| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 4'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 14.12.2018 |
MHP GRUBU ADINA SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, bizi televizyonları başında izleyen büyük Türk milleti; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Kültür ve Turizm Bakanımız ve Spor Bakanımız burada. Sizler de hoş geldiniz değerli bürokratlarla beraber.
Ben Spor Bakanlığı bütçesi arkasında biraz konuşmak istiyorum. Tabii, spor deyince her ne kadar çok böyle ciddiye almasak da aslında spor öyle bir şey ki dünyada daha büyük bir sosyal olgunlaşma ve yakınlaşmayı sağlayacak başka bir şey yok. Özellikle futbola baktığımızda, bugün dünyada milyarlarca insanın en çok izlediği spor dalı ve insanlar bir maça giderek deşarj olabiliyor, sakinleşebiliyor, üzülüyor, seviniyor ama neticede orada bir sosyallik yaşıyorlar ve akşam eve geldiklerinde de bayağı bir rahatlamış geliyorlar.
Şimdi, tabii, Türkiye'de yaşanan bir sürü sıkıntı var. Biz bunu spor üzerinden bir nebze de olsa rahatlatabiliriz. Dün akşam burada, gecenin saat 2'sinde yaşanan gerginlikte üç beş dakika spor konuşuldu, futbol konuşuldu; bütün milletvekilleri gülmeye başladı, herkesin stresi alındı. Sporla ilgili üç beş dakikalık bir konuşmayla milletvekillerinin bile stresini alabiliyorsak demek ki Türkiye'de de bunu yapabiliriz.
Arkadaşlar, maalesef, Türk sporu çok zor durumda. Ben bir tespit yapacağım, ondan sonra hep beraber bunu nasıl çözeriz diye buna kafa yoralım.
Eğer bir ülkenin sporunun genel başarısını ölçmek istiyorsanız... Dört senede bir olimpiyatlar yapılıyor bildiğiniz gibi. Neden bu olimpiyatlarda belli oluyor ülkenin spor başarısı? Çünkü her branştan sporcular gidiyor ve olimpiyatın sonunda, baktığınızda, kaç madalya almışsınız, dünyada kaçıncı sıradasınız, ona göre belli oluyor sizin başarınız. Türkiye, maalesef, dört senede bir yapılan 3 olimpiyattır Türkiye tarihinin en başarısız olimpiyatlarını yaşıyor, en az madalya aldığımız olimpiyatlarını ve bu madalyaların da bir kısmı, maalesef, 80 milyonluk ülkede devşirme sporcularla alındı.
Tabii, çok vaktimiz olmadığı için ve biraz da güncel olduğu için futbol üzerinden gideyim daha kolay anlaşılsın diye.
Türk futbolu artık uçurumdan çoktan düşmüştür arkadaşlar. Bunu birkaç tane örnekle ben size anlatayım. Burada hiç kimseyi eleştirmek veya kimseyi suçlamak manasında konuşmuyorum. Bir suç varsa bu hepimizin zaten. Ha, daha az, daha fazla ama hepimiz bu işte varız.
Şimdi, kulüplerin mali durumları o kadar kötü ki -bu son zamanlarda "konkordato" denilen moda bir şey var ya- eğer müsaade etsek konkordato ilan etmek zorundalar çünkü kulüplerin hepsi iflas etmiş vaziyette yani şöyle söyleyeyim: 4 tane büyük kulübün şu andaki borcu 10 milyar lirayı geçti. Net rakamı söyleyeyim: Fenerbahçe 3,5 milyar, Galatasaray 2,8 milyar, Beşiktaş 2,1 milyar, Trabzonspor 1,1 milyar ve bu rakamları ödeme ihtimalleri yok. Yani eski parayla 10 katrilyon lira, şimdi 10 milyar lira; yüzde 30-35 faizden yıllık 3,5-4 milyar lira faiz ödeyecekler. Böyle bir gelirleri de yok bu kulüplerin.
Daha kötü bir şey söyleyeyim, önümüzdeki senenin gelirlerinin çoğunu, kendi emlaklarını ve kendi ellerinde bulunan malzemeleri de temlik ettirdiler finans kuruluşlarına ve birkaç sene sonrası için bile gelen gelirler artık gelmeyecek. Bu nedir artık? İflas etmiş demektir.
