GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:8
Tarih:17.10.2018

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, Genel Kurulu ve sizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, gönül isterdi ki ara vermeden önce konuşabilelim. Şimdi çok da bir kalabalık da yok, milletvekillerimiz de dışarıdalar ama birkaç kelime edeceğiz.

Efendim, öncelikle, bu teklife baktığımız zaman, bu teklif torba kanun. Yine ne bulunmuşsa içine atılmış; Kara Kuvvetleri var, Jandarma Genel Komutanlığıyla ilgili maddeler var, Emniyetle ilgili var, Karayollarıyla ilgili var. Bir anlamda bir torba kanun olmuş, bir çorbaya dönmüş. Biz isterdik ki burada emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili maddeler de olsun, emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetlerinin giderilmesi de gerçekleşsin. O da bu çorbanın belki de şekeri olurdu ama maalesef bunu iktidar partisi kabul etmedi. Üstelik meydanlarda emeklilikte yaşa takılanlara ciddi sözler verildiği hâlde bugün bunlar gelmedi.

Teklifte bazı maddeler var, gerçekten olması gereken maddeler. Nedir bunlar? Trafik cezalarına ilişkin olanlar. Bunlar gerçekten tüm dünyada, tüm medeni ülkelerde bu kadar ağır şartlarda olan maddeler ama burada bugüne kadar niye yapılmadı bu? Bunu sorguluyorum. On altı yıldır Hükûmetsiniz, on altı yıldır iktidardasınız, on altı yıldır trafik kazalarının önüne geçmek için bu maddeleri getirmiyorsunuz, bugün getiriyorsunuz. Niye biliyor musunuz, aslında biraz da ekonomik krizden dolayı yapıyorsunuz. Ekonomik krizden kaynaklı olarak bu maddeleri bugün getiriyorsunuz. Her ne kadar "Kriz mriz yok." deseniz de krizle mücadele programlarını her hafta açıklamayı da biliyorsunuz. Bu krizi aşmak için önce bedelli askerliği getirdiniz, ardından imar affını getirdiniz, şimdi de trafik cezalarıyla vatandaşın cebine göz dikiyorsunuz. Vatandaşın cebindeki paraları nasıl alırız, onun derdine düşmüşsünüz. Neden? Çünkü kasa bomboş, kasayı boşalttınız. Peki, niye boşaldı bu kasa? Maalesef ülkede hırsızlık var mı? Var. Yolsuzluk var mı? Var. İsraf var mı? Var. Faizcilere para kaptırmak, faizcilere para vermek var mı? Var.

Bakın, 845 milyon lira olan Cumhurbaşkanlığı bütçesi yüzde 233 artırılarak 2 milyar 819 milyon liraya çıkarıldı. On altı yıl önce dünyada kendi kendine yetebilen bir Türkiye Cumhuriyeti vardı, bugün Erdoğan'ın masraflarına yetemeyen bir ülkedeyiz neredeyse. Erdoğan'ın masrafları o kadar yüksek ki, sarayın masrafları o kadar yüksek ki krizin sebeplerinden biri de bu oluyor.

AKP Hükûmeti on altı sene boyunca 687 milyar lira faiz ödemiş. Kime mi? Faiz lobilerine. Hani Sayın Cumhurbaşkanının her fırsatta üzerine gittiği "Sizi mahvederim." dediği faiz lobileri var ya, o faiz lobilerine bugüne kadar AKP'nin ödediği para 687 milyar lira. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!

Teklifte bazı uyum yasaları var yani yeni sisteme yönelik uyum yasaları var ama öyle bir madde var ki 28'inci madde, muhbirliği âdeta özendiriyor. Evet, yine dünyanın her ülkesinde bu tip yasalar vardır, bu tip uygulamalar vardır ama Türkiye'de sizin siciliniz birazcık karışık, kabarık olduğu için biz size güvenmiyoruz değerli milletvekilleri. Çünkü Türkiye'de "gizli tanık" diye bir müessese çıkardınız, gizli tanıklar da öyle felaketlere yol açtı ki Türkiye'de, hatırlayın Ergenekon, Balyoz dönemlerini. "Ergenekon davaları" diye çıkarılan davalarda nereye kazma kürek vurulsa içinden bomba çıkıyordu, silah çıkıyordu, tabanca, top, tüfek her şey çıkıyordu. "İşte deliller de ortada." deniyordu. Hemen o muhbirler gizli tanık oluyordu, gizli tanıklar gidip anlatıyorlardı. Hepsinin yalan olduğu yıllar sonra ortaya çıktı ama Türk Silahlı Kuvvetlerinin subayları hapislerde çürüdü, Ali Tatar gibi albaylar da intihar etmek zorunda kaldı.

