| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 19.12.2018 |
HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçeyle ilgili eleştirilerimize geçmeden önce, bugün 19 Aralık cezaevi katliamının yıl dönümü. Bildiğiniz üzere, 20 Ekim 2000 tarihinde Türkiye'nin geçmeyi amaçladığı F tipi cezaevleri sistemini protesto etmek için yüzlerce mahpus 19 temel taleple açlık grevine girmişti. Bu tutsakların bir kısmı, açlık grevinin 45'inci gününde, ölüm orucuna çevirdiler açlık grevlerini. 19 Aralık sabahı saat 04.30 sıralarında, 20 cezaevine eş zamanlı olarak operasyon başlatıldı. Bu operasyonda ağır silahlar, hâlâ ne olduğu anlaşılmayan kimyasal maddeler, iş makineleri, helikopterler, gaz bombaları kullanılarak, cezaevlerinin çatıları delinerek, duvarları yıkılarak adına -maalesef ki ölüm operasyonu olan ama- "Hayata Dönüş Operasyonu" dedikleri ölüm odaklı operasyon gerçekleştirildi. Bu operasyonda 20 kişi katledildi, yüzlerce insan hayatını kaybetti ve o dönemde bu "Hayata Dönüş" ama dediğimiz gibi ölüm operasyonuyla ilgili olarak basında çıkan birkaç cümleyi ya da birkaç manşeti sizlerle paylamak istiyorum. Nereden nasıl hatırladığımızı ya da ne kadar tanıdık geldiğini siz de göreceksiniz: "Sahte Oruç" "Kanlı İftar" "Devlet Girdi" "Telefonla Yak Emri / Lider Talimatı: Bir Arkadaş Kendini Yaksın" Yine "Hükûmetin bu operasyona verdiği 'Hayata Dönüş' adı dün gerçek anlamda anlamını buldu." Yine "İşi gücü vatan ve millet düşmanlığı yapmak olan 'insan hakları soytarıları' cezaevinde yaşanan üzücü olaylardan sonra yine ters taraftan ses veriyorlar." gibi. Bugüne çok benzeyen, bugün gazete manşetlerinde muhalifler için sıkça duyduğumuz, bugün Cumhurbaşkanının bir gazeteciyle ilgili olarak söylediği söylemlere çok benzeyen söylemlerin o dönemde gazetelere yansıdığını görüyoruz.
Yine o dönemin tanıklarından birisinin ifadelerini sizlerle paylaşacağım. Bizim 24 Haziranda Ankara'dan milletvekili aday adayımızdı, maalesef bu sıralara gelemedi. Keşke kendisi burada olsaydı ve kendisi yaşanmışlıklarını paylaşıp buradan nasıl telafi edeceğimizin de önerilerini sunabilseydi Veli Saçılık. Biliyorsunuz, Veli Saçılık 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra ilan edilen OHAL KHK'lerinden biriyle işinden aşından edildi.
Veli Saçılık şöyle anlatıyor o dönemi: "Burdur Cezaevinde hiçbir şey yokken bir gerginlik yarattılar. Sabah sekizde operasyona başladılar. Önceden hazırladıkları Bolu Komando Tugayını getirmişlerdi. Üzerimizde gaz bombası, ses bombası, kurşun, her şeyi kullandılar ve son olarak da dozerle içeriye girdiler. Dozerle birlikte benim kolum koptu. Birçok arkadaşım ağır yaralandı. Saatlerce koğuşta yaralı bekledim. Sekiz saatin sonunda beni hastaneye ulaştırabildi arkadaşlar. Kolumu da götürüp çöpe atmışlar ve bir köpeğin ağzında buluyorlar. Vatandaşın birisi cinayet ihbarında bulunup gazeteye yansıyınca benim kolum olduğu ortaya çıkıyor." İşte, Veli Saçılık'ın anlatımıyla 19 Aralık cezaevi katliamı. Ve dediğim gibi, Veli Saçılık, 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra, iktidarın "Allah'ın lütfu" olarak gördüğü darbe teşebbüsünden sonra, bir OHAL KHK'siyle ihraç edildi ve o günden bugüne mücadelesini yürütüyor.
