| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 4'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 14.12.2018 |
HDP GRUBU ADINA DERSİM DAĞ (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Leyla Güven'in barış ve huzur ortamı için otuz yedi gündür sürdürdüğü mücadele ve direnişi selamlıyorum. Sayın Leyla Güven'in otuz yedi gündür haykırdığı taleplerin talebimiz olduğunu bir kez daha belirtiyoruz.
Görüşülmekte olan 2019 yılı Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesi görüşmeleri üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
Bütçe görüşmeleri sırasında yaşanan tartışmalara baktığımızda, mevcut iktidarın topluma yaklaşımını, önceliklerini ve neleri amaçladıklarını açık bir şekilde görmekteyiz. Hazırlanmış olan bütçe tamamen iktidarın çıkarlarını temel öncelik hâline getiren bir bütçedir. Yaşadığımız OHAL süreci ve uygulamaları, devam eden savaş hâli ve tamamen iktidarın ülkeyi yönetememesinden ve siyasi vizyonsuzluğundan kaynaklı boğuştuğumuz ekonomik kriz gibi ciddi sorunları aşmak için bugün konuştuğumuz bütçe atılabilecek ilk adımlardan olabilirdi ama belli ki mevcut saray iktidarı bütçenin bu sorunlara bir nebze çözüm olması yerine tamamen kendi çıkarları doğrultusunda kullanılmasını buyurmuş. Mevcut bütçe halkı yoksullaştıran, demokrasi ve barış yerine savaşı dayatan, ülkenin sorunlarını derinleştirerek içinden çıkılmaz bir hâle getiren bir bütçedir. Hazırlanan bütçe, halkı, gençleri, kadınları esas alan değil, sadece ve sadece saraya hizmet eden bir bütçedir.
Değerli milletvekilleri, bütçe görüşülürken özellikle yaşanan krizden en çok nasibini alanın gençler olduğunu da belirtmek gerekiyor. İçinde bulunduğumuz ve birçok farklı sorunla cebelleştiğimiz bu dönemde en çok gençlerin talepleri ve sorunları gözardı edilmektedir. TÜİK'in 2018 yılında açıkladığı verilere göre Türkiye'de 12 milyon 990 bin genç bulunmakta. 79 milyon nüfusa sahip olan Türkiye'de, gençler nüfusun yüzde 16,3'ünü oluşturuyor ancak iktidarın gençlere dair tek politikası eğitimin içini boşaltarak eğitimi kendi tekeline almak, okumayan, sorgulamayan ve biat eden bir gençlik yetiştirmektir.
Ben de altı ay öncesine kadar bir üniversite öğrencisiydim. Üniversitede öğrencilerin yaşadığı bütün zorlukları ve yaşadıkları sıkıntıları bizzat yaşamış biriyim. Ulaşım, barınma, beslenme, eğitim ve öğretim materyalleri, sosyal ve kültürel giderler gibi çok sayıda harcama yapmak zorunda kalan bir üniversite öğrencisinin aylık gideri minimum bin TL iken Başbakanlık bursu 500 TL'dir. Bununla birlikte, milyonlarca öğrenciden sınırlı sayıda öğrenci bu kısıtlı imkândan faydalanmaktadır. Türkiye'de yüz binlerce öğrenci borçlandırılmaktadır çünkü öğretim ve katkı kredisi adı altında öğrencilere verilen bu para üniversite eğitimi sonrası gençlerden faiziyle geri alınmaktadır. Resmî verilere göre öğrenim kredisi kullanan 1 milyon 156 bin 832 öğrenciden 290.097'si borcunu zamanında ödeyememektedir. Tüm bunlara rağmen, Cumhurbaşkanının tavsiyesi "Burs değil kredi al, bedavacılığa alışma." oluyor. Öğrenciler, 500 TL burs alınca bedavacı oluyor. Peki, şunu sormak istiyorum: Saray harcamaları ne oluyor? Sayıştay raporlarına göre sarayın sadece günlük harcaması yaklaşık 2 milyon lira. Halkın alın teriyle kazandığı ve vergi olarak ödediği paralar saraya harcanırken öğrenciler mi bedavacı oluyor?
Değerli milletvekilleri, öğrencilerin yaşadıkları bir diğer sorun ise yurt sorunudur. Devlet yurtları her 10 üniversite öğrencisinden yalnızca 1'ine kapılarını açmaktadır. Yurtlarda kalan öğrenciler çoğunlukla 6 kişilik odalarda sağlıksız yaşam sürmektedir. Üniversite yurtları şehir merkezlerinin dışında inşa edilerek öğrenciler sosyal ve kültürel yaşamdan koparılmaktadır. Devlet yurtlarına yerleşemeyen öğrenciler ise farklı vakıf, dernek, cemaat ve tarikat yurtlarına mahkûm edilerek, günümüzde, sadece FETÖ yurtlarında kaldıkları gerekçesiyle güvenlik soruşturmalarına takılıyor.
Değerli milletvekilleri, üniversite kampüslerinde güvenlik güçlerinin daha rahat gezebilmesiyle muhalif öğrencilere yönelik sistematik gözetim ve potansiyel suçlu uygulamalarıyla korku iklimi yaratılmak isteniyor. Bugün siyasal baskılara birçok örnek verilebilir: 6 Temmuz 2018'de ODTÜ'de gerçekleşen diploma töreninde "Tayyipler Âlemi" pankartı taşıdıkları için 4 öğrenci tutuklanmıştır. Mart 2018'de Boğaziçi Üniversitesinde "savaşa hayır" diyen 15 öğrenci gözaltına alınmış, 9'u tutuklanmıştır. Öğrencilere dönük bu baskıların, gözaltı ve tutuklamaların, eğitim haklarının elinden alınmasının, Cumhurbaşkanının öğrencilere yönelik sarf ettiği "O komünist, o vatan haini terörist gençlere üniversitede okuma hakkı vermeyeceğiz." benzeri açıklamaların sonucu olduğunu biliyoruz. Ancak şunu iyi bilmelisiniz ki yarınlarını elinden aldığınız gençler bu düzeni değiştirecek, saltanatınızı yıkacaktır.
Bununla birlikte birçok defa sınav dönemlerinde polisler Kürt ve muhalif öğrencilerin evlerine baskınlar düzenledi. Öğrencilerin gözaltına alındığı ve dolaylı yollardan eğitim hakları ellerinden alındığı bilinmektedir. Özellikle taşra üniversitelerinin çoğunda Kürt öğrencilere yönelik toplumsal linçler örgütlenmektedir. Örnek vermek gerekirse, Kırıkkale Üniversitesinde okuyan genç bir kadın sırf adı Kürtçe olduğu için; yine aynı şekilde, Kocaeli Üniversitesinde okuyan Ferhat Duymak isimli genç ise Cizreli olduğu için linçe maruz kaldı. Ferhat Duymak'ın okulu bırakarak Cizre'ye döndüğünü, işsiz bıraktığınız yüz binlerce gençten biri olduğunu da bilmenizi istiyorum. Hâl böyleyken, toplumun öncüsü olması gereken gençlere ayırdığımız bütçe gençlerin eğitimlerini sağlıklı bir şekilde tamamlamaları için yeterli midir?
Türkiye'de 13 milyondan fazla genç yaşamaktadır. Genç nüfus oranının bu kadar fazla olduğu bir ülkede gençlerin üretkenliği ve dinamizminden faydalanmak yerine bu gençlerin sorunları görmezden gelinmektedir.