Yine gizli tanıklar... FETÖ olaylarını hatırlıyorsunuz, Fetullahçılardan oluşan gizli tanıkların Türkiye'ye neler yaşattığını herhâlde hepimiz biliyoruzdur. Yıllar önce bu kürsüden -Allah rahmet eylesin- rahmetli Kamer Genç Fetullah Gülen'le ilgili sizleri uyardığında üzerine yürümüştünüz, ondan sonra Kamer Genç'in dediği her şey bir bir ortaya çıktı.

Şimdi, o dönem "Bakın, Fetullahçılar devleti kuşatıyor." dediğimizde bize saldırıyordunuz. Bugün bir daha uyarıyoruz, dikkat edin Fetullahçılar değil de başkaları devleti kuşatmasınlar, dikkat edin başka tarikatlar, başka cemaatler Hükûmeti, devleti ele geçirmeye çalışmasınlar.

Gizli tanık olayı en son rahip olayında, papaz olayında oldu mu? Oldu. Çıktı, gizli tanığın biri bir şeyler söyledi. Arkasından o gizli tanık söylediklerini geri çekti "Hâkim yanlış anlamış. Ben yanlış duymuşum, yanlış bilgi vermişim" dedi. Ama papaz olayındaki o gizli tanığa hâkimi yanıltmaktan herhangi bir dava açılmadı. Niye? Çünkü Amerika'yla anlaşmıştınız. Bunu da herkes biliyor. Gizlik tanık müessesesi ve bu muhbirlik müessesesi, Türkiye'yi beyaz Toroslar dönemine çevirme müessesesidir. Açık söylüyorum, beyaz Toros dönemine Türkiye'yi çevirir. Değerli arkadaşlar, JİTEM'i hatırlayın, "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ı hatırlayın, Yüksekova çetesini hatırlayın. Bunları Türkiye'nin başına tekrar bela etmeyin diye öneririz.

29'uncu madde, 1402 no.lu Sıkıyönetim Kanunu'nda değişiklik diye gelmiş. Yahu, Sıkıyönetim Kanunu kalmadı ki, öyle bir kanun yok. Aklınız başınızda değil. 1402 no.lu Sıkıyönetim Kanunu yok, Sıkıyönetim Kanunu'nda değişiklik diye teklif getiriyorsunuz. Aklınız karışık, ne yaptığınızı bence bilmiyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, Komisyona gelen teklifin 1'inci maddesi emeklilikte yaşa takılanlarla ilgiliydi. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yurttaşlarımızın sorunlarının çözülmesi için önerge verdik. Bir anda panikledi AKP, Hükûmet kanadı bir anda panikledi, "Ne yaparız?" dediler. Verilen arada birtakım Ali Cengiz oyunları, gizli kapı diplomasisi yürüttüler, hemen geri çektiler. Emeklilikte yaşa takılanların sorunları çözülmesin diye köy korucularının sorunlarını çözmek için çok önemsedikleri, "çok önemli" dedikleri maddeyi geri çektiler. E, hani önemliydi, niye geri çekiyorsunuz o zaman?

Bakın, Sayın Cumhurbaşkanının AKP'nin seçim beyannamesini açıkladığı toplantıdaki birkaç cümlesini söylemek istiyorum. Sayın Erdoğan söylüyor "Değerli kardeşlerim, önemli bir konuya geliyorum. Burayı hassas dinleyelim. Polis, öğretmen, hemşire, din görevlilerimize bir müjde vermek istiyorum. Diğer idarecilerimizin emeklilik ek göstergelerini 3600'e çıkaracağız." diyor. Emniyetle ilgili çok sayıda düzenleme var, çok sayıda madde var, polislerin 3600 ek gösterge maddesi bunun içerisinde neden yok? Seçimlerde meydanlarda polislerin bu talebine her defasında Sayın Cumhurbaşkanı olsun, bütün hatipleriniz, konuşmacılarınız olsun polislere "Merak etmeyin, biz sizin sorununuzu halledeceğiz." dediniz. İşte, şimdi, geldi ama bu polislerin bu sorununa ilişkin herhangi bir teklifiniz yok.

