GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Avrupa ülkelerinde Türk çocuklarına yönelik ağır insan hakları ihlallerine ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:2
Birleşim:24
Tarih:29.11.2018

ARZU ERDEM (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bazı Avrupa ülkelerinde Türk çocuklarına yönelik ağır insan hakları ihlalleriyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz Türk milletini saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 2018 yılı verilerine göre, 170 ülkede 6 milyonun üzerinde Türk vatandaşı yaşamaktadır. Dışişleri Bakanlığı tarafından edinilen bilgiye göre, yurt dışında yaşayan 6 milyonu aşkın Türk vatandaşının yaklaşık 5 milyonu Avrupa ülkelerinde, geri kalanı ise Kuzey Amerika, Asya, Orta Doğu ve Avustralya'da bulunmaktadır.

Yapılan araştırmalar, 2015-2016 yılları arasında Avrupa'da 5,1 milyon bebek doğarken 5,2 milyondan fazla insanın hayatını kaybettiğini ortaya çıkarmaktadır. Özellikle Almanya nüfusu her yıl gittikçe azalmaktadır. Buna rağmen doğumlarda da her geçen yıl ciddi bir şekilde düşüş söz konusudur. Avrupa ülkeleri, iş gücü sıkıntısıyla, ekonomik ve toplumsal gerileme tehdidine karşı önlem olarak çocuk sayısını artırmak istemektedir. Toplumsal ve ekonomik gerileme tehlikesiyle karşı karşıya gelen Avrupa Birliği üyesi ülkeler, millî nüfus için kendi vatandaşlarının doğum oranını artırmak adına yüksek maaş bağlama ve uzun süreli yıllık izinler dâhil her tür teşvik vermektedirler. Bu durum yetersiz kaldığı için "devşirme nüfus" politikasıyla göçmenlerin, özellikle Türk ve Müslüman ailelerinin bebeklerini ve çocuklarını alarak daha dilini, dinini, kültürünü tanıyamadan köklerinden kopararak kendi kültürüne göre, Hristiyan Avrupalı olarak yetiştirmeyi hedeflemişlerdir.

Avrupa'da Türk ve Müslümanlara yönelik Nazizm, el koydukları göçmen çocuklardan borsa oluşturmuştur. Böylelikle, Türk çocukları ailelerinden koparılırcasına alınır, yabancı ailelerin yanına asimile edilmek üzere verilir. Herhangi bir yargı kararı olmaksızın ailelerinden alınan binlerce Türk çocuğu, farklı milliyet ve dine mensup ailelere verilmektedir.

Değerli milletvekilleri, Avrupa'da yaşayan Türk çocuklarının ailelerinden koparılarak asimile edilmeleri, bu yönde de aynı şekilde hiç tanımadıkları ailelerin yanına, Almanların yanına verildikten sonra da hiçbir şekilde sahip çıkılmamaları, bizim, aslında, yurt dışında bulunan Türklerimizle ilgili ne kadar sahibiyetimizin eksikliğinin olduğunu ortaya koymaktadır.

Hiç fark etmiyor, nerede bir Türk varsa bizim yüreğimiz orada olmalı. Nerede bir Türk yaşıyorsa bizim kalbimiz orada olmalı. Türk'e nerede zulüm yapılıyorsa işte biz orada olmalıyız. (MHP sıralarından alkışlar) Bu, sadece ülkemizde değil her yerde olmalı. Sadece Türki cumhuriyetlerinde değil her yerde olmalı.

Bizler, Avrupa'daki Türklere de mutlak ve mutlak, özellikle çocuklara -onların vebali de bizlerin boynunda- sahip çıkmamız gerekiyor.

Ben Almanya'da doğdum, orada büyüdüm ve milletin, milliyetin, bayrağın, İstiklal Marşı'nın ne demek olduğunu en iyi bilenlerdenim. Benim tüylerim her Türk Bayrağı gördüğümde, ay yıldızlı al bayrağı gördüğümde diken diken olmaktadır çünkü orada Türklere yapılan zulmü en iyi bilenlerden biriyim ben.

Orada, küçücük bebeleri alıp alkolik ailelere veriyorlar. Burada bebek ölümleri yaşanıyor ve aile hiçbir yargı kararına dayanmaksızın çocuğundan koparılıyor. Buraya da bizim mutlaka sahip çıkmamız gerekiyor.

En önemlisi, bu çocukların akıbetiyle ilgili, devamında oranın gençlik dairesi, gençlik merkezi dediğimiz merkez, o aileleri -müracaatta bulunmuş olmalarına rağmen- bilgi edinme hakkından bile mahrum bırakıyor, bu vesileyle çocuklarının kimin yanında olduğunu, ne koşulda yaşadıklarını dahi bilmiyorlar.

Bakınız, en son yaşanmış olan bir örnek var, hepimizin yüreğini burkması gerekiyor, Almanya'da yaşanıyor bu. Burada yeni doğmuş olan bir bebek Türk aileden koparılıyor "Bakamıyorsun." diye, alkolik bir aileye 5'inci evlatlık çocuk olarak veriliyor. Daha sonrasında, beş ay sonra bu Türk çocuğu ölüyor. Bakın, o bir Türk ve bizim sahip çıkmaya yönelik... Mutlak ve mutlak, burnumuzun direğinin sızlaması gerekiyor, vicdanımızın mutlaka harekete geçmesi gerekiyor ve ben diyorum ki: Milliyetçi Hareket Partisi nerede bir Türk varsa onun yanındadır. Ben diyorum ki: Elinde benim öğretmenimin, benim doktorumun, benim askerimin, benim polisimin kanı olan teröriste "sayın" diyenlere rağmen, Milliyetçi Hareket Partisi var olduğu sürece bu vatan bölünmeyecektir, bu bayrak da inmeyecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)