Tabii Avrupa da boş durmuyor. UEFA bakıyor "Ne oluyor Türkiye'de?" diye ve bildiğiniz gibi, birtakım yaptırımlar yaptırabilirler bize. Bunlar nelerdir? Avrupa kupalarından men edilmek ki biliyorsunuz, son birkaç yıldır büyüklerimizin çoğu zaten men edildi Avrupa kupalarından; daha sonra eğer düzeltmezsek bu işi, puan silme ve daha sonra da eğer düzeltmezsek lig düşürme. Şimdi siz düşünebiliyor musunuz, Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor'un küme düştüğünü? O zaman Türkiye'de futbolu kim seyreder zaten. Tabii, 4 büyükleri söylüyorum da sadece 4 büyükler değil, hepimizin bildiği Karşıyaka, Bucaspor, Kayseri, Erciyes, Eskişehirspor, Balıkesirspor, Gaziantep, Mersin İdman Yurdu ve Manisaspor gibi geçmişinde birçok başarısı olan kulüplerin şu anda puanları silindi, ya kapanmak üzereler ya amatör kümeye doğru ciddi manada yol almaktadırlar.
Şimdi, tabii, güncel diye Galatasaray'dan örnek vereyim, Türkiye'mizin asırlık kulüplerinden bir tanesi, benim de şerefle forma giydiğim kulübümüz. Dört yıl önce Galatasaray UEFA'yla bir anlaşma imzaladı, dedi ki: "Bizi reddetme Şampiyonlar Ligi'nden, Avrupa'dan, başka bir şey yap bize." Bir anlaşma imzaladılar, hatta bundan bir, bir buçuk ay kadar önce Sayın Galatasaray Kulübü Başkanı gidip geliyor oraya, anlaşmayı tekrar geri aldılar. Neden biliyor musunuz? Galatasaray'ın imzaladığı bir önceki anlaşmada Galatasaray taahhüt etmiş "Ben senelik şu kadar zarar edeceğim, şu kadar borçlanacağım." diye, 4 katı borçlanmış. O yüzden şu anda geri aldı UEFA, kontratı inceliyor. Eğer iptal ederse Galatasaray'ımız uzun yıllar Avrupa kupalarına gidemeyecek. Ha "Galatasaray gidemedi, yerine diğer takım gitsin..." Maalesef diğer takımlar da aynı durumda, diğer takımlar da gidemeyecek. O yüzden bizim bu işe acil bir çözüm bulmamız lazım.
Sayın Bakan, ben geçenlerde, yukarıda, komisyonda dedim ki: "Bu başarısız federasyonlara, özellikle Futbol Federasyonuna kayyum atansın." Tabii, millet bunu şaka zannetti de aslında Türkiye Futbol Federasyonuna beş yıl önce kayyum atandı, UEFA geldi, oturdu: "Galatasaray sen bu kadar harcayacaksın, Beşiktaş sen bu kadar, Fenerbahçe bu kadar, Trabzon bu kadar, bunun dışında kıpırdayamazsın, kıpırdarsan puanını silerim, Avrupa'dan men ederim, küme düşürürüm." O zaman bizi niye yönetsinler ki İsviçre'den? 80 milyonluk ülkede bu kadar insanız biz. Yani o kayyum meselesi şaka değil. Ha, kayyum olmaz, başka bir şey, buna bir çözüm bulalım biz. 2011 senesinde, net rakamı söylüyorum, UEFA, FIFA mali fair play kriterlerinde bir baktı Avrupa kulüpleri kötüye gidiyor... Tam 2011 senesinde 1,7 milyar euro Avrupa kulüplerinin zararı var, tak, kuralları koydular, Türkiye'ye de koydular. 2017 rakamlarını veriyorum, Avrupalı kulüpler 1,7 milyar euro zarardayken şu an itibarıyla 2017 sonu, 600 milyon euro kâra geçtiler. Aynı kurallar Türkiye'de uygulandı, 2011'de yüzde 41'di bizim kulüplerin zararları, yüzde 41, 2017 sonunda yüzde 200'leri geçti, 5 kat arttı. Sadece büyüklerin, 4 büyük kulübün zararı 1,5 milyar euro. Kurallar aynı, orada da aynı kurallar işletiliyor, Türkiye'de de aynı kurallar işletiliyor. Orada zarardan kâra geçildi; peki, bizimkiler nasıl 5 kat daha fazla zarar ediyor? Bu neyi ortaya çıkarıyor? Kurallar doğru, uygulamalar yanlış. Peki, bu uygulamayı yapanlar kimler? Bizi yönetenler, futbolu yönetenler. Demek ki insan faktörü, hangi kuralı koyarsanız koyun, ne yaparsanız yapın, insan faktörü. Peygamber Efendimiz'in dediği gibi, işi ehline vermezseniz işte bu durumlara gelir.
