GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:38
Tarih:20.12.2018

CHP GRUBU ADINA KADİM DURMAZ (Tokat) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri ve bizi izleyen aziz milletimiz; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bu kürsüde bütçeyi -yaklaşık olarak on günü aştı- konuşuyoruz, eleştiriler yapılıyor, öneriler söyleniyor. Ama iktidar hep övündüğü on altı yıl sonunda şu yapılan eleştirilerden birazcık nasibini almayı denese bu ülkede belki bu bütçeyi konuşurken güzellikleri söyleyecektik arkadaşlar. Tabii, geriye doğru tek başına iktidar, aslında tek adam iktidarı devam ediyordu. Bu süreçte eksiklikleri, yapılan hataları hiç böyle onarma, tamir etme yok; sürekli yanlışlarını savunmaktan da bizar oldunuz ama hikmeti ilahi, bir türlü öğrenemediniz aynı şeyleri yaparak farklı bir sonucun bu ülkede ya da yeryüzünde elde edilemeyeceğini. Ama arkadaşlar, lütfen, bu hatalardan ders alalım ve yüzleşelim. Hani sık sık böyle gündeme geliyor, gruplar birbiriyle konuşuyor, sonuçta gelinen noktada "Ya evet, bu bir hataydı, bunu bir kez daha yinelemememiz gerekiyor." dedik, ama hep yapılıyor.

Arkadaşlar, bu ülkede, aziz millet adına Parlamentoda, yüce Meclis bu ülkenin bütçesini denetliyor, kontrol ediyor ve bu bütçe hakkında görüş beyan ediyordu. Tabii, Türkiye'nin saygın kurumlarından Sayıştay da Türkiye Büyük Millet Meclisi adına bu bütçeyi, kamu kurum ve kuruluşlarını, bu aziz milletten toplanan, o emek kokan paranın nasıl harcandığını denetleniyor, yüce Meclise de rapor veriyordu. Tabii, yedi sekiz yıl geriye doğru Sayıştayı, hesapları denetleyen bir kurum değil, âdeta badana boya yapan bir kurum hâline dönüştürdünüz, yüce Meclise o raporlar da gelmedi. Son zamanlarda gelmeye başladı. Gerek komisyonlarda gerekse Mecliste bütün arkadaşlar bunları sık sık grubunuza, bakanlarınıza, ilgili komisyonlara söylemiş olsa da bunlara çok dikkat edilmediğini gördük. Ama bütün görevler, makamlar, mevkiler gelip geçici, aslolan, şöyle, vicdanınızla baş başa kaldığınız zaman, bu ülkenin kaynaklarının, tüyü bitmemiş yetim hakkının doğru, verimli ve bu ülkeyi hak ettiği hedefe götürecek şekilde kullanılıp kullanılmadığını vicdanlarınıza havale ediyorum. Bu ülkede sizden önceki birçok hükûmetin, bu ülkenin kurucusu Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve daha sonra gelen millî duruşlu hükûmetlerin yaptığı birçok fabrikaları bir bir sattınız ama bütçeye bakıyorum, böyle, özelleştirme kaleminde dişe değer bir şey yok çünkü bir şey de bırakmadınız arkadaşlar. Bunlardan en önemlisi, çok böyle basite indirgenip Türkiye'deki 24 şeker fabrikası gibi gözükse de 81 milyonun mutfağında, elinin altında olan şekeri üreten şeker fabrikaları ve şeker pancarıydı. Bu fabrikaları da özelleştirirken -o söylediğimiz millî duruştan uzak- artık kimlere, ne bahşedildi bilemiyoruz ama usulüne uygun bir süreci de yaşamadık.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Amerika'nın isteğiyle yandaşa peşkeş çektiler o fabrikaları.

