| Konu: | Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 19 |
| Tarih: | 20.11.2018 |
HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, aslında yasa özetlendi "Hayırlı olsun, umarız İzmir'den adayınız olur." şeklinde ama biz de üstüne, genel olarak yirmi dakikada arkadaşlarımız özetlediyse de birkaç görüş ifade etmek isteriz.
Siyaset toplumsal yaşamın bütün alanlarını kapsayan bir süreç ve tüm yurttaşların siyasete katılımı önemli aslında, bu bizim her zaman savunduğumuz bir şey. Tüm yurttaşlar özgürce siyasete katılmalı; işçiler, emekçiler, odalardan olan insanlar, üniversiteliler, öğrenciler, çocuklar yani onlar da fikirlerini, haklarını beyan edebilmeli özgürce ve toplantı, gösteri hakkı tabii ki her şeyden önce garanti altına alınmalı bir ülkede. Çünkü siyaset yapmak demek sadece Meclise gelip de Meclisten konuşabilmek demek değil, aynı zamanda bu Meclisin kapısının önünde de konuşabilmek demek ya da bir üniversitenin önünde de konuşabilmek demek, bir derneğin önünde de konuşabilmek demek, aslında her yerde konuşabilmek demek. Zaten konuşan toplum varsa ilerleyen toplum var, gelişkin insan var, demokrasi var; özgürlük varsa güvenlik var, güven içinde yaşayan insanlar var. Aslında gerçeklik böyle bir şey. Kimsenin siyasete katılımına tabii ki karşı çıkmıyoruz, böyle bir niyetimiz yok, herkesin katılımını önemsiyoruz, benimsiyoruz, savunuyoruz, ama yönetim kademelerindeki kişilerin seçilememesi durumunda görevlerine geri dönmesini mesleki ve etik açıdan uygun bulmuyoruz, bizim bu yasada karşı çıktığımız nokta bu. Siyaset üstü olarak görülen bu kurumların temsilcileri aday olduktan sonra siyasi tercihlerini belli edecekleri için seçimlerden sonra yeniden kurumlarına geri dönmeleri durumunda tarafsızlık ilkesinin zedelenebileceğini, bu durumdan da oda, meslek kurulu çalışmalarının da olumsuz yönde etkileneceğini düşünüyoruz ve karşı çıkış noktamız aslında bu nokta.
Evet, bu konuyu bu şekilde tamamladıktan sonra, bugün biliyorsunuz Dünya Çocuk Hakları Günü ve çocukların özgürlüğünden de başta söz ettim. Çocuk bakanlığı ve çocuk hakları daimî komisyonu kurulmasını istemiştik. Bununla ilgili kanun teklifi verdik, çocuk hakları bakanlığı konusunda ve bu Mecliste dört parti çocuk hakları daimî komisyonu kurulması için anlaştı, epey bir zaman önce anlaştı. Fakat hâlâ çocuk hakları daimî komisyonu kurulmadı. Bunu getirmek için ne gibi bir engel var gerçekten bilmiyoruz ama biz getirdiğimiz zaman mutlaka sizin cenahınızdan "Biz zaten bu konuda gereken her şeyi yapıyoruz." cevabını alıyoruz. Ama hayır, gereken her şeyi yapmıyorsunuz. Çünkü Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin kabulünün 29'uncu yılında, dünyada her gün 15 bin çocuk önlenebilir hastalıklardan ölüyor, 155 milyon çocuk yetersiz besleniyor, her 5 çocuktan 1'i okula gidemiyor. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de çocukların kanuni hakları çiğneniyor ve çocuklar olması gereken yaşam standardının altında yaşıyor.
Türkiye nüfusunun 22 milyon 883 bin 288'i çocuk; çok büyük bir rakam bu. Ancak Türkiye'de toplumsal hayat çocukların ihtiyaçlarına, taleplerine ve haklarına göre düzenlenmiyor. Örneğin, Türkiye'de 393 bin çocuk okul yerine işe gidiyor arkadaşlar, okul yerine işe gidiyor. 6-18 yaş arasında ekonomik faaliyette bulunan 893 bin çocuğun yüzde 44'ü mevsimlik tarım işinde çalışıyor. İşe giden 393 bin çocuğun yarısı haftada kırk saatten fazla çalışıyor, çocuklardan söz ediyoruz, haftada kırk saatten fazla çalışıyorlar. Kendi evinizdeki çocuklara bunu reva görebiliyor musunuz? Onların saçının teline bir zarar gelmesin diye düşünürken rakamlar Türkiye'de bunu gösteriyor. 3 binden fazla mahpus çocuk var Türkiye hapishanelerinde, 743 de annesiyle birlikte hapiste kalan çocuk var. Ne öğrenci ne de işçi olan 15-19 yaş grubunda kızların oranı yüzde 28,2'yken, oğlanlarda bu oran yüzde 16,5. 15 yaşından küçük kız çocukları arasında raporlanan cinsel taciz oranı ise yüzde 9. 20-24 yaş aralığındaki kadınların yüzde 15'i hâlen 18 yaşından önce evlendiklerini ifade ediyorlar. Ben hâlâ, iki haftadır, Sağlık Bakanlığının yaptığı araştırma, soruşturma raporunda 1.260 çocuğun gebeliğini tespit eden rapora ulaşabilmiş değilim, henüz ne CİMER'den ne Sağlık Bakanlığından, üstelik de Sayın Bakanın burada, kamuoyu önünde sözü olmasına rağmen bu rapora ulaşabilmiş değilim bir milletvekili olarak bilgi edinme hakkına dayanarak.
Evet, 2018-2019 öğrenim yılı başlangıcında okula kayıtlı olan 616 bin çocuğa karşı, yaklaşık 430 bin mülteci çocuk hâlâ okul dışında. İşte, bu sorunları önlemek ve sahip oldukları haklardan faydalanmalarını sağlamak için verdik biz çocuk hakları daimi komisyonu önergesini de çocuk hakları bakanlığı kurulması teklifini de. Bunlar için geç değil, bunları yapmak, hayata geçirmek mümkün.
Bugün Evrensel gazetesinde 9 yaşında bir kız çocuğunun mektubu var; Emek Deniz Özel. O şöyle bir mektup yazmış hepimize: "Ben 9 yaşında, 4'üncü sınıfa giden bir kız çocuğuyum. Şimdi sizlere çocuk haklarından bahsedeceğim: Her çocuk 18 yaşına kadar çocuktur ve bu süreç içerisinde çocuk haklarından yararlanabilirler. Çocuk haklarından yararlandıkları süreç geçtikten sonra da insan haklarından yararlanırlar.
Neyse, çok uzatmadan çocuk olarak haklarımıza geçelim; yaşama hakkı, sevgi ve ilgi görme hakkı, dengeli ve düzenli beslenme hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü hakkı. Çocukları ilgilendiren meselelerde çocukların düşüncelerini de göz önünde bulundurmak gerekir, fikirlerimiz sorulmalı fakat ülkemizde bu ve buna benzer hakların birçoğu kâğıt üzerinde kalmış. Bu meseleye dair düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum." diyor Deniz.
"Çocuklar özgürce sokakta oynayabilmeliler. Maalesef her gün kötü bir şeyler duyduğumuz için ailelerimiz bizi tek başımıza kapının önüne bile çıkarmıyor. Ayrıca çocukların rahatça oynayacağı alanlar olmalı. Çocuklar erken yaşta evlendirilmemeli. Çocuklar hiçbir zaman tacize ve tecavüze uğramamalı. Çocuklar hiçbir zaman çalıştırılmamalı, çocuklar çırak olarak da çalıştırılmamalı. Yukarıda yazdıklarımın hepsi beni korkutuyor." diyor Deniz. "Özellikle kız çocuklarına uygulanan muameleler beni daha çok korkutuyor. Bu nedenle buna bir 'dur' demeliyiz. Biz çocukların bize yapılmaya çalışılan bütün kötü şeylerden haberi var, gerek anne babalarımız konuşurken gerekse de televizyonda.
Tekrar şunu vurgulayarak bitirmek istiyorum: Herkes 18 yaşına kadar çocuktur ve çocukların haklarına lütfen saygılı olalım çünkü çocuklar bu ülkenin geleceğidir. Bugünün çocuğu yarının büyükleridir. Sevgiyle ve saygıyla kalın. Çocuklar ölmesin, şeker de yiyebilsinler." Böyle diyor Deniz. Biz de sadece yegâne dileğimiz bu diyoruz. Çocuklar ölmesin, şeker de yiyebilsinler ve bunun için gereken şeyleri bu Mecliste artık sen ben demeden, birlikte yapabilir bir noktaya, bir demokrasiye umuyorum ulaşacağız.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)