Gelelim Maraş'a, Kahramanmaraş'a. Değerli milletvekilleri, bizim Maraş'ta geçmişte beldeler vardı, belediyeler beldeye hizmet ediyorlardı, Büyükşehir Yasası gelince beldeler kapatıldı. Mesela "Narlı" diye bir beldemiz vardı, Narlı beldesinde belediye yolları yapardı, su sıkıntısı olunca onu çözerdi, ne sorun varsa çözmeye çalışırdı. Büyükşehir Yasası'yla birlikte bu belediye elinden alındı ve Narlı mahalleye çevrildi. Biz de dedik ki: Gelin bu Narlı'yı ilçe yapalım. "Olmaz." dediniz, "CHP'ye oy çıkıyor, bize çıkmıyor." dediniz. Peki, kardeşim, Düzbağ var, Helete, Düzbağ'da da AK PARTİ'ye oy çıkıyor hem de kamyon kamyon, yüzde 90 oy size çıkıyor, gelin Düzbağ'ı ilçe yapalım. "Hayır." Ilıca'yı ilçe yapalım. "Hayır." Niye yapmıyorsunuz? Komisyonda da söyledim, Komisyon Başkanımız Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Celalettin Güvenç Bey "ret" oyu verdi, Ilıca, Düzbağ ve Narlı'nın ilçe olmasına "ret" oyu verdi. Ben Genel Kurulda bulunan AK PARTİ'li Kahramanmaraş milletvekillerine sesleniyorum: Sayın Güvenç "ret" oyu verdi, önergeyi tekrarlayacağız, bari siz, Ilıca'nın, Narlı'nın ve Düzbağ'ın ilçe olmasına "kabul" oyu verin. Eğer vermezseniz o ilçelere, o köylere, o mahallelere verdiğiniz söz geçersiz olacak çünkü bu Düzbağ'ın suyunu Antep'e taşıdılar. Antep'e taşırken de buraya söz verdiler, "Biz sizi ilçe yapacağız." dediler. Kim? AK PARTİ'liler ama bu sözlerinde de maalesef durmuyorlar.

Bir başka konu, Elbistan'da şeker fabrikası özelleştirildi, şeker fabrikası satıldı. Dendi ki: "Merak etmeyin, hiçbir işçinin sıkıntısı olmayacak." İşçiler işten atıldı, dediler ki: "Anlaşma daha önce nasıl geçerliyse çiftçi için aynısı uygulanacak." Şimdi, çiftçi, şeker pancarını veriyor karşılığında küspe alıyordu hayvancılık yapmak için, küspeden para almaya başladılar, haraç almaya başladı özel firma. E, niye özelleştirdiniz kardeşim? Eğer bu çiftçi düşmanlığını yapacaksanız siz burayı niye özelleştirdiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Sayın Başkanım, birkaç cümle daha söyleyeceğim.

BAŞKAN - Tabii, buyurun.

Bir dakika daha süre veriyorum.

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Ve en son, Nurhak ilçesi bölgede TEOG sınavlarında 1'inciydi. Sebepsiz yere, hiç alakası yokken sadece EĞİTİM SEN'e üyeler diye öğretmenler ihraç edildi, o ilçe TEOG'da sonuncu olmaya başladı. Yazıktır, günahtır, o hocalara yazıktır, hiçbirisinin bir suçu yok. Hadi hocaları düşünmüyorsunuz, bari öğrencileri düşünün. Bu kadar eğitimden, bu kadar bilimden korkmayın. Pazarcık, Narlı ve Elbistan'daki EĞİTİM SEN'li öğretmenlerimizin haklarını savunmaya devam edeceğiz.

Ve son olarak da her kürsüye çıktığımda söyleyeceğim: 160 bin nüfuslu Elbistan'ın il olması lazım sayın milletvekilleri. 160 bin nüfuslu Elbistan il olmayı hak ediyor. Elbistan'ın il olması için AK PARTİ Maraş milletvekillerinden ve özellikle Mahir Ünal'dan artık destek istiyoruz. Verdiğiniz sözleri tutun ve Elbistan'ı hep beraber il yapalım diyorum.

Saygılar sunuyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)