GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:8
Tarih:17.10.2018

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının geneline baktığımda aslında esas sorunları pas geçen, tali düzenlemeler olduğunu görüyorum ve bunu yadırgıyorum gerçekten, burada zaman kaybına yol açan düzenlemeler içermekte.

Sahil Güvenlik Komutanlığı, uzman çavuşlar ve Harbiyeliler üzerinde durmak istiyorum. Tarihsel süreç içerisinde, kendisine gereken önemi verip ilgi gösterenlere güç, gönenç, güvenlik ve huzur getiren denizlerin, onu ihmal edenleri her dönemde toprak ve hatta onur kaybıyla cezalandırdığını akıldan çıkarmamamız gerekiyor. Sahil Güvenlik Komutanlığıyla ilgili gelen düzenlemelere baktığımızda önem derecesi gerçekten düşük hususlar değerlendirilmiş.

Ben size burada, Sahil Güvenlik Komutanlığında neler düzenlenmeli, önem sırasına göre 11 maddeyle açıklamak istiyorum. Komisyon Başkanımız, komutanlarımız da orada, benim söylediğim maddeleri teyit edeceklerdir, tekrar onlara sorabilirsiniz.

1) Eğer millî güce dayalı etkin bir güvenlik gücü olmasını istiyorsak, Türk boğazları dâhil mavi vatanımızda etkin bir şekilde deniz güvenliğinin sağlanması için Sahil Güvenlik Komutanlığı bünyesinde deniz güvenliği ve emniyeti merkezi kurulmalıdır, deniz güvenlik ve emniyet timleri teşkil edilmelidir.

2) En önemli hususlardan birisi, aynı bakanlığa bağlı eş düzeydeki Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğüne tanınan istihbarat yetkisinin Sahil Güvenlik Komutanlığına verilmesidir çünkü deniz istihbaratı ayrı bir uzmanlık gerektirir. Sahil Güvenlik Komutanlığı deniz istihbaratı konusunda deneyimi ve etkinliği olmayan jandarma ve polisten istihbarat alma ve "Onlar isterse verir, istemezse vermez."ler durumunda bırakılmamalıdır. Özetle, diğer güvenlik güçleriyle aynı hak ve yetkilere sahip olması gereken Sahil Güvenlik Komutanlığında mutlaka istihbarat yetkisi olmalıdır.

3) Denizde çok başlılık önlenmelidir. Deniz polisi, Deniz Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğü, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü, Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, liman başkanlıkları, belediyelerin deniz kirliliğini önleme ve kontrol teşkilatları gibi denizde görev yapan tüm kuruluşlar, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Sahil Güvenlik Komutanlığı bünyesine alınmalıdır ve hazine zararı ile denizde çok başlılık önlenmelidir.

4) Bütçe sorunu: İçişleri Bakanlığı bünyesindeki payı yüzde 1'dir Sahil Güvenlik Komutanlığının. Bu, en az yüzde 4'e çıkarılmalıdır.

5) Sahil Güvenlik Komutanlığı denizcilik nosyonu almış nitelikli personel ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla fakülte ve meslek yüksekokulu kurulma çalışmaları hızlanmalıdır.

6) Denizde meydana gelebilecek arama, kurtarma ve tıbbi tahliye olaylarına etkin ve sürekli reaksiyon gösterilmelidir.

7) Liman, karakol binası ve iskele gibi altyapı ihtiyaçları öncelikle tamamlanmalıdır.

8) Sahil gözetleme radar sistemi, ağır sınıf helikopter, insanlı keşif uçağı, İHA projeleri hızlandırılmalıdır.

9) Deniz güvenlik timleri ve dalgıç personel sayısı artırılmalıdır.

10) Sahil Güvenlik Komutanı orta vadede koramiral rütbesine çıkarılmalı, oramiral olabilmesi de imkân dâhilinde olabilmelidir.

11) Millî sahil güvenlik gemisi tasarımı başlatılmalıdır.

Şimdi uzman çavuşlarımıza gelelim. Biraz önce başladı, biraz daha açmak istiyorum. Uzman çavuşluktan astsubaylığa geçiş yüzdesi yüzde 10'dur. Uzman çavuşlar sözleşmeyle çalışıyor, kadroları yok. Mahalle bekçisine devlet silah veriyor, uzman çavuşa zatî tabanca yok. Teknik kapasitelerini artıracakları uzman çavuş okulu yok. Devletin bütün kadrolarında kıdem var, uzman çavuşa yok. Herkese aile hayatı var, uzman çavuşa yok. Dört sene doğuda görev yapıyor, beşinci sene "Batıya geleceğim." diyor, Hakkâri'den Kayseri'ye tayin ediyorlar, Kayseri geçici görevle tekrar Şırnak'a gönderiyor. Yirmi beş senelik görev sürelerinin yirmi senesini doğuda geçiriyorlar. Herkese var, uzman çavuşa lojman yok, yüzde 5. Adı orduevi ama uzman çavuşun bundan faydalanma hakkı yok. Nöbet yönetmelikleri yok, izin yönetmelikleri yok, tayin yönetmelikleri yok, TSK Sağlık Yönetmeliği'nde açıklayıcı maddeler yok, kurs ödül yönetmeliği yok, disiplin yönetmeliği tamamen amirin emrinde, sicil yönetmelikleri yok, tazminatları yok ama askerlik görevlerini yapmaya gelmişler; çaycı olmak var, haberci olmak var, kazancı olmak var, tuvalet, banyo temizleyicisi olmak var. Yemekhane, gazino, yatakhane sorunları var. Gittikleri gazinolarda, halı sahalarda sabahlamaları var.

Şimdi, gelelim Harbiyelilere. Cidden sormak istiyorum: Sizin bu Harbiyelilerle alıp veremediğiniz nedir? Ben de Harbiyeliyim, en büyük Harbiyeli de Atatürk'tür, sonra İsmet Paşa gelir. (CHP sıralarından alkışlar)

2001-2007 yılları arasında toplam yedi yılda Harbiyeden ayrılan toplam öğrenci sayısı yaklaşık 150'dir, bakın 2001-2007.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.

MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) - 2008-2014 yılları arasındaysa, yedi yıllık sürede sağlık raporu dışında ayrılanların, atılanların sayısı da 3 bine yakındır. Kıyas anlamıyla şunu ifade edeyim ki 12 Eylül döneminde Harbiyeden atılanların sayısı da 100'dür.

Şimdi, FETÖ'cüler sizin döneminizde ve gözlerinizin önünde 3 bin Harbiyeliyi işkenceyle, disiplin notunu kırarak harp okullarından attılar, kılınız kıpırdamadı. Şok mangaları kurdular, işkence ettiler, 3 bin kişiyi attılar. Şimdi bunlar devlete girmeye çalışıyorlar, diyorsunuz ki: "Siz o dönemde Harbiyeden atılmıştınız." İşte FETÖ'nün mağdur ettiği kişiler bunlar. Neyi bekliyoruz düzenlemek için?

Şimdi gelelim diğer Harbiyelilere, yine bunlar da Harbiyeli. O zamanlar şok mangaları vardı, şimdi Silivri'de mavi oda var, mavi oda, "yumuşak oda" da diyorlar. Ne biliyor musunuz bu: FETÖ yine terör tehdidi var diye o 15 Temmuzda bu Harbiyelileri çıkardı dışarıya ve hiçbir eyleme karışmamış yüzlercesi müebbet aldılar. Şimdi Silivri'de mavi oda var. Ellerinden ayaklarından kelepçelenerek burada bunlara işkence yapılıyor. Bunu görün, duyun. İşkence insanlık suçudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) - Son söz, Atatürk'ün emanetine sahip çıkacağımızı belirterek şunu söylemek istiyorum: Atatürk yükseklerdedir ama bacakları hâlâ dünyadadır. Yere değdirmese de şerefli Türk aydınlarının başlarına basa basa, omuzlarına basa basa ileri atacak adımlarını, yürüyecek, yürüteceğiz onu. O bu topraklarda hiç kaybetmedi, yine kazanacağız.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)