| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 6'ncı Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 16.12.2018 |
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle ben de Ağrı adayınız hayırlı olsun diyorum; gerçekten, yakışanı bulmuşsunuz.
Bu bütçede en ilginç şey ne, biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Aslında, tefeciliğin istatistikleri, tefeciliğin artış istatistikleri. İçişleri Bakanlığı bütçesinde tefecilikteki artışı net olarak görebiliyorsunuz, ki kurduğunuz bu adaletsiz düzende aslında çok da şaşırtıcı olmasa gerek.
Yine, size başka istatistikler vermek istiyorum: 2002-2018 arasında savaş ve çatışmalarda bu ülkede ölen insan sayısı -bunu ayırmadan söylüyorum özellikle çünkü herkes insan- 6.456. 2002-2018 arasında 6.456 kişi hayatını kaybetmiş; bu, cidden çok büyük bir dram ve hani, göçten söz ediyorsunuz ya, bölgede 355 bin ila 500 bin insan arası evlerini terk edip göç etmiş. Peki, Ocak 2013-Haziran 2015 arasında, o beğenmediğiniz çözüm süreci döneminde kaç kişi ölmüş bu ülkede? Sadece 40 kişi hayatını kaybetmiş. Evet, bunu önlemeyen bir politika ve bakanlığa en büyük bütçe ayrılıyor çünkü hamaset, tehdit ve parmak sallama söylemleri her şey için yetiyor. Çözüm üreten politikalara değil, daha çok güvenlik politikalarına ihtiyaç var, daha çok güvenlik personeline ihtiyaç var. Buradaki artışı da bütçede görüyorsunuz. Zaten, Meclis bahçesindeki adım adım bariyerlerden de anlıyorsunuz aslında bu güvenlik paranoyasının boyutunu. Ama bu Mecliste kimse ölmüyor, sözlerle hamaset yapılıyor ama burada ölen yok.
Evet, hayatını kaybeden 6.456 kişi ve bunun önlenmemesinden bahsediyorum. İşte, Leyla Güven "Artık bu ölümler dursun." diye açlık grevinde ve ben, bunca kaybettiğimiz insan gibi Leyla Güven'i de kaybetmek istemiyorum, bundan ciddi olarak endişe duyuyorum.
Arkadaşlar, bu kayıplardan başta iktidar olmak üzere hepimiz sorumluyuz çünkü bizler bu Parlamentoya çözüm üretmek için geldik, konuşmak için geldik ama siz bunların adına "narkoterör, boşanma terörü, trafik terörü, faiz lobisi terörü, soğan lobisi terörü" gibi adlar koyarsanız gençlerin deyişiyle "Hayat size güzel. Neyin kafasını yaşıyorsunuz siz?" demek isterim gerçekten. (HDP sıralarından alkışlar) Böyle çözüm bulunmaz arkadaşlar, böyle çözüm bulunmaz, hiçbir şeye çözüm bulunmaz.
Değerli milletvekilleri, bu bütçede de görüyoruz ki sosyal devlet yerini tamamen piyasa mekanizmalarına ve yardım anlayışına bırakmış durumda. Rakamlarla netleştirirsek: 2018 yılında sosyal yardımlara 43,4 milyar lira harcanmış. Toplam millî gelirin yüzde 4'ü bu. Yani "Sosyal yardıma çok şey ayrılıyor." diyorsunuz ya, aslında öyle bir şey yok. Peki, sosyal devletten boşalan boşluğu neresi dolduruyor? İşte, o devlet küçülürken açılan boşluk Diyanet ve bütçeden milyonlar aktarılan dinî vakıflarla dolduruluyor. Diyanetin 2018 bütçesi 7 milyar 774 milyon. 2004'teki bütçesinin 8 katı bir bütçe.
Mardin'de sabah namazı vaazında "Kur'an'la birlikte olmayan çocuklar şeytanla birlikte olur." minvalinde konuşan, "çocuk" ile "şeytan" sözcüklerini aynı cümle içinde kullanabilen bir başkana sahip bir kurum eğitimden de sorumlu kılınıyor. Çocukları ona mı teslim edeceğiz? (HDP sıralarından alkışlar)
Evet, gerçekten kadın-erkek eşitliğini hedeflemediğinizde de bu eşitsizliği kadın cinayetlerinden iş yerinde ayrımcılığa kadar her yerde görüyorsunuz. Şule Çet diye gencecik bir kadın öldürülüyor ve beş ayın ardından, her dönemde, aslında, gerçekten askerî darbe, sivil darbe ve sivilimsi diktatörlükler döneminde rolü hiç değişmeyen bir kurum Adli Tıp beş ay sonra...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Sayın Başkan, bir buçuk dakika istiyorum.
BAŞKAN - Tabii, buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - ...raporda mahkemenin sorularını yanıtsız bırakıyor ve diyor ki: "Ölümün nasıl gerçekleştiği ve tecavüz olup olmadığının tıbben tespiti mümkün değildir." İşte böyle yargılamalarla, böyle kurumlarla iş yapıyorsunuz.
KHK'lerle kapattığınız kadın örgütlerinden yıllarca binlerce kadın destek aldı. Flormar işçilerini duymuyorsunuz, Kızılcaköylü kadınların jeotermal santrale karşı çıkışını duymuyorsunuz; Cumartesi annelerini, barış annelerini yerlerde sürüklemekten çekinmiyorsunuz.
Biz, on üç yıldır 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nde İstiklal Caddesi'nde yürüyoruz. Bu yıl da karşımıza polis engeli çıktı. İşte bu fotoğraf o günden arkadaşlar. Bu fotoğraf sizi durduracak. Bu kadınlar sizi durduracaklar. (HDP sıralarından alkışlar) Evet, 31 Martta da durduracaklar, daha sonraki gelecekte de durduracaklar. Bundan hiç kuşkunuz olmasın. Aynı şekilde...
Başkanım, tamamlıyorum.
BAŞKAN - Son konuşmacısınız. Tamam, size bir dakika daha veriyorum.
Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Evet, bu el, kadınların eli, bu ülkeyi özgürleştirmeyi de, adalete eriştirmeyi de başaracaktır. Ben buna inanıyorum.
Flormarlı kadınlar da, Kızılcaköylü kadınlar da, rehin aldığınız belediye başkanları da, milletvekilleri de ve Cumartesi Anneleri de, aynı şekilde bir gün Özgür Gündem gazetesiyle dayanışmak için nöbetçi yayın yönetmenliği yapan ve bu büyük suçu nedeniyle bir buçuk yıl ceza alan feminist dostum Ayşe Düzkan da bunu başaracak.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - Kaçırılan kız çocuklarından bahsetsene. Tacize uğrayan, tecavüze uğrayan kadınlardan bahset.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Gloria Steinem ne diyor biliyor musunuz arkadaşlar? "Kadınlar yaşlandıkça radikalleşirler.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - Onlardan hiç bahsetmiyorsunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Beyaz saçlı kadınlar bir gün sessizce dünyayı ele geçirebilirler." Evet, beyaz saçlı kadınlardan da korkun. Ergen politikacılar, ergen bakanlar; ayağınızı denk alın, bir gün dünya değişecek. (HDP sıralarından alkışlar)