Tabii ki işsizliği bu kadar konuştuğumuz bir süreçte, işsizlik rakamlarının her geçen gün arttığı bir dönemde, 2018 Eylül ayı döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 930 bin artarak 3 milyon 749 bin olan işsizlik oranı, yüzde 0,8 artış göstererek yüzde 11,4 seviyesine çıkmıştır. Bu TÜİK verilerinden söz ediyorum, bunları açıklayan TÜİK'in kendi. İşsizlik bu kadar had safhadayken, biz akademilerden, okullardan, eğitimin geldiği durumdan söz ederken, bu kadar kalifiye kişi varken bunların ihraç edilmesi, işsizlikle, ekmekle, açlıkla terbiye edilmesi ayrıca tartışılması gereken bir durum. Ama Veli Saçılık bu örneklerden sadece birisiydi. Bildiğimiz gibi, işsizlik, aslında iktidarın kendisinin muhaliflere bilerek uyguladığı bir yöntemdi.
Değerli arkadaşlar, yine "Allah'ın lütfuyla" 15 Temmuzdan sonra ilan edilen KHK'lerle bizim birçok belediyemize kayyum atandı, bunlardan birisi de Batman Belediyesiydi. Yine, bir hatırlatma yapayım. Biz bu kadar bütçe görüşmesi yapıyoruz, Batman'la ilgili ya da Batman'ın durumuyla ilgili, Batman ekonomisini ileriye taşıyacak bütçede hiç bir şey göremedik ama Batman işsizlik oranında en son sırada yani en fazla işsizliğin olduğu kent Batman. OHAL KHK'leriyle atanan kayyumların yaptığı ilk iş belediyedeki işçileri, emekçileri ihraç etmek oldu. "Bu OHAL KHK'lerini neye dayandırdılar?" diye soracak olursanız arkadaşlar, bir örneğini söyleyeyim size; bu, iktidarın muhaliflere nasıl yaklaştığının yine Kürt diline ve Kürtlere nasıl yaklaştığının da bir göstergesi.
Değerli arkadaşlar, şöyle bir gerekçeyle ihraç edilmiş ihraç edilen birisi: Kürt Dili Araştırma ve Geliştirme Derneğinin Batman şubesine ve yine Batman Mezopotamya Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma, Dayanışma ve Kültür Derneğine üye olmaktan. Yani bu iki dernek, legal olarak faaliyet yürüten iki dernekti, 15 Temmuzda kapattınız da illegalize mi oldu? İnsanlar buna dayandırılarak işlerinden, aşlarından edildi. Biz kaç gündür sürekli aynı şeyi söylüyoruz, son günlere yaklaşıldığı için bir daha ifade edelim. Demokrasiye bakış açısıyla, yürüttüğünüz siyaset biçimi ile ekonomiye yaklaşımınız çok birbiriyle benzeşen bir durum. Savaş bütçesi dediğimizde, herkes, bütün iktidar milletvekilleri yerlerinden zıplıyorlar ama biliyoruz ki bu dönemde bütçenin büyük bir kısmı savaşın direkt kendisine ayrılırken bir kısmında dolaylı olarak savaşın etkisinin toplumda nasıl bir etki yarattığını görüyoruz. İşte çatışma süreci, işte savaş, işte düşmanlık politikaları binlerce insanı işsizliğe mahkûm ediyor.
Yine, bunun yanında, biliyorsunuz ya da bilmiyorsunuz, ben söyleyeyim; Batman, ekonomisini aslında tarım, hayvancılık ve bir dönemi -aslında il olmasına vesile olan- petrol üzerinden sağlayan bir ilimiz. Batman'da hayvancılıkla uğraşanlar en fazla da Koçerler, bugün hayvancılık yapamıyorlar çünkü sizin savaş politikalarınız diyor ki: Belli yerleri özel askerî güvenlik bölgesi ilan edelim, vatandaşlar oraya hayvanlarını otlatmaya götüremesinler, götürmek isteseler bile belli bir saatte götürsünler, komutanlıktan ya da oradaki yetkililerden izin alsınlar, hayvanlar orada öldü mü, kaldı mI onu belirleyemesinler; böyle bir politika yürütüyorsunuz.
