GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 1'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:29
Tarih:11.12.2018

CHP GRUBU ADINA KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı görüşmelerinin birinci turunda Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce milletimizi ve yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 16 Nisan 2017 referandumuyla, daha doğrusu "mühürsüz seçim" olarak ifade ettiğimiz o referandumla yapılan ve meri olduğunu bizim de kabul ettiğimiz ancak meşruiyeti tartışma konusu olan Anayasa değişikliği, parlamenter demokratik yönetim biçimi yerine "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" adı verilen bir tek adam yönetimini, rejimini yani yönetim biçimini uygulamaya geçirmiştir.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Anayasa değişikliğinin verdiği yeni yetkilere dayandırılarak çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle devletin yapısı da baştan aşağı değiştirilegelmiştir. Devlet örgütlenmesi ve bürokratik yapı bir tek adamın belirleyici olacağı, kurumların bir kişiden ve onun dar çevresinden emir alacağı, bir kişiye karşı sorumlu olacağı biçimde yeniden yapılandırılmıştır. Siyasi iktidar eliyle çökertilen kamu anlayışının ve liyakatle yönetim ilkesinin yerini, hızla, kayırmacı bir saray oligarşisi almıştır. Türkiye, niteliği ne olduğu belli olmayan "başkan ve adamları" olarak adlandırılabilecek bir grup tarafından yönetilmeye çalışılmaktadır. Bütün bir ülkenin yönetimini cumhurbaşkanının kişisel kararlarına devreden bu sistem, sürdürülebilir kalkınmayı, nitelikli büyümeyi ve hakça bölüşümü maalesef olanaksız hâle getirmektedir.

Değerli arkadaşlar, söz konusu "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" adı verilen bu sistemde bakanlar, bakanlıkların diğer personeliyle birlikte cumhurbaşkanının atadığı, yetki verdiği memurları konumuna gelmiştir. Artık yürütmenin sorumlulukları, millete ve Türkiye Büyük Millet Meclisine, millet adına Meclisimize karşı değil, doğrudan cumhurbaşkanına karşıdır.

Meclisimizde iktidar partisi, ana muhalefet partisi veya muhalefet partileri bile artık "1'inci parti, 2'nci parti, 3'üncü parti" diye sıralanarak ifade edilmeye başlanmıştır. Ne yazık ki şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisimizde iktidar partisi tanımından çıkmış, 1'inci parti, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak görev yapmaktadır. Yani Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidarı temsil etmediğini bizzat kendisi, tanım değişikliğiyle belirtmeye gayret etmektedir. Dolayısıyla, aynı zamanda, yürütmenin faaliyetlerini bütçe hakkı ve millî iradenin temsiliyeti gereği izlemesi ve denetlemesi gereken Meclisimizde yürütmenin temsilcileri de maalesef yoktur. Siyasal iktidar dediğimiz ancak Mecliste 1'inci parti olan Adalet ve Kalkınma Partisi vekilleri de -bu tanım üzerinden gidersek- yürütmeyi temsilen, yürütmenin vekilleri olarak görev yapmamaktadır. Buradan hareket edersek bakın, 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nı Meclisimize sunan önceki dönem Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım -şu anda vekili huzurlarımızda- Meclis Başkanlığı görevini yürütmektedir ve hesap verecek olan Hükûmet, parlamenter demokratik rejim dönemimizin Başbakanı ve onunla birlikte bakanlar ve yürütmenin hiçbir temsilcisi yürütme adına bu salonda bulunmamaktadır. Dolayısıyla kesin hesap kanunuyla ilgili hesap soracağımız yani tüyü bitmemiş yetimin hesabını soracağımız bütçe hakkı ve bütçe üzerinden görüşmelerin muhatabı yoktur.

Aynı şekilde, 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi'ni hazırlayarak yüce Meclisimize -Meclisin bütçe hakkı gereği- Cumhurbaşkanı tarafından yani yürütmenin başı, sonu, her şeyi olan, tek kişilik hükûmetin ta kendisi olan Cumhurbaşkanı tarafından sunulmuştur. Cumhurbaşkanı, yürütmenin başı, her şeyi; bütçeyi sunan kendisi değil, bütçeyi sunan bakan. Bakan kim? Cumhurbaşkanının atadığı bir memuru. Anayasa'mızda bakanlarla ilgili ve Bakanlar Kuruluyla ilgili hükümler var mı? Hepsi ortadan kaldırıldı. Dolayısıyla yürütmeyi değil, Cumhurbaşkanını temsilen gelmiş bir memur bakan 2019 yılı bütçesini sunmuştur ve biz, bu bütçe üzerine görüşme yapıyoruz. Peki, Cumhurbaşkanımız nerede, niye sunmadı bütçesini, niye burada değil, niye bütçesini savunmuyor? Bakın, Anayasa'mızda Cumhurbaşkanı yardımcılarına Cumhurbaşkanı adına sunum yapma veya savunma veya temsil etme yetkisi verilmiyor, Cumhurbaşkanına yardımcı olmak yetkisi veriliyor yoksa bir millî iradeyi temsilen bütçe hakkını görüştüğümüz bu yüce Mecliste millî irade temsilcisi olarak yer almıyorlar, maalesef.

Değerli arkadaşlar, tabii, bu bütçeyle ilgili konulara baktığımızda, arkadaşlarımız her kurumla ilgili düşüncelerini ifade edecekler, ediyorlar; daha huzur ve daha refah dolu bir gelecek için, yapıcı eleştirilerini, önerilerini ortaya koyuyorlar ancak biz de Meclis olarak, milletvekilleri olarak ne yazık ki denge-denetleme çerçevesinde sorularımızı yönelteceğimiz muhatabı Meclisimizde bulamıyoruz. Sorularımıza yanıt verecek Hükûmet yetkilileri yani Hükûmetin yetkilisi veya yürütme ne yazık ki karşımızda, huzurumuzda değil. Meclise birçok soru önergesi verdik yani toplamda 4.719 yazılı önergeden verilen, imzada olan ama hâlen bekleyen 3.329 soru önergesi nerede diye sormak istiyorum.

Sayıştayın birçok kamu idaresiyle, genel ve özel bütçeli kamu idaresiyle ilgili yaptığı denetimlerin raporları ortada. Bunlara hiç girmeyeceğim ama yenilir, yutulur değil. Yani Sayıştay raporlarına baktığımızda da birçok kamu idaresinin Sayıştay tarafından beklenen mali raporlarını bile vermediğini görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, bir konuya daha değinmek istiyorum. Bu millî irade, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bütçe hakkını üzerinde bulunduran Türkiye Büyük Millet Meclisi dolayısıyla yürütmeyi denetlemekle de mükellef. Ama FETÖ Darbe Araştırma Komisyonunun daha önce ısrarla çağırdığı, defaatle çağırdığı Hakan Fidan kalkıp Amerika Birleşik Devletleri'ne gidip ABD Senatosuna kapalı kapılar ardında Kaşıkçı cinayetiyle ilgili bilgi verebiliyor ve Sayın Cumhurbaşkanı da "Haberim yok." diyebiliyor. Oysaki Cumhurbaşkanı devletin başı, Anayasa'nın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin etmekle sorumlu. "Haberim yok." diyerek böyle bir meseleyi geçiştirme hakkına sahip olamaz, olmamalıdır. Aynı zamanda Cumhurbaşkanı yabancı devletlere Türkiye Cumhuriyeti'nin temsilcilerini göndermekle görevli olan kişidir ama giden kişilerin niçin gittiklerinden, ne yaptıklarından haberi ne yazık ki yok değerli arkadaşlar.

Tabii, bütçeye baktığımızda değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle alınamayan yetkileri bütçeyle, Bütçe Kanunu'yla ve aslında yeni düzenlemelerle, yeni kanun teklifleriyle, şimdi gündemde olan, bütçe görüşmelerinden sonra da Meclis gündemine gelecek olan torba kanunla da almaya gayret ettiğini görüyoruz.

Örneğin bu bütçede 117 milyar lira faize ayrılırken yerel yönetimlere 93,6 milyar lira -il özel idareleri ve bütün belediyeler dâhil olmak üzere- faize ödenen paranın neredeyse 22 milyar altında ödenek ayrılabiliyor. Şimdi, diyebilirsiniz ki 5779 sayılı Kanun'a göre, işte bu ödeneğin yüzde 80'lik kısmı belediyelere nüfusa orantılı ve bu ödeneğin yüzde 20'lik kısmı da...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Sayın Başkanım, biraz daha süre verebilir misiniz?

BAŞKAN - Sayın Sındır, buyurun.

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - ...Gelişmişlik Endeksi'ne göre yerel yönetimlere, belediyelere dağıtılıyor. İyi, güzel ancak Ulaştırma Bakanlığının Sayıştay raporlarına bakıyorsunuz; Bakanlar Kurulu kararı olmadan yapılmış bir ihaleyle, örneğin üçüncü havalimanına metro, raylı ulaşım sistemi yatırımını yerel yönetim yapması gerekirken Ulaştırma Bakanlığı yapmış, Sayıştay da bunu raporlamış. Daha bunun gibi çok örnek var. İstanbul'da, Ankara'da metro yatırımları merkezî yönetim bütçesinden yapılırken İzmir'de yapılmıyor olması bile bir adaletsizlik, eşitsizlik; yatırım konusunda, kamu yatırımları konusunda siyasi kayırmacılık.

Bu, önümüze gelecek olan söz konusu kanun teklifinde ise yine görüyoruz ki ne yazık ki bu konuda Cumhurbaşkanına yetki verilerek Strateji Daire Başkanlığı bütçesine, ödeneğine konan harcamaları Cumhurbaşkanı dilediği gibi yerel yönetimlere verecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Son cümle.

BAŞKAN - Sayın Sındır, selamlamak üzere son kez veriyorum.

Buyurun.

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bugün görüştüğümüz bu bütçe işçinin, emeklinin, memurun, asgari ücretlinin, çalışanların, gençlerimizin ve kadınlarımızın bütçesi ne yazık ki değildir, emeklilikte yaşa takılanların değildir. Söz verilmesine rağmen yaklaşık bir buçuk yıldır ataması gerçekleştirilememiş ziraat, gıda, su ürünleri mühendislerinin, veteriner hekimlerin bütçesi değildir. Bu bütçe, ataması yapılmamış fizyoterapistlerin, yüz binlerce öğretmenin bütçesi değildir. Bu bütçe, çiftçiye verilmesi gereken gayrisafi hasılanın yüzde 1'lik payının verilmediği, dışarıdan samanın, canlı hayvanın getirildiği bir bütçedir. Bu bütçe, halkın bütçesi değildir değerli arkadaşlar. Cumhurbaşkanının kendi maaşına yüzde 26 zam yaptığı ancak Cumhurbaşkanlığı ödeneğinin yüzde 233 arttığı bir bütçedir. Demokrasinin değil, halkın değil, rantın bütçesidir. Faiz lobilerini halka sözde şikâyet ederken faizi hobi hâline getirmiş olanların faiz bütçesidir. Bu bütçe ne yazık ki bu milletin bütçesi değildir.

Hepinizi, yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Sındır.