| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 1'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 11.12.2018 |
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi'nin Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı, Savunma Sanayii Başkanlığı ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bütçeleri hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Rize Emniyet Müdürü Altuğ Verdi'ye rahmet, yaralılara şifa, tüm Emniyet camiasına başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2937 sayılı Kanun'la kurulu bulunan Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığının 2014, 2017 ve 2018 yıllarında yapılan yasal değişikliklerle daha fonksiyonel hâle geldiği görülmektedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin ülkesi ve milletiyle bütünlüğüne, varlığına, bağımsızlığına, güvenliğine, anayasal düzenine ve millî gücünü meydana getiren bütün unsurlara karşı içten ve dıştan yöneltilen mevcut ve muhtemel faaliyetler hakkında millî güvenlik istihbaratını devlet çapında oluşturmak ve istihbarata karşı koymak gibi devlet açısından hayati önemi sahip görevleri üstlenen bu kurumumuzun yöneticilerini, özellikle 2016'dan sonra yapılan düzenlemeler kapsamında kurumun kanununu muhafaza edebilmiş olmalarından dolayı kutluyorum. Zira, adı ne olursa olsun, kararnamelerle devlet çapında istihbarat hizmeti verilemez. Bunun yanında, özellikle 2003 yılında çıkarılan 4963 sayılı torba yasayla oluşan psikolojik harekât istihbaratı açığını giderici tedbirlerin alınmasının gerekliliğine inanmaktayız. Türkiye, 15 Temmuz darbe girişimini dünyaya henüz tam anlatamamışken bunun aksine, Türk kamuoyunun yabancı kaynaklı ve maksatlı yönlendirme operasyonlarına açık olduğunu ve örneklerini her gün görmekteyiz.
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, 1933 yılında faaliyete geçen Yüksek Müdafaa Meclisi Umumi Kâtipliğinin devamıdır. Dünyadaki hemen her ülkede farklı isimlerle de olsa muadili kuruluşlar bulunmaktadır. Milletimizin çok boyutlu ve çeşitli tehditlerle karşı karşıya bırakılmak istendiği mevcut ortamda güvenlik konularının en üst düzeyde tartışıldığı anayasal bir kurum olan Millî Güvenlik Kurulumuzun sekretarya hizmetlerini yürüten Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği kendisine verilen görevleri bugüne kadar layıkıyla yerine getirmiş müstesna bir kurumumuzdur. 12 Eylül cuntacılarının Millî Güvenlik Konseyiyle karıştırılan ve bu nedenle eleştiri oklarını üzerine çeken, hâlbuki Türkiye'nin millî güvenliği, dolayısıyla bekası için fevkalade önemli misyon üstlenmiş ve bunu, yüzünün akıyla yerine getirmiş bir kurumumuzdur. Bunun en bariz örneği, personelinin büyük çoğunluğunun siyasetüstü bir akılla hareket edecek nitelikte ve belli bir konuda uzmanlaşmış olarak Türkiye'nin millî güvenliğine ilişkin konularda ürettikleri çalışmalardır.
Ayrıca, 17-25 Aralık olayları ve 15 Temmuz darbe girişimi sonunda kamudan uzaklaştırılan personel sayısının diğer kurum ve kuruluşlarla mukayese edilemeyecek seviyede düşük olması da ayrı bir gösterge olması gerekir.
6 numaralı Kararname'yle yapılan sınırlamalar sonucunda, Genel Sekreterliğin, Millî Güvenlik Kurulunun aldığı kararları uygulanma durumunu, uygulamaların koordinasyonunu ve kontrolünü yaparak Sayın Cumhurbaşkanına sonuçlarını sunma imkânı ortadan kalkmıştır. Ayrıca, Millî Güvenlik Siyaset Belgesi'ni hazırlayacak bir kamu kurumunun mevzuatında, yabancı uzman çalıştırabileceğine dair hükmün bulunması, görev, yetki ve sorumlulukları budanan Genel Sekreterliğin kullanımına gizli hizmet ödeneği tahsis edilmesinin ise yeniden değerlendirildiğini düşünmekteyim.
Savunma sanayisi Türkiye gibi bir ülke için olmazsa olmaz sanayi dallarından biridir. Bu ihtiyaca binaen ülkemizde savunma sanayisi altyapısının tesisine ilişkin politikaların tespiti ve bu politikaları tatbik etme yetki ve sorumluluğuna sahip mekanizmaların oluşturulması amacıyla 1985 yılında Millî Savunma Bakanlığı bünyesinde Savunma Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı oluşturulmuştur. 1985 yılında savunma sanayisinin çatı kuruluşuna, yerinde bir kararla, ülkemizde savunma sanayisi altyapısının tesisine ilişkin politikaların tespiti ve bu politikaları tatbik etme yetki ve sorumluluğuna sahip mekanizmaların oluşturulması yetkisi verilirken 2018 yılında çıkarılan 7 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nde söz konusu Başkanlığın stratejik bir görev ve yetkisinin olmadığı görülmektedir. "Savunma Sanayii Komitesinin görevleri" başlığı altında yer alan 6'ncı maddenin (a) fıkrasındaki "Savunma sanayiinin geliştirilmesi için tespit edilen genel strateji ve ilkeler istikametinde kararlar almak." hükmünde belirtilen genel strateji ve ilkelerin kim veya hangi kurum ve kuruluş tarafından belirleneceği belli değildir. Dolayısıyla söz konusu Başkanlığın en önemli, hatta temel dayanağı olması gereken ayağı eksiktir. Başka bir mevzuatta da söz konusu genel strateji ve ilkeleri belirleyecek makam ve merci bulunmamaktadır. Bu eksikliğin süratle giderilmesi ve Sayın Cumhurbaşkanının başkanlığında görev yapacak olan Savunma Sanayii İcra Komitesinin görevleri arasına dâhil edilmesi gerekmektedir.
