GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 6'ncı Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:34
Tarih:16.12.2018

HDP GRUBU ADINA SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü kurumu ve Türkiye İlaç Tıbbi Cihaz Kurumu bütçelerine dair söz almış bulunmaktayım.

Sözlerime başlamadan önce hukuka aykırı bir şekilde cezaevinde tutsak edilen Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Leyla Güven'in demokratik siyasetin önündeki en büyük engel olan İmralı tecridinin kaldırılması için başlatmış olduğu süresiz, dönüşümsüz açlık grevinin 39'uncu gününe girdiğini belirtmek istiyorum. Leyla Güven'in sağlık durumu artık kritik bir aşamaya girmiştir. Ve yine bugün itibarıyla 30 siyasi tutuklu daha aynı taleple süresiz, dönüşümsüz açlık grevine girdiğini açıklamıştır.

Değerli arkadaşlar, greve destek olanların il binalarımızdan gözaltına alınması Hükûmetin çözümsüzlükte ne kadar da ısrarcı olduğunu göstermektedir. Bu ısrardan vazgeçilmelidir, barışa köprü olmak isteyen Sayın Leyla Güven'in sesine cevap verilmelidir.

On altı yıllık AKP iktidarı boyunca insan hak ve özgürlüklerinden, demokrasiden, barıştan yana tavır alan kesimler terörize edildi; yargı, iktidarın bir sopası hâline getirilerek siyasallaştı. Böyle bir süreçte bütçenin adaletinden söz etmek mümkün değil. Bu bütçenin yoksulu, emeği, kadını, doğayı görmediğini, demokratikleşmeyi önemsemediğini ve bütçe anlayışıyla hazırlanmadığını sanırım söylememize gerek yok fakat yaptığınız yolsuzlukları da hatırlatmayı kendimize görev biliriz.

Değerli vekiller, adaletin olmadığı bir yerde adil bir bölüşümden bahsetmek imkânsız. Örnek verecek olursak, konuşmamın başlığı olan Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüne 27 Haziran 2018 tarihinde Genel Müdür olarak atanan Sayın Doktor Osman Kan'la başlamak istiyorum. Sayın Kan kimdir? AKP'li bir milletvekilinin eşidir. Bunun basit bir tesadüf olmadığını düşünüyoruz. Siyasi patronaj ilişkilerinin hâkim olduğu bir yerde hakkaniyetli ve eşit dağıtılmış bir bütçeden söz edemeyiz. İktidar paydaşlarının aile şirketi hâline gelen bu durum değişmediği sürece maliyenin nereye aktarıldığı konusu her zaman tartışmaya açık olacaktır. Bütçeyi konuşacaksak önce bu paraların kimlerin elinde olduğunu konuşalım. Burada liyakat ilkesiyle işin başında bulunan yetkililer mi bu paraları yönetiyor yoksa iktidarın yandaşları mı? Birinizin damadı hazinenin başında, birinizin kızı başdanışmanınız, birinizin kardeşi teftiş kurulu başkanı, birinizin eşi Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün Başkanlığında. Maşallah, AKP'lilerin kendileri dışında aileleri ve akrabaları da bürokratik görevlerde pek de maharetli. Bu maharet devlet sevgisinden mi geliyor, yoksa işin içinde başka rantlar mı dönüyor bilemiyoruz.

Değerli arkadaşlar, böyle bir kurumda böyle bir durum hâkimken ben size kurumun unuttuğunuz asıl işlerini hatırlatayım: Sahil sınırlarında sağlık sorunlarının giderilmesi ve önlenmesi. Peki, Orta Doğu'da başlatılan savaşla beraber sahil sınırında kaç kişi Avrupa'ya gitmek isterken göçmen gemilerinde boğularak öldü? Kaç kişinin ölmüş bedeni hâlâ o sularda kayıp biliyor musunuz? Suriye'nin barbar IŞİD şiddetinden ailesiyle beraber kaçarken bedeni sahile vuran Kobanili Aylan Kurdi bebek hâlâ belleğimizde. Bu fotoğrafta gördüğünüz gibi, sınır sağlığı sadece boğazdan geçen gemilerin hastalık taşıyıp taşımadığına ilişkin bir durum değildir, sınır sağlığı aynı zamanda savaşın yarattığı sağlık sorunlarıyla da yakından ilgilidir. Bu sorunun çözümü başta Orta Doğu coğrafyası olmak üzere savaşların bitmesidir. Aksi hâlde binlerce insan savaştan, şiddetten kaçarken sınır sahillerinde yaşamdan kopmaya devam edecek. Bu nedenle Orta Doğu'daki bu kanlı savaşın öznesi olduğunuz sürece sahil sınırlarında hayatını kaybeden her insandan Hükûmetiniz bizzat sorumlu olacaktır.

Değerli milletvekilleri, bütün bu yanlış politikalarla beraber giderek derinleşen ekonomik krizle halkın sosyal hakları ve sosyal hakkına erişimde yaşadığı aksaklıklardan bahsetmek istiyorum. Keza her biriniz en lüks hastanelerde, yurt dışında tedavi görürken yurttaşlar bazen bir ilacı alabilmek için dahi mücadele vermek zorunda kalıyor. İlaçlara erişimdeki sorunlar hastaların tedavilerindeki aksamalara ve ciddi mağduriyetler yaşamasına neden oluyor; sürekli artan döviz kurları nedeniyle kanser, diyabet gibi hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlara ulaşmakta zorluk çekiyor. Bu da bizlere gösteriyor ki siyasi iktidar uyguladığı yanlış politikalar nedeniyle derinleşen ekonomik krizin faturasını halklara kesmeye devam ediyor. Saraylarda altın varaklı bardaklarda içeceklerini yudumlarken, hediye süsü verilerek satın alınan onlarca milyon dolarlık uçan saraylara binerken halk sağlığından tasarruf etmenin bir izahatı olabilir mi, merak ediyorum. Türkiye'de çok sayıda SMA hastası çocuk devletin temin etmesi gereken ilaçlara erişemediği için yaşamdan kopuyor. AKP'li bir bakan da "İlacın maliyeti ağır, karşılayamıyoruz." diyor.

Buradan sormak istiyorum: Lüks yaşam içerisinde yaşadığınız ihtişamlı hayatın maliyeti çok mu hafif? Onlarca milyon dolarlık uçan saraylara binerken ilaç temin edemediği için yaşamdan kopan çocuklardan hiç mi utanmıyorsunuz?

Değerli arkadaşlar, ekonomik kriz nedeniyle kamu ihalelerinin askıya alındığı bir süreçte 54.538 adet tıbbi cihazın 10 milyar dolarlık satın alım ihalesinin şartnamesinin 10'uncu maddesinde belirtilen "kısmi teklife kapalılık" ibaresi nedeniyle ihalenin tamamının yabancı sermayeye peşkeş çekildiğini gördük. Bunun neresi yerli ve millî? Yoksa bu ihalelerin arkasında yatan asıl nedenin yabancı şirket ve devletlere kapalı kapılar ardında verilen birtakım siyasi sözlerden kaynaklandığını itiraf mı edeceksiniz?

Bu bütçe, en başında da itiraf ettiğimiz gibi, şaibelidir. Halkın parası MİT'e, saraya ve savaşa ödenmiştir. Bir haftadır burada bütçe görüşülüyor, muhalefet partileri bütçeye dair itirazlarını dile getiriyor fakat günün sonunda iktidar partisi nasıl istiyorsa bütçe öyle kabul görüyor. Bu şartlar altında bütçenin demokratik koşullarda hazırlandığını iddia edemezsiniz. Demokrasinin yolu üç yıl önce tamamen kendi çıkarlarınız için devirdiğiniz çözüm masasından geçmektedir. O masa devrildiğinden beri bu ülkede binlerce kişi öldürüldü, tutuklandı, işsizliğe mahkûm edildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

SEMRA GÜZEL (Devamla) - Bu ülkenin demokrasi sorunu Kürt sorununun çözümünden geçmektedir ve bu sorunu çözemediğiniz takdirde bu ülkede ne adaletten ne demokrasiden ne de adil bir bütçeden bahsedebiliriz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)