GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:23
Tarih:28.11.2018

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 10'uncu maddesindeki önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum.

Sözlerime başlamadan önce, ben de insan hakları, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması ve katillerinin cezalandırılması, demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesinin yılmaz neferi, öncüsü sevgili Tahir Elçi'yi rahmetle ve minnetle anıyorum.

Tahir Elçi, yaşamı boyunca barışı savundu, katledilmeden önceki son sözleri de bu minvaldeydi. Ayağından vurulan Dört Ayaklı Minare'nin önünde bizlere şöyle seslendi: "Biz, Diyarbakırlılar olarak, Diyarbakır Barosu olarak tarihî değer ve eserlerimize, insanlığın bin yıllık emeğine, birikimine, bu kadim şehre sahip çıkalım. Biz, buradan çağrı yapmak istiyoruz. Biz, bu tarihî bölgede birçok medeniyete beşiklik etmiş, ev sahipliği yapmış bu kadim bölgede, insanlığın bu ortak mekânında, silah, çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz. Bu amaçla, bugün arkadaşlarımla, Diyarbakır Barosu üyesi arkadaşlarımla ve Diyarbakırlılarla birlikte buradayız, demokratik tepkimizi ifade etmek için buradayız. Bu davranışı, tarihe yönelik bu şiddet eylemini, tarihî bir değere yönelik bu suikastı, saygısızlığı kınıyoruz. Tarihine, tarihsel değerlerine, tarihsel mirasına sahip çıkmayan toplumlar doğru ve güvenli bir gelecek de kuramazlar. Bu nedenle tarihimize ve kültürel mirasımıza sahip çıkalım diyoruz."

Sayın Başkan, genel olarak muhalefet milletvekillerinin görüşü göz önünde bulundurulmadan Meclisin huzuruna getirildiği için bu yasa teklifine karşıyız çünkü çevre yalnız bir partiyi değil, Mecliste bulunan partilerin tamamından daha fazlasını, ülkemizin tamamını ve hatta henüz doğmamış gelecek kuşakları, yalnızca insanları değil, yaşamı ve doğayı birlikte paylaştığımız bütün canlıları ilgilendiren bir konu. Belki başka konularda anlaşamayabiliriz ama çevre konusunda anlaşabiliriz, anlaşmalıyız.

Ayrıca, ve kanımca bu "insanı merkeze koyan çevre" kavramını da daha az kullanmalıyız. Doğayı bütün canlılarla birlikte paylaşıyoruz, bunu hiçbir şekilde unutmamalıyız.

Yedi saatlik komisyon görüşmelerinde geneli ve bölümleri üzerine yapılan konuşmalarda, grubumuz adına yapılan konuşmalarda milletvekili arkadaşlarımız görüşlerini ayrıntılı olarak dile getirdiler. Biz bu yasa teklifinin keşke çevreyi, yeşili, doğayı koruma amacı taşıdığına inansaydık, keşke bu yasa bir Kızılderili atasözünde dile getirildiği gibi "bu dünyanın atalarımızdan miras kalmadığı, çocuklarımız ve torunlarımızın emaneti olduğu" bilinciyle hazırlanmış olsaydı. Gelin görün ki yasanın bu amacı taşımadığı çok açık çünkü bu Meclis, hâlâ, kötünün iyisi olan Paris Antlaşması'nı onaylamış değil. Paris Antlaşması'nı onaylamamış diğer yedi ülke kim? Angola, Eritre, Güney Sudan, Irak, İran, Kırgızistan, Lübnan, Libya, Rusya, Surinam, Umman ve Yemen. Üstelik bu sözleşme Türkiye'ye somut hiçbir yükümlülük getirmiyor.

Peki, 10'uncu madde ne getiriyor? 10'uncu madde bu torba yasanın cila maddesi yani içecek ambalajlarının tamamı zorunlu depozitoya tabi olacak, çevre kirliliğine neden olan plastik poşetler de tüketiciye ücretle satılacak. Daha iyi bir yol bulamadığımız için olsa gerek, bir tür, parayla terbiye; paran varsa plastik poşet alıp çevreyi kirletebilirsin, paran varsa depozitolu ürünü alıp çöpe atabilir, çevreyi kirletebilirsiniz. Biz parti olarak çevre bilinci geliştirilmeden, çevreyi etkileyen her adımda çevre bilinciyle hareket etmeden sorunların çözülemeyeceğini düşünüyoruz.

Kaldı ki bir yandan bütün dereleri baraja çevireceksiniz, büyük projeler adı altında, Kanal İstanbul gibi projelerle doğayı katletmeyi hedefleyeceksiniz; "Terörle mücadele ediyoruz." deyip Dersim'de, Şırnak'ta ormanları yakacak, milletvekillerinin yangın yerine girmesini engelleyeceksiniz; diğer yandan, plastik poşetleri paralı hâle getireceksiniz. Bunun samimi olmadığı çok açık.

Sayın Başkan, son olarak birkaç şey söylemek istiyorum. Dün bir milletvekilimiz "Dersim" dediği için tepkiyle karşılandı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tiryaki, tamamlayalım lütfen.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Dersim, tarihte çok eski bir bölgenin adı. Bölgenin resmî adı Osmanlı Dönemi'nde "Dersim"dir, 1850'li yıllardan itibaren Osmanlı sancağıdır ve Hozat'tan idare edilmiştir. "Dersim" adı 1935 yılında "Tunceli" olarak değiştirilmiştir. Bir bölgenin adı değiştirildiğinde bütün tarihi değiştirilmiş olmaz. Dersim halkı, bugün hâlâ Dersim'e yaygın biçimde "Dersim" demektedir. Buradaki milletvekili arkadaşlarımızı, Dersim'e "Dersim" denilmesine tepki gösteren milletvekili arkadaşlarımızı Dersim'i görmeye davet ediyorum. Sokakta karşı karşıya geleceğiniz her 10 kişiden 9'u size o kente "Dersim" denildiğini söyleyecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)