| Konu: | Cumhurbaşkanlığının, hudut, şümul ve miktarı Cumhurbaşkanınca belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, 1701 (2006) sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararıyla tespit edilen ilkeler kapsamında; Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü Bünyesinde UNIFIL'e, 31/10/2018 tarihinden itibaren bir yıl daha iştirak etmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanınca yapılması için Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca izin verilmesine dair tezkeresi (3/44) münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 7 |
| Tarih: | 16.10.2018 |
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığının Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin Lübnan Geçici Görev Gücü (UNIFIL) görev süresinin uzatılması yönündeki 2433 sayılı Kararı'na istinaden, Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının 31/10/2018 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL'e iştirak etmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanlığınca yapılması için Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca talep ettiği karar hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini Genel Kurula arz etmek üzere huzurlarınızdayım.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2006 yılında 1701 sayılı Kararı'na istinaden 880 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı'yla Türk Silahlı Kuvvetleri Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü'nde görev üstlenmiştir. Bu konudaki görev uzatma karar talebi 12'nci defa Meclisimizin gündemine gelmektedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin Lübnan'da barışın tesisi ve idamesi maksadıyla uluslararası bir güvenlik gücü oluşturmak için aldığı 11 Ağustos 2006 tarih ve 1701 sayılı Kararı'nın hemen akabinde, 14 Ağustos 2006'da taraflar arasında ateşkes ilan edilmiş -burada taraflar İsrail ile Lübnan'dır- ve kararların uygulanmasına geçilmiştir. Türkiye UNIFIL hareketine 15 Ekim 2006 tarihinde katılmıştır. UNIFIL Deniz Görev Kuvvetine Deniz Kuvvetleri Komutanlığınca bir fırkateyn görevlendirilmiş, Türk İstihkam İnşaat Bölüğü 20 Ekim 2006-2 Eylül 2013 tarihleri arasında yedi yıl görev yapmıştır. Lübnan'da Türk İstihkam İnşaat Bölüğü karargâh binası inşası, atık su hattı inşası, çevre yolu inşası, helikopter pisti inşası, elektrik hattı inşası, bakım onarım tesisleri, ofis binası inşası ve muhaberatlarının yanında, çevredeki okul, cami, hastane gibi halka hizmet veren kurumların bakım onarım işlerini de gerçekleştirmiştir. Bunun yanında, UNIFIL hareketine katılan ülkelerin Mersin Limanı'mızı kullanmasına izin verilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Lübnan Osmanlı'dan koparıldığı tarihten bugüne kadar sulh ve sükûnu bulamamış devletlerden biridir. Bunun yakın sebeplerinin başında İsrail'in, ABD'nin ve Suriye'nin bölgeye yönelik uyguladığı politikalar yer almakta iken bu defa İran güdümündeki Hizbullah faktörü de önemli rol oynamaya başlamıştır. 12 Temmuz-14 Ağustos 2006 tarihleri arasında yaşanan ve otuz üç gün süren Lübnan-İsrail savaşı sonunda Hizbullah'ın artan gücü İran'ı bu ülkede belirleyici, görünmeyen güç hâline getirmiştir. Başbakan Hariri'nin Suudi Arabistan'da rehin tutulması ve daha sonra geri aldığı istifa olayı da konuya farklı bir boyut kazandırmıştır. Bu olay Suudi Arabistan'ın bölgeye müdahil olmaya çalışması ve bu kapsamda Suudi-İran kavgasını Lübnan'a taşıma gayreti olarak görülmelidir. Özetle, bölgemizde tökezleyenin, zayıf düşenin üzerine yedi düvel çullanmaktadır.
Bölgesel siyasi gelişmeler yanında Arap-İsrail savaşı ve Ürdün iç savaşı ile Suriye'de ve Irak'ta yaşanan iç savaşların sonucunda yaşanan kontrolsüz güç Lübnan'ı demografik anlamda her an ciddi sıkıntıların yaşanabileceği bir ülke hâline getirmiştir. Lübnan hassas bir ülkedir ve bu hassas dengelerin korunmaması hâlinde barut fıçısına dönecek bir demografik yapıya sahiptir.