Şeyi söyleyeyim bir de size, şu anda eğer bu fair play kurallarını biz yerine getirmezsek bize müdahale edecekler, ondan sonra elimizden bir şey gelmeyecek, yapamayacağız. Öyle bir federasyonumuz var ki bizim yani şöyle söyleyeyim: Federasyon başkanı hiçbir maça gidemiyor tepkiden, kulüp başkanları diğer deplasmanlara gidemiyor tepkiden, aldıkları cezalar altmış gün, doksan gün falan, neredeyse maça gelemeyecekler kulüp başkanları yıl içerisinde. Esprisini de yaptım, Allah'tan bu ceza hapis cezası değil, çoğu cezaevinden çıkamazdı kulüp başkanları bu gidişle. Geçen gün Futbol Federasyonu Profesyonel Disiplin Kurulu, Trabzonspor Kulübü Başkanı Sayın Ahmet Ağaoğlu'na altmış gün ceza verdi, iki gün sonra Hukuk Kurulu cezayı iptal etti. Ya, altmış gün ceza verilen adamın cezası iptal edilir mi? Demek ki haksız ceza verdin o zaman.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Aynen öyle.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) - Ya bu cezayı verme ya da hadi, indir onu elli güne, kırk güne; sıfır ne?
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Haksız ceza verdiler.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) - İnanılmaz bir federasyonumuz var, inanılmaz kötü yönetiliyor.
Millî Takım'a gelelim, geçen ay Millî Takım'ımız Avrupa Uluslar Ligi'nden küme düştü, yanılmıyorsam da son 4 maçta gol atamayarak. Şimdi Millî Takım'ımızın oynayacağı ligi söylüyorum size: Türkiye, Estonya, Ermenistan, Karadağ, Kuzey İrlanda, Lüksemburg, Litvanya, Cebelitarık, Faroe Adaları, San Marino, Malta, Andorra, Kosova. Çoğunun duymadınız bile ismini, belki seyretmediniz hayatınız boyunca; Türkiye Millî Takımı, şu anda burada. Peki, Türkiye Millî Takımı neredeydi? Hepimiz buna şahit olduk biz, 2002 senesinde Japonya'da yapılan Dünya Kupası'nda dünya 3'üncüsü. Peki, şu anda 2018'de, dünya 38'incisi. Şimdi futbolun geldiği nokta.
Kulüplere gidelim, Galatasaray, 2000'de UEFA Kupası'nı almış, bütün devleri yenerek, bütün devleri yendi. Sonradan da Süper Kupa finalinde Real Madrid'i de yendi, Arsenal'i de yendi, bütün hepsini yendi ve 2001'de Süper Kupa'yı aldı. Geçen hafta Galatasaray-Porto maçı oynanıyor İstanbul'da ve Porto, Galatasaray'ı 3-2 yeniyor, Galatasaray Şampiyonlar Ligi'nden eleniyor. Galatasaray'ın üst düzey bir yöneticisi televizyona çıkmış diyor ki: "Soyunma odasına bir girdim, alkış tufanı koptu, binlerce insan beni aradı, tebrik etti." Arkadaş, yanlış soyunma odasına mı girdin yani? (MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Biz şu anda ağlanacak halimize gülüyoruz. Koca Galatasaray takımı Porto'ya yenilmiş, Şampiyonlar Ligi'nden elenmiş; binlerce tebrik telefonu alınmış ve soyunma odasında alkış varmış. Bu, bir zihniyetin çöküşüdür arkadaşlar. Biz Dünya Kupası'nda 3'üncü olduk, Süper Kupa aldık, UEFA aldık, bir dünya Avrupa şampiyonalarına katıldık ama şu andaki durum facia Sayın Bakanım.
Şimdi, bunları size ben niye anlatıyorum? Ha, bir şey daha anlatacağım, 2024 senesinde Avrupa Şampiyonası olacaktı -biliyorsunuz, Almanya ile biz kaldık 2 ülke- ve bununla ilgili inanılmaz bir kampanya düzenlendi, inanılmaz paralar harcandı, hem sponsorlar hem devletin imkânları. Sonra ne oldu, biliyor musunuz? Oraya gittik, 12'ye 4 kaybettik biz, olabilir bu. Ama biz 2016'ya da talip olmuştuk bundan sekiz sene önce, 1 oyla kaybetmiştik. Şimdi, o kadar kötü yönetiliyor ki... Tanıtım filmini seyrettiniz mi veya oradaki kampanya nasıl yürütülüyor? Dünya futbolunda 2'nci adam Şenes Erzik -yirmi sene bizi temsil etti- kampanyada yok; etçi tuz atıyor, etçiyi koymuşlar kampanyaya, diyorlar ki: "Türkiye'nin tanıtımı bu." Siz dalga mı geçiyorsunuz ya?
ORHAN SÜMER (Adana)- Kaptan, sorumlusu kim, sorumlusu?
SAFFET SANCAKLI (Devamlı) - Ya, anlatıyorum ortaya. Kim üzerine ne alınıyorsa alınsın.
Şimdi, o kadar kötü yönetiliyor ki bu Futbol Federasyonu, kendi içlerinde de birbirlerine girdiler. Sayın Ali Dürüst istifa etti bundan bir on beş, yirmi gün önce, diyor ki: "Ben Futbol Federasyonundan istifa ediyorum, güvenmiyorum bu Futbol Federasyonuna." Ne olduysa iki günde? İki gün sonra "Hayır, ben, Federasyon Başkanı ve Futbol Federasyonuna güveniyorum, geri dönüyorum görevimin başına, istifa etmiyorum. Galatasaray'ın haklarını korumak için de buradayım."
Bakın, arkadaşlar, Futbol Federasyonu yöneticisi, bir kulüp isminin hakları için oradaymış. Peki, Kayserispor'un, Ankaragücü'nün, Trabzonspor'un -ne bileyim- Gaziantepspor'un, Eskişehirspor'un haklarını kim koruyacak ya? Siz meydanı boş mu bulduğunuzu zannediyorsunuz? Kasımpaşa'yı, bütün takımları yani... Böyle bir rezillik olmaz. Bu rezalete bir son vereceğiz biz.
Tabii ki söylenecek daha çok şey var ancak Sayın Bakanım, şimdi size anlatıyorum, ben bunları anlatırken sizi de suçlamıyorum, sizi de sorumlu tutmuyorum, hepimiz sorumluyuz.
On altı yıldır bu iktidardasınız, tek başınıza yönetiyorsunuz; futbolda bu başarısızlıklar ve spordaki bu başarısızlıklar ne zaman gelmiş biliyor musunuz? Türkiye tarihinin en büyük tesislerinin yapıldığı dönemde, Türkiye ekonomisinin dünyada ilk 20'ye girdiği dönemde. Bu kadar iletişim, bu kadar para, bu kadar imkân ama 2002'den 2018'e gelinen nokta bu.
Şimdi şöyle bir şey düşünün, bir hasta düşünün, kanser artık her tarafını sarmış. Bunu morfinle, Asprin'le, Gripin'le çözmeniz mümkün değil. Gittikçe de bu, sarıyor ve artık, tamamen sardı; bunu kökünden atacaksınız Sayın Bakanım.
