GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 7'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:35
Tarih:17.12.2018

MHP GRUBU ADINA İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Şu anda ekranları başında bizleri izleyen milletimizin her güzel insanına en iyi dileklerimizi sunuyorum.

2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerini 10 Aralık 2018 tarihinden beri yapıyoruz. Bugün, bütçe sürecinin 8'inci günündeyiz ve 7'nci turunu gerçekleştiriyoruz. Bu kapsamda, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla birlikte, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, Türkiye Bilimler Akademisi, KOSGEB, Türk Standartları Enstitüsü, Türk Patent ve Marka Kurumunun bütçeleri üzerine parti grubum adına değerlendirmelerde bulunacağım.

Konuşmamın bu aşamasında, millî iftiharımız olan ve ismini hem tarihe hem millî vicdana altın harflerle yazdıran Profesör Doktor Aziz Sancar Hocamızın kendi kaleminden hayatı ve bilimi anlatan eserinin bizzat TÜBİTAK tarafından basılmasını da yerinde bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Bunun yanı sıra, Türkiye Uzay Ajansı da kuruldu. 13 Aralık 2018 tarihli Resmî Gazete'de bu kuruluşun görev ve yetkilerine ilişkin ilke ve esasları konu edinen Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi de yayımlanmış oldu. Türkiye'nin gözünü uzaya çevirmesi, millî hak ve menfaatlerini uzayda da korumak için inisiyatif alması, devreye girmesi, harekete geçmesi anlamlıdır, yerindedir, takdire şayandır.

İnsanlığın ufuk çizgisi nereyi gösteriyorsa ülkemizin orada olması, orayı kavraması elbette gereklidir, stratejik bakışın aynı zamanda gereğidir. Türkiye dar bir alana -takdir edersiniz ki- sıkışamaz, beyhude işlerle artık oyalanamayız. Büyük düşünceler, yüksek fikirler, millî atılımlar, akıl ve duygunun terkibinden ilhamını alan kararlı adımlar mutlaka önümüze gerilen sis perdesini yırtıp atacaktır. Engelleri aşmak için başka bir seçeneğimiz yok. Daha iyi bir dünya, daha iyi bir gelecek, daha huzurlu bir toplum, daha güçlü ve sözü dinlenir bir Türkiye için hedeflerimiz olmalıdır, yapacaklarımız ise pek çoktur. Dik baş, tok karın, mutlu yarın için, sorumlu, duyarlı, hazırlıklı olmanın yanı sıra çok çalışmak zorundayız.

Diyor ya Hazreti Mevlâna "Kalp denizdir, dil ise kıyı. Denizde ne varsa kıyıya vuracak olan da odur." Bizim dilimizden dökülenler, dökülecek olanlar, elbette kalbimizden gelen, aklımızdan geçenlerdir. Milliyetçi Hareket Partisi ya olduğu gibi görünmeyi ya da göründüğü gibi olmayı şiar edinmiş, Türk İslam Ülküsü'nün iftiharı, Türk milletinin yegâne ümididir.

Bu vesileyle herkesin ayrılıktan bahsettiği bir dönemde "vuslat" diyen ölümünü "düğün gecesi" olarak tanımlayan Hazreti Mevlâna'nın Şebiarus'unun 745'inci yıl dönümünde kendisini, aziz hatırasını saygı ve rahmetle yâd ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; içinden geçtiğimiz, belki de içinde kontrolsüzce sürüklendiğimiz bugünkü zaman diliminde insanlık, siber fiziksel sistemlerin hâkim olduğu 4'üncü endüstri dönemini yaşamaktadır; en azından söylenen, iddia edilen kavramsal çerçeve ve retorik budur. Buna karşılık teknolojik sıçramalar, maalesef ahlaki ve sosyal gelişmelerin çok ama çok ilerisindedir. Bundan mülhem köklü problem ve anormallikler, beşeriyetin varlığını içten içe kemirirken irade ve inanç ölçülerini de tehlikeli bir şekilde yıpratmaktadır.

İnsanlık, avcı, toplayıcı, tarım, endüstri ve bilgi toplumlarından geçerek 5'inci toplum aşamasına, bir diğer ifadeyle süper akıllı toplum safhasına geçmiş durumdadır; genel kabul gören eğilim en azından şimdilik budur. Ne var ki süper akıllı toplum aşamasına geçilse de muhatap kalınan vahim problemlerde herhangi bir azalma olmamıştır, bilakis bu problemler daha da artmış, daha da yaygınlaşmıştır. Bir yanda 4'üncü endüstri döneminin entelektüel pazarlaması yapılırken diğer yanda ilkel dönemleri bile mumla aratacak sorun ve felaketlerin varlığı da hepimizin malumudur; aslında, bu, tam bir çelişki, tam bir trajedidir.

Teknolojideki gelişmelerin sosyal ve ahlaki değerleri gölgede bırakması, aşılması gereken, üstesinden gelinmesi gereken bir handikaptır. Teknoloji insan içindir; elbette sosyal dokuya muvafık, ahlaki ölçülerle de mutabık olmak durumundadır.

Şüphesiz, bilgi ekonomisi, bilgi toplumu, sanayi ötesi toplum aşamalarına ulaşabilmek teknolojik etap ve süreçlerle bire bir ve doğrudan ilişkilidir. Teknolojik yenilik ve gelişmelerden mahrum toplumların hem ekonomik hem de siyasal ve sosyal meseleleri, gittikçe günbegün derinleşmekte ve ağırlaşmaktadır. Ancak sosyal gerçeklerle, tarihî emanetlerle ve millî müktesebatla bağdaşmayan teknolojik yeniliklerin altından kalkılması çok zaman alacak, üstesinden gelinmesi çok zahmetli olacak ciddi sorunlara davetiye çıkarmaktadır. Esasen, Tanzimat'tan beri yaşadığımız buhran dönemleri dikkate alındığında, bu teknolojideki açmazların her birinin ortaya çıkarmış olduğu sonucu da görmemiz mümkün olacaktır.

Türkiye az ya da çok, yeterli ya da yetersiz, eksik ya da fazla bir teknolojik dönüşüm yaşamaktadır ancak hâlen millî yenilik sisteminde ciddi açmazlarımız vardır, katma değeri yüksek ürün üretiminde çözülmesi gereken zaaflarımız vardır, ileri teknoloji içeren ürün ihracatımız zayıftır. Yeni fikirlere açık olmak, AR-GE yatırımlarını desteklemek, bilgi ekonomisiyle ilgili talep ve ihtiyaçları kavrayıp sırasıyla ve anında cevaplar vermek acildir, akut bir ihtiyaçtır. Türkiye, katma değeri yüksek yeni ürün ve teknoloji geliştirme konusunda vakit kaybedecek bir durumda değildir. Ülkemizde 2003 yılında yüzde 6,5 olan ileri teknoloji ürünlerinin ihracat içindeki payı 2017 yılında yüzde 3,6'ya, bu yılın ocak-ekim döneminde de yüzde 3,3'e gerilemiştir.

Dünyada sanayi ihracatındaki ileri teknoloji ürünlerinin payı ortalama yüzde 24, ortanın üstü teknoloji ürünlerinin payı da yüzde 36 civarındadır. Buradan anlaşılacağı üzere, ülke olarak bu çerçevede yapacağımız daha çok şey, alacağımız daha çok mesafe vardır. Bu yılın üçüncü çeyreğinde gayrisafi yurt içi hasılamız bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1,6 yükseldi. Maruz kaldığımız ekonomik operasyonlar dikkate alındığında temmuz, ağustos, eylül aylarını kapsayan üçüncü çeyrekte âdeta düşmanca yapılan ekonomik saldırıları hesaba kattığınızda yüzde 1,6'lık büyümeyi küçük görmek, ihmal etmek, yok saymak gerçekten de doğru değildir, doğru olmayacaktır.

Türkiye ekonomisi hamdolsun, kuşatmayı yarmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi sorumlu ve millî muhalefeti gereğince o meşum aylarda gereğini yapmış, milletinin, ülkesinin ve devletinin yanında sapasağlam duruş göstermiştir. (MHP sıralarından alkışlar)

Kur şokları Allah'a şükür atlatıldı, atlatılıyor; döviz yangını söndü, sönüyor; toparlanma dönemine geçildi, geçiliyor. Bu hepimiz için geçerli, aynı gemideyiz, aynı siperdeyiz. Başka bir Türkiye yok, başka bir Türk milleti yok.

