GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 8'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:36
Tarih:18.12.2018

CHP GRUBU ADINA SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Keşke Bakan bey de burada olsaydı, gerçekleri duysaydı.

Türkiye derin bir ekonomik krizin içerisinde. Büyüme son çeyrekte yüzde 1,6'ya gerilemiş durumda. Sanayi üretimi yıllık olarak yüzde 5,7 küçülmüş, sadece yavaşlamamış. Tüketici enflasyonu yüzde 1, üreticiler için enflasyon yüzde 38'e dayanmış. Gerçek işsizlik oranı yüzde 18. Döviz kuru sene başında 3,76'yken bugün 5,30'larda. Üretmek için ithal etmek zorunda olduğumuz yatırım ve ara malı yüzde 40 daha pahalı.

Sayın Bakan geçenlerde dedi ki: "'Türkiye stagflasyona girdi.' sözleri yanıtını almıştır." Ama bütün veriler aksini iddia ediyor. Açık ki yanıtı almış olanlar "Kriz mriz yok." diyenler, yanıtı almış olanlar Sayın Bakan gibi "Türkiye ekonomisi makroekonomik dengelenme içindedir." diyenler. Nerede dengelenme? Ağır bir kriz var. Bu krizin iki temel nedeni var. Birincisi, kamu kaynaklarının yıllardır bilerek, isteyerek iktidar tarafından üretici güçler yerine kendine yandaş yetiştirmek için rantçı sermayeye aktarılmış olması yani bilerek ve isteyerek halkın yüzde 99'unu yok sayan, varsa yoksa yüzde 1 için, varsa yoksa saray için harcayanlar. İkincisi de hukuku, kapsayıcı kurumları, demokrasiyi yok sayan tek adam anlayışı ve onun rejimi. Her ikisi de yabancı bir başkentte kurulmadı, her ikisi de -krizi doğuran bu koşulların hepsi- bu cumhuriyetin başkenti Ankara'da, üstelik yanlışlıkla değil, bilerek ve isteyerek sarayda iktidar tarafından kuruldu. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu bütçeye dair 4 temel sorunun yanıtlanması gerekiyor. Birincisi, bütçe gerçekçi mi? Yanıtı çok belli, değil; hayır, değil. Zira, dayandığı anlayış ve o anlayışın söylemleri ile eylemi arasında ağır çelişkiler var. Mesela iktidar bir yandan "faiz lobisi" diye bağırıp çağırıyor, öte yandan Meclise 117 milyar liralık faiz harcamalı bir bütçeyi getiriyor. İktidar bir yandan tren kazasından ekonomideki krize her şeyi dış güçlere bağlıyor, öte yandan dışa bağımlı üretim yapımızı, dışa bağımlı borç düzenini dönüştürmek için ihtiyaç duyulan hiçbir reformu yapmıyor. İktidar bir yandan "sıkı para ve maliye politikası" diyor, öte yandan bu sıkılığı sadece halka, sadece çalışanlara, sadece KOBİ'ye ve esnafa uyguluyor; oysaki rantçı için dünyayı gevşete gevşete devam ediyor. Halkın ve geleceğimizin krizden çıkışı için ihtiyacı olan kamu yatırımlarını 14 milyar lira kesiyor, sosyal güvenlik harcamalarını 10 milyar lira kesiyor ama kamu-özel iş birliğiyle yandaş sermayeye 14 milyar liralık garanti aktarıyor. İktidar bir yandan siyaset sahnelerinden IMF karşıtlığı haykırıyor, öte yandan IMF'siz bir IMF programını adına "yeni" diyerek bu bütçenin içerisinde halkın karşısına koyuyor. IMF diyor ki: "Kıdem tazminatı reformu yapın." Yeni Ekonomi Programı diyor ki: "Kıdem tazminatı reformu yapacağım." IMF diyor ki: "İstihdam piyasasını esnekleştirin, güvencesizleştirin." Yeni Ekonomi Programı diyor ki: "Kamu çalışma düzenini esnekleştireceğim." IMF diyor ki: "Aman ha, ücretleri artırmayın." Yeni Ekonomi Programı diyor ki: "Zaten artırmayacağız." IMF'siz bir IMF programını bu bütçeyle Türkiye'ye dayatıyor.

İktidar bir yandan serbest piyasa ekonomisi diyor, öte yandan zabıtalarla soğan saymaya gidiyor.

İktidar bir yandan yastık altındaki dövizini satmayanı vatan haini ilan ediyor, öte yandan Hazineyle, dolarla borç almak üzere, üstelik de garantisi var olan bu düzeni sanki ilk defa yapıyormuş gibi -döviz sat, döviz al, döviz sat, döviz al; papatya falıyla- toplumu gerçekten gerçeklerden kopartıyor.

İktidar bir yandan faizleri düşürmek iddiasındaymış gibi konuşuyor, öte yandan Hazine ihaleleri rastgele iptal ediliyor. O yetmiyor, piyasa yapıcı finansal kurumlara düşük faiz dayatılarak piyasadaki gerçek faizler günbegün artmaya devam ediyor. Hepsinin özeti şu: Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Söylediğiniz ile yaptığınız birbirini hiç tutmuyor.

İkinci soru: Bu bütçe krize çare olabilir mi? Yanıtı çok belli: Olamaz, bu kriz bu bütçeyle çözülemez. (CHP sıralarından alkışlar)

Üçüncü ve en önemli mesele: Peki, bu bütçede demokrasi var mı? Bu bütçede bütçe hakkı var mı? Haftalardır Mecliste bütçe tartışıyoruz. Oysa ki salonun ortasında bir fil duruyor, kimse bundan bahsetmiyor. Bu gerçeği her seferinde söylememiz gerek.

