| Konu: | Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 19 |
| Tarih: | 20.11.2018 |
MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Türk-İslam âleminin Mevlit Kandili'ni kutluyorum. Kandiller öze dönüşün, Rabb'imize yürekten yakarış ve yönelişin müstesna zamanlarıdır. Hazreti Peygamber bir ahlak abidesiydi; şefkat, samimiyet, cesaret, dürüstlük ve hoşgörü meşalesiydi. Onun kutlu hayatını örnek alıyor, kutsal mesajlarını özümsüyor, daha iyi anlamak ve anlatmak için çaba sarf ediyoruz. Mevlit Kandili, Peygamber Efendimiz'in bütün zamanlara hitap eden, bütün insanlığa umut ve huzur vadeden evrensel mesajlarını değerlendirmemiz bakımından önemli bir fırsattır. Onun doğumu insanlık tarihinin en önemli hadiselerinden biridir. Sevgili Peygamberimiz'in dünyaya geldiği dönemde her tarafı zulüm kaplamış, Cahiliye Devri hâkimiyet kurmuş, insanlık her türlü değer ölçülerini yitirmiş ve yolunu şaşırmıştı. Sosyal hayat bozulmuş, iyilik ve güzellik adına ne varsa terk edilmişti. Tıpkı bugünkü gibi mazlumlar inim inim inliyor, feryat figan ediyorlardı. Peygamber Efendimiz'in dünyayı şereflendirmesiyle birlikte umut kapıları aralanmış, toplumların hasret kaldığı huzur ve refah yeniden yeşermiş, âdeta kabuğunu kırmıştı. Biliyoruz ki İslam toplumları dinimizin ana rotasından ne zaman sapmış ve Efendimiz'in duruşundan ne zaman savrulmuşsa anında krize sürüklenmiş, derin bir uçuruma yuvarlanmıştır. O, bir sözünde "Ben, ne kralım ne de zorbayım; bilakis Kureyş'ten kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum, yalnızca insanım." diyerek engin ve mütevazı vasfını göstermiştir. Hayranlık ve gıptayla andığımız bu tavır ve tutuma bir bakınız; bir de İslam ülkelerinde şehvet, servet ve şöhret batağına saplanmış emirlere, şeyhlere, prenslere, hanedanlara ve krallara dikkat ediniz. Bugün, İslam coğrafyasına baktığımızda, kan ve gözyaşı görüyoruz, nice vandallık ve vahşete tanıklık ediyoruz. Ölen hep Müslüman'dır, öldüren Müslüman geçinenlerdir; ağlayan Müslüman'dır, ağlatan yine Müslüman geçinenlerden başkası değildir.
Bu düşüncelerle Mevlit Kandili'mizin, milletimizin birlik ve beraberliğine, güzel vatanımızın huzur ve esenliğine, kalplerimizi Efendimiz'in merhamet, hoşgörü, şefkat ve muhabbetiyle süslemesine, O'nun ahlakıyla ahlaklanmasına ve bütün İslam Âleminin huzuruna vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün Dünya Çocuk Hakları Günü. Çocuk, bugünün yarını, yarının umududur. Çocuğa sahip çıkamazsak medeniyetimizle övünmeye hakkımız kalmayacaktır. Çocuklarına kastedilmiş bir medeniyetin umutları kırgın, hayalleri kırıktır. Gülmeyi çocuklar icat etti, bizler ise tüketmeye devam ediyoruz.
Birleşmiş Milletlerin utanç verici raporuna göre, dünyada her beş saniyede 1 çocuk açlıktan ölüyor. Çocuklara Yardım Fonu UNICEF, Nijerya, Somali, Güney Sudan ve Yemen'deki 1 milyon 400 bin çocuğun açlıktan ölüm riski taşıdığı uyarısında bulunuyor. Güney Sudan'daki 270 bin çocuğun ciddi şekilde yetersiz beslendiği ve açlık sınırında olduğu belirtiliyor. Somali'de 185 bin çocuğun, Yemen'de ise 462 bin çocuğun yetersiz beslenme sorunu yaşadığı bilinmektedir yani bu çocuklar ya açlıktan ölüm riskiyle karşı karşıyalar ya da yetersiz beslenme sebebiyle hayatlarını kaybedecekler. Nijerya'nın bazı bölgelerinde geçen yıldan bu yana açlık yaşanıyor. Bu bölgede yaklaşık 450 bin çocuk açlık sınırıyla karşı karşıya. Bu çocukların kaderi ya açlıktan ölecekler ya da en iyi ihtimalle ömür boyu bodur kalacaklar, büyüme geriliği yaşayacaklar. Kısacası küresel bir soykırım. İkinci Dünya Savaşı'nda Naziler tarafından Yahudi soykırımında öldürülen çocuk sayısından fazla çocuk açlıktan ölüm riskiyle karşı karşıya. Dünya seyrediyor. Bu rakamlar sadece UNICEF'in bu bölgelerde yaptığı araştırmalar. Mesela bu araştırmanın içerisinde diğer coğrafyadaki çocuk ölümleri yok. Örneğin Suriye'de ölen 26 bin çocuk yok, Arakan'da annesine uygulanan vahşete tanık olması istenen ve izletilen çocuklar yok, bir pazar yerinde patlayan bir bombada parçalanan minik eller yok, bu araştırma içerisinde Gazze'deki çocuk hastanesinde gerekli tıbbi imkânlar sağlanamadığı için sağlıklarına kavuşabilecekken ölümü bekleyen çocuklar yok.