Ülkemizde savunma sanayisi temel olarak Millî Savunma Bakanlığı Askerî Fabrikalar Genel Müdürlüğüne bağlı bakım, onarım fabrikalarından, tersanelerinden, kamu kurum ve kuruluşlarından, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfına bağlı kuruluşlardan ve özel firmalardan oluşmaktadır. Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumuna bağlı Kırıkkale'deki barut, mühimmat, top, silah; Çankırı'daki hafif top namluları, Ankara'daki Gazi Fişek, MAKSAM gibi fabrikaların bir kısmının yüzde 20 kapasiteyle çalıştırıldığı ve eskiden Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu tarafından üretilmekte olan bazı parçaların ekonomik olmadığı gerekçesiyle üretiminin durdurulduğu, yetiştirilmek üzere yeni teknik personel alınmadığı ve emeklilik çağına gelmiş personelin topluca emeklilikleri hâlinde ciddi sıkıntıların oluşacağı, ayrıca tüm bu uygulamaların bir planın parçası olduğuna dair çirkin yorumlara sebebiyet verdiği göz ardı edilmemelidir. Bu tesislerimiz en üst kapasitede çalışacak hâle getirilmeli, gerekiyorsa teknolojisi yenilenmeli ve yeni personelle hem devamlılık sağlanmalı hem de geleceğe hazırlık yapılmalıdır.
Savunma sanayisinde faaliyet gösteren özel firmaların durumu ise içler acısıdır. Bu firmaların kuruluş izninin yanında, kişi güvenlik belgesi, tesis güvenlik belgesi, üretim izin belgesi gibi aksatıldığında tesislerin kapısına kilit vurduracak bürokratik uygulamalar, engeller yanında, yerli üretime kapı kapayan zihniyet ve yabancı firmaların nüfuzlu Türkiye temsilcileriyle boğuşma gibi zorluklarla karşı karşıya oldukları bilinmektedir. Savunma Sanayii Başkanlığı gibi belli bir birikime sahip kurumumuz varken güvenlik belgelerinin verilme yetkisinin Millî Savunma Bakanlığınca üstlenilmiş olması da ayrıca değerlendirilmesi gereken bir diğer konudur.
Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfının bünyesinde bulunan ve üretimdeki başarılarıyla uluslararası savunma sanayisinde gerçek anlamda marka hâline gelen kuruluşlarımızın başarısı alkışlanacak düzeydedir ancak buna rağmen, savunma sanayisi araç, silah sistemlerinde kilit rol oynayan aviyonik, motor, uçuş kontrol, elektrik, elektronik gibi ana parçaların üretiminin tamamının yurt dışından tedarik ediliyor olması yurt dışına olan bağımlılığın ciddi oranda olduğunu göstermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Devamla) - Başkanım, çok kısa, izninizle...
BAŞKAN - Tabii, tabii.
Buyurun, bir dakika ilave ediyorum.
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Devamla) - Bunun yanında, son yirmi yıldan bu yana TÜBİTAK ve Savunma Sanayii Başkanlığının sağladığı destek ve yatırımların karşılığı olan yüzde 100 seviyesinde millî bir ürün bulmak çok zordur. Bunun kök sebeplerinin araştırılmıyor ve buna uygun tedbirlerin hayata geçirilmiyor olması yanında, yabancı firmaların temsilciliğini yapan kişi ve kuruluşların bu alandaki etkisinin de araştırılması gerekmektedir. Çözümün, Bursa, Ankara, Eskişehir, İzmir, Kayseri, Elâzığ, Sivas, Gaziantep gibi illerimizdeki organize sanayi bölgelerinde yer alan millî kuruluşlarımızın desteklenmesinden geçtiği gün gibi ortadadır. Bu şehirlerimizdeki firmalar harekete geçirilmeli, entegre yapılar oluşturulmalı ve hedefler verilerek desteklenmelidir. Üretimde ve tedarikte millî üreticiye önem ve öncelik veren bir politika izlenmelidir. Unutulmasın ki "müttefikimiz" dediğimiz ve aynı ittifak içerisinde bulunduğumuz ülkelerin verdiği silahlarla Türkiye'ye karşı vekâlet savaşı yürütenlerle enerjimizi tüketiyor ve "Ne zaman yarı yolda bırakacaklar?" endişesi taşıyorsak savunma sanayimizi millîleştiremediğimiz içindir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın.
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Devamla) - Gazi Meclise saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz.