| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 7'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 17.12.2018 |
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına 2019 mali yılı Millî Savunma Bakanlığı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, başta cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere şehitlerimizi, ebediyete irtihal eden gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyor, hâlen Suriye'de ve terörle mücadelede görevli kahraman asker ve polisimizi, güvenlik korucularımızı, hayatta olan tüm gazilerimizi, vazife malullerini ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Asya'nın, Rusya'nın, Kafkasların, Balkanların, Avrupa'nın, Orta Doğu'nun, Kuzey Afrika'nın, Arap Yarımadası'nın tarihinden Türk'ü çıkardığınızda tarih yazamazsınız. Yazacağınız tarihte Türk olmadığı müddetçe haktan, hukuktan, adaletten, hoşgörüden, kul hakkına riayetten bahsedemezsiniz. Bu şanlı tarihin önemli kısmı Türk askeri tarafından yazılmış ve destanlaştırılmıştır. Anadolu, zayıfların, başkalarının eteklerinin altına saklanmış sünepelerin, himmet ve himaye dilenen zavallıların, vekâlet savaşındaki piyonların ayakta kalabildiği bir coğrafya değildir. Devlet ve millet olarak bu coğrafyaya hakkı, hukuku, adaleti, hoşgörüyü, kardeşliği getirdik ve bugüne kadar bedellerin en ağırını ödeyerek ayakta kaldık. Bundan sonra da tarihin bizlere yüklemiş olduğu görevi hakkıyla yerine getireceğiz ve Türkiye Cumhuriyeti'ni ilelebet yaşatacağız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; klasik ve modern hâkimiyet teorilerine göre Türkiye ve Türk yurtları, hâkimiyet kurulması gereken, eğer bu mümkün olmuyorsa kontrol edilmesi gereken bir coğrafyadır. Türkiye, bölgemiz ya da Türk-İslam coğrafyası üzerinde hesap yapanların ya yanına almaya çalıştığı ya da karşısına aldığı bir ülkedir. Türkiye bu özelliği nedeniyle kimi zaman doğrudan, kimi zaman da dolaylı yollardan hedef alınmıştır. Bilindiği üzere, Ege Adaları ile Kıbrıs başta olmak üzere toprak talepleri, sınır aşan sularımız üzerindeki hak iddiaları gündemdedir. Ülkemiz etnik ve inanç yapısı sürekli şekilde kurcalanmaya çalışılmaktadır. Küresel güç merkezlerinin ve bölgesel oyuncuların Doğu Akdeniz bölgesine ve Kıbrıs'a yönelik stratejileri ve taktik atakları ivme kazanmış bulunmaktadır. Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Suriye, Lübnan, İsrail, Mısır münhasır ekonomik bölgelerini ilan etmişlerdir; hem Türkiye'yi hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni göz ardı ederek bölgede faaliyet yürüten bir Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan bulunmaktadır. Yunanistan, egemenliğinde olan adaların 6 millik kara sularını 12 mile çıkararak Türkiye'yi Ege'de dar bir alana hapsetmek istemektedir. Yunanistan'ı bu pervasızlığa iten güç, ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinden aldığı destektir.
Ele aldığımız sorunlar bağlamında, Ege adaları üzerindeki haklarımızın korunması, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hak ve menfaatlerinin korunması, Türkiye'nin garantörlüğünün hiçbir tartışmaya açılmaması ve barış ve güvenliğin teminatı olmaya devam etmesi gerekmektedir.
Kuzeyimiz her an askerî gerginliklerin ve sıcak çatışmaların yaşanabileceği özellik kazanmaya devam etmektedir. NATO'nun Amerika Birleşik Devletleri'nin küresel politikalarını destekleyecek şekilde Baltık ve Karadeniz ülkelerinde yayılması, Rusya'nın da buna karşı attığı adımlarla önce Osetya'nın bir bölümünü, daha sonra Kırım'ı işgal ve ilhak etmesi Karadeniz'i riskli bir alan hâline getirmiştir.
Sınır komşularımız olan ülkelerden Bulgaristan, Gürcistan ve Nahçıvan hariç olmak üzere tamamı Türkiye'ye ya doğrudan ya da örtülü olarak terör ihraç eden ülkelerdir.
Irak'tan ülkemize yönelik 1988 ve 1993 arasında yaşanan göçün yanında, Suriye'den de 2011 yılından itibaren 5 milyon civarında kontrolsüz göç meydana gelmiştir. Ülkemizde Afgan, Tacik, Pakistanlı, İranlı, Afrika'nın değişik ülkelerinden gelenler dâhil 6,5 milyonu aşkın sığınmacının yanında, ülkemizi geçiş güzergâhı olarak kullananlar ile kaçak olarak yaşayan 70 bin civarında Ermenistan, 55 bin civarında Gürcistan vatandaşı bulunmaktadır. Bu durumun demografik yapımıza ve dolayısıyla millî güvenliğimize fevkalade tehdit oluşturduğu ve misafir gözüyle bakılmasının zamanının artık geçtiği kanaatindeyiz. Bölgemizde ve özellikle Irak ve Suriye'deki gelişmeler doğal seyrinde ilerlememektedir. ABD ve Rusya başta olmak üzere kimse bu bölgede boşuna bulunmamaktadır. Hiçbirinin hesabında Türkiye'nin güvenliği yoktur, bu nedenle hayal dünyasında yaşamanın da gereği yoktur. Küresel 2 dev ülke burada oyun kurgulamakta ve geleceğin temellerini atmaktadırlar. ABD'nin, PKK'nın Suriye uzantısını dost ve kara gücü ilan etmesi ve silahlandırması boşuna atılmış bir adım değildir. ABD'nin yanında Rusya, İran, Irak, Suriye, Yunanistan hatta Suudi Arabistan'ın da Türkiye'nin toprak bütünlüğüne saygısının olduğunu söylemek ileri düzeyde saflık olacaktır. Kısacası, tehdit Türkiye'nin toprak bütünlüğüne yöneliktir. ABD'nin eline silah verdiği, eğittiği hatta sevk ve idare ettiği terörist gruplar silahların Türkiye'ye yöneltileceği günü ve talimatı beklemektedirler. Tabii, bunu deneyecek olanın da başına gelecekleri hesaplaması gerekmektedir. Devletimiz, güney komşularımızdan yönelen her türlü riski, saldırıyı ve özellikle terör tehdidini sonlandırıncaya kadar gerek diplomatik gerekse askerî yollardan meşru savunma hakkını kullanmaya devam etmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terör dâhil tüm tehditlere karşı tam ve etkin mücadele edebilmek için uluslararası iş birliği ve dayanışmaya ihtiyacımız olduğu kadar, devlet olarak tavrımızın ve tepkilerimizin açık, net ve siyasetüstü olması gerekmektedir. Tavrımızdan geri adım atmamamız ve caydırıcı olabilmemiz için her daim morali yüksek, güçlü bir orduya ihtiyacımız vardır. Bunun için de öncelikle en güçlü silahın kendisini ülkesine feda edebilecek, moral güce sahip ve iyi eğitilmiş insan olduğu unutulmamalıdır. Kim ne derse desin başarısız darbe girişiminden iki üç ay sonra sınır ötesi başarılı bir operasyon yapabilecek ikinci bir ordu dünyada yoktur. Onun için ordumuzun personeli üzerinde oyun oynanmasına izin vermeyelim, cephedeki askerimize yarınların endişesini yaşatmayalım. Unutmayalım ki savaşı ancak morali yüksek olan asker zaferle taçlandırır. Bu coğrafyada ayakta durabilmek için kara, deniz ve hava gücümüzün daima güçlü ve caydırıcı olması gerekmektedir. İçerideki ve dışarıdaki düşmanlarımız Türkiye Cumhuriyeti'nin kararlılığından asla şüphe etmemeli ve gücünü test etmeyi akıllarından bile geçirmemelidir. İfade etmeye çalıştığım yakın tehditler ortadayken popülist yaklaşımlarla savunma harcamalarında kısıntıya gidilmesi kabul edilemez. Türk Silahlı Kuvvetleri küresel oyun kurucu ülkelerin araç ve gereçlerinden geriye bırakılmamalıdır, herhangi bir ülkenin ya da ittifakın bizim bekamız için sahip olmamız gereken silahı, mühimmatı ve savaş araç gereçlerini belirlemesine ve tek tedarikçi rolü oynamasına izin verilmemelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ordumuzun her alanda iyi yetişmiş askerî ve sivil personele ihtiyacı vardır. Personel eğitiminde maliyet gözetilmemelidir. Günümüz şartlarında ihtiyaç duyulan personelin yetiştirilmesi kadar bu personelin elde tutulması da büyük önem arz etmektedir. O nedenle, askerî personel mali sıkıntıdan kurtarılmalı, hak ettiği itibarlı seviyeye çıkarılmalıdır. FETÖ'cülerin darbe girişimi sonrasında yaklaşık 15 bin personel ihraç edilmiş, askerî okullar kapatılarak darbe girişimiyle hiçbir alakası olmayan 10 bini aşkın sayıdaki genç 669 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname'yle kaderine terk edilmiştir.
Sayın Bakanım -devletin bütün imkânları elinizde- bu çocukların önemli bir kısmı ailelerinin yanında idi, darbeyle hiçbir alakaları yok. Bu çocukları devlet araştırabilir, bunların içerisinde herhangi bir grupla bağlantısı olmayanları seçip yeniden kazanabiliriz. Bu konuda adım atmanızı bekliyoruz, ailelerinden sürekli tazyik görüyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)
Askerlik herhangi bir meslek değil, bir hayat tarzıdır. Bunun için askerî personelin yetiştirildiği okullar ile savaşan askere sağlık hizmeti verecek kurumlar fevkalade önem taşımaktadır. Askerî eğitim ve sağlık hizmetleri sistemi bozulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti yaşananlardan gerekli dersi çıkarmak ve bir an önce gerekli tedbirleri yeniden almak zorundadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin lütfen.
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Unutulmasın ki savaş kararını siviller verir ama hayatını askerler kaybeder. Bu nedenle, Türk Silahlı Kuvvetleri profesyonelleştirme, zorunlu askerlik, askerlik süresi gibi konularda bir oldubittiyle karşı karşıya bırakılmamalıdır. Bulunacak yol, Türk milletinin vicdanında da kabul görmeli, yer bulmalıdır. Şehitlerimizin yakınının, gazilerimiz ve vazife malullerimizin asker ve sivil ayrımı yapılmaksızın aynı maddi ve sosyal haklara sahip olması gerekmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt savunmasında gösterdiği azim ve kararlılığın diğer alanlarda da desteklenmesi zaruridir. Verilen silahlı mücadeleye başta kamu diplomasisi olmak üzere topyekûn destek verilmelidir. Türk Silahlı Kuvvetleri, Gazi Meclisimizin ve siyasi otoritenin desteğini her an arkasında hissedebilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bağlayın lütfen Sayın Vahapoğlu.
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Devamla) - Darbecilerle, cuntacılarla ordumuz karıştırılmamalıdır. Unutmayalım ki ordumuzun yerine ikame edilecek başka bir güç yoktur.
Son cümle olarak, Millî Savunma Bakanlığı bütçemizin hayırlı olmasını diler, yüce Meclise, Gazi Meclise saygılarımı sunarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Vahapoğlu