Yine bunun yanında, dediğim gibi, siz halka rağmen bir bütçe hazırladığınız için, Batman'ın varlık sebebi olan, bakın il olma varlık sebebi olan Türkiye Petrolleri, TÜPRAŞ küçültüldü, küçültüldü, küçültüldü, belli bir zümrenin, belli bir kesimin finansmanı hâline geldi. Ya, Batman petrolle Batman oldu, bütün tabelalar -petrollü simgeleyen- petrolle atbaşıyken şu anda Batman'da insanlar neden işsizlikle bu kadar yüz yüze, bunu sormak gerekir.
Yine dediğim gibi, sizin savaşçı, çatışmacı politikalarınız... Mesela Batman'ın Sason ilçesinde çilek en büyük geçim kaynağıyken, bal en büyük kaynağıyken bunların kalkınması ya da önlerinin açılması, bunun teşviki için hiçbir adım atılmazken Sason'a uygun gördüğünüz ya da reva gördüğünüz tek şey koruculaştırma politikası. Oradaki insanlara sadece ölün ya da öldürün diyorsunuz yani insanlara ölmekten başka hiçbir yol sunmuyorsunuz. Ya açlıktan ölecekler ya da sizin yarattığınız savaşta bunun bir tarafı olarak ölmek zorunda kalacaklar; böyle bir yol ve yöntem izlemişsiniz.
Yine burada Batman'la ilgili Hasankeyf'ten söz edildi. Değerli arkadaşlar, Hasankeyf'i göreniniz var mı bilmiyorum ama hepinize gidip görmenizi tavsiye ederim ama bir de önceki fotoğraflara bakmanızı tavsiye ederim. Hasankeyf'ten kopardığınız ya da Hasankeyf'ten taşıdığınız her bir tarihî eser Batmanlıların, Hasankeyflilerin yüreğinden bir parça sökülür gibi sökülüyor oradan. Biliyor musunuz, Hasankeyf'in taşıma ihalesi aslında Danıştay tarafından iptal edildi, usulsüzlükler belirlendi ama hâlen Hasankeyf taşınmaya devam ediyor. Bakın, binlerce yıllık tarih, onlarca medeniyet, çok kısa süreli bir enerji ihtiyacını sağlamak adına sular altında bırakılıyor. Bunun için vicdanınızı dinlemenizi gerekiyor. Vicdana çağırıyoruz sizi, vicdanınızı dinleyin diyoruz size.
Değerli arkadaşlar, son bir şey daha söyleyeceğim...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Başkan, bir dakika...
BAŞKAN - Tabii, tabii.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Şimdi, ekonominin çok iyi olduğundan söz ediyorsunuz ya, bence sırça köşklerinizden çıkıp bir halkın içine girin. Bakın, ben, Batman'ın bütün esnafını politik görüşlerini hiç ayırmadan tek tek ziyaret ettim: Nasılsınız? "İyi olmaya çalışıyoruz..." İşleriniz nasıl diye sorduğumda "Kötü çok şükür." diyorlardı, "Kötü çok şükür..." İşte, halkın durumu "Kötü çok şükür." durumunda. Batman'da onlarca, yüzlerce esnaf, küçük esnaf sizin bu politikalarınız nedeniyle kepenklerini kapatmak zorunda kaldı. Batmanlı esnaf kirasını ödeyemez durumda, evine ekmek götüremez durumda. Eğer gerçekten "Halktan yana bir bütçe nasıl olacak, nasıl olması gerekiyor?" diye soruyorsanız, bizden vazgeçtik; çıkın sırça köşklerinizden, çıkın saraylarınızdan, halkın içine bir girin. Ejder meyvelerini hesaplamıyor halk, halk gerçekten evine ekmek götürme kaygısında. Onları dinlerseniz eğer, nasıl talepleri olduğunu da öğrenmiş olursunuz diyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)