| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 18.12.2018 |
MHP GRUBU ADINA İBRAHİM ETHEM SEDEF (Yozgat) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi 4'üncü maddesine bağlı cetveller üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Değerli heyetinizi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 16 Nisan 2017'de yapılan halk oylamasıyla büyük Türk milleti Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine onay vermiştir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte ülkemiz yeni bir döneme başlamış, bununla beraber, şer odakları da boş durmayarak küresel oyunlarını sahnelemeye başlamıştır. Beka düzeyine varan sorunlar karşısında Milliyetçi Hareket Partisi elini değil, gövdesini taşın altına koyarak oyunları bozmasını bilmiştir. Partimiz, toplumu kutuplaştırmadan, ayrıştırmadan, milletimizi olumsuz anlamda etkileyecek kısır çekişmelere girmeden siyaset yapmanın gerekliliğine inanmıştır. Aziz Türk milletinin iradesinin tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmelerde de Milliyetçi Hareket Partisi olarak ülkemizin sorunlarına yapıcı muhalefet anlayışımızla yaklaşıyoruz. Toplumu ilgilendiren hiçbir konuyu istismar malzemesine dönüştürmedik, gerçekleri gördük, meselelere hakkaniyet ölçüsüyle baktık. 2019 bütçe teklifiyle ilgili görüşlerimizi de bu anlayışla dile getirdik ve getirmeye devam ediyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak 2019 merkezi yönetim bütçesini genel olarak olumlu değerlendirdiğimizi belirtmek isterim, ancak, bütçe kalemleri ve kurum bütçeleriyle ilgili görüşlerimiz, yapıcı eleştirilerimiz ve de önerilerimiz olacaktır. Bütçe teklifinin 2019-2021 dönemini kapsayan Yeni Ekonomik Program'da çerçevesi çizilen hedeflere uyumlu olduğu gözükmektedir.
Konuşmanın bu kısmında, bütçeye bağlı cetvellerden bazılarının içeriği hakkında konuşmak istiyorum.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanlığımız -uzunca bir süredir eleştirilen- on altı yılda 7 bakan değiştirmiş ve buna bağlı olarak da sık sık sistem değişikliği yapmış, son Bakanımızla da beklentilerin arttığı bir kurum olmuştur.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak millî eğitim alanında en büyük sorunun öğretmenlerimizin durumu olduğunu düşünüyoruz. Öğretmen açığı Türkiye'de eğitim sisteminin kalitesini zedelemektedir. Bakanlık bünyesinde yüzde 11'e yakın norm kadro açığı bulunduğunu Bakan Bey bütçe sunumunda açıkladı. Türk millî eğitim sisteminin en büyük sorunlarından olan öğretmen açığı ve atanamayan öğretmenler meselesi, eğitim sistemimizin akıbeti açısından düşündürücüdür. Atanamayan öğretmenlerin tamamının kademeli olarak atanmasını sağlayacak şekilde kadro ihdası yapılması gerekmektedir.
2011'de kaldırılan sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına tekrar geçilmiştir. Bunun tekrar başlatılması, geçmişte yaşanan mağduriyetlerin yine yaşanmasına sebep olabilecektir. Sözleşmeli öğretmenlik güvencesiz bir sistemdir. Sözleşmeli öğretmen istihdamıyla amaçlanan, kalkınmada öncelikli yörelerdeki öğretmen ihtiyacının karşılanması ise bu sorunun çözümü, sözleşmeli öğretmen istihdamı yerine, ekonomik teşvik ve benzeri yöntemlerle bu bölgelerde çalışma cazip hâle getirilebilir.
Aynı öğretmenler odasında özlük hakları farklı öğretmenler oluşturuluyor. Bu yöntem geçmişte de denendi ve verim alınmadığı gerekçesiyle vazgeçildi. Bu sebeple, sözleşmeli öğretmen istihdamından vazgeçilmelidir.
Millî Eğitim Bakanlığında görev yapan öğretmenlerimize maaş karşılığı dışında, girdikleri ders saati ve tuttukları nöbet için ek ders ücreti ödenmesi yapılmaktadır. Her ne kadar öğretmen maaşlarına ek olarak girdiği ders saatine göre ödeme yapılsa da ek ders alımı belirli bir saate kadar uyarlanmış ve sınırlandırılmıştır. Bu konuda bir esneklik sağlanması, yaptığı işin karşılığını alamayan öğretmenlerimizin en azından ek ders ücretleri konusunda biraz daha desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, diğer bir konu ise ziraat mühendisi, veteriner hekim ve gıda mühendislerinin atama problemleridir. Bu kişilerin istihdam edilmesine sadece bir işsizlik ve istihdam sorunu olarak bakamayız. Bu konu aynı zamanda Hükûmetin gıda güvenliğine yaklaşımını da ortaya koymaktadır. Söz konusu gençlerimiz gıda güvenliğini artırmak ve daha sağlıklı ürünlerin üretilmesine, tüketilebilmesine imkân tanımak için eğitim almışlardır. Eğitimde kalitenin artırılabilmesi için büyük önem arz eden bu mühendisliklerle ilgili olarak dönemin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Ahmet Eşref Fakıbaba "Biz görevimizi yapıyoruz. Ziraat mühendisi, veteriner hekim ve gıda mühendislerinin istihdamı için 9 Şubat 2018'de 10.551 kişinin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ailesine katılmasına yönelik gerekli kuruluşlara yazılarımızı yazdık. Bir şey söylüyorsak doğrudur." demişti. "Devlette devamlılık esastır. Devlet milleti için vardır." Bu açıklamadan sonra umutlanan mühendis kardeşlerimiz bir an önce somut adımlar beklemektedir.