İhracatın bir önceki yılın aynı dönemine göre artış oranı, bu üçüncü çeyrekte yüzde 13,6. Niye bunu söyledim? Çünkü büyümeye en fazla katkı veren ihracat oldu. Ekonomik büyümeye sanayinin etkisi ise yüzde 0,3 düzeyinde kaldı. Ayrıca, 2018 yılı eylül ayında sanayi üretimi yüzde 2,7 azaldı. İmalat sanayisinde büyüme ise yüzde 0,6 olarak gerçekleşti. Elbette bu, düşüktür, yetersizdir; üzerinde durulmalıdır. İmalat sanayisinin gayrisafi yurt içi hasıladaki payı 2002 yılında yüzde 19,2 iken bu oran yüzde 15'lere kadar gerilemiştir. Son yıllardaki kısmi artışla yüzde 17,6'ya ulaşsa da bize göre bu yeterli değildir. Karşımızdaki tablo, sanayimiz için, ekonomimiz için, ülkemiz için çok da parlak, umut verici değildir.

İthalatın büyük bölümü temel ve ara mallarda yapılmaktadır. Bu malların üretildiği sektörlerde büyük ölçekli yatırımlara ihtiyaç vardır. Türkiye, el birliğiyle, güç birliğiyle, dayanışma ve yardımlaşmayla, millî bir seferberlik hâlinde ekonomideki sorunları, biriken meseleleri ve üzerimize gelen ekonomik tetikçilerin oyunlarını ve saldırılarını püskürtecek, bertaraf edecek güçtedir.

Değerli arkadaşlarım, sürem azalıyor, aslında, temas etmek istediğim önemli bir husus var. Bugün, sanayileşmiş ülkelerin her birine baktığımızda ortak bir özelliklerini görürüz. Sanayileşmiş ülkelerin temel ortak özelliği, sorun çözme kültürlerinin genişliği, derinliği ve büyüklüğüdür. Sanayileşmiş ülkeler -sözde gelişmiş ülkeler bize göre- karşılarındaki veya toplumlarını ve ülkelerini meşgul eden her kronik meseleyi mutlaka uzlaşmayla çözmesini bilmişlerdir. Ben merak ediyorum, biz neden sorunlarımızı kalıcı ve köklü bir şekilde çözemiyoruz? Çünkü sanayileşme sürecinde geride kaldık, arzulanan, hedeflenen noktada değiliz. Bu nedenle, sorun çözme kültürünü bir türlü yerleştiremedik, kurumsallaştıramadık.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının bütçesini konuşurken sanayileşmemenin, sanayileşememenin getirmiş olduğu sorun çözme kültüründeki eksikliklerden bahsedip mesela, Üsküdar Yavuztürk Mahallesi'nde var olan bir sorundan bahsetmek istiyorum. Burada çok sayıda İstanbul milletvekilimiz var. Yavuztürk Mahallesi'nde imar sorunumuz var, yıllardır konuşuluyor ama Yavuztürk Mahallesi'ndeki bu imar sorununu bir türlü çözemiyoruz. Yavuztürk Mahallesi'nde ve Yavuztürk'ün yanında, Üsküdar'ın 15 mahallesinde imar sorunu artarak devam ediyor. İnsanlarımız, vatandaşlarımız huzursuz, memnuniyetsiz. "Boğaziçi Kanunu'nun etkilenme bölgesi" diye tanımlanan kısmına giren Yavuztürk Mahallesi'nde, deyim yerindeyse çivi çakılamıyor. Yavuztürk Mahallesi uzanacak bir el bekliyor. Bu konuyla ilgili kanun teklifimizi verdik, Gazi Meclisten istirhamımız, Üsküdar Yavuztürk Mahallesi ve Yavuztürk Mahallesi'nin yanı sıra Boğaziçi Kanunu'ndan ve nazım planından etkilenen -üstelik olumsuz etkilenen- diğer mahallelerin sorunlarının çözülmesi.

Bir diğer sorun, İstanbul Sancaktepe Fatih Mahallesi. Fatih Mahallesi Muhtarı değerli kardeşimiz, arkadaşımız bize mesaj gönderdi, Sadık Belkıs. Sadık Bey, Sancaktepe Fatih Mahallesi'ndeki "Çalılık mevkisi" olarak anılan bölgede ortalama 157 dönümlük alan üzerine yapılan konutların sahiplerinin bir bölümünün çok ciddi sorunlar yaşadığını bizimle paylaştı. Bunu da istirham ederim sayın bakanlarımızdan, notlarının arasına alırlarsa bizi çok mutlu edecektir çünkü İstanbul Sancaktepe çok önemli bir ilçemiz. Burada 19 mahallemiz var. 19 mahallemizin 19'unun da ayrı ayrı sorunları var. İmar barışıyla bir nebze rahatlayacaklarını umduk fakat ne gezer, hâlen sorunlar -kimi zaman da belediye eliyle- artarak devam ediyor. Biz, İstanbul Sancaktepe ilçesi Fatih Mahallesi, Veysel Karani Mahallesi ve diğer mahallerimizin problemlerinin çözülmesini istiyoruz, mağduriyetlerinin giderilmesini istiyoruz. Üsküdar Yavuztürk başta olmak üzere, Çengelköy, Küçüksu, Kuleli, Kandilli, Bahçelievler, Mehmet Akif Ersoy gibi mahallerimizin sorunlarının çözümünü arzuluyoruz değerli arkadaşlarım.

