GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:38
Tarih:20.12.2018

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Günlerdir 2019 bütçesini konuşuyoruz. İktidar partisinin milletvekilleri ve Hükûmet öyle bir tablo çiziyorlar ki sanki aynı ülkenin bütçe ve ekonomisinden bahsetmiyoruz. Yeni sistemin ilk bütçesi olan 2019 bütçesini incelediğimizde, maalesef, ülkeyi içinde bulunduğu ekonomik darboğazdan çıkaracak niteliklere sahip olmadığını görüyoruz. Ekonomik ilerlemeleri öngören, gelir dağılımını düzenleyen, katma değerli ürünler üretimini merkeze alan bir bütçe ise hiç değil.

Dolaylı vergiler, 2019 bütçesindeki 756 milyar gelirin yüzde 70'ini karşılıyor. Bu vergi türü, düşük gelirli vatandaşın bütçesini derinden sarstığı ve adaletsizliğe yol açtığı hâlde yine en yüksek vergi kalemini oluşturuyor. Peki, biz düşük gelirli vatandaşın sırtındaki yükü nasıl azaltacağız?

Dünya inovasyon çağında nesnelerin interneti, yapay zekâ, bunlardan hep bahsettik ama Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının bütçesinin 2018'e göre yüzde 4'lük bir düşüş yaşaması da dikkat çekici. Katma değeri en yüksek olacak olan alanda enflasyon, artı yüzde 4'lük düşüş, Hükûmetin vizyonunu ortaya koyuyor.

Görünen o ki o büyüme -tabii başarabilirsek- yine borçlanmayla sağlanmaya çalışılacak. Lüks, israf ve gereksiz kamu harcamalarına devam edeceğiz. Bu kanıya nasıl varıyoruz? "Tasarruf yapacağız, israfa son vereceğiz." diyenler, yalnızca geçen kasım ayında temsil ve tanıtma giderleri için 16 milyon, yine sadece kasım ayında kiralık taşıtlar için 54 milyon lira ödediler. Bu nasıl tasarruf? Siz her ne kadar "Kriz yok." deseniz de Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik kriz çok boyutlu yapısal bir kriz hâlini aldı ve siz bu krizi yok saydıkça derinleşmeye, ev ev, sofra sofra yayılmaya devam edecektir. Esnafı, çiftçiyi, memuru, asgari ücretliyi rahatlatın; kriz tedbirlerini ve yapısal reformları acilen yürürlüğe alın. Unutmayın, sizi, 2002 yılına kadar Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin yapısal reform fedakârlığı başarılı yapmıştı; ne zaman "Ben yaptım, ben oldum." dediniz Türkiye ekonomisi inişe, sonra çöküşe geçti. Dünya dengelerini doğru okuyamamanın bir sonucu olarak alınamayan doğru tedbirler, şimdi de krizi saklamak hedefiyle alınamıyor. Gelecek sene meşhur dış güçler ekonomimizi pas mı geçecek, yoksa dış güçlerle ilgili olumlu bir anlaşma mı yaptık? Yabancı yatırım sermayesinin Türkiye'ye güveni kalmayışından artık ekonomiye sıcak para pompalayıp piyasaları rahatlatma dönemi de sona erdi. Taşıma suyla değirmenin dönmeyeceği sözüne bir kez daha şahitlik ediyoruz. Gözüken o ki bu hüsran katlanarak büyüyecek.

Bugünü hep iktidarlarınızın öncesiyle kıyaslıyorsunuz ya hani, biz de bir kıyas yapalım: 2002'de Türkiye'nin brüt dış borcu 129 milyar dolar, Haziran 2018 verilerine göre ise 457 milyar olmuş; borç o kadar fazla ki faizi faizle öder hâle geldik. Bu kısır döngü bizi batırır. Altını çiziyorum, faizi faizle ödeyemeyiz.

Sayın milletvekilleri, borç artıyor; peki, bütçe açığı ne durumda yani nereden artırıp bu borcu ödeyeceğiz? Türkiye'nin bütçe açığı iç denge performansında ciddi bir bozulmayı ifade ediyor. Yani cep delik cepken delik. Yurt dışından para bulursanız çark dönecek ama borç artacak. 2018 mali yılı başında bütçe açığı 66 milyar öngörüldü, 72 milyarla kapatacağımızı söylüyoruz; 2019 bütçesinin 80 milyar açık vereceği öngörüldü, muhtemelen onu da 100 milyarla kapatacağız. Nihayetinde bu bütçe açıklarını nasıl kapatmayı düşünüyorsunuz? Vatandaşın sırtına seçimden sonra yeni zamlar mı yükleyeceksiniz, yoksa son günlerde yaptığınız gibi eski trafik cezalarının mı peşine düşeceksiniz? "Bu sene ne denemeliyiz?" sorusunu sormak yerine aklın yolunu aramak ülke menfaatinedir.

2023 yılı hedefleri arasında dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmek vardı. İddia hepimizi heyecanlandırmıştı fakat son verilere göre 18'inci sıradayız ve -kıyas için söylüyorum- 10'uncu sıradaki Kanada'nın gayrisafi millî hasılası bizim 3 katımız, nüfusuysa yarımız, yani bizden 6 kere daha zenginler; biz nasıl o sıraya çıkacağız? Ayrıca, IMF'nin projeksiyonuna göre, 2019 millî gelirimiz 631 milyar dolara gerileyecek, Türkiye listede 20'nci sıraya düşecek, döneminiz "düşüş dönemi" olarