GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 6'ncı Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:34
Tarih:16.12.2018

HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanlığının bütçesini konuşurken şüphesiz, esasen politikasını konuşmamız gerekiyor ki bütçe ona göre planlansın.

Şu an Türkiye'nin iç siyaseti dış siyasetin ağır etkisi altında ve savaş siyaseti üzerine, şiddet siyaseti üzerine varlığını sürdürmektedir. Dolayısıyla her geçen sene ayrılan bütçe biraz daha artmaktadır. Küçük bir rakam vermek istiyorum: 2019 için ayrılan ödenek 2018'e göre yüzde 21,5 artmış durumdadır. Sosyal güvenlik harcamalarına ayrılmış olan paydan 10 milyona yakın bir pay kısılıyor ve bu Bakanlığa bu pay ayrılmaktadır. Aşırı güvenlikçi politika, halkların parasıyla halkın sırtındaki sopayı üzerinden eksik etmeyen bir siyaset güdülmektedir. İnsanca yaşamın ve bütün evrensel değerlerin üzerine basmak gerçekten çok pahalıdır. Hâlbuki eşit ve özgür bir ülke yaratmayı başarabilseydik o çok daha ucuzdu, maliyeti düşüktü ve çok kıymetli, çok değerliydi ama bunu yapamıyoruz ne yazık ki.

Sayın Bakan Plan ve Bütçe Komisyonu sunumunda şunu ifade etmişti: "Dünyada ve bölgede olumsuz değişimlerin doğurduğu güvenlik ihtiyacı, artan kaos ve karmaşa güvensizliği artırmaktadır." Evet, küresel sermayenin içinde bulunduğu krizin bölgesel yansımaları ve ülkemize yansımaları şüphesiz ortadadır, hepimizin siyasi birikimi bunu değerlendirmeye yeter ancak bizler şunu ifade etmek zorundayız ki: Türkiye burada emperyalist güçlerin bölgedeki taşeronluğunu yapmamış olsaydı, yapmaya devam etmiyor olsaydı, Türkiye bu bölgede barışı inşa eden, barışı tesis eden politikalar üretmeyi başarmış olsaydı bu kadar ciddi güvenlikçi politikalara ihtiyaç duymayacaktık.

Mevcut olan iktidar kendi faşist rejimini daha da derinleştirmek için sadece 15 Temmuz askerî darbe girişimini bir lütuf olarak görmedi; Orta Doğu'daki gelişmeleri, Irak'taki karmaşayı, Suriye'deki karmaşayı da iç siyasetin önemli bir malzemesi hâline getirdi, bunu da Allah'ın lütfu olarak gördü. "Güvenlikçi siyaset" dedikçe sınırlarda güvensizlik daha da arttı. Sınır illerinde yaşayan insanlar kendini asla güvende hissetmiyor. Her an IŞİD, El Nusra ve uzantısı çetelerin saldırılarıyla karşı karşıya kalabilmekten korkuyor ve çekiniyor insanlar. Zaten Türkiye bununla ilgili çok şey yaşadı. Bakın, Suruç'u yaşadı, gar katliamını yaşadı; göz göre göre, bile bile bunlar yaşandı ve bunlara ne yazık ki göz yumuldu çünkü içerideki iktidarı perçinlemek için âdeta bunlara yol verildi.

Şimdi de kuzey Suriye'ye müdahale gündeme gelmiş durumda. Bunun yerel siyaset için yapıldığını, iç siyaset için yapıldığını çok iyi biliyoruz çünkü yaklaşan yerel seçimleri başka türlü kazanma şansınız yok. Çünkü ekonomiyi o kadar kötü idare ettiniz ki çünkü bu ülkeye o kadar zor günler yaşatıyorsunuz ki, bu ülkede toplumu o kadar kutuplaştırdınız ki, tabii ki sizlere halk bir cevap verecek ama siz yine güvenlikçi siyaseti devreye sokarak "Bakın, sınırlarımızda ihlaller var. Bakın, sınırlarımız güvenli değil." diyerek şimdi de kuzey Suriye'ye bir operasyon hazırlığı içindesiniz. Bundan vazgeçin en iyisi demek istiyorum.

Türkiye'de mevcut olan iktidar ne yazık ki ırkçı kliğin ağır etkisi altına girmiştir. Beğenerek söylemiyorum ama ümmetçiliğinizle çelişiyorsunuz. Sizler yine bir güç, bir ittifak adına ırkçı kliğin peşine takılmış gidiyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, ben OHAL'in Türkiye'de yarattığı acımasız serüvenden birkaç örnek vererek devam etmek istiyorum. Kanun hükmünde kararnameler Anayasa'nın üstünde sayıldı. 130 bini aşan ihraçlarla doktor ve öğretmensizlikten kıvranırken bu ülke, atamalar yapmadınız ve hâlâ güvenlik soruşturmaları yaparak insanları açlığa mahkûm ediyorsunuz. Yasalarda tanımlı olan basit gösteri ve yürüyüşlere en ağır şekilde müdahale ediyorsunuz. "Bilim çağı" diyorsunuz ama düşünce ve ifade özgürlüğüne her türlü sınırı getiriyorsunuz. Sosyal medya kullanımına dahi cezalar yağdırıyorsunuz. Bakın, Arabistan'da internet kullanımı sınırlı. İran'da Humeyni iktidara geldiğinde radyoları bile yasakladı. Şu an, sizler tarih sayfalarında o örneklerin yanında yerinizi alıyorsunuz.

"İşkenceye sıfır tolerans" dendi ama ne yazık ki ben matematik bilinmediğini düşünüyorum, neye "sıfır" dediyseniz onu fazlasıyla yaptınız. O yüzden, siyaset tedrisatı yanında matematik tedrisatını da önermekteyim.

Bu toplumun en önemli değerlerinden birisi cenazelerdir, törenleridir fakat sizler Aysel Tuğluk'un annesinin Ankara'da gömülmesine dahi izin vermeyen zihniyeti beslediniz. Bitlis'te Yukarıölek köyünde 267 cenazenin mezardan çıkarılmasına ve ailelerine teslim edilmemesine seyirci kaldınız, teşvik ettiniz. Taybet ananın cenazesi günlerce ortalıkta kaldı, Cemile kızımızın bedeni günlerce buzdolabında bekletildi.

Bu Meclisin tarihine eklenmiş en önemli kara sayfalarından bir tanesi dokunulmazlıkların kaldırılmasıdır. HDP'yi siyasetsiz bırakmak, HDP'yi bu Mecliste yok etmek için -bu Meclisin hepsinin günahıdır bu- dokunulmazlık getirildi ve eş genel başkanlarımız, milletvekillerimiz şu an cezaevinde.

Sadece bununla yetinmediniz. Bugün Sayın Demirtaş için AİHM'in aldığı kararın uygulanmaması için bizzat Cumhurbaşkanı devreye girdi ve talimatlar yağdırdı ve Sayın Demirtaş duruşmada şunu ifade etti: "Beni yargıçlar yargılamıyor, AKP'nin il yöneticileri yargılıyor." Ne kadar doğru bir ifade değil mi?

Kayyumlar meselesi, yine, bu serüvenin önemli örneklerinden birisi. 96 DBP'li belediyeye kayyum atandı ama bu belediyelerle ilgili yapılmış olan hiçbir araştırmada ve çalışmada zerre kadar yolsuzluğa rastlanmadı. Ama en büyük yolsuzluk, Sayıştay raporlarına baktığımızda, İstanbul ve Adana büyükşehir belediyelerindedir. Neden oralara kayyum atamadınız, neden oraları gözden geçirmiyorsunuz? Çünkü sizin belediyeleriniz, bunu çok iyi biliyoruz.

Ve yine bu serüvenin en önemli örneklerinden biri Cumartesi Annelerine karşı davranışlarınız, Cumartesi Annelerini âdeta saçından, tülbendinden sürükleyerek gözaltına aldınız, bununla da yetinmediniz, Sayın Bakan, sizler -Arjantin'deki darbecilerin bile yapmadığı gibi- analarımıza "paçoz" dediniz, bununla da yetinmediniz, Sayın Eş Başkanımız Pervin Buldan'ı tehdit ettiniz. Komisyon toplantısında Ebrü Günay arkadaşımızı tehdit ettiniz, parmak salladınız.

