| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 7'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 17.12.2018 |
MHP GRUBU ADINA CEMAL ÇETİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği Başkanlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Türkiye, Avrupa Ekonomik Topluluğuna 1959'da ortaklık başvurusunda bulunmuş, 1963'te Ankara Anlaşması imzalanmış, 1999'da Türkiye'ye resmî adaylık statüsü tanınmış, 2005'te üyelik müzakereleri başlamıştır. Müzakere süreci inişli çıkışlı bir şekilde devam ederken, artık tıkanma noktasına gelinmiştir. AB'ye üyelik, Türkiye'nin üyelik müracaatından sonra kurulan tüm hükûmetler tarafından ülkemizin en önemli stratejik hedeflerinden biri olarak kabul edilmiştir. Türkiye Avrupa Birliğine üye olmak için büyük gayretler göstermiştir. Ancak Avrupa Birliği Türkiye'ye karşı her zaman ikiyüzlü bir tutum sergilemiş ve sudan bahanelerle, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğini engelleyecek bir tavır içerisinde olmuştur.
Değerli milletvekilleri, Türkiye resmen AB'ye üye olmasa da Avrupa Birliği sınırları içinde yaşayan 5 milyondan fazla insanıyla fiilen Avrupa Birliğinin içerisindedir. Bu noktada, her zaman Türkiye'ye haksız yere insan hakları, demokrasi ve hukuk dersi vermeye çalışan AB'nin, sınırları içerisinde yaşayan 5 milyonun üzerindeki insanımıza demokrasi ve hukuk dışı, insan haklarına aykırı tavırlarını da ortaya koymamız gerekiyor.
Avrupa Türklüğü, Avrupa ülkelerinde eşitsizlik ve ayrımcılığa dayalı çeşitli düzenleme ve uygulamalarla sürekli haksızlığa uğramıştır, yabancı düşmanlığıyla karşı karşıya kalmıştır.
Yabancı düşmanlığı yalnız sokakta değil, okullarda, devlet dairelerinde ve toplumun her kesiminde görülmektedir. Çoğu zaman da politikacılar göçmenleri siyaset malzemesi yaparak zaten var olan yabancı düşmanlığını körüklemektedirler. Türkiye'nin birlik ve beraberliğine kasteden FETÖ ve PKK terör örgütüne alan açarak hem Türkiye'mize hem de Avrupa Türklüğüne karşı yapılan terör saldırılarını görmezden gelmişlerdir. Yabancı düşmanlarının ve PKK'lı teröristlerin Türk derneklerine, Türk esnafına, camilere ve sokaktaki vatandaşlarımıza karşı yaptıkları terörist saldırıları önlemek için gerekli tedbirleri almamışlardır. Tedbirleri almadıkları gibi, saldırganları haklı gören bir tutumla, saldırıya uğrayanları "Türkiye yandaşı" "Türkiye uzantısı" "ırkçı" "faşist" "aşırı milliyetçi" gibi niteleyen tanımlamalar yaparak resmî açıklamalar yapılmış, saldırganlar cesaretlendirilmiş, saldırıya uğrayanlar ise sindirilmeye çalışılmıştır.
15 Temmuzda Türkiye'de hain darbe kalkışmasını yapan, Türkiye'den kaçan FETÖ mensuplarına sahip çıkmışlar ve Türkiye'ye karşı yaptıkları kışkırtmaları desteklemişlerdir, bu tutumları hâlen devam etmektedir. Elli yedi yıldır Avrupa'da yaşayan ve Avrupa'ya ekonomik, kültürel ve sosyal manada çok büyük katkıları bulunan insanlarımıza ve çocuklarına çifte vatandaşlığı bile çok görmektedirler. Toplumun temel unsuru olan aile birleşimini engelleyerek insani olmayan birçok zorluklar çıkarılmaktadır. Türkiye'den evlenen gençlerimiz eşlerini yaşadıkları ülkelere getirememektedirler. Almanya'da ırkçı eylemler neticesinde öldürülen 9 kişiden 7'si Türk olmasına rağmen, Türkiye Cumhuriyeti devletinin davaya müdahil olması engellenerek NSU cinayetlerini örtbas etmek için büyük bir hukuksuzluk örneği sergilemişlerdir.
Türk ailelerinin elinden alınan çocukların "koruyucu aile" adı altında Türk kültüründen, İslam dininden uzak ailelere teslim edilmesi ve akıbetlerinin bilinmemesi endişe vermektedir. Mesela, bundan bir ay önce 1,5 yaşındaki "Savaş" isimli bir çocuğumuz, Alman koruyucu ailede uyku hâlinde ölü bulunmuştur; bu ve buna benzer vakalar giderek artmaktadır.
Türkiye'de ifade özgürlüğünün olmadığını iddia eden Almanya ve Avusturya'da, bırakın ifade özgürlüğünün serbestliğini, sembollere ve Türk kültürünü tanımlayan işaretlere bile tahammülsüzlük gösterilerek bunların yasaklanması için çaba sarf edildiğine şahit oluyoruz.
Bu hususları Gazi Meclisimizde dile getirme ihtiyacı duydum çünkü AB'yle müzakere devam ederse Türk yetkililer tarafından müzakere masasında önce bu konuların dile getirilmesini, Avrupa Türklüğünün bu sorunlarının çözülmesine katkıda bulunmasını istemekteyiz.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi, AB'yle ilişkileri Türkiye için kimlik ve kader sorunu olarak görmemektedir, Türkiye'nin ne pahasına olursa olsun AB'nin yörüngesinde sürüklenmesine mecbur, mahkûm ve muhtaç olmadığını savunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayınız Sayın Çetin.
Buyurun.
CEMAL ÇETİN (Devamla) - AB'ye dâhil ülkelerin ve bir bütün olarak AB'nin, millî menfaatlerimiz, beklentilerimiz, hassasiyetlerimiz ve ihtiyaçlarımıza gösterecekleri saygı, AB'yle olan ilişkilerimizin geleceğini şekillendirecek unsurlar olacaktır.
Partimiz, AB'nin Türkiye'nin millî birliği ve bütünlüğü, terör ve bölücülük, Kıbrıs, Yunanistan ve Ermenistan konularındaki yaklaşımının Türkiye'nin menfaatlerine zarar vermemesi şartıyla üyelik müzakerelerinin sürdürülmesini desteklemektedir ancak müzakerelerin devam etmesi, hiçbir surette AB tarafından Türkiye'ye karşı siyasi ya da ekonomik baskı kurmasına zemin oluşturmamalıdır.
Sözlerime burada son verirken yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan 2019 yılı bütçesinin vatanımıza ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Çetin.