Kıymetli milletvekilleri, bahsetmek istediğim bir başka konu da tarımla ilgilidir. Tarımda istisnasız hemen herkesin şikâyetçi olduğu en büyük sorun yüksek girdi maliyetleridir. Ürettikçe zarar eden çiftçi girdi fiyatlarındaki artışa yetişemeyince üretimden kaçmaktadır. Bu nedenle, Türkiye birçok tarım ürününü ithal ederken arazilerimiz ise boş durmaktadır. Tarımsal üretimdeki büyük yüksek girdi fiyatları nedeniyle üretim maliyetleri yükselmekte, Türk çiftçisi yabancı ülkenin üreticileriyle rekabet edememektedir. Çiftçimizi desteklememiz, köylerimizin boşalmasını engellememiz gerekmektedir. Seçim bölgem Yozgat'ta da bu durumu canlı canlı yaşıyoruz. Köylerimiz boşalıyor, şehir merkezleri ve büyük şehirlere yaşanan bu göçü durdurabilmenin yolu da tarımdaki yüksek girdi maliyetlerini düşürmek olacaktır. Çiftçimize sağladığımız mazot desteği yerine, tarımda kullanılan mazot özel tüketim vergisinden muaf tutulsa olmaz mı? Bizce tarımda kullanılan mazotun özel tüketim vergisinden muaf tutulması şu an var olan mazot desteğinden daha fazla çiftçimize katkı sağlayacaktır. Üretim maliyetlerinin düşürülmesinde öncelikle yapılacak olan, üretimin temel girdileri mazot, gübre, ilaç, tohum, fide, fidan, yem ve tarımsal elektrik üzerindeki vergi yükü kaldırılmalıdır, tarımsal destekler artırılarak devam edilmelidir.
Değerli Başkanım, kıymetli milletvekilleri; konuşmanın sonunda kamu kurumlarındaki araç alımı ve kiralaması konusuna değinmek istiyorum. Kalkınma Bakanlığı geçtiğimiz yıl "Kamu Kurumlarında Taşıt Filosu Yönetimi" başlıklı bir rapor yayınlamıştı. Rapor, kamu kurumlarındaki araçların durumunu göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Kamu kurumlarına ait resmî araç sayısında birçok gelişmiş ülkeyi geçtiğimiz açıktır. Son verilere göre Türkiye'de 115 bine yakın kamu aracı bulunurken bu rakam Fransa'da 2 bin, İtalya'da ise 29 bin. Ekonomik sorunlarımızı aşma noktasında devletimizin gündeme aldığı tasarruf tedbirleri kapsamında kamu araçlarında azalmaya gidilmesi yerinde ve doğru bir karardır. Bir an önce tasarruf tedbirleri uygulanmalı, kamudaki bu resmî araç çılgınlığına son verilmelidir.
Ayrıca kamu kurumlarındaki araçlarla ilgili olarak başka bir konu da araç kiralama uygulamasıdır. Kamu kurumlarında kullanılan araçların bir kısmı kiralama yöntemiyle kurumlara tahsis edilmektedir. Gerekçe olarak da lüks araçların azami satın alma bedellerinden daha fazla ücrete sahip olması gösterilmektedir. Fakat azami satın alma bedelinin üzerinde diyerek kiralanan araçların kiralama bedelleri üzerinden yapılan hesaplarda söz konusu araçların piyasa değerinin üzerinde kiralama bedelleri ödendiği bilinmektedir. 2017 yılında tam 13.558 araç kiralandığını açıklamıştır yetkililer. Bu durum tasarruf anlayışımızla ters düşmekte, kamu kaynaklarının doğru kullanımıyla uyuşmamaktadır.
Bir elzem konuyu da hatırlatmak istiyorum. Bu konuda diğer milletvekili arkadaşlarımıza da talepler geliyordur. Polis teşkilatımız 3600 ek gösterge bekliyor. Bir an önce çözüme kavuşturulmasını beklemektedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)