GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:11
Tarih:30.10.2018

HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün partimizin hasta tutsaklarla ilgili önergesi üzerine söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, 25'inci ve 26'ncı Dönemde de aslında hasta tutsaklarla ilgili bu kürsüden çokça konuşma yapmış ve maalesef çözüm alamamış biri olarak tekrar konuşuyorum.

Şimdi, birkaç istatistik vereceğim ama bunu sadece istatistik olarak değil, bu sayıları sadece sayı olarak değil, insan yaşamı olarak düşünmenizi istiyorum. Türkiye'de son on yedi yılda en az 3.502 hasta tutsak hayatını kaybetmiş, 3.502. Yine, 2018 itibarıyla şu anda 400'ü ağır olmak üzere, 1.154 hasta tutsak bulunmaktadır. (İYİ PARTİ sıralarından "'Tutsak' ne demek?" sesi)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Evet, tutsak olup olmadığını, niye olduğunu da açıklarım değerli milletvekili. Ben bir hukukçuyum, hangi kelimeyi nasıl kullandığımı da çok iyi bilirim. Bilerek kullanıyorum "tutsak" kelimesini.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bunlarla ilgili bu Meclis kürsüsünde çokça konuştuk. Şimdi, bunlarla, özellikle bu ağır durumda olanlarla ilgili normalde Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'da açıkça düzenleme vardır. Buna göre, mahkûmun hastalığının hayatı için kesin bir tehlike teşkil etmesi durumunda hapis cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır ve bunun için de özellikle Adli Tıp Kurumundan bir rapor alınması gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, özellikle son günlerde basında belki sizin görmediğiniz, çokça işlenen, önceki dönemde çokça ifade ettiğimiz Sise Bingöl vardı. Sise Bingöl aslında kimlik yaşından da daha büyük olarak 85 yaşında. Daha önce Muş Devlet Hastanesinde "Cezaevinde kalamaz." raporu verilmesine rağmen daha sonra nasıl oluyorsa İstanbul Adli Tıp Kurumuna gitti ve İstanbul Adli Tıp Kurumundan "Cezaevinde kalabilir." raporu verildi. Şu anda çocuklarını bile hatırlayamayacak durumda, bakın, çocuklarını bile hatırlayamayacak durumda. 85 yaşında bir kadın hukuki düzenlemeye göre eğer cezaevinde tutuluyorsa onun adı tutuklu ya da hükümlü değildir, tutsaktır değerli arkadaşlar. Çünkü uluslararası kanunlarda da düzenleniyor bu, Türkiye de kendi infaz kanunlarında düzenliyor ama bunlara uymuyoruz. Adli Tıp Kurumu, cezaevi idareleri, mahkemeler, bu işe politik bakıyor, politik bir tavır takınıyor, hekimler de maalesef kendi ettiği Hipokrat yeminine sadık kalarak... Bu işi vicdani ve ahlaki olarak yapan hekimleri bir tarafa bırakıyorum.

Ama değerli arkadaşlar, Koçer Özdal geçen aylarda hayatını kaybetti, hastanede eli ve ayağı kelepçeli olarak hayatını kaybetti. Çünkü cezaevinden hastaneye sevk edilirken bir kelepçeyle sevk ediliyorlar ve dosyaların üzerine kocaman büyük puntolarla "Dikkat kaçabilir" ifadeleri yazılıyor, "Dikkat kaçabilir" Ya, aslında, bakın, Koçer Özdal hayatını kaybetti eli ve ayağı kelepçeli vaziyette. Sise Bingöl sırf bu muameleye maruz kalmamak için hastaneye gitmiyor. Çünkü Sise Bingöl bir ring aracıyla, tek kişilik bir bölmesi olan ring aracıyla götürülüyor ve o yaşında bu eziyete mahkûm bırakılıyor. Bakın, bu, eziyettir. Bu, ne ahlaken ne vicdanen ne hukuken ne siyaseten arkasında durulabilecek bir uygulama değildir ve biz bunu çokça ifade ediyoruz.

Ha, şunu da söyleyeyim: Bugün burada bir komisyon kurulmasını ve araştırılmasını istiyoruz. Bizim söylediklerimize inanmayabilirsiniz, beraber araştıralım. Bakalım kim doğruyu söylüyor, kim toplumu yanıltıyor. Çünkü çıkıp bunların, bu uygulamanın böyle olmadığını ben şimdiden biliyorum ki gelip çokça ifade edilecek. Komisyon kuralım arkadaşlar, burada aleni bir şekilde inceleyelim bir, durum nedir...

Fatma Özbay'a mayıs ayında meme kanseri teşhisi konuldu, ameliyat edildi. Kemoterapi görmesi gerekiyor ama cezaevinde kemoterapi görüyor. Burada hekim arkadaşlarımız da var, onların vicdanına, mesleki bilgilerine güvenerek soruyorum: Değerli arkadaşlar, bir kanser hastası için cezaevi koşulları nasıl sağlıklı olabilir ya da tedavisine nasıl katkı sağlayabilir? Lütuf beklemiyor bu insanlar, hiç kimseden lütuf beklemiyorlar, hukukun uygulanmasını istiyorlar. Ama şunu bilmemiz gerekiyor: Eğer biz bunun karşısında bir tedbir almazsak, bu Meclisin tümü, oturan her bir milletvekili bu işten ahlaken, vicdanen, siyaseten ve hukuken sorumludur, kimse bu sorumluluğun dışında değildir; oradan, cezaevinden çıkan her cenazenin, buna tedbir almadığımız, önünde durmadığımız her cenazenin sorumluluğu hepimizin boynundadır diyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneri üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş.