| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 28.11.2018 |
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Kocaeli Gebze'de viyadük inşaatında beton blok düşmesi sonucu işçilerimizin enkaz altında kalmasından duyduğum üzüntüyü ifade etmek isterim. Cansız bedenlerine ulaşılan işçilerimize rahmet diliyorum, enkaz altındaki emekçilerimizin de en kısa zamanda çıkarılmasını temenni ediyorum.
Gerçek bir hak savunucusu olan Diyarbakır eski Baro Başkanı Tahir Elçi'yi de katledilişinin 3'üncü yıl dönümünde saygıyla anıyorum. Ölümünün üzerinden üç yıl geçti ama cinayetle ilgili hâlâ adaletin yerini bulamamış olması hepimiz adına düşündürücüdür.
Değerli arkadaşlarım, basın özgürlüğü gerçek bir demokrasinin olmazsa olmazıdır. Bugün basınımızın ve meslektaşlarım olan basın emekçilerinin sorunlarını konuşmak ve çözüm yollarını hep birlikte arayalım demek için karşınızdayım. Türkiye'de basın kuruluşları çok çeşitli baskılarla, kısıtlamalarla karşı karşıya. Başta Freedom House olmak üzere, dünyanın basın konusunda indeks yapan, sıralama yapan birçok kuruluşu Türkiye'yi "basının özgür olmadığı ülkeler" arasında maalesef en tepede listelemekte. Öncelikle, buna neden olan, adaletsiz yargılamalardır. Çok sayıda basın mensubu yazdıkları haberler, yorumlar ya da sosyal medya paylaşımları nedeniyle yargılanmakta, soruşturulmakta, en kötüsü özgürlükleri ellerinden alınmakta.
İşte Eren Erdem, kısa süre öncesine kadar milletvekiliydi ama gazetecilik döneminde yaptığı gazetecilik faaliyeti nedeniyle şu anda yargılanıyor. FETÖ'nün iç yüzünü kitap yazarak anlatan Eren Erdem, şimdi "üyesi olmamakla birlikte FETÖ'ye yardım" iddiasıyla cezaevinde aylardır tek başına hücrede tutuluyor, hem de bir gizli tanığın ifadeleri nedeniyle. O gizli tanık mahkemede hâkimin karşısında "Ben yanlış yaptım, pişmanım." demesine rağmen, Eren Erdem hâlâ tutuklu. Bu, haksızlıktır, hukuksuzluktur, vicdansızlıktır. Sadece o mu? İsminaz Temel bir yıldır tutuklu, Cumartesi Annelerinin fotoğrafını çektiği için ama işi zaten foto muhabirliği.
FETÖ kanlı darbe girişimini gerçekleştiren, vatandaşlarımızı kurşunlayan, üzerlerine tank sürenler ile eleştiren, yorum yapan gazeteciler bir tutulmakta. Gazetecilere, yazarlara ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları verilebilmekte. Sadece geçen ay 42 gazeteci yargılandı. Yargılamaların ötesinde, gazetecilerin bir de ekonomik özgürlükleri ellerinden alınmış durumda. Ekonomik özgürlük olmadan basın özgürlüğü olmaz, olamaz. Yazılı basın bugünlerde en kritik günlerini yaşıyor; gazeteler kapanmanın eşiğinde, kitap basılamıyor, kültürel hayat hızla çölleşiyor.
AKP hükûmetleri döneminde yapılan özelleştirmeler sonucunda Türkiye, üreticisi olduğu birçok konuda ithalatçı hâle geldi. SEKA'nın özelleştirilmesinin sonucunu bugün kâğıt krizi olarak hep birlikte yaşıyoruz. Gazete kâğıdı fiyatı döviz krizinin de etkisiyle 4 kat arttı. Gazeteler yayınlarına ayırması gereken zamanı ve emeği, gazetelerin ihtiyaçlarının temini için harcamak zorunda kaldı. Artan maliyetleri karşılamakta zorlanan gazeteler, fiyatlarına zam yapmak, sayfa sayılarını düşürmek, haftanın bir iki günü yayınlarını durdurmak gibi seçenekleri kullanmak zorunda. Habertürk ve Vatan gazeteleri kapandı, Aydınlık gazetesi yayınına üç gün ara verdi, Sözcü gazetesi ekini kapattı, Millî Gazete sayfa sayısını düşürdü; Dünya, Sözcü, BirGün, Posta ve Cumhuriyet zam yapmak durumunda kaldı. Resmî ilanlara son dört yılda sadece yüzde 15 artış yapıldı. Resmî ilanlara her gazete eşit olarak ulaşamıyor, yerel gazeteler teker teker kapanıyor. İzmir'de 7 gazete artık hafta sonları çıkmıyor. Aydın'da, Kastamonu'da -az önce arkadaşımız söyledi- gazeteler artık haftalık çıkma kararı alıyor. Karar gazetesi geçtiğimiz günlerde bir başyazı yayımladı ve reklam vermek isteyen şirketlerin -hem kamu şirketlerinin hem özel şirketlerin- engellendiğini, ilan ambargosu olduğunu dile getirdi. Reklamlar, yayınların izlenme ve okunma oranlarıyla değil, iktidara yakınlığıyla doğru orantılı olarak veriliyor. Birçok gazete resmî ilanlarla ayakta kalmaya çalışıyor. Bugün Basın İlan Kurumu toplantısı vardı. Basın İlan Kurumundan resmî ilan gelirlerinde enflasyonu da dikkate alacak bir artış bekliyoruz, aksi takdirde hem yerel hem ulusal gazeteler kapanmaya devam edecek.
Kâğıt sorunu sadece gazeteleri etkilemiyor, kültürel hayatı da çölleştiriyor. Kitap basımının maliyeti 4 kat, çeviri kitabın maliyeti 3 kat artmıştır. Yayınevleri kitap basamıyor ya da kitap satış fiyatlarına zam yapmak zorunda kalıyor. Aktüel Arkeoloji dergisi basımını erteledi, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı kitaplarını basamıyor, Ayrıntı Yayınevi satışlarına zam yapmak zorunda kaldı, Yenidevir Yayınları kitap baskılarını durdurdu. Matbaalar da iflasın eşiğinde, borçları 3 kat arttı, ertesi gün dükkânlarını açıp açamayacaklarının endişesini taşıyorlar. Önlem alınmazsa kitap, gazete, dergi okumak artık lüks olacak, kültürel çölleşme artacak; kültürel hayat, çok sesli medya ve halkın haber alma hakkı ortadan kalkacak. Gazeteler ve yayıncılar "Krizin devam ettiğini düşünmek bile istemiyoruz, bizim için başvuracak bir yöntem kalmadı." diyorlar. Zaman kaybetmeden, acil olarak çözümler üretilmeli. Bu çözümlerimizi aşağıda sıralamak isterim.
Birincisi, kâğıt temini bir devlet politikası olmalı. Kâğıt, özel ürün statüsünde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çakırözer, tamamlayalım lütfen.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Kâğıt temini bir devlet politikası olmalı, kâğıt üretimi stratejik olarak öncelikli sektörler arasına alınmalıdır. Yerli kâğıt üretimi konusunda kapsamlı altyapı yatırımları gündeme alınmalıdır. Döviz kuru, gazeteler ve yayıncılık sektörü için sabitlenmelidir. Kâğıt ithalatı için ödenen KDV yüzde 8'den yüzde 1'e, baskı malzemeleri için yüzde 18'den yüzde 8'e düşürülmelidir. Yazar ve çevirmenlerden alınan yüzde 17 gelir vergisi ve yüzde 18 KDV kaldırılmalıdır. Yayıncıların 2 milyarı aşan bekleyen KDV alacaklarının hemen ödenmesi yayınevlerinin ayakta kalmasını sağlayacaktır. Medya ve yayıncılık sektörünün devamlılığı için devlet kâğıtta, vergi ve sigorta primlerinde sübvansiyon uygulamalıdır. Küçük ve orta işletmelere kredi sağlanması konusunda teşvik verilmelidir. İşsizlik oranının zaten yüksek olduğu bu alanda gazetecilerin işçi çıkarmasının önlenmesi için vergi ve sigorta primi ödemeleri belirli bir tarihe kadar ertelenmelidir. Basın İlan Kurumu ilan fiyatlarına kâğıdın artan maliyetlerini de dikkate alan ölçüde, en az yüzde 50 oranında zam yapmalıdır.
Basın özgürlüğü olmadan Türkiye'de demokrasi, hukuk devleti olamaz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.