| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 05.12.2018 |
HDP GRUBU ADINA BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama geçmeden evvel, tecrit politikasının son bulması için bugün haksız ve hukuksuz olarak rehin tutulduğu cezaevinde tam yirmi sekiz gündür açlık grevinde olan, partimizin milletvekili, Hakkâri halkının temsilcisi, Saygıdeğer Milletvekilimiz Sayın Leyla Güven'i saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, tüm uyarılara rağmen yargının içinde bulunduğu hâl son derece vahimdir. Muktedirler aksini iddia etse de bizler, temsiliyette bizi destekleyenler ve hatta AKP'ye oy verenler dahi yargının bağımsız ve tarafsız olmadığına inanmaktadır.
Türkiye'de hukuk devleti olma standartlarında çok ciddi bir eksiklik, aksaklık, yetersizlik ve sapma olduğu tartışması ulusal ve uluslararası düzeyde hâlâ günceldir. Yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı ile yürütmenin, özellikle de yürütmenin başının yargıya talimat vermesi hukuk devletinden sapmanın, uzaklaşmanın somut görünümüdür.
Yargının eleştiriye konu var olan standardının dahi konu HDP, konu politik muhalif kesimler ve de konu Kürtler olduğunda işlemediğini görüyoruz. Bu durum tesadüfi, hasbelkader ortaya çıkan bir durum da değildir, bilinçli ve kasti bir tutumdur.
Sayın milletvekilleri, nitekim yürütmenin başının AİHM'in Demirtaş'la ilgili kararıyla ilgili olarak "AİHM kararı bizi bağlamaz, gerekli hamlemizi yapar işi bitiririz." şeklindeki sözleri açıkça yargıya talimattır, yürütmenin yargıya talimatıdır. Bu laftan sonra pratik de aynen lafa uygun şekilde cereyan etti. Ne mi oldu? Bakın sırasıyla şunlar oldu: AİHM kararını Anayasa gereği derhâl uygulaması gereken mahkeme sudan sebeplerle bahane üretti, işi zamana yaydı. İkinci olarak, bir başka dosyada denetleme görevini yapacak olan bölge adliye mahkemesiyse hızlanma yolunu seçti. Demirtaş ve Önder'in dosyasını, bekleyen bütün dosyaların önüne alarak cezayı onadı. Yürütmenin başının istediği oldu, hamle yapıldı ve iş bitirildi. Üzülerek söylüyorum ama maalesef gerçek, konu bizler, HDP, Kürtler olduğunda hukuk devleti ya yoktur ya da bilerek işletilmiyor.
Sayın İdris Baluken'in bu ülkeyi ve geleceğini herhangi birimizden daha az istediğini veya daha az sevdiğini kim iddia edebilir? Hiç ama hiçbir suç işlememiş olmasına rağmen maalesef, hakkında verilmiş olan mahkûmiyet kararını talihsiz bir şekilde dün Yargıtay onadı. Sistemin bize karşı ahenk içinde çalıştığı, görmek isteyen gözlerin ve bizlerin dikkatinden kaçmıyor. Bizler bu sebeple bedel ödüyoruz ancak bilinmelidir ki kaybedilenler sadece bundan ibaret değildir. Hukuk devletini kaybediyoruz, ondan uzaklaşıyoruz. Yargıya olan güven ve saygıyı kendi ellerimizle, kendi kararlarımızla yok ediyoruz. İşte bunlar hepimizin ortak kaygısı olmalıdır.
Sayın milletvekilleri, okumayanlar için tekrar hatırlatmak isterim ki: AİHM'in Demirtaş'ın başvurusuna ilişkin verdiği ihlal kararında mahkeme siyasilere yönelik yürütülen yargı süreçlerinin siyasi olduğuna dair tespitte bulundu ve "Tehdit altında olan yalnızca başvurucunun bireysel hak ve özgürlükleri değil tüm demokratik sistemin kendisidir. Bu düşünceyle AİHM, başvurucu hakkındaki hak sınırlandırmalarının birincil amacının çoğulculuğu boğmak ve siyasi tartışma özgürlüğünü kısıtlamak olduğu sonucuna ulaşarak sözleşmenin 18'inci maddesinin de ihlal edildiği tespitine varmıştır." diyerek Türkiye aleyhinde ilk defa 18'inci maddeyi ihlal ettiğinden tespit yakaladı ve ihlal kararı verdi ve Sayın Demirtaş'ın tutuk hâlinin başından beri hukuki gerekçesi olmadığından hukuka aykırı olduğu tespitini yaptı ve derhâl tahliye edilmesi gerektiğini belirtti. Bu tespit tüm seçilmişler için de geçerli ve tüm tutuklu siyasetçileri de kapsayan bir niteliktedir.
Öte yandan, mahkemenin derhâl tahliye kararı tavsiye niteliğinde bir karar falan da değildi, Anayasa 90 gereği uyulması zorunlu bir hükümdü. 20 Kasımdan bugüne kadar geçen süre zarfında Sayın Demirtaş'ın tahliye edilmediği her saniye ve 4 Kasım 2016'dan beri tutuklu olan tüm vekillerimizin tutuklulukta geçirdiği her saniye ihlaldir, bunu tekrar önemle belirtiyorum.
Ancak dünkü onamadan da anlaşıldığı gibi, AKP Genel Başkanının yani HDP'nin ve Demirtaş'ın siyasi rakibinin AİHM kararının üzerinden tam bir saat bile geçmeden verdiği talimatı yerine getirmek ve kararı uygulamamak için topyekûn bir seferberlik hâli başladı, dün de beklenen karşı hamle geldi.
Sayın milletvekilleri, 18'inci maddeden verilen ihlal işte tam da bu anlattığım tabloyla ilgilidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Tabii Sayın Ertan, buyurun.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - Evet, 18'inci madde ihlali, işte, siyasi saiklerle, yargı ortamı sebebiyle verilen ihlal tespiti işte tam da anlattığım bu tabloyla ilgilidir. 4 Kasım darbesinden bugüne kadar geçen iki yıl boyunca yargı makamları yürütme ne derse ne yazık ki onu yapmıştır, tam bir buyruk bekler hâle gelmiştir.
Nitekim, yargının görev ve yetkilerinin kötüye kullanılmasını dün sadece Demirtaş ve Önder kararında değil, İdris Baluken kararında değil; Sebahat Tuncel ve Gültan Kışanak hakkında Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruyu reddetmesinde de tekrar görmüş olduk.
Demirtaş'ın belirttiği gibi, bu kadar açıktan, bu kadar acemice, tüm dünyanın gözü önünde açıkça buyruğun yerine getirilmesi için uydurulan kılıf, bu çizilen utanç tablosu aynı zamanda uluslararası kamuoyu açısından da çok büyük bir hukuk rezaletidir sayın milletvekilleri. Bir hukukçu olarak ben hukuk adına bu karardan utanç duyuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak söylemek isterim ki bütün seçilmişlerimize ve bütün belediye başkanlarımıza yönelik...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - ...bu uygulama AKP'nin anti Kürt politikasından başka bir şey değildir ama unutmayın, Yüksekdağ da Demirtaş da Baluken de Güven de bütün vekillerimiz de bu halkın onurlu temsilcileri olmaya devam edeceklerdir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)