KADİM DURMAZ (Devamla) - Özelleştirme İdaresinden sık sık takip ettik. Ortaya sorunlar yumağının yenisi eklendi arkadaşlar. Ama şeker pancarının önemi, bakın, o günlerde Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından şöyle vurgulanıyor, 17 Kasım 1937'de: "Şeker fabrikalarının sayısını 20'ye çıkarmaz ve şekeri ekmek kadar kolay alınır hâle getiremezsek gürbüz çocuklara bu ülkede hasret kalacağız." diyor. Yani yaşamımıza yaklaşık 20 bine yakın gıdayla giren bir ürün arkadaşlar. Bunlardan bir fabrika da benim yaşadığım topraklarda, Tokat Turhal'da var.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Satanların eli kırılsın, eli!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Şeker vatandır, vatan satılmaz dedik, anlamadılar.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, hatibi dinleyelim.

KADİM DURMAZ (Devamla) - Ve Genel Başkan Yardımcımız Veli Ağbaba başkanlığındaki şeker komisyonu olarak 30'a yakın milletvekili arkadaşımızla Türkiye'deki bütün fabrikaları dolaştık.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Evet, gittik, uyarmaya çalıştık.

KADİM DURMAZ (Devamla) - Turhal Şeker Fabrikası Türkiye'nin 4'üncü büyük şeker fabrikası.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - "Sattınız." demeyin bari.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Sattınız, siz sattınız.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, hatibimiz konuşuyor, lütfen, bir değerli hatip konuşuyor.

KADİM DURMAZ (Devamla) - Arkadaşlar, bu fabrikanın özelliği şu: Topraklarımıza fabrika yapılıyor diye o kentin insanları devlete arazisini bağışlamış, ülkemiz bir fabrika kazansın diye. Turhal, o zaman, arkadaşlar, 2.600 nüfuslu bir nahiye merkezi; daha sonra, nüfusu 100 binlere dayanan Turhal'ı, ne acı ki, AK PARTİ iktidarlarının öngörüsüz ve bu ülkenin geleceğini planlamayan politikalarıyla yeniden nüfusu 50 binlere düşmüş, daha da düşmekte olan bir ilçe hâline getirdiniz. İşte, o fabrikayı özelleştirdiniz arkadaşlar. Bu fabrikanın yanında, çok fonksiyonel kurulmuş bir de makine fabrikamız vardı.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - İşçileri işten attılar, pancarcıları perişan ettiler.

KADİM DURMAZ (Devamla) - Şu anda orada 32 işçiyle o koskoca makine fabrikası yaşamını sürdürmeye devam ediyor. Amacının ne olduğu belli değil. Gelinen nokta bu.

Fabrikamız, yaklaşık olarak 612 dönüm arazisiyle satıldı. Tabii ki özel sektör hemen buradan bir bölüm işçiyi, çalışanı, memuru devletin sırtına yükledi.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Çıkarttı.

KADİM DURMAZ (Devamla) - Kalanı, kendi, nitelikliymiş gibi düşünüp tasarladığı insanları Turhal'a getirip yerleştirdi, fabrikayı çalıştırmaya çalışıyor. Ancak, süre beş yıl ama Tokatlı bu filmi seyretti arkadaşlar. TEKEL sigara fabrikamız vardı; hepiniz bilirsiniz, TEKEL 2000 ve Tokat Sigarası böyle, çok itibar gören -sigarayı da böyle methetmeyi çok istemiyorum ama- bir sigaraydı. O zaman da satış sözleşmesinde şu vardı: "Fabrika beş yıl çalışacak." İktidar partisi milletvekilleri Tokatlı 37 bin tütün üreticisine, orada çalışan işçiye, nakliyeciye, kooperatif sahiplerine ve üyelerine şunu diyordu: "Arkadaşlar, bu beş yılın o sözleşmede olduğuna dikkat etmeyin. Biz söz verdik, Sayın Cumhurbaşkanımız söz verdi, o fabrika kapanmayacak." Arkadaşlar, fabrika 463 dönüm; şu anda orada, Tokat-Turhal yolunun kenarında büyük bir tabela var, "İtinayla hurda alınır." yazıyor. Ve tabii ki, buna bağlı 37 bin aile Tokat'tan göçtü; AK PARTİ iktidarları sayesinde de Tokat, son on yılın en çok göç veren ili oldu.

