GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:9
Tarih:24.07.2018

KEMAL PEKÖZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1 sıra sayılı Yasa Teklifi'nin 18'inci maddesi üzerinde konuşmak üzere grubum adına söz almış bulunuyorum.

Öncelikle, Hakkâri Milletvekilimiz Leyla Güven ve CHP Milletvekili Enis Berberoğlu'nu bir an önce aramızda görmeyi diliyor, bu konuda hassasiyet göstereceğinizi umuyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmelerine başladığımızı 1 sıra sayılı Yasa Teklifi OHAL'i kalıcılaştırmayı hedefleyen bir tekliftir. Teklifin bir parçası olan 16'ncı maddeyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nda değişiklik yapılmak istenmektedir. Az önce görüştüğümüz maddelerde de Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdindeki sicilinin daha fazla bozulmamasının önüne geçilmeye çalışılıyor. Şöyle ki, bir dava konusuyla ilgili başvurucu tarafından AİHM'e başvuru yapıldığında esas hakkında karar verilmeden önce başvurucu ve sözleşmeci devlet arasında AİHM aracılığıyla gizlice yürütülen, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin amacına uygun olan ve mahkemenin kabulüne bağlı olan bir anlaşma yolu vardır. Anlaşma sağlanması durumunda böyle bir dava açılmamış sayılmaktadır. Bu durum, davalı devletlerin genellikle haksız olduklarını açıkça anladıkları durumlarda tercih edilen bir yoldur. Yani devlet, haksızca başvurucuyla anlaşma yoluna giderek davanın görülmesini engeller fakat başvurucu ile davalı devlet tarafından dostane çözüm görüşmeleri başarısızlığa uğrarsa, dava Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine sunulabilir, taraf devlet bu deklarasyonda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İç Tüzüğü'nün 62/A maddesi gereğince Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ihlal edildiğini kabul eder ve başvurucuya uygun bir tazminat sağlamayı taahhüt eder.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; peki, şu anda teklifte yer alan bu maddeyle yapılmak istenen değişiklik nedir, ne anlama gelmektedir? AİHM'e yapılan başvuru sonrasında, başvuru konusu yargılamanın açıkça hatalı olduğunun anlaşıldığı durumlarda, sözleşmeci devlet yani Türkiye başvurucuyla anlaşma yoluna giderek başvurunun kayıttan düşürülmesini veyahut davanın hiç açılmamış sayılmasını hedeflemektedir. Böylece, AİHM tarafından verilebilecek ihlal kararlarının önüne geçilmek istenmektedir. Kısaca, AİHM başvuru sayısı istatistiki olarak düşürülmek istenmektedir. İhlal kararlarının istatistiki olarak düşürülmesi var olan ihlalleri engeller mi? Tabii ki engellemez. Burada yapılması gereken şey, ihlallerin hesaptan düşürülmesi, sayıdan düşürülmesi değil, ihlallerin önüne geçilecek tedbirlerin alınmasıdır.

Tam da burada, AKP'nin AİHM karnesine bir bakmakta fayda var diye düşünüyorum.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından yayınlanan istatistikler bize gösteriyor ki son on üç yılda Türkiye aleyhine AİHM'e yapılan başvuru sayısı yüzde 571 artmıştır. 2002 yılında Türkiye aleyhine yapılan başvuru sayısı 3.870 iken bu sayı 2017 yılında 25.987'ye çıkmıştır. 1959-2011 yılları arasında yani elli iki yıl içerisinde AİHM'e Türkiye'den yapılan başvuru sayısı 42.549'ken 2012-2016 yani son dört yıl içerisinde bu sayı 24.724 olmuştur. Adalet Bakanlığının açıkladığı verilere göre 1959-2016 yılları arasında Türkiye aleyhine ihlal kararı verilen toplam başvuru sayısı 2.889'dur. AİHM'in internet sitesinde yer alan 2017 yılı verileri de ilave edildiğinde bu sayı 2.988'e ulaşmaktadır. Türkiye bu istatistikle 47 Avrupa ülkesi arasında ilk sırada yer almaktadır. Türkiye'yi bu alanda 2'nci olarak Rusya, 3'üncü sırada da İtalya takip etmektedir. Türkiye 2003 yılında 1 milyon 728 bin 351 euro tazminat ödemeye mahkûm edilmişken 2017 yılı sonunda 6 milyon 458 bin 742 euro tazminata mahkûm edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm bu istatistikler bize gösteriyor ki AKP Hükûmeti bu başvuruların artmasından çekiniyor, çekinmekte de haklı bence.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL PEKÖZ (Devamla) - Zira gördüğümüz istatistikler bunu gösteriyor.

Burada yapılması gereken, istatistikleri küçültmek, sayılarını azaltmak değil, bu ihlallerin önüne geçmektir.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Peköz.

KEMAL PEKÖZ (Devamla) - Ayrıca bu tazminatların kendilerine hizmet götürülmesi gereken insanların bütçesinden karşılanması değil, genel bütçeden karşılanması değil, bu ihlalleri yapanlara rücu edilmesi gerekmektedir.

Saygıyla arz ederim. Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)