Gençlerin en büyük sorunlarından olan işsizlikle ilgili saray iktidarının tek bir somut çözümü bulunmamaktadır. Ülkemizde, gençlerde işsizlik oranı yüzde 11'leri geçmiş bulunmakta ve her geçen gün artmaktadır. Gençlere bir iş imkânı sunulmamakta ve en verimli, üretken yaşlarını iş aramakla, yoksullukla cebelleşmekle heba etmelerine neden olmaktadır. Türkiye'de eğitim görmek veya görmemek, iş bulmak için bir kıstas olmaktan çıkmış durumdadır. Bütün gençler işsizliğe mahkûm bırakılmıştır.
Yapılan araştırmalara göre en mutsuz genç nüfusa sahip ülkelerin başında gelmekteyiz. Bu mutsuz gençlik tablosu, saray rejiminin ülke geleceği olan gençlere verdiği değerin apaçık bir resmidir.
Çoğu genç "işbaşı eğitim" adı altında çırak, stajyer, kursiyer ve bursiyerlerin iş gücü deposu olarak kullanılmaktadır. Ayrıca, gençler iş bulamadığı için, inşaat gibi güvencesiz ve iş güvenliğinin olmadığı mesleklere yöneliyor. Zor şartlarda ucuz iş gücü olarak çalışmanın yanında, gençlere esnek çalışma dayatılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, gençler bu bütçeyle öncü rollerini oynayabilecekler midir? Toplumumuzu ileri taşıyabilecek olan gençlik, ay sonunu düşünmekten, yurt parasını ya da asgari ücretle çalışmaya başladığında işinden kesilecek olan krediyi, güvenlik soruşturmalarını düşünmekten öncü rolünü nasıl oynayacak? Bu toplumu nasıl ileri taşıyacak? Gençlere vaat ettiğiniz bu mudur?
Mevcut saray rejimi ve onu korumayı, yüceltmeyi en büyük şiar edinmiş AKP-MHP iktidarının yarattığı güvenlik soruşturması, gençlerin geleceğine ipotek koymaktadır. Kamuda çalışmak için güvenlik soruşturmaları ön şart olarak dayatılıyor. Özellikle gençler bu uygulamalardan dolayı geleceğe karamsar ve umutsuz bakıyor. Yüz binlerce genç bugün işsizlikle boğuşuyor.
Meclis Araştırma Hizmetleri Başkanlığının "Türkiye'de Üniversite Mezunu Nüfusun İş Gücü Durumu" başlıklı raporuna göre her 4 işsizden 1'i üniversite mezunu. Böylece, gençler iş bulmak kaygısıyla diğer ülkelere göç ediyor. Ülkede yaratılan gergin havadan ve işsizlik sorunundan dolayı, gençler, Türkiye'den çıkmanın yollarını arıyor.
Ülkemizde gençlerin en temel sorunlarından biri olan uyuşturucu madde kullanımı ve bağımlılığı, ciddiyetini her geçen gün artırmaktadır. Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezinin 2017 Uyuşturucu Raporu'na göre Türkiye, sentetik uyuşturucu kullanımı sonucu ölümlerde Avrupa ülkeleri içinde ilk sırada yer almaktadır. Gençlerde uyuşturucu kullanım yaşı 12-13'lü yaşlara kadar düşmüş durumda.
SEMİHA EKİNCİ (Sivas) - Mücadeleye karşı çıkıyorsunuz.
DERSİM DAĞ (Devamla) - Uyuşturucu madde bağımlılığının özellikle Şırnak, Mardin, Diyarbakır illerinde diğer illere nazaran daha fazla olması, ayrıca üzerinde durulması gereken bir konudur. Burada sadece Diyarbakır üzerinden örnek vermek gerekirse her sokağı MOBESE'yle yedi gün yirmi dört saat izlenen kentte en küçük bir demokratik eylemde kolluk kuvvetleri anında intikal etmekteyken ne hikmetse madde ticareti yapan kişilere tek bir müdahalenin olmayışı asıl suçluyu göstermektedir.
Bakınız, uyuşturucu madde kullanım yaşının 10'lu yaşlara düşmesi olayın ciddiyetini göstermektedir. Yine, uyuşturucu madde ticareti yapan kişilere müdahale eden mahalleliler ve gençler bu çeteler tarafından tehdit edilmekte, hatta öldürülmektedir. Mevcut iktidarın bu sorunu çözmeye dönük tek bir ciddi politikası var mıdır? Maalesef yok. Bu sorunu çözmek yerine kolluk kuvvetlerinin göz yummasından kaynaklı, uyuşturucu madde kullanımı ve ticareti her geçen gün yaygınlaşarak artıyor.
Bu politikalar, başta Kürt gençleri olmak üzere, bütün muhalif gençleri pasivize etmek, özlerinden koparmak için girişilen beyhude çabalardır. Gençlere dayatılan uyuşturucu, fuhuş, ajanlaştırma ve geleceksizleştirme politikaları kabul edilemez. İktidarın bir an önce vazgeçmesi gereken politikalardan biridir.
Bu politikaların bir diğer ayağı ise partimize dönük baskılar, milletvekillerimiz, belediye eş başkanlarımız, üye ve yöneticilerimizin gözaltına alınması ve tutuklanmasıdır. Özellikle 24 Haziran seçimlerinden sonra Gençlik Meclisimiz kongresini gerçekleştirmek üzere çalışmalarına başladı. Topluma korku yaymak için piyasaya "Beyaz Toros" olarak sürdüğünüz "ranger" tipi araçlar, özellikle seçim bölgem olan Diyarbakır'da bütün mesaisini gençlere harcıyor. Neredeyse partimizin Diyarbakır il binasına giren her genç, il binasından çıktıktan sonra kendisini o araçta buluyor. Ortada bir suç olmadığı gibi, gözaltı işlemi de yok. Gençlik Meclisi üyelerimiz saatlerce bu araçlarda ölümle tehdit ediliyor, ajanlaştırılmak isteniyor. Gençlerin tek yaptıkları, Türkiye'nin 3'üncü büyük partisinin yasal çerçevede yürüttüğü kongre çalışmaları. Tamamen yasal olan çalışmalarımız bu şekilde engelleniyor ve partimiz kriminalize edilmek isteniyor. Yine partimizin merkez yürütme kurulu üyesi ve Gençlik Meclisimizin Eş Sözcüsü Tuna Aydın kongreye günler kala tutuklandı ama Gençlik Meclisimiz tüm bu baskılara rağmen kongresini gerçekleştirdi. Bütün baskılarınıza rağmen on binlerce genç Diyarbakır'da bir araya geldi ve sizin bu politikalarınıza "Artık yeter." dedi. Tabii tüm bunlar yeni değil.
Bakınız, 5 Hazirandan bu yana aynı politikada ısrar ediyorsunuz. HDP'yi terörize etmek, bütün çalışmalarını kriminalize etmek ve bundan bir türlü sonuç almamaktan sıkılmadınız mı? Sonuç alamıyorsunuz ve alamayacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın Sayın Milletvekili.
DERSİM DAĞ (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.
İktidarınızı kaybetme korkusundan bu politikaları uyguladığınızı biliyoruz. Size önerim, bu politikalardan vazgeçip ülkenin yararına bir şeyler yapmanız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 14 Aralık; ablukalar, yasaklar ve yıkımların yıl dönümü. Kentlere tanklarla girildi, bu halk bombalandı, diri diri yakıldı. Yüzbinlerce insan evlerinden koparıldı. Sur'da binlerce yıllık tarihî bellek yok edildi. Üç yıldır Sur'da da yasak devam ediyor. Cizre ve Silopi'de insanlar hâlen cenazelerini arıyor. Şırnak ve Nusaybin hâlen çadırlarda yaşıyor. Tüm bunlar cansız bedeni günlerce buzdolabında bekletilen Cemre'nin arkadaşlarının, bir hafta boyunca cenazesi sokak ortasında bekletilen Taybet İnan'ın çocuklarının hafızasından silinmeyecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)