Ve yine, bu iktidar döneminde kadınlara yönelik şiddet hızla artmış durumdadır, yüzde 1.400 oranında şiddet artmış durumdadır. Sadece 2018'de 225 kadın katledilmiştir. İşte, 25 Kasımda, Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü'nde, eğer bir ülkenin İçişleri Bakanı çıkıp "İstanbul'da yaşanan olaylarda istismarcılar, hevesliler polise hücum ettiler." diyebiliyorsa bu anlayış kadına yönelik şiddeti ve cinayetleri cesaretlendiren bir anlayıştır, bunu unutmayın.

Değerli arkadaşlar, güvenlikçi anlayışın yarattığı atmosferde ekonomik kriz daha da derinleşecektir, çözüm bulamazsınız. Ben bir sosyalist olarak şunu söylüyorum: Bugün sermaye bile kendini Türkiye'de güvende hissetmemektedir, bunun da ekonomik krizin derinleşmesinde önemli payı vardır.

Cumhurbaşkanı ikinci 100 Günlük Eylem Planı'nı açıklamıştır ve Eylem Planı'nda "Kur ve faizle bize pranga vurmak istediler ama başaramadılar." diye söyleyebiliyor, kayıt dışı ekonomiyle mücadele edileceğini söylüyor. İktidarınız boyunca bunlarla mücadele etmediniz de bu kayıt dışı ekonomiyi uzaylılar yaratmış gibi insanlara nasıl anlatıyorsunuz? Bu balon sönmeye başladı; işçi aç, yoksul sefalet içinde, işsizlik diz boyu; evine ekmek alamayan insanlar var, domates, patates el yakıyor, insanlar borç harç içinde yüzmektedir fakat siz faturayı 3-5 çuval patates, domates saklamış olan esnafa çıkararak kendinizi rahatlatmış oluyorsunuz. Bakın, bu, bir manav ve tablacı sizin 2023 vizyonunuzu bozmuş anlamı taşır fakat bence bu vizyon şöyle bozulacaktır: Bakın, Tunus'ta Buazizi bir tablacıydı fakat Buazizi'nin oynadığı rol... Tunus'ta Zeynel Abidin Bin Ali'nin kendisi ve aile çevresinde yaratmış olduğu servet, zevküsefaya karşı, o tablacı Buazizi Tunus'un vicdanını harekete geçirdi; tıpkı şu anda sarı yeleklilerin, bütün Avrupa ve dünyaya dalga dalga yayılan, toplumun vicdanını harekete geçirmeye çalıştığı gibi ve siz bunun farkındasınız ki Gezi'nin tozlu dosyalarını raflardan indiriyor ve Gezi eylemcilerine cezalar yağdırmaya başlıyorsunuz. Sizlere bir önerimizdir: Bu Bakanlık, bütçesini oluştururken 2,5 milyar dolarlık S-400 füzelerine para ayıracağına barışın, huzurun bu ülkede tesis edilmesi için bu parayı ayırmalıdır, yapay güvenlikçi siyasetle artık hiç kimseyi kandıramazsınız. Aksi takdirde, korkanlar korkutarak yönetmek istedikçe yönetemeyeceklerdir. O nedenle korku imparatorluğu yaratıyorsunuz ama yönetemiyorsunuz. Toplumu açlıkla daha fazla tehdit edemezsiniz. Bakın, Karun hikâyesi vardır, bunu hepiniz bilirsiniz; Karun Musa'ya karşı zenginlik etrafında bir felsefe ördü, bu felsefe; servet, zevküsefa felsefesiydi, çıkar felsefesiydi ve bütün düzeni buna oturtmaya çalıştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - Arapçada bir söz vardır: "..."(x) "Aynısı, Karun için yaşandı, sizler için de yaşanacaktır. En nihayetinde Karun toprak tarafından yutuldu ve yerin 7 kat dibine girdi.

Güç zehirlenmesi artarak devam edince, o zehir döner sizleri de zehirler. Biz, bütün bu zehre rağmen, panzehir olarak "barış" "kardeşlik" "özgürlük" "eşitlik" "adalet" diyoruz ve "Halk için bütçe" demeye nasıl devam ettiysek daha önceki süreçlerde, şimdi de aynısını demeye devam ediyoruz. Halk için bütçe istiyoruz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)