Birincisi, Hazine kaynakları bir hortumla özel statülü, özel bir şirket olarak kurulmuş olan Varlık Fonu'na bağlanmış. Varlık Fonu'nun başına Cumhurbaşkanı, yardımcılığına da damadı gelmiş. Bir hortumla Hazineye bağlanmış, hazineye. Yani Bakanlar Kurulunun bir kararıyla Hazinede birikmiş bütün vergiler bir kararla doğrudan Varlık Fonu'na aktarılabilir, Varlık Fonu tarafından gizli saklı yutulabilir, bir kalemde. Aynı zamanda, bu yeni rejimle bu bütçe Mecliste reddedilse dahi herhangi bir siyasi sonucu yok. Bu bütçeyi burada reddetsek bile Cumhurbaşkanı yeniden değerleme oranıyla artırarak yoluna devam ediyor. Oysa parlamentolar bütçe yapmak için kurulmuştur. Parlamentolar, tek adam rejiminin gasbettiği bütçe hakkı üzerinde yükselen demokrasinin yuvasıdır.

Dördüncü ve bizim için en önemli soru: Peki, ne yapılmalı ve kim yapacak? Biz yapacağız, biz çünkü bu iktidarın yapması mümkün değil. Yapması, kendisini yok etmesi anlamına gelir. O zaman ne yapacağımızı anlatalım: Her şeyden önce, bu kriz sadece ekonomi politikalarındaki yanlışlardan ortaya çıkmadı. Krizin aşılması için ekonomi politikaları değişmeli ama bunun çok ötesinde, hukuk, demokrasi ve barışa ihtiyacı var bu ülkenin. Özgürlükleri temeline alan parlamenter demokrasiyi kurmaya ihtiyacı var. Biz kuracağız o yeni düzeni, halk adına demokrasiyi.

Halkçı bir ekonomiye ihtiyacı var bu düzenin. Rant sermayesinden yana değil, yüzde 1 için değil; halk için, yüzde 99 için üreten ve birlikte çalışan bir düzene ihtiyacı var. Bunun için de krizin faturasını krizi çıkaranların ödeyeceği bir reform paketini hemen yapmalıyız; biz yapacağız.

Bugün, halkı ezen, bu kriz atmosferinde daha da ezecek olan vergi düzeni acilen değişmeli. Krizi bu halk çıkarmadı, krizin faturasını halk ödemeyecek. Krizi, saray ile ortağı yandaşlar çıkardı, faturayı saray ve ortağı yandaş sermaye ödeyecek. (CHP sıralarından alkışlar)

Hemen rant vergisi getirilmeli; biz getireceğiz. Hükûmet, kanunun verdiği görevi yapmalı ve vergi cennetleri listesini hemen yayımlamalı; biz yayımlayacağız. Tüketimden alınan dolaylı vergilerin oranı mutlaka azaltılmalı, kazancına oranla verginin ödendiği adil bir düzen kurulmalı. Asgari ücretli ile mega projelerden milyarlarca lira kazanan yandaşın eşit vergi ödediği değil, daha çok kazananın daha çok vergi ödediği bir düzeni kurmalıyız; biz yapacağız.

Kamu-özel iş birliğiyle kamuya büyük yük getiren kamu-özel iş birliği hazine garantileri hemen Türk lirasına çevrilmeli. Biz geleceğiz, Türk lirasına çevireceğiz ve kaynağı halka aktaracağız; biz yapacağız.

Aile şirketi, Varlık Fonu saçmalığına derhâl son vermeli. Cumhuriyetin malları aile şirketinden alınıp yeniden cumhuriyetin ve 80 milyonun yapılmalı; biz yapacağız.

Stagflasyonla yani durgunluk ve enflasyonun aynı anda yaşandığı bir krizle karşı karşıyayız. Bu, ağır bir işsizlik tablosu yaratıyor. İşsizlik Sigorta Fonu'nda 125 milyar lira para var işsiz için harcanmayan; yandaş medya yaratmak için, o medyadan yalan yaymak için, İşsizlik Sigorta Fonu'ndan kamu bankalarıyla inşaatçı kurtarmak için kullanılıyor. Biz İşsizlik Sigorta Fonu'nu işsiz için ve bu düzenin kaybedenleri için kullanacağız.

Türkiye'nin hemen ve acilen bir üretim reformuna ihtiyacı var. KOBİ'lerin dijitalleşmesi, girişimcilerin özgür, PayPal'a, Wikipedia'a, yeni fikirlere erişebildiği bir özgürlük ortamına ihtiyacımız var; biz yapacağız. İçe kapanan ve hep dış düşman üzerinden doldurulan bir karanlıkla değil, aydınlık ve barışla bu üretim reformunu yapacağız; biz yapacağız.

Kamu kaynaklarının dağıtımının ve genelde teşvik politikalarının hemen değişmesi gerekiyor. Şirkete ve adrese teslim değil, Türkiye'nin ihtiyaçlarına cevap verecek teşviklere ihtiyacımız var. Dolayısıyla durum ortada, tercihler çok açık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Böke.

SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) - Hemen.

Bu bütçe saray düzeninin devamının bütçesi. Bu bütçe krizin faturasını halka yükleyen bir bütçe. Bu bütçe krizi yaratan yandaş düzeni büyüten bir bütçe. Oysa Türkiye'nin krizden çıkması halkçı bir bütçeyle olur, halkçı bir bütçeye de dayanak oluşturacak yeni, halkçı bir siyasi iktidarla olur. Değişmesi gereken bu düzendir. Biz de bu düzeni değiştireceğiz.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)