Suriye'den sonra Lübnan'da oluşabilecek bir iç çatışma ya da özellikle dışarıdan yapılacak herhangi bir müdahale sadece Lübnan'la sınırlı kalmayacak ve çevre ülkeleri de kapsayacak bir etki doğuracaktır. Bu nedenle Lübnan da dâhil olmak üzere, yakın coğrafyamızdaki barış, istikrar ve güvenliği zedeleyecek her gelişmeye karşı Türkiye uyanık olmak zorundadır. Bir ülkede bozulan barışın, güvenin ve istikrarın komşu ya da yakın ülkelere doğrudan etki ettiğinin en acı örneklerine her gün sokağa çıktığımızda, köşe başlarında, duraklarda, kavşaklarda, gazete ya da TV haberlerinde şahit olmaktayız. Barışın, güvenin ve istikrarın bozulduğu ülkenin illa sınır komşumuz olmasına gerek olmadığı 2003 yılından itibaren İslam coğrafyasında akan kan ve gözyaşından dolayı da görülmektedir. Afrika'dan Afganistan Pakistan'a, Yemen'den Irak Suriye'ye, Yugoslavya'dan Gürcistan'a kadar coğrafyada yaşanan her tür krizin bir şekilde etkilediği tek ülke Türkiye'dir. Özellikle ülkemizin maruz kaldığı kontrolsüz göçün doğurduğu sorunların hatırlanması bu konunun daha kolay anlaşılmasını sağlayacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüz savaşlarının çirkin ve kuralsız hâle geldiği, vekâlet savaşlarının acımasız, kuralsız, hiçbir insani değerle ya da inanç kuralıyla bağdaşmayan nitelik kazandığı, hedefinin sivil halk olduğu, askerden çok sivilin hayatını kaybettiği, sivil halkın hayatını idamesi için gerekli olan su, gıda, sağlık, eğitim tesisleri gibi dokunulmaması gereken alanlara özellikle dokunulduğu dikkatlerden kaçırılmamalıdır. Küresel ve bölgesel plan yapan ülkeler askerî imkânlarını sadece savunma maksatlı caydırıcı güç olarak kullanmamaktadırlar. Askerî güç ve bu gücü belirleyen, somutlaştıran teknoloji ve silahlara sahiplik, ülkelerin planlarını, hedeflerini tahakkuk ettirmede belirleyici unsur olarak kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde askerî güç diplomatik, ekonomik, siyasi, kültürel vesaire etki alanı oluşturma çabalarına zemin hazırlayan ve pekiştiren ana faktör olarak kullanılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin herhangi bir yayılmacı, kontrol etme maksatlı hedefi ya da planlaması olmasa bile, Ön Asya Türkiye'nin tarihî geçmişi itibarıyla ilgi alanı olmak zorundadır. Hatta güvenlik sınırları millî sınırlarımızın ötesinde düşünülmeli, ona göre adımlar atılmalıdır. Hâlen Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü dâhil altı değişik coğrafyada Türk askeri barışa destek sağlamaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri geçmişte Somali, Bosna-Hersek, Yugoslavya, Arnavutluk, Makedonya, Kongo, Sudan, Irak, Darfur, Somali Aden Körfezi, Afganistan gibi çok sayıdaki ülke ve coğrafyada barış ve istikrarı sağlamaya yönelik görev yapmıştır. Tüm bu görevlerin Türk Silahlı Kuvvetlerinin verdiği hizmetle sınırlı kalmaması gerekmektedir. Bu hizmetlerden doğan yakınlaşma diplomatik, ticari, siyasi, kültür, sanat gibi alanlarda da pekiştirilmeli, Türkiye Cumhuriyeti'nin hak ve menfaatlerine uzun süreli hizmet eder hâle getirilmelidir. Bu konudaki bağlantı ve görev sadece Türk Silahlı Kuvvetlerinin Lübnan Geçici Görev Gücü'nde görevli unsurlarıyla sınırlı kalmamalıdır. Devletin Lübnan halkının Türkiye'ye yönelik mevcut sempatisinin artırılarak devamını sağlayacağı ayrıca yeni müzahir kitlelerin oluşturulması için gerekli diğer faaliyetleri de planlayarak hayata geçirmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu çalışma hem halk hem de yönetici kesim üzerinde yapılmalı ve bir sistem bütünlüğü içinde devletin tüm kurum ve kuruluşlarının imkân ve kabiliyetleri kullanılarak gerçekleştirilmelidir.
Sonuç olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü'nde icra ettiği görevin 31/10/2018 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkere karar talebini Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu değerlendirdiğimizi Genel Kurulun bilgilerine sunarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Vahapoğlu.