| Konu: | Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 27.11.2018 |
HASAN KALYONCU (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nda yapılan bu değişikliğin, esasen tarafımızdan teklif edilmiş kanun teklifi olmasına rağmen dikkate alınarak bu torba yasa teklifi içerisinde şimdi Genel Kurula getirilmiş olmasından ziyadesiyle memnunuz çünkü bu düzenleme vatan topraklarının yarınlara sağlıklı bir şekilde aktarılması açısından büyük bir eksikliği ortadan kaldıracaktır ancak otoyollara yapılacak çitlerin boyuna ilişkin asgari 3 metre yapılması yönündeki önerimizin heyetinizce kabulü yapılacak işin maksada hizmet etmesini sağlayacaktır çünkü eğer otoyollar etrafına yapılacak çitlerin boylarını 1 metre yaparsanız onun üzerinden geçecek olan hayvanlar yine geçecek. Yaptığımız araştırma sonucunda, bu otoyollarda özellikle millî park bölgelerinde karşılaşılan kazalarda -kurt, vaşak, tilki, ayı ve sair hayvanlar- yabani hayvanlar olmakta, bunların da bu öngörülen çit konulmaksızın otoyollara çıkması yine mümkün olabilecektir. Bu sebeple, hem can ve mal kaybı açısından hem doğal hayatın korunması açısından oldukça önemlidir.
Bunun yanında, deminden beri bu kanun teklifi çerçevesinde çevreyle ilgili birçok konuşmacının konuşmalarını dinlediğimizde bir bilgi eksikliği olduğunu düşünüyorum, bunu sizlerle paylaşmak istiyorum: Çevreci hareketler dünyada 1970 yılından itibaren sosyal hayatın içerisine girmiş, çevre sosyolojisi de bundan sonra oluşmuştur çünkü Avrupa, Amerika, Sanayi Devrimi'ni tamamlamıştır. Ve o yıllara baktığınız zaman o yıllarda Avrupa'da, Amerika'da su kirliliğinden çevre kirliliğine kadar bütün her şeyi rahatlıkla görebilirsiniz ve Türkiye'yle oranlanmayacak kadar yüksek düzeylerdeydi. Biz de 1970'li yıllardan itibaren bakarsanız kırk sekiz yıllık bir çevre geçmişi var. Bunun kanunda yer almaması veya "çevre" sözcüğünün geçmemesi bunlarla bağlantılıdır.
Bugün, göllerle ilgili, birçok konuşmacı göllerin kuruduğunu, kuruyacağını söylüyor. Bunda sadece orada yapılan barajların sorun olması değil aynı zamanda iklim değişikliğinin de büyük etkisi var. Mesela Eber ve Akşehir Gölü, en son 2018'de DSİ Genel Müdürlüğü tarafından yapılan bir projede Akar Çayı havzası bünyesinde incelenmiştir ve gerekli önlemlerin tespiti yapılmıştır, gelecek yıllarda da bu önlemler alınmaya çalışılacaktır. Fakat bu tür eleştiriler yapılırken yapılan çalışmalar titizlikle incelenip daha faydalı önergeler verilir ve sorular sorulursa ülkenin geleceği ve gittiği durum net olarak anlaşılacaktır. Bu açıdan baktığınız zaman çevreyle ilgili hatiplerin söyledikleri eksik kalmakta ve yanlış yönlendirmeye sebep olmaktadır.
Bununla beraber Milliyetçi Ülkücü Hareket olarak bizim vatan topraklarına olan sevgimiz tüm değerleri ve varlığıyla ona bağlılığı kapsamaktadır. Biz bu vatanı sadece bir ülke sınırıyla tanımlayıp sahiplenerek değil, öncelikle insanı olmak üzere kurduyla, kuşuyla, nehriyle, deniziyle, havasıyla, suyuyla bütün değerlerini korumak, geliştirmek ve güçlendirmek için seviyoruz. Milliyetçi Hareketin vatan sevgisi çevrenin korunmasını da içine almaktadır. Onun için, milliyetçilik, çevreciliktir diyoruz ve Genel Kurulunuzu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)