| Konu: | (10/340) No.lu Emeklilikte Yaş Şartını Sağlayamayan Vatandaşların Yaşadıkları Sorunların İncelenerek Bu Sorunlara Karşı Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergenin Ön Görüşmeleri Münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 10 |
| Tarih: | 24.10.2018 |
CHP GRUBU ADINA ATİLA SERTEL (İzmir) - Sayın Başkanım, sizin Başkanlığınızda yaptığım ilk konuşma, önce kutluyorum. Meclisimizde sizin gibi söz hakkı tanıyan ve Mecliste bulunan milletvekillerinin kendi illerine ilişkin söylemlerini dile getirmesine izin veren başkanların çoğalması dileğiyle iyi görevler diliyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ATİLA SERTEL (Devamla) - Sayın arkadaşlarım, bizi burada bütün Türkiye izliyor sanıyorum. Aslında burada "emeklilikte yaşa takılanlar" olarak yorumlanıyor ama işin bir gerçeği var: Emeklilikte yaşa takılanlar yok Türkiye'de, AKP'nin emeklilikte yaşa taktığı kişiler var Türkiye'de ve onlar bu ülkede mağdur edilen, hakları ellerinden alınan, hakkı hukuku çiğnenen insanlarımız. Bu insanlarımızın sayısı kimilerine göre 3 milyon, kimilerine göre daha da ileri. Oysa burada konuşan arkadaşlarımızın söylediği gibi, emeklilikte yaşa taktıklarını, 1999 yılında SSK'li, BAĞ-KUR'lu, Emekli Sandığı mensubu olan kişileri emeklilikte yaşa takacak yasayı çıkarıp onların hakkını elinden alan bir AKP iktidarıyla karşı karşıyayız. Kelimenin tam anlamıyla maç oynanırken, kurallar bir bütün hâlindeyken birdenbire birileri çıkıyor "Evet, maç oynanıyor ama penaltıyı kaldırdık ya da golü kaldırdık." diyor.
AHMET TAN (Kütahya) - Sayın Vekilim, bunu kaldıran kim? 1999'da kim vardı? Kaldıranlar içinde kimin olduğunu söylerseniz belki biz de gerçeği...
ATİLA SERTEL (Devamla) - Bu noktada, Cumhurbaşkanlığının başında yürütmeyi götüren arkadaşların içinde Adalet ve Kalkınma Partisinin... Sigortalılık süresinin primini tamamıyla ödemiş, geçmiş dönemde -kadınlar için yirmi yılda, erkekler için yirmi beş yılda- bütün yükümlülüklerini getirmiş, hatta bırakınız 5 bin iş gününü, yasada çıkarılmış olan 9 bin iş gününü bile tamamlamış insanların emeklilikleri ellerinden alınmıştır.
Geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet Halk Partisi bu konuda bir çalıştay yaptı ve bu çalıştaya akademisyenler katıldı, bu çalıştaya sendikalar katıldı; emek örgütünün değerli temsilcileri katıldı, sosyal güvenlik uzmanları katıldı, emeklilik sistemi, emekli aylıkları, emekli yaşıyla ilgili olan her ne kadar kişi varsa o çalıştaya katıldı. Aslında Cumhuriyet Halk Partisinin buradaki hedefi ve yayınladığı sonuç bildirgesi, tamamen hakkı hukuku elinden alınmış insanların sorunlarının çözümüne yönelikti. Diğer partilerin de aynı noktada görüşleri var; Milliyetçi Hareket Partisi de, İYİ PARTİ de, HDP de -Halkların Demokratik Partisi de- her biri, bütün bireyleri, bütün milletvekilleri, hatta Adalet ve Kalkınma Partisinin içinde vicdanı olan milletvekilleri de emeklilikte yaşa taktıklarının hakkının geriye verilmesi noktasında mutabıklar.
Bunu nasıl yapacağız, bunu nasıl kaldıracağız? Pek çok kanun teklifi Meclise veriliyor. Bunlardan birini de benim çalışkan arkadaşım Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer verdi. Bu kanun maddesinin değiştirilmesine ilişkin geçici madde 70'in eklenmesini istedi. O da çok basit, burada okumak isterim: "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte bu kanuna ve mülga sosyal güvenlik kanunlarına göre emeklilik için gereken prim gün sayısı koşulunu sağlayıp yaş koşulunu sağlayamayanlardan, bu maddenin yayımı tarihinden itibaren üç ay içinde kuruma yazılı olarak başvuranlara yaşlılık aylığı bağlanır. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar kurum tarafından belirlenir. Madde 2- Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Madde 3- Bu kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür."
Şimdi, burada gerçekten emeklilikte yaşa takılanların, taktıklarının sorununu çözmek için bütün partililere görev düşüyor. Geçtiğimiz gün Sayın Cumhurbaşkanı çıktı televizyonlara dedi ki: "Emeklilikte yaşa takılanlar için Türkiye'nin bütçesini düşünmek lazım. Türkiye'deki hesabı kitabı iyi yapmak lazım ve bu insanlara biz bu miktarı, bu parayı sağlayamayız. 65 yaşında emekli olur, 60 yaşında emekli olur." Ama Sayın Cumhurbaşkanının kendisi 46 yaşında emekli olmuş bir kişi. Yani geçmiş koşullarda emekliliği elde etmiş olan ve bu hakkı yasayla almış olan Cumhurbaşkanının, insanların emekliliklerinin 65 yaşına kadar sürmesi noktasındaki kanunun savunmasını yaparken Türkiye'nin bütçesini gündeme getirmesi doğrusu beni gerçekten çok üzdü. Neden söylüyorum çünkü Sayın Cumhurbaşkanı Türkiye'nin bütçesini düşünmüş olsaydı sarayın yıllık masrafı 658 milyon 240 bin 289 lira olmazdı. Yani eski parayla söyleyelim: 658 trilyon 240 milyar 289 milyon lira sarayın masrafı olmazdı. Sarayın günlük gideri 1 milyon 800 bin lira olmazdı. Yani eski parayla söyleyelim: Saray bir günde 1 trilyon 800 milyar para harcayacak, onun için para var fakat iş emekliye gelince, iş emeklilikte yaşa taktıklarına gelince para yok. Bunu kabul etmek mümkün değil.
Bakın, Sayıştay raporlarından okuyorum ben bunları, asla afaki rakamlar değil. Sayıştay, sarayın mutfak masrafının yılda 2,6 milyon lira yani 2 trilyon 600 milyar lira olduğunu söylüyor. Sarayda temizliğe 3,2 milyon TL yani 3 trilyon 200 milyar lira para gittiğini yazıyor. Ülkenin bütçesini düşünen bir kişi nasıl böyle bir harcama yapıyor, onu sormak lazım. Yetmiyor, sarayın yanı sıra rahmetli Özal'ın bizim gazetecilik yaptığımız dönemde Marmaris'te yaptığı 3 oda 1 salon mütevazı bir yazlığın 300 odalı hâle getirilmesi ve yazlık sarayın inşası için trilyonlarca lira para harcanıyor. Yetmiyor, uçan saray alınıyor ve yetmiyor, bütün masraflar alabildiğine artıyor.
Sevgili arkadaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: "Suriyeli vatandaşlar için biz bütçeyi sonuna kadar açtık." Ve rakamsal olarak da inanılmaz ve doğrulanması gereken rakamlarla Suriyeli yurttaşların bütün harcamalarını karşıladıklarını söylüyor. Tamam, Suriyeli vatandaşlar için siz harcamalar yapıyorsunuz, bunu kabul etmek mümkün ama emekliye gelince, yaşa taktıklarınıza gelince bu harcamaları Türkiye'nin gündemine getirerek emekliliği önlemeye yönelik kararın alınmasını gerçekten kabul etmek mümkün değil.
Sevgili arkadaşlarım, bizim bildirgemiz yayınlandı. CHP emek bürolarının Sayın Veli Ağbaba'nın başkanlığında düzenlediği o çalıştaydan çıkan bildirge sonuçlarında çok önemli kararlar alındı. Elbette ki bunu toplumun bilgilenmesi açısından da burada tekrar etmekte yarar var. Çalışma yaşamına girdiğinde yirmi-yirmi beş yıllık sigortalılık süresini ve gerekli prim gün sayısını doldurduğunda emekliliğine hak kazanacağını düşünen milyonlarca yurttaş bir anda yaş koşuluyla karşı karşıya kalmıştır. Bu, özü itibarıyla bir hakkın gasbıdır. Emeklilikte yaşa takılanlara makul ve adilane bir çözüm üretilmesi gerekmektedir. Yaşa takılanlar için emeklilik yaşının düşürülmesi yoluyla yurttaşlarımıza emeklilik haklarının sosyal güvenlik sistemini zora sokmaksızın iade edilmesi mümkündür. Emeklilik koşulları tüm yurttaşlarımız için yeniden düzenlenmelidir. 1999 yılında yapılan değişiklikle emeklilik yaşı 58-60'a, 2006 yılında yapılan değişiklikle de 65'e yükseltilmiştir. Emeklilik yaşının kademeli artışına derhâl son verilmeli ve ülke gerçeklerine göre uygun bir seviyeye çekilmelidir.
Sevgili arkadaşlarım, ayrıca burada emekli aylıkları ve aylık bağlanma oranları da bu bildirgenin içinde yer almıştır. Benim buradan yurttaşlara önerim, bu bildirgeyi dikkatle sonuna kadar okumalarıdır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz emeklilerin, ezilenlerin yanındayız. Size samimiyetle söylüyorum, bugün kahvede, üçüncü sınıf işletmede 1 çayın bedeli 1,5 lira olduğu için kahvede çay içemeyen emeklilerin olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Köylerde ve kırsalda bizi dinleyen emeklilerin 800 lira, bin lira, 1.200 lira aldığı, 1.500 lira aldığı ve ayın sonunu getirmek için, pazara çıktıklarında akşamüstü sıralarını tercih ettiklerini, sebzenin ve meyvenin ucuzladığı ve ucuz olarak satın alınabildiği saatleri beklediği gerçeğini inkâr edemeyiz.
Sevgili arkadaşlarım, Türkiye'de birileri için var olan, birileri için harcanan milyonların, milyon dolarların, birileri için alabildiğine açık bütçelerin olduğu ülkemizde iş emeklilere gelince, iş işçilere, köylülere, üreticilere gelince yok sayılmasını kabul etmek mümkün değildir. Suriyelilere gelince var, emeklilere gelince yok. Suriyelilere gelince sağlık, burs, her konuda hizmet tamam; bizim öğrencilerimize gelince yurt yok, burs yok, kredi yok. Suriyelilere gelince alabildiğine harcama var; Türkiye'de köylüye, mazota gelince, mazota, gübreye destek yok. Böyle bir ülkede yaşıyoruz.
Bizim bu ülkedeki konumumuz itibarıyla bizim yerimiz halkın safıdır, halkın yanıdır. Biz sonuna kadar doğruları anlatmaya ve buradaki arkadaşlarımızın vicdanlarına seslenmeye çalışacağız.
Sosyal güvenlikte bütüncül bir dönüşüm sağlanmadıkça, insanlar kurallarına göre emeklilikle ilgili başlangıçtan itibaren sonuna kadar ne olacağını bilmediği sürece, insanlar bu devlette hemen birtakım şeylerin değişeceğini öngörerek birtakım önlemler almak yerine devlete güvenmesi gerekirken, devlet tarafından, devleti yönetenler tarafından onların haklarının gasbedilmesini kabul etmek mümkün değil. Biz Cumhuriyet Halk Partisiyiz; bizim safımız emekten yana, bizim safımız ezilenlerden yana, bizim safımız işçilerden, köylülerden, memurlardan, öğretmenlerden yana. Biz bunu seçim bildirgelerimizde çok açık ve net söyledik ve sonuçta bizim bu anlattıklarımız bazıları tarafından tepkiyle karşılanabilir ama benim bu anlattıklarımı Meclisin berberi Hicabi anlıyor ve "Haklısın Vekilim." diyor ama buradaki vekillere anlatmakta güçlük çekiyoruz. Yaşasın Hicabi gibi emekçiler, yaşasın köylüler, yaşasın işçiler, yaşasın emeklilikte yaşa taktıklarınız! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri ve alkışlar, İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Siz bu hakkı vermeseniz de burada gördüğünüz muhalefet partileri dayanışma içerisinde, direnme içerisinde, mutlaka o insanların hakkını hukukunu alacaktır.
Sağ olun.