Sanayileşememenin getirmiş olduğu külfetlerden bahsederken altını çizerek sorun çözme kültürünün yerleşmemesinden bahsettik. Sorun çözemiyoruz. İşte imar sorunlarından bahsettik ve bunları ifade ettik.

Değerli arkadaşlarım, dün sağ olsun, Ordu Milletvekilimiz Sayın Cemal Enginyurt, Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Sermet Atay, bu kürsüden, gerekse de yerlerinden dün İçişleri Bakanlığının bütçesi görüşülürken Sayın Bakana uzman jandarmalarla ilgili, uzman çavuşlarla ilgili düşüncelerimizi, beklentilerimizi iletti. Değil mi? Evet, sağ olsun, Sayın İçişleri Bakanımız uzman jandarmalarımızın sorunlarının çözülmesiyle ilgili söz vermiş, ben izleyemedim, sayın milletvekilimizden duydum, sonra hitamında konuşmaları aldım. Şimdi bugün de Millî Savunma Bakanımıza -keşke burada olsaydı, kendisine direkt söyleme şansımız olurdu fakat Bakan Yardımcımız burada, mutlaka kendisiyle de paylaşır- uzman çavuşlarımızın kadro sorunuyla ilgili talebimizi ilettik, defalarca bu konuyu konuştuk. Sayın milletvekilimiz orada, Sayın Millî Savunma Bakanı uzman çavuşlara kadro verilmesi hususunda bize söz verdi. (MHP sıralarından alkışlar) Uzman jandarmalarımızın 3600 ek gösterge talebi -uzman çavuşlar için de geçerli bu- ikincisi okullarında geçen bir yıllık sürenin fiilî hizmetten sayılması, üçüncüsü bir üst rütbeye terfi edebilmek için gerekli yaşın 45'e çıkartılması hususunda Sayın İçişleri Bakanı da söz verdi mi? Verdi. İstirham ederim, uzman çavuşlarımıza, uzman jandarmalarımıza bir an önce gereğini yaparak bu kardeşlerimizin, bu kahramanlarımızın ihtiyaçlarını, taleplerini, arzularını, isteklerini Gazi Meclis olarak karşılayalım, artık kronik sorunları çözme becerisi gösterelim. Biz yine de sanayileşme alanında önemli adımlar, önemli mesafeler aldığımızı ve attığımızı düşünüyoruz. Bunu gösterebilmek için sorun çözme kültürümüzün ne kadar aktif, dinamik olduğunu da ispatlamalıyız. Kaldı ki uzman çavuşlara, uzman jandarmalara ne yapsak azdır, ne versek eksiktir. (MHP sıralarından alkışlar) Ve onlar millî bekanın korkusuz bekçileridir. Onlar Türkiye'nin gözünü daldan budaktan esirgemeyen kahramanlarıdır. Biz uzman çavuşlarımıza, 3269 sayılı Kanun'dan kaynaklanan sorunlarının giderilmesi hususunda elimizi uzatırsak herhâlde -Sayın Bakanım, öyle değil mi- çok bir şey yapmış olmayacağız, bilakis haklarını vermiş olacağız onlara. Uzman çavuşlarımızın beklentileri de bu yönde değerli arkadaşlarım.

Ve burada ben Millî Savunma Bakanımızın -altını çiziyorum- İçişleri Bakanımızın vermiş olduğu sözleri siyasi haysiyet meselesi olarak görüyorum ve itibar ettiğimizi sizinle paylaşıyorum. İnanıyorum ki Fırat'ın doğusuna yıldırım gibi girecek olan Türk milletinin, Türk ordusunun en büyük güvenceleri olan uzman çavuşlarımız, uzman jandarmalarımız da sevinecek, buradan çıkacak umutlu ve güzel haberlerle görevlerini daha başarıyla sürdüreceklerdir.

Ben bu vesileyle sözlerime son verirken 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi'nin hayırlı olmasını diliyor; kabul edeceğimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilecek bütçenin ülkemize, milletimize, devletimize hayırlar getirmesini Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum.

Muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yönter.