| Konu: | 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 12 |
| Tarih: | 31.10.2018 |
KEMAL PEKÖZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 701 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 3'üncü maddesi hakkında konuşmak için grubum adına söz almış bulunuyorum.
Hemen hemen her gün olduğu gibi bugün yine bir kanun hükmünde kararnameyi görüşüyoruz. Sözde OHAL kalktı ama ruhu yaşamaya devam ediyor. İşte bu kanun hükmünde kararnamelerle -Anayasa'ya aykırı olduğu hâlde- OHAL kapsamı dışında yüzlerce kanun değişikliği bu Meclis tarafından yapıldı. Birbirinden bağımsız birçok konu bir torbaya atılır gibi yürürlüğe kondu. Anayasa'nın 121'inci maddesinde yer alan OHAL koşullarında çıkarılan kanun hükmünde kararnameler, olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konuları aşmıştır. Sivil kimselere cezasızlık zırhının getirilmesi, milyonlarca emekçiyi ilgilendiren taşeron düzenlemeleri, birçok önemli kurumun Cumhurbaşkanına bağlanması, kışlık lastiklerin bile düzenlenmesi, kamu personelinin özlük haklarına dair yasa ve yönetmelik değişiklikleri, yerleşim yerlerinin taşınması, rektörlük seçimlerinin kaldırılması, yükseköğretime dair onlarca değişiklik gibi olağanüstü hâlle alakası olmayan yüzlerce kanun değişikliği yapıldı.
Kanun hükmünde kararnamelerin Anayasa'nın 15'inci maddesinin ikinci fıkrasında sayılan temel hak ve özgürlükler ile güvencelere dokunulamayacağı gibi, düzenlemeler "durumun gerektirdiği ölçüde" olmak zorundadır. Fakat çıkarılan birçok kanun hükmünde kararnamede temel hak ve özgürlüklerle ilgili güvenceler sınırlandırılmış, baskı altına alınmış veya tümden kaldırılmak istenmiştir.
Bakınız, şu an görüştüğümüz kanun hükmünde kararnamede Özgürlükçü Demokrasi gazetesinin kapatılması da var, rütbesi alınan Türk Silahlı Kuvvetleri personeli de var, 18.632 kişinin kamudan ihracı da var. Tüm bunları bir torbaya atar gibi bir kanun hükmünde kararnameyle uygulamaya koymak haksızdır, hukuksuzdur ve adaletsizdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine kanun hükmünde kararnameyle yapılmış başka bir olaydan söz etmek istiyorum. Alevilerin seslerinden birisi olan TV10, Alevilerin günlük sofralarından kıt kanaat olarak biriktirdikleri ve yardımlarıyla oluşturdukları bir televizyon kanalıydı. Alevilerin yolunu, erkânını, geleneklerini ve törelerini yaşatmak için köy köy, kasaba kasaba dolaşıyor, programlar yapıyordu. Büyük bir sermaye grubuna ait bir kanal değildi. Çok az çalışanıyla, kıt kanaat imkânlarıyla bu etkinliklerini yapmaya çalışırken kanun hükmünde kararnameyle kapatıldı. Kapatılmakla yetinilmedi, mallarına el konuldu; daha sonra da TMSF tarafından satıldı. Bununla da yetinilmedi, yöneticileri ve çalışanları gözaltına alındı; on aydan bu yana tutuklular. Kameraman Kemal Demir'in yedi ay sonra iddianamesi geldi ve mahkeme, yetkisizlik kararı vererek İstanbul'dan Mersin'e gönderdi.
Yine yöneticilerinden Veli Haydar Güleç ve Veli Büyükşahin on aydır tutuklular. 2 kez iddianame geldi, ikisinde de mahkeme, iddianameyi yetersiz buldu, reddetti; daha sonra bir üst mahkemeye yapılan itiraz da reddedildi. Onun üzerine, ses kayıtlarının istenmesine karar verildi.
Şimdi, bunun neresinden bakarsanız bakın, bu insanların evleri var, aileleri var, çocukları var ve kendilerine ait yaşamları var. İddianamede ciddi bir suç unsuru bulunamadığı için iddianame 2 kez reddediliyor, üst mahkeme de reddediyor ama bununla yetinilmiyor. On aydır arkadaşlar hâlâ tutuklular ve ne zaman yargılanacakları, ne zaman sonuç alınacağı konusunda da bir belirsizlik hüküm sürmeye devam ediyor.
Bir başka konuda bir şey söylemek istiyorum. Hemen hemen her gün, zaman zaman bu kürsüden hamaset yapılıyor. Bence herkes artık bundan sonra cenazeler üzerinden siyaset yapmayı bırakmalı, cenazelerin gelmemesi için gereken çabayı sarf edip ortada duran sorunların çözümüne odaklanmalıdır. Marifet, cenazeye, tabutun üzerine el koyarak başsağlığı dilemek değildir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Peköz.
KEMAL PEKÖZ (Devamla) - ...marifet, o cenazelerin gelmeyeceği bir ortamın Türkiye'de yaratılmasıdır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)