| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 7'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 17.12.2018 |
HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şunu üzülerek ifade etmeliyim ki: Her bakanlık gibi, bu Bakanlığımız da bilimsel çalışmalardan gittikçe uzaklaşan bir Bakanlık; uhdesindeki çalışmalar itibarıyla ifade ediyorum.
Sürem kısıtlı diye doğrudan örneklerle başlamak istiyorum. Mesela TÜBİTAK. Evet, TÜBİTAK, geçmiş dönemde de muhteşem çalışmalar yapmıyordu, şüphesiz ki eksiği vardı fakat şimdi, yönetimde yapılmış olan değişikliklere baktığımızda artık kendilerine yapılan başvuruları bilimsel kriterlerle değerlendirmek yerine, ideolojik kriterlerle ve nereden geldiğine bakarak imza attıkları ve kabul ettikleri için ne yazık ki birçok proje şu an durmuş durumda. Mesela bunlara bir örnek, atık yengeç ve karides kabuklarından iyileştirmeyi hızlandıran lifler yapmak istemiş bazı gençler, nanolif yapmayı önermiş gençler fakat bu, TÜBİTAK tarafından reddedildi. Aynı proje, 54 ülke, 2.450 proje içerisinde dünyada 1'inci seçilmiş ama bu projeyi TÜBİTAK reddetmiş.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, uhdesindeki çalışmaların tamamının şüphesiz ki bilime dayalı bir çalışma olması dolayısıyla güçlü bir altyapıya sahip olmalı. Bunun için de eğitimin güçlü bir altyapıya sahip olması lazım fakat Yükseköğretime ayrılan pay, 2016, 2017, 2018 ve 2019 yıllarını sırasıyla ifade edecek olursak yüzde 4,14; yüzde 3,97; yüzde 3,64; yüzde 3,44 gibi rakamlar.
Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanı, Dokuz Eylül Üniversitesinin açılışında yaptığı bir konuşmasında şunu ifade etmişti: "Türkiye'nin, nasıl oluyor da dünyanın 500 üniversitesi arasında esamesi okunmuyor?" Bu sorunun yanıtı çok açıktır. Bu eğitim sistemini uzaylılar değiştirmedi, siz değiştirdiniz. O yüzden, dünyada Türkiye'deki üniversitelerin esamesi tabii ki okunmaz. Fizik, kimya, biyolojide müfredatı siz değiştirdiniz. Eğitimi dinselleştiren, gericileştiren, cinsiyetçileştiren biz değiliz, sizsiniz; o yüzden bunun nedeni sizsiniz.
Değerli arkadaşlar, Konya Ovası Projesi ve Karadeniz Bölgesi Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı için de birkaç şey ifade etmek isterim.
Türkiye'nin buğday ambarı, siz de biliyorsunuz ki Konya Ovası'dır. Konya Ovası Projesi şu an yaklaşık 8 ili içine almış bir projedir. Fakat burada çok önemli bir meselemiz var: Çok ciddi susuzluk yaşanmaktadır ve özellikle üzerinde durulması gereken olaylardan biri Konya Karapınar'da oluşan obruklardır.
Değerli arkadaşlar, Konya Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Fetullah Arık bazı rakamlar vermiş: 2017 yılında 300, 2018 yılında 9, 2019'da 11 obruk oluşmuş durumda ve bunlar insan yaşamını da tehdit etmektedir. Dolayısıyla burada bazı önlemler mutlaka alınmalıdır.
Toprak koruma ve arazi kullanımı mutlaka planlanmalı, GDO'lu tohumlara mahkûm edilen tarım ürünleri yerine, tarım politikaları yerine yerli üretim teşvik edilmeli, toprağın sürdürülebilir yönetimi ve toprak koruma, erozyonla mücadele gibi tedbirler mutlaka alınmalıdır.
Elbette Doğu Karadeniz Projesi üzerine de konuşacak olursak ilk ifade edeceğimiz şey, Türkiye kamuoyunun yakından takip ettiği Yeşil Yol'dur. Doğanın hiçbir hakkı gözetilmeksizin sadece sermayedarların hakları, şirketlerin hakları gözetilerek Yeşil Yol açılmak istenmektedir. Burada amaç birçok HES projesini, taş ocağı projesini birbirine bağlamak ve bu bağlamda yapılan çalışmalara çeşitli itirazlar gelişti. Sadece bir tanesini ifade etmek istiyorum. TEMA'nın açmış olduğu davada bahsi geçen durum şöyle özetlenmiştir, mahkeme tarafında bir belge olması hasebiyle önemlidir: "1/100.000'lik üst ölçekli çevre düzeni planı bütünlüklü olmaması nedeniyle reddedilmiştir." Burada yaşanacak olan sakıncalar, seller, taşkınlar hiçbir şekilde hesaplanmıyor. "Çay üreticisi olan, fındık üreticisi olan bölgemizde acaba bu tarım arazileri zarar görür mü?" gibi hiçbir hesaplama yapılmıyor ve dağlık Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yaşayan Hemşinli dostlarımız, vatandaşlarımız ne yazık ki yine yapılan bu çalışmalarda kendi topraklarından olmayla karşı karşıya kalmış durumda.
Evet, kısa vadeli çıkarlar uzun vadeli imkânları yok etmektedir. Bugün, bu bölgelerde yaşanan ne yazık ki budur. Konya Ovası, Çukurova, Karadeniz bu ülkenin bereketli topraklarıdır. Bu bereketli toprakların kıymetini bilmeliyiz ve ona göre buradan politikalar üretmeliyiz.
"Yeşil Yol olmasın." diye direnen köylülerden Havva Ana ne güzel söylemiş, "Kimdir devlet? Devlet bizim sayemizde devlettir. Ben halkım." demişti.
Halkların talebine kulak verin, sermaye ve rant çetelerine değil.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Hatımoğulları Oruç.