GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:12
Tarih:31.10.2018

AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekillerim; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Değerli milletvekillerim, ülkemiz bugün maalesef tarihinin en karanlık dönemini yaşıyor. Demokrasi, laiklik, adalet, hukuk ve ekonomi gibi bu konudaki birçok değer zarar gördü.

Yine üzülerek söylüyorum ki siyasi ve ekonomik krizin en büyüğüyle karşı karşıyayız. Sanayicisinden esnafına, çiftçisinden üreticisine ve değer yaratan herkes çıkmaza sürüklenmiş bir durumdadır. Bu karanlığın elbette ki bir nedeni de 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimidir.

İki yıllık OHAL sürecinde 36 tane kanun hükmünde kararname çıkarıldı. Gazetelerden sendikalara, vakıflardan derneklere onlarca kuruluş kapatıldı, aralarında öğretmenden doktora, öğretim görevlilerinden askerlere, polislerden yargıçlara kadar 130 bin kamu çalışanı ihraç edildi, üniversitelerden ihraç edilenlerin sayısı 7.080'e ulaştı, 160 bin kişi hakkında gözaltı işlemi yapıldı; on binlerce kişi ya tutuklandı ya da soruşturma başlatıldı.

Değerli milletvekilleri, ne ilginçtir ki son yayınlanan 701 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin seçimden önce 4 Haziranda hazırlandığı ve parlamenter sistemden kaldırılan Bakanlar Kurulu imzasıyla 8 Temmuzda yayınlandığı ortaya çıktı. 18.632 kamu çalışanını daha ihraç eden kanun hükmünde kararnamelerin ilgili bölümünde kişilerin neden ihraç edildiğinin de gerekçeleri not düşüldü. Görüldüğü üzere bazı kişiler kurum kanaati, bazı kişiler ise sosyal medya gerekçe gösterilerek ihraç edildi. Ne kadar trajikomik bir durumla karşı karşıya olduğumuzu gösteren bu husus, aslında bugün bu yaşananları özetliyor durumdadır.

OHAL kaldırıldı fakat OHAL yasallaşarak yürürlüğe girdi. Türkiye, insan haklarından yargıya, demokrasiden bağımsızlığa, basın özgürlüğüne her alanda geriye doğru sürüklendi. Örneğin, valilere şüpheli gördüğü kişiyi on beş gün şehirden atma, toplantı ve gösteri yapanları engelleme yetkisi verildi. Mesela, getirilen yeni yasayla, üç yıl boyunca, hakkında soruşturma açılan kamu görevlilerinin sadece kendilerinin değil eşlerinin, çocuklarının pasaportları bile iptal edilebiliyor. Hani nerede kaldı suçun şahsiliği o zaman? Bir kişi suç işlemişse eşinin ve çocuklarının ne kabahati var? Böyle bir uygulama olabilir mi, sorarım sizlere. Yasaya konulan bir geçici maddeyle kolluk kuvvetlerine yasanın çıktığı tarihten itibaren üç yıl sürecek OHAL ve benzeri yetkiler de tanındı. Örneklerini çoğaltabileceğimiz bu tür girişimler ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti'nin saygınlığına zarar vermektedir.

Değerli milletvekilleri, biz tüm darbelere de darbecilere de karşıyız. Bugün ülkemizde yaşanan adaletsizliğin temellerinden biri 15 Temmuz darbe girişimidir ancak darbeyi fırsat bilip olağanüstü hâl ilan eden ve çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle üniversitelerden binlerce akademisyenin görevine son verilmesi, hapishanelerin gazetecilerle dolu olması, milletvekillerimizin hapiste olması bugün çok acıdır ki bu ülkede hakkın da yok, hukukun da yok, adaletin de yok olduğunu göstermektedir.

İşte, bu nedenledir ki Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu hakkı, hukuku, adaleti yeniden tesis etmek için dünya gündemine oturan bir yürüyüş gerçekleştirdi. Kendisine buradan sizlerin huzurunda bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Bugün Türkiye'de 81 milyon adalete susamıştır değerli milletvekilleri. Bu toplumun en az yüzde 80'i ülkede adaletin olmadığını söylemektedir. İşte, bu nedenle ilk hedefimiz hak, hukuk ve adalettir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak dik duracağız, asla ödün vermeyeceğiz; hakkımızı, hukukumuzu sonuna kadar arayacağız; zalime, zulme teslim olmayacağız.

Ülkemizde yaşanan kara tabloyu gören aklı başındaki herkes çözüm için öncelikle ülkemizde rayından çıkan liyakate dayalı devlet düzeninin yeniden kurulması, çağdaş hukuk sisteminin yeniden inşa edilmesi, temel insan haklarına saygılı bir yönetim anlayışının egemen kılınması, tüm özgürlüklerin yeniden sağlanması gerektiğini söylüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın Sayın Barut.

AYHAN BARUT (Devamla) - 29 Ekim Pazartesi günü, savaştan, yokluktan, kıtlıktan çıkan ülkede Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşlarının önderliğinde kurulan cumhuriyetin 95'inci yılı kutlandı. Doksan beş yıl öncesinden günümüze üretim, kalkınma, gelişme, refah, bolluk, çağdaş bir gelecek için ne yapılması gerektiği çok açık bir biçimde ortada durmaktadır. Atatürk'ün izinde, onun ilke ve devrimlerine bağlı, komşularımızla iyi ilişkilere dayalı barışçıl bir yönetim anlayışı hepimize bu ülkede derin bir nefes aldıracaktır değerli arkadaşlar. KHK'lerle, OHAL'le, tek adam rejimiyle, baskıcı politikalarıyla, bağımlı yargısıyla, liyakatsizliğiyle bu kara düzen çağdaş dünyaya da insanlığa da yakışmıyor; aklın yolu budur. Türkiye Cumhuriyeti bizimdir, hepimizindir; bu ülke bizim, başka bir vatanımız yoktur.

Hepinizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)