Arkadaşlar, tabii, bu Şeker Fabrikasının özelleştirilmesiyle sadece Tokat Turhal'da değil, Türkiye'nin birçok yerinde sorunlar yaşandı. Hatta Elbistan'da fabrika "Çiftçi ekmesin, ben buradaki kotayı başka şekilde değerlendireyim." diye pancarı söktürmedi, kış şartlarında köylüyü çamura sapladı, permeperişan durumda köylü pancarını teslim edemiyor. Artık teslim ettiği şeker pancarındaki -keyfiyete dayalı, ekmemeye zorlayan- o çamur fireleri de bir kenarda dursun.

Şu anda, arkadaşlar, mağdur 800 şeker işçisi yargıya gitmiş, işine iade için davanın sonucunu bekliyor. Yine, 964 işçiyi zoraki emekli ettiniz, bu insanlar sonucunu yargıda beklemekte. Yine, 81 milyonun sağlığını ilgilendiren, ŞEKER-İŞ'in açtığı bir dava var arkadaşlar, çok ilginç. Bakın, dava da aynen şöyle: Eğer şeker pancarı üretimi bu ülkede yapılmaz, şeker fabrikalarında şeker üretilmezse sektörde sağlıklı gıda olamayacağı yönünde bir dava ve bu dava kabul görmüş, şu anda Danıştayda görülüyor. İnanıyorum, az da olsa sayıları, bu ülkenin yargıcı olanlar 81 milyonun sağlığını 15-20 özel sektörden daha doğru görüp daha doğru düşünerek karar vereceklerdir diye düşünüyorum.

Yine Bor'da usulsüz şekilde bir devir oldu ama gözleri görmeyen Özelleştirme Kurumu ne acı ki bu devri de onayladı. Bunun da yargıya gidip düzeltilmesi noktasında gerekli mücadeleyi vereceğiz.

Arkadaşlar, Tokat dedik. Tokat, bütçeden yeteri kadar nasibini almayan ama 3 Kasım 2002'den bu yana, hani sizin "milat" dediğiniz tarihten bu yana karşılıksız severcesine size oy vermiş bir il. Ama gidin o köylüye, çiftçiye, Kazovalıya, Artovalıya, Erbaa'ya, Yeşilyurt'a, Niksar'a, Turhal'a, Zile'ye sorun, artık şartlar değişti arkadaşlar. Esnafta kan alacak damar, fabrikatörde ayakta duracak mecal bırakmadınız. Kapanmayan, kapatılmayan işletmeler ancak şöyle yürüyor: İşçilerinin maaşlarını öteleyerek. Sizin aldığınız bu tedbirlerle o işçilerin, o fabrikatörlerin, o küçük esnafın, sanayicinin, KOBİ'nin kendini toparlayıp -hani dinamik dediğimiz, Anadolu kaplanı dediğimiz bu firmaların- ülke ekonomisine katkı sunması oldukça zor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADİM DURMAZ (Devamla) - Sayın Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Durmaz, bir dakika ilave ediyorum, toparlayalım.

KADİM DURMAZ (Devamla) - Çözüm? Arkadaşlar, çözüm şu: Bu bütçe önce 81 milyonun dinamiklerini masaya yatıracak. Hani güç sarhoşluğuyla önemsemediğiniz sivil toplum örgütleri, meslek odaları var ya, onlarla bir masaya oturup ülkenin şöyle bir envanterini yapacak. Hani müflis esnaf gibi satıp verimli kullanmadığınız, kısa sürede geri dönüşü olmayan şekilde heba ettiğiniz o kaynakların hesabını 31 Martta sandıkta da soracağına inanıyorum ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)