Tüm bu duygu ve düşüncelerle çocuk işçilerin, çocuk cinayetlerinin ve çocuk istismarının olmadığı, çocuk haklarının ihlal edilmediği bir dünya isteyerek tüm çocuklarımızın Dünya Çocuk Günü'nü kutluyorum. Ve dünyadaki bütün çocuklara "Güzel günler göreceğiz çocuklar. / Motorları maviliklere süreceğiz. / Çocuklar inanın, inanın çocuklar. / Güzel günler göreceğiz, güneşli günler. / Motorları maviliklere süreceğiz." diyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'yle seçim hukuku ve çerçevesinde adaylık için görevden alınan oda başkanlarına, yönetim kurulu üyelerine seçilemedikleri takdirde eski görevlerine dönebilme imkânı sağlayan bir kanun teklifi Meclisimizin gündemindedir. Bu kanun teklifiyle konunun gelişimi içinde birçok kanun değişikliği yapıldı. Herkesin aday olmasının önünün açılması ve uygulamada görüleceği üzere, bu imkânın tanınmasıyla her siyasal partiden aday çıkarabileceği ifade edilmektedir. Komisyon üyelerince ise temelde özerk olması gereken kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının Anayasa'dan aldıkları yetki ve görevleri yerine getirirken bu kuruluşların içine siyasetin nüfuz etmemesi gerektiği belirtilmektedir. Sayısı 20'yi bulan kamu kurum ve kuruluşları niteliğindeki meslek kuruluşlarına yetki ve görevleri, yönetim organlarının oluşumu, istifaları, görevlerine geri dönme olanakları açısından tutarlı, eşit ve adil yaklaşılması gerektiği, ilkesel olarak kuruluşların da bu düzenleme kapsamına dâhil edilmesinin uygun olacağı ifade edilmektedir.
Tabii, odalarla ilgili birçok başka sorunla da karşı karşıya kalmaktayız. Seçimle ilgili, devlet memurlarına tanınan haklar gibi oda başkanlarına da bu hakkın tanınmasını olumlu buluyoruz. Yalnız, devlet memurlarından istifa edenlerin, özellikle iktidar partisi dışından aday olanların seçimden sonra aynı görevlerine dönmelerinde birtakım sorunlar yaşandığını da bilmekteyiz. İktidar partisinden aday olan milletvekili adayları ya da belediye başkan adayları kazanamadıkları takdirde hemen, en kısa süre içerisinde il müdürüyse il müdürlüğüne, millî eğitim müdürüyse millî eğitim müdürlüğüne, başka görevdeyse bu görevine hemen dönebilmekte ama maalesef muhalefet partisinden aday olanların görevlerine dönmekte birçok sorunla karşı karşıya kaldıklarını bizzat yaşamakta ve görmekteyiz.
Ayrıca yine, ticaret ve sanayi odalarına ve ticaret borsalarına... Bunlar bölgelerde birtakım örnek projeler yapmak istiyorlar, soğuk hava depoları gibi, kurutma tesisleri gibi; direkt oda adına da tanınan teşviklerden ve kredilerden faydalanmak istiyorlar. Yalnız, oda üyelerinin faydalandığı kredilerden ve teşviklerden maalesef odanın kendisi faydalanamıyor. Bunlar, bunu zaten ticari bir amaç için yapmıyor, bölgedeki insanlara örnek olması açısından birtakım projeler yapmak istiyorlar ama buna destek verilmiyor. Önümüzdeki günlerde bankaların ve devletin diğer kuruluşlarının bu tip projelere destek vermesini; yine, esnaf kefalet oda üyelerine Halk Bankası aracılığıyla kullandırılan kredilerden ticaret ve sanayi oda başkanlarının, yönetim kurulunun ve ticaret ve sanayi odası üyelerinin veya borsa üyelerinin de yüzde 5-6 gibi... Esnaf kefalet üyeleri Halk Bankası kanalıyla ipotek karşılığı kredi kullanabiliyorlar ama maalesef ticaret odası ve borsa üyeleri bu haktan faydalanamıyorlar. Elbette KOSGEB'den ya da diğer bankalardan birtakım farklı destekler var ama bunların mevzuatları ve bürokrasisi çok ağır. Özellikle küçük şirketler bu imkânlardan faydalanamıyor. Yine bununla beraber buna da destek verilmesini talep ediyoruz.
Bir tarım bölgesi olan Mersin'de geçtiğimiz hafta sonu Uluslararası Narenciye Festivali'ni Mersin halkı ve yaklaşık 30'a yakın ülkeden katılan misafirlerle beraber kutladık. Rusya, Kamerun, Hırvatistan, Hindistan, Kırgızistan gibi 30'a yakın ülkeden gelen misafirler Narenciye Festivali'ni coşkuyla kutladılar. Türkiye'nin narenciye ihracatının yüzde 52'sini tek başına gerçekleştiren Mersin'de maalesef narenciye üreticisi umutsuzdur. Narenciyeyle ilgili verilen DFİF destekleri kaldırılmış, tır başı verilen destekler iptal edilmiş ve narenciye üreticisi şu anda çok sıkıntılı günler geçirmektedir.
Narenciyeyle ilgili, ayrıca bir de benim özellikle Hükûmetten farklı bir talebim... Mutlaka, özellikle Millî Eğitim Bakanlığı kanalıyla okullarda portakal suyu içilmesini, kamu spotlarıyla ve Millî Eğitim Bakanlığı aracılığıyla bunların dağıtılmasını, gerekirse de bu üreticilere destek verme adına bunun teşvik edilmesini talep ediyorum. Yurt dışına çıktığımız zaman, birçok ülkede, bir restorana, kafeye, lokantaya gitseniz, hiç kimse istemeden önünüze portakal suyu getirilip ikram ediliyor ama bir narenciye ülkesi olan Türkiye'de maalesef hepimizin önüne gazlı içecekler ve Coca-Cola getirilip ikram ediliyor. Bununla ilgili mutlaka televizyonlarda reklam filmleri oynatılmalı ve bu teşvik edilmelidir. Bu, narenciye üreticisine de destek olacaktır, aynı zamanda ülkemiz insanının daha sağlıklı beslenmesine de yol açacaktır.
Konuşmamın son kısmını da seçim bölgem olan Mersin'le ilgili yıllardır söz verilip maalesef istenilen seviyede gitmeyen projelere ayırmak istiyorum. Mersin'de yıllar önce temeli atılan Çukurova Havaalanı'yla ilgili şu anda, bölgede çok ciddi bir sorun yaşanmaktadır. Bunu Ulaştırma Bakanımıza ve Hükûmetin birçok bakanına aktarmamıza rağmen konuyla ilgili henüz bir çözüm üretilmemiştir. 2011 yılında istimlaki yapılan Çukurova Havaalanı'nda, yedi yıl sonra mahkemeye yapılan itirazlar sonucunda çiftçilere, tarla sahiplerine ödenen ücretlerin yüksek olduğu belirtilerek yedi yıl sonra çiftçilerden mahkeme kararıyla dönüm başına 3 bin lira gibi bir para talep edilmektedir ve çiftçilerin birçoğunun şu anda hesaplarına bloke konulmaktadır.
Şimdi, düşünün, yedi yıl önce bir vatandaşın, bir ailenin arazisini istimlak etmişsiniz. Normalde devletin bilirkişisinin koymuş olduğu bedel 18 bin lira. Mahkeme kararıyla bunlara 21 bin lira bedel ödenmiş yani dönüm başı 3 bin liralık farklı bir bedel ödenmiş. Aradan yedi yıl geçmiş, parayı alanların bir kısmının mirasçıları paylaşmış, bir kısmı ev almış, araba almış veya arazi almış. Bu bedeller, Çukurova gibi tarımın merkezi olan bir yerde çok yüksek bedeller değil. Bugün aynı bölgede arazinin metrekaresi, değerine göre, yaklaşık 30 bin lira, 35 bin lira. Ama yedi yıl sonra, insanlara gidip şimdi "Faiziyle beraber bu paraları ödeyin." deniyor. Çiftçinin bu paraları ödeme şansı yok, ya evini satacak ya arabasını satacak ya da aile düzenleri bozulacak. Bununla ilgili Sayın Bakanımızın ve Hükûmet yetkililerinin mutlaka bir çözüm üretmesini ve... Zaten havaalanı inşaatı da ağır aksak gidiyor. Yedi yıldır orada ne havaalanı yapıldı ne inşaata doğru düzgün devam edildi. Çiftçilerin elinden alınan araziler maalesef boş ve atıl vaziyette kaldı. Havaalanı inşaatıyla ilgili de ödeneklerin mutlaka artırılarak...
Türkiye'de 2 milyon nüfuslu bir kentte havaalanı yok. Yani "Hava yolu halkın yolu." diyoruz. Türkiye'de hava yoluna ciddi yatırımlar yapıldı ama Mersin maalesef bunu sadece uzaktan izliyor. Yani havaalanıyla ilgili yer seçimi de zaten yanlış ama artık başladı, biz bir an önce bitirilmesini istiyoruz. Çünkü Adana Şakirpaşa Havaalanı ile Mersin havaalanının arasında sadece 15 kilometrelik bir mesafe var. Yani Mersin'den havaalanına gitmek için yola çıkan bir şahıs Adana Havaalanı'na şu anda yapılacak olan Mersin havaalanından daha önce ulaşacak çünkü yer seçimi tamamen yanlış, ana yoldan içeride bir bölgede. Ama biz artık, ne olursa olsun yine de bu havaalanının bir an önce bitirilmesini istiyoruz.
Bir de bizim bölgemizde devam eden 2 tane büyük baraj inşaatımız var. Yıllardır bu baraj inşaatları, maalesef yeterli ödenekler aktarılmadığı için... Her yıl söz verilir. Önceki dönemki Sayın Orman Bakanımız da burada. Sayın Bakanımız da görev yaptığı süre içerisinde, her yıl, önümüzdeki yıla bu barajların, Aksıfat ve Pamukluk barajlarının bitirileceğini söyledi ama maalesef... Sayın Bakanıma ben buradan tekrar sesleniyorum: Görevi bıraktınız ama şu anda mevkidaşınız olan Sayın Bakandan bunu rica edin. Siz "2013" dediniz, ben 2015'te konuşma yaptım burada, 2016'da konuşma yaptım, 2017'de konuşma yaptım, 2018'de yine konuşma yapıyorum; Allah ömür verirse 2019'da o barajın bitmemiş olduğunu size buradan yeniden bir kez daha anlatacağım çünkü bu çalışmalarla barajın bitme şansı yok Sayın Bakanım. Bu baraj gerçekten Türkiye'nin en önemli projelerinden biri; binlerce dönüm arazinin sulanmasını sağlayacak, hemen geri dönüşümü olacak ve aynı zamanda da bu barajdan elektrik enerjisi üretilecek, 2 milyonluk kentin içme suyu bu barajdan sağlanacak. Bununla ilgili mutlaka... Diğer projelerde öteleme yapılabilir, gölet projelerinin de çoğu yarım, çoğu atıl ama iki büyük proje bizim vazgeçilmezimiz. Hükûmetten, Aksıfat ve Pamukluk Barajı'yla ilgili gerekirse diğer projelere ayırdığı ödeneklerin bir kısmını kısarak buralara yeterli ödeneği ayırmasını ve iki büyük barajın inşaatının mutlaka bir an önce bitirilmesini talep ediyoruz.
Yine, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından, seçim dönemi, 24 Haziran seçimlerinden önce -hep birlikte- yıllardır konuşulan, Akdeniz Oyunları'na gelen sporcuların kalacağı söylenen Kazanlı turizm bölgesindeki otellerin temeli atıldı. Girişimci firmalara, yüklenici firmalara devletin kredi kolaylığı sağlayacağı ve 8 tane büyük otelin yapılacağı ve Kazanlı turizm bölgesinin hayata geçirileceği vadedildi. Yalnız, bugün, Kazanlı turizm bölgesinin yerinde yeller esiyor. Bu yatırımcı firmaların yetkilileriyle görüştüğümüz zaman "Bizim bu oranlarda, bu faizlerle kredi bulabilmemiz, yatırım yapabilmemiz ve bu otelleri yapabilmemiz mümkün değil." diyorlar. Gerekirse, eğer bu firmalar yapmıyorlarsa yeni girişimci firmalar bulunsun. Bizim bölgemize Arap sermayesi çağırabilir, ta Karadeniz'e kadar, Trabzon'a kadar, İstanbul'a kadar gelen Arap sermayesi Çukurova'ya gelebilir. Burada imkânlar onlar için daha iyi. Birçok Arap turist Mersin'e, Adana'ya kara yoluyla da gelebilir. Bunun mutlaka önünün açılması...
Yine, Sayın Kalkınma Bakanımız Lütfi Elvan tarafından, Tarsus Gıda OSB'yle ilgili, seçimlerden önce, 50 milyon lira gibi bir rakamın Gıda OSB'nin mütevelli heyetine aktarılacağı ve bununla ilgili istimlaklerin yapılarak bir an önce organize sanayi bölgesinin faaliyetlerine başlayacağı belirtildi. Gıda OSB'yle ilgili bütün prosedür hazırlandı, bütün her şey yerine getirildi, imar planları yapıldı. Gıda OSB'nin mütevelli heyeti Hükûmetten gönderilecek olan 50 milyonluk ödeneği sabırsızlıkla bekliyor.
Yine, aynı şekilde, Mut ve Erdemli organize sanayi bölgelerimizle ilgili Hükûmetin söz verdiği kaynakları mutlaka aktarmasını ve bu projelerin de bir an önce bitirilmesini talep ediyoruz.
Adana-Mersin hızlı tren hattı yine ağır aksak gidiyor. Adana-Mersin arasında günlük 100 bine yakın insan yolculuk yapmaktadır yani yolcu sayısı olarak Türkiye'de en çok kullanılan güzergâhlardan biridir ama maalesef, hızlı tren inşaatı çok ağır gidiyor. Bir an önce, bunun da tamamlanmasını talep ediyoruz.
Türkiye'de iki büyükşehir arasında Türkiye'nin birçok yerinde duble yollar, geniş yollar yapıldı ama 2 milyon nüfuslu Mersin ile 2 milyonun üzerinde nüfusu olan Adana arasında vadedilen, seçimlerde gösterilen "İhalesini yaptık, hayırlı olsun." denilen 8 şeritli yolla ilgili 2015 yılından bu tarafa herhangi bir çalışma görmemekteyiz. Sadece Mersin'in serbest bölge ve liman girişinde yapılan bir köprülü üst kavşak vardır, o da maalesef süresinde bitirilememiş. Şehrin doğudan tek girişi olan serbest bölge ve liman girişinde Mersinli vatandaşlarımız yaklaşık bir buçuk, iki yıldır çok büyük sıkıntılar çekmekte ve çile çekmektedirler. Bu üst geçidin ve Adana-Mersin 8 şeritli yolun da bir an önce bitirilmesini talep etmekteyiz.
Antalya yoluyla ilgili de vadedilen 28 tünel vardı. Mersin-Antalya yolunda 28 tünelin şu ana kadar 13 tanesi bitirilebilmiş, 15 tünel henüz yapılmamıştır. Biz Mersin ile Antalya komşu illeriz ama Mersin'den yola çıktığımız zaman Ankara'ya daha erken geliyoruz, arada çok sayıda ili geçmemize rağmen yani komşu olan iki il arasındaki mesafe dört beş saat sürmektedir. Yapılan çalışmalar vardır, biz yapılanlarla ilgili teşekkür ediyoruz ama Hükûmetin öncelikli olarak, büyük projelerle ilgili kaynak transferini doğru yerlere yapmasını ve öncelikle... Antalya-Mersin ve Silifke-Mut-Karaman Mersin'in iki ana güzergâh yoludur, diğer ara yollar ötelenebilir, biraz daha sonraya bırakılabilir ama bu iki ana güzergâhın özellikle kışın Sertavul Geçidi'nde -o bölgenin de tünelle geçilmesi hesaplanmaktadır- ulaşımda çok büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Buzlanma ve kar o bölgede yoğun yaşanmaktadır. Bu bölgedeki çalışmalara da hız verilmesine...
Mersin bir tarım ve turizm kenti ama maalesef, Mersin Türkiye'nin en çok ihracatını yapmasına rağmen Hükûmetten tarımla ilgili gerekli desteği görememekte. 350 kilometrelik sahili olan bir kentte on altı yıllık AK PARTİ hükûmetleri döneminde maalesef Kazanlı-Tarsus turizm bölgesinde yarım kalan bir tane yoldan başka bir çivi çakılmamıştır. Turizm Bakanımıza da Komisyondaki görüşmeler sırasında aktardım. Sadece İstanbul, Bodrum ve Antalya merkezli bir turizmin Türkiye'de turizm patlaması yapması mümkün değil. 350 kilometrelik sahil şeridi olan, Türkiye'nin en güzel sahillerine sahip olan, iç turizmde belki milyonlarca insanı misafir eden Mersin de turizmden istediği katkıyı, istediği payı almak istiyor. Mersin'le ilgili bu projelerin tamamına destek verilmesini talep ediyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler.