun etkili olmadığı bir topluma para getirmek istemiyor ama öte yandan bizim de bu paraya ihtiyacımız var.

Şimdi, dolayısıyla da yazın bu sıcağında bunları tartışıyor olmamızın temel sebebi, esas itibarıyla "OHAL yasasını kaldıralım ya da kaldırmış gibi olalım ama aynı zamanda devam da ettirelim." Bugün tartıştığımız 1 sıra sayılı yasa esas itibarıyla OHAL'in kaldırılması sonucunda ortaya çıkan OHAL boşluğunu bir başka biçimde doldurmak için keşfedilmiş veya bulunmuş bir yasa düzenlemesi ve bu, açıkçası benim hissettiğim kadarıyla Türkiye'ye yakışmıyor. Yani Türkiye, özgürlükler yönünde yol alması gereken bir ülkeyken özgürlükleri sınırlayarak bir yere gitmeye çalışıyor gibi bir izlenim uyandırıyor ve bu yasanın hangi maddesine bakarsanız -ben hukukçu değilim ama hukukçu arkadaşların söylediklerinden anlıyorum ki bu yasanın herhangi bir şekilde bu ülkedeki yasa geleneğine uyan bir yanı yok- ne Anayasa geçmişimize uyuyor ne diğer yasalarımızın yapısına uyuyor ama hâlâ ısrarlı bir şekilde buraya getirildi ve biz bunu bir şekilde tartışıyoruz, tartışacağız, muhtemelen sizin oylarınızla da geçmiş olacak.

Şimdi, uzatmayayım ama en azından bir madde üzerinden bunun böyle olduğunu sizlere anlatmaya çalışayım. Bakın, 14'üncü maddede, bilgisayarlar ele geçirildiği vakit veya bilgisayarları ele geçirme gerekliliği ortaya çıktığı zaman nasıl kopyalanacağı, nasıl değerlendirileceğiyle ilgili olarak bir düzenleme var. 5271 no.lu Ceza Muhakemesi Yasası'nın 134'üncü maddesinde bu durum düzenlenmiş yani şöyle denmiş: "Bir şüphelinin bilgisayarının incelenmesi..." Şimdi, bu konuda bizim sahip olduğumuz Ceza Muhakemesi Yasası şunu söylüyor: "Cumhuriyet başsavcısı veya cumhuriyet savcısı teklifte bulunur ya da talep eder." Kimden talep eder? Hâkimden talep eder, "Bu bilgisayarın incelenmesi lazım. Bizim, şüpheli şahsın bu bilgisayarındaki bilgilere ihtiyacımız var." der. Bu konudaki kararı hâkim verir ve bunu da öyle bir şekilde yapar ki... Mesela şöyle söyleyeyim: Varsayalım ki şüpheli, kendi isteğiyle dahi, kolluk kuvvetlerinin veya savcının incelemesini istese bile böyle bir durum esasında yasaya aykırılık teşkil ediyordu ve bu sebepten dolayı da o bilgisayardan çıkacak olan deliller delil olarak kabul edilmiyordu.

Şimdi ne oldu OHAL'de? 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de ibare şöyle değişti: "Gerekli olduğu bir durumda cumhuriyet savcısı da yetkilidir." dendi. Evet, bu, anlaşılabilir bir şey. "Gerekli olduğu durum" nedir? Biliyorsunuz, bu dönem, özellikle KHK'lerin çıkmasının sebebi, FETÖ darbe girişimi ve sonrasındaki gelişmelerdi ve bir sürü bilgisayar ele geçirilmişti, bunların incelenmesi gerekiyordu fakat 5271 no.lu Yasa'nın içeriği buna engel oluyordu ve bu KHK'yle bu aşıldı. Peki, ne yapıldı? Cumhuriyet savcısına bu yetki devredildi yani hâkimden alındı, cumhuriyet savcısına devredildi. Şimdi, arkadaşlar, bu, anlaşılabilir bir şeydi çünkü olağanüstü hâl koşulları vardı, olağanüstü hâl koşullarında da böyle bir durumun olması kabul edilebilirdi. Fakat şimdi bakın 14'üncü maddeye, 14'üncü maddenin, aşağı yukarı, OHAL 668'in hemen hemen tümüyle aynı içerikli olduğunu görüyoruz.

Dolayısıyla da arkadaşlar, buradan şunu söylemek istiyorum: Kimi kandırıyoruz Allah aşkınıza? Yani "Biz OHAL'i kaldırdık." dedik. Ee? "Yabancı sermaye gelecek diye bekliyoruz." E, gelmiyor ve gelmeyecek de muhtemelen. Çünkü inandırıcı değilsiniz, çünkü bu 1 sıra sayılı yasa, esas itibarıyla bu ülkede OHAL'in kaldırılmasını isteyen ve ancak o şartlarla bu ülkeye sermaye getirecek olan sermaye çevrelerini tatmin etmedi. Bakın bugün dolara; dolar yine fırladı.

Şimdi, arkadaşlar, ben demokrasinin, ortak iyinin, ortak aklın bulunmasıyla ilgili bir süreç olduğunu söyledim. Lütfen, aidiyetlerimize eyvallah, herkesin bir aidiyeti var, kabul ediyoruz tabii ki ama herkesin bir aklı da var ve lütfen akıllarımızı birleştirmeye çalışalım ve toplum için ortak aklı bulmaya çalışalım.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.