Burada, daha önce bakanlık yapan Çağatay Bey var, Osman Aşkın Bak var -sizi yeni tanıyorum- hiçbirinizin iyi niyetinden şüphem yok ama biraz cesaretli olun. Bakın, burada Milliyetçi Hareket Partisinin 50 aslanı var vatan aşkıyla tutuşan, görev aşkıyla tutuşan. (MHP sıralarından alkışlar) Yanınızdayız, sporla ilgili ne kadar bilgimiz, görgümüz varsa hepsini masaya da koyarız, geliriz gece gündüz de çalışırız.
Şimdi, anlıyorum sizi; bazı dengeler, Spor Bakanlığında klikleşme, şu olmuş, bu olmuş, Allah önce size kolaylık versin, önce onu söyleyeceğim ama cesaretli olmazsanız geldiğiniz gibi gidersiniz. Onun için, cesaretli olun. Burada, herkes de bu futbol konusunda size destek verecektir.
Bir şansınız daha var: Millî futbolcu Alpay Özalan burada. Adını altın harflerle Türk Millî Takımı'na, futbol tarihine yazdırmış.
Alpay, sana da söylüyorum, bu sorumluluk en çok da sana düşüyor. Neden? İktidar partisi milletvekilisin; Bakanınız da burada, Hükûmetiniz de burada, her şey elinizde. Lütfen, bu sorumluluğu al ve gereğini yap. Bazı çalışmalar yaptığını da biliyorum, bana da söyledin ama bunlardan geri adım atma. Biz de buradayız. Hiçbir parti bu söylediklerime karşı çıkmaz. Kim istemez, burada futbol düzelsin?
Akşam burada Beşiktaş maçı var, 2 milletvekili seyrettik maçı on beş dakika, Beşiktaş'ın maçı, Avrupa'da -elendi hem de- kritik maç, Kahramanmaraş Milletvekili Ali Bey vardı; Fenerbahçe maçını büyük ihtimalle kimse seyretmedi.
Peki, ne olacak arkadaşlar? Bizim bir zevkimiz, bir keyfimiz vardı; o da artık törpülendi.
Onun için, Sayın Bakanım, şöyle de bir mazeretiniz olamaz: "Ben yeni bakan oldum -evet, beş aydır bakansınız- problemleri önce bir tespit edeyim, sonra müdahale edeceğim." Öyle bir şansınız da yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın Sayın Sancaklı.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yıllardır Spor Bakanlığında üst düzey görevde, bürokrat olarak çalıştınız. Başarılı işler yaptığınızı da biliyoruz, bütün problemleri de biliyorsunuz ama bizim Türkiye'de bir hastalık var: İşte "Dengeler var." "onun adamı" "bunun kardeşi" "Seçim geliyor." "Seçim bitsin." "Aman şu darılmasın, bu gücenmesin." Artık, buna bizim hakkımız kalmadı arkadaşlar, hepimiz için söylüyorum. Ya bu sporu düzelteceğiz ya da başta FETÖ terör örgütü olmak üzere futbol üzerinde, futbol terörü üzerinde ciddi manada çalışma yapılıyor. Başkanların ceza almaları, antrenörlerin ceza almaları, oyuncular, statlardaki olaylar; hep bir şeyler körükleniyor. Hep de söylediğim bir şey var, Yugoslavya'daki Sırbistan-Bosna savaşı statta başladı. 35-40 kişi ölünce ondan sonra bütün ortam hazırlandı ve ülke de yediye bölündü. Çok dikkatli olmalıyız, bu spor hepimizin ortak değeridir, partilerüstüdür. Onun için de Sayın Bakanım, cesaretli olun, adımları atın, biz de arkanızdayız. Lütfen, buraya konuşmaya geldiğinizde tesisleri anlatmayın, biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın Sayın Sancaklı.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) - Teşekkür ederim.
Muhteşem statlar yapıldı, tesisler yapıldı, her türlü imkânımız var, hiçbir lafımız yok ona ama bu işleri nasıl çözeceğinizi gelin burada anlatın, biz de burada sevinelim, bugün bir keyifli gidelim evimize. Öyle mi arkadaşlar?
ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) - Sporcuların kazanma hırsı yok.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) - Ben teşekkür ediyorum beni dinlediğiniz için.
Sayın Başkanım, fazladan süre verdiğiniz için size de teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanlarım, size de saygılarımı sunuyorum.
Hepinize de tekrardan teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)