| Konu: | Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 18 |
| Tarih: | 15.11.2018 |
SERVET ÜNSAL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; dün Diyabet Parlamentosunda bir konuşma yaptım. Bir tıp doktoruyum ama bende de diyabet var. Çok ciddi bir diyabet hastası da Türkiye'de var. Dünkü paneldeki arkadaşlarımın, Sağlık Bakanlığındaki arkadaşlarımın söylediğine göre, yaklaşık, 10 milyona yakın ilaç kullanan diyabet hastası, bunun yarısı kadar da ilaç kullanmayan yani gizli şeker hastaları var. 14 Kasım, şeker hastalarının günüydü, bunu bu 10 milyon kişiyi de buradan selamlamak istiyorum.
Arkadaşlar, diyabet, yaşadığımız yüzyılın en önemli sorunlarından biri hâline geldi. Artık diyabet, bireylerin sorunu değil, her yönüyle toplumun sorunudur. Benden önce bir arkadaşım "Ülkemizde 18 yaş altı yaklaşık 16 bin Tip 1 diyabet hastası var." dedi, dün Sağlık Bakanlığındaki bürokrat arkadaşım, bunun 35 bin olduğunu söyledi.
Evet, bunların büyük bir çoğunluğu, arkadaşlar, ilkokul çocuğu ve ilkokulun altı yani okula gitmeyen çocuklarımız. Bunlar gerçekten çok ciddi risk altında, hayati risk altında çünkü insülin vurulmadığı zaman çok ani şeker düşüklüğü, hipoglisemi, koma ve ölüm vakaları olabiliyor. Bu anlamda, bu çocuklarımız için, değerli arkadaşlarım, sürekli kontrol cihazı ve insülin pompa cihazı çok çok zorunlu. Bu 35 bin kişinin büyük ihtimalle ve aldığım bilgiye göre de yaklaşık 15 bin ilkokul ve ilkokul altı.
Şimdi, bu çocukların insülin pompaları ve kullandıkları sürekli kontrol cihazlarıyla ilgili sizlere bilgi vermek istiyorum. İnsülin pompaları, bundan on yıl önce Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından 3.500 lirası devlet tarafından karşılanan, 1.500 lirası da hasta yakını tarafından karşılanan bir aparattı arkadaşlar. Bugüne gelindiğinde bu cihazın fiyatı 15 bin lira oldu değerli arkadaşlarım. Ben bir tıp doktoruyum ama bir de otuz beş yıllık sağlık işletmecisiyim. Bunları, bu yaşanan şeyleri sizlere gerçekten yaşayan biri olarak söylemek istiyorum.
Şimdi, tabii, bu ara sizlere de tavsiyem olacak, bakanlarımıza ve Sağlık Bakanlığına. Sürekli Glikoz İzleme Sistemi'nden devlete gelecek mali yükü minimuma indirmek zorundayız arkadaşlar çünkü 3.500 lirasını SGK veriyor ama bugün 15 bin lira olan o aletin yaklaşık 11 bin lirasını da hasta yakını veriyor. Bu anlamda teknik bir bilgi vermek istiyorum: Diyabet hastalarının, özellikle insüline ihtiyaç duyan diyabet hastalarının çok büyük bir kısmı, insülin pompasını aldıktan bir yıl sonra bırakıyor arkadaşlar. Şu an Türkiye, insülin pompası mezarlığı hâlinde. Bu pompaların kullanılış süresi dört yıl arkadaşlar. Bu dört yıl olan sürede pompayı satan firmanın garantisi kapsamında olduğunu söylemek istiyorum. O zaman ben tavsiyelerimi hemen bir sıralayayım çünkü çok ciddi bir ekonomik kriz içinde ülkemiz.
Sonuç olarak, bu büyük bir bölümünün parasını ailenin ödediği insülin pompalarını, pompaların geri dönüşümünü devlete kazandırdığımızda, pompalar geri verildiğinde, aileler atmadığında hemen hemen ciddi şekilde 15 bin sayıyı bulan kişiye, ek ödeme yapmadan, devlete de yük olmadan ihtiyacı olan pompalar çocuklarımıza ek olarak verilebilir. Bunun için, devletin bu işi tabii ki sivil toplum örgütleriyle, diyabet vakıflarıyla ya da SGK'yle organize etmesini istiyorum. Bunun yanı sıra, diyabet gözlemevleri kurulabilmeli çünkü dün SGK GSS genel müdüründen aldığım bilgiye göre, arkadaşlar, bütçemizin 5,5 katrilyonu bu olaya gidiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Ünsal, lütfen.
SERVET ÜNSAL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, tabii, insülin, diyabet derken asıl sorun: Türkiye'de sağlık alanında her adımda, her uygulamada zaten dibe vurmaya giden sağlık sisteminin daha vahim hâle geldiğini görüyoruz. Burada da asıl meseleyi görmeden bir kanun teklifi, onun maddeleri... Yanlışlıklar bunlarla sınırlı değil arkadaşlar. Burada ne doktor memnun ne vatandaş memnun ne hemşire memnun ne teknisyen memnun. O anlamda sözde "sağlıkta dönüşüm" adı altında -bir işletmeci olarak yaşadığımı söylemek istiyorum- yapılan her şeyin ücretsiz olduğu dönemi geçtik, önce yüzde 30 katkı payı, sonra yüzde 60 katkı payı, sonra yüzde 90 katkı payı, şimdi de yüzde 200'e çıktı katkı payı. Tabii ki bunlar önemli şeyler vatandaş için çünkü ben 2004 yılında herhangi bir vatandaş geldiğinde kanı, idrarı, ultrasonu, tomografisi, her şeyi ücretsizdi, şimdi yüzde 200 katkı payı alınıyor. Bu anlamda, tabii, eksiklikleri, tavsiyelerimi söylemek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi bağlayın Sayın Ünsal, ama lütfen.
SERVET ÜNSAL (Devamla) - 2002 yılında Sağlık Bakanlığına bağlı hastane sayısı 774'ken 876'ya gelmiş. Yani bir yere geleceğim. Doktor sayısı ile yapılan tesislerin sayısı birbirine uygun olmayınca doktor açığı çıktı. Doktor açığı çıkınca doğal olarak yatak açığı da çıktı, yoğun bakımı, normal yatağı. Böylelikle 2016 yılında 144 bine yükselen doktor sayısı yetmez oldu. Yetmeyince de acile gelen bir hasta bekledikçe sinirlendi, sinirlendikçe doktora saldırmaya başladı. Bu nedir? Doktora şiddeti getirdi.
Artı, SGK'nin içindeki bir uygulamayı söyleyeyim. Kolu kaşınan bir hasta geldi akşam; acilde bakıyorsunuz, siz Sosyal Güvenlik Kurumunun kurallarına göre acil hasta değilse, onun koşulları yanık, travma, kesi, kalp krizi ya da yoğun bakımlık bir hastaysa bedava bakacaksınız, yoksa, kaşıntısı bile varsa reçeteyi yazacaksınız. Yalnız ekranın köşesinde bir çarpı işareti koyarsan hasta yeşil alan olursa o gider eczaneye;
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SERVET ÜNSAL (Devamla) - Eczaneye gittiğinde katkı parasını, diğer paraları, hepsini eczane isteyince, Sayın Bakanım, hasta "Niye para alıyorsun?" diyor. Eczacı da diyor ki: "Doktor seni acil kabul etmemiş. Sen yeşil alansın." Ne oluyor? Hasta koşa koşa geliyor acile, doktora, ilk yumruğu doktora atıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Ünsal.
SERVET ÜNSAL (Devamla) - Sayın Bakanım, ben damdan düşenim. Bu işi en iyi bilen benim. İddialıyım. Otuz beş yıldır.
BAŞKAN - Teşekkürler.
SERVET ÜNSAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tabii: "Dert çok hem dert yok./Yüreklerin kulakları sağır./Hava kurşun gibi ağır./Bağır, bağır, bağırıyorum/ Koşun kurşun eritmeye çağırıyorum." (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Teşekkürler.