| Konu: | Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 20 |
| Tarih: | 21.11.2018 |
HDP GRUBU ADINA HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Saygıdeğer milletvekilleri, öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşık üç haftadır Plan ve Bütçe Komisyonunda halkın bütçesini görüşüyoruz ancak Genel Kurula geldiğimde maalesef Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'yle karşılaştık. Hani üzülerek söylemek istiyorum ki sanki ülkenin başka sorunu yokmuş gibi, acil ve gerçek sorunları yokmuş gibi bir veya iki kişinin seçilebilmesinin önünün açılabilmesi için böyle bir değişiklik teklifi var şu an Mecliste. Şu an ülkede çok daha önemli sorunlarımız var, çok daha önemli sıkıntılarımız var; öncelikle onu belirtmek istiyorum.
Bununla birlikte verilen kanun teklifine de baktığımızda Anayasa'nın 135, 67 ve 10'uncu maddelerine, eşitlik ilkesine aykırı bir kanun teklifi olduğu açıkça ortada. Bunu tüm milletvekillerimiz de bence açıkça bilmekte. Buna rağmen bunda ısrar edilmesi, yaklaşık iki gündür bunun üzerinde emek sarf edilmesi bence halka gerçekten zül addedilebilecek bir şeydir. Şöyle ki: Bütçe görüşmelerinde halkın bütçesi olduğunu iddia ediyoruz, maalesef ki halk yok, STK'ler yok, içeri girmesine bile izin verilmiyor, talep ettiğimizde de reddediliyor. "Halkın bütçesi" diyoruz ama bütçe görüşmelerinde emek yok, emekçi yok, sadece işveren var. "Halkın bütçesi" diyoruz, maalesef ki toplumsal barış yok, güvenlik politikaları var, daha çok tank, daha çok tüfek, daha çok S-400 füzesi, daha çok duvar, daha çok kalekol... Maalesef ki bunlar halkın gerçek sorunlarıyla bağdaşmayan durumlardır.
Yine üzülerek söylemek istiyorum, ülkenin içinde bulunduğu ve herkesin, tüm halkın hissettiği bir ekonomik kriz söz konusu olmasına rağmen maalesef ki yine bütçede lüksten, şatafattan hiçbir şekilde vazgeçilmemiş, onu gördük.
"Ekonomik kriz" dedik. Ekonomik kriz öyle bir noktaya geldi ki -daha önce başka vekillerimiz de söyledi- artık gerçekten insanlar aç yatmak zorunda, insanlar evine ekmek götüremeyecek duruma geldi. Ama biz ne yapıyoruz? Dediğim gibi, halkın bütçesini maalesef ki yanlış yerlere yönlendirerek yine halkı açlığa, sefalete mahkûm ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, halk, buradaki tüm milletvekillerimizi, 600 milletvekilini halka hizmet etmesi için, sorunlarını, gerçek sorunlarını çözebilmesi için buraya gönderdi, bizi bunun için seçti ancak biz ne yapıyoruz? 1 veya 2 kişinin seçilebilmesinin önündeki engeli kaldırabilmek için burada mesai harcıyoruz ama halkın açlığıyla, halkın yoksulluğuyla, halkın mutsuzluğuyla, huzursuzluğuyla hiç ilgilenmiyoruz. Bu durum kabul edilemez. Öncelikle onu da belirtmek istiyorum.
Yine maalesef ki uzun yıllardır devam eden -ki kırk yıldır çatışmalı bir ortamın sürdüğü- Kürt meselesinde de gram ilerleme yok. Toplumsal barışın sağlanabilmesi için herhangi bir gayret de sarf edilmiyor, her gün maalesef ki cenazeler geliyor, insanlar hayatını kaybediyor ama maalesef ki burada, çözüm yeri olan burada, Mecliste, Genel Kurulda buna dair hiçbir gelişme yok.
Yine, Sayın Cumhurbaşkanının dünkü açıklamasına ilişkin bir şey de söylemek istiyorum. Daha önce hatip de söyledi, Sayın Cumhurbaşkanı kendi yaşadığı mağduriyetler sebebiyle AİHM'e başvurdu ve gerçekten de haklıydı, bir mağduriyeti söz konusuydu. O dönem bağlayıcı olan AİHM kararlarına her ne hikmetse bugün Cumhurbaşkanı "Bizi bağlamaz, kabul etmiyoruz." diyebiliyor. Bu durum kabul edilemez, hukuk devleti isek bu durum kabul edilemez. Ülkenin, yürütmenin başında olan Cumhurbaşkanının bugün bunu söylemeye hakkı yok, onu net bir şekilde söyleyelim.
Sayın Selahattin Demirtaş iki yıldır siyasi rehinedir, tutsaktır ve maalesef ki yanlış hesap bu sefer Bağdat'tan, Şam'dan değil de Brüksel'den döndü, onu da söyleyelim.
Tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 46'ncı maddesinde açıkça yazıyor, Türkiye'yi bağlar. Yine, Anayasa madde 90/5'te açıkça söylüyor, Türkiye'yi bağlar. Ama her ne hikmetse Cumhurbaşkanını bağlamıyor. Cumhurbaşkanı bu hukukların, Anayasa'nın üstünde mi? Değil. Değilse nasıl Cumhurbaşkanı bugün burada "Bu karar bizi bağlamaz." diyebiliyor? Biz bunu tamamıyla yargıyı etkileme, yargıyı yönlendirme olarak değerlendiriyoruz.
Sayın milletvekilleri, dediğim gibi, gerçekten dışarıda başka sorunlar var, gerçek sorunlar var, çözülmesi gereken sorunlar var, insanların ekonomik sorunları var. Atanamayan öğretmenler ya da emeklilikte yaşa takılanlar, halkın büyük bir kesiminin bizden bu durumlara çözüm üretebilmemiz için beklentisi var. Ancak biz bunlara her ne hikmetse vakit bulamıyoruz ama İzmir'den ya da başka yerden seçilebilecek bir oda başkanı için kanun teklifi üzerinde emek sarf ediyoruz. Bu duruma ilişkin açıkça itirazımız olduğunu belirtelim. Bu durum kabul edilemez, yasaya da aykırı, eşitlik ilkesine de aykırı, aynı zamanda Anayasa'da açıkça belirtildiği üzere kişiye özel kanun çıkarılamaz sayın milletvekilleri. Bugün çıkarırsınız, ki 2010'da yine bu değişiklik sanırım sizin iktidarınız döneminde oldu, birkaç sene sonra yine kendinizle çelişecek şekilde bu kanunu da değiştireceksiniz. Onun için, bu halkın talebi olmayan, halkın sorunlarına çözüm üretmeyecek bu kanun teklifleriyle vakit harcamaya uğraşmaktan vazgeçeceğiz, halkın gerçek sorunlarına yoğunlaşacağız, halkın gerçek sorunlarını çözeceğiz. Dediğim gibi, üç haftadır Plan Bütçe görüşmelerine katılıyorum, üç hafta boyunca, maalesef ki, dediğim gibi, halka dair hiçbir şey göremiyoruz. Halka çözüm üretecek, sorunlarına dokunacak, sorunlarını çözebilecek herhangi bir gelişme yok ve maalesef ki şunu da açıkça söyleyeyim: Halkın neredeyse artık birçok şeyden umudunu yitirdiği gibi, mesela daha dün Adalet Bakanlığının bütçesi görüşüldü, şu an yargıya güven yüzde 20, yüzde 30'lara düşmüş durumda; ki, Cumhurbaşkanı açıklama yapmadan önceydi bu, bence daha da düşmüş durumda şu an. Yani bir ülkede hukuka, yargıya güven olmadı mı o ülke yok olmaya mahkûmdur. Mahkûmdur, evet, açık ve net, çünkü hukukun olmadığı yerde hiçbir şey olmaz; huzur da olmaz, ekonomi de olmaz, kalkınma da olmaz. Yani, iktidar partisinin isminde "adalet" var ama maalesef ki, bugün, dediğim gibi, Adalet Bakanlığının bütçesinde de sadece ne kadar adalet sarayı yapıldığına, fiziki koşullara, ne kadar mübaşir alındığına ilişkin bilgiler vardı ama vatandaşın adalete olan güveninin nasıl tesis edileceğine ilişkin herhangi bir şey yoktu. Bu durum, maalesef ki, bazı durumlar da halkın umutsuz olmasına sebebiyet vermekte.
Sayın milletvekilleri, konuşmamı bitirmeden önce, konuşmamın başında da belirttiğim gibi, halk bizi buraya sorunlarını çözelim diye yolladı, gerçek sorunlarını ama, elzem sorunlarını çözelim diye gönderdi. Onun için, halkın gerçek sorunlarıyla, ekonomik krizle mücadele ederek, toplumsal barışımızı sağlamaya çalışarak bu emeğimizi ve zamanımızı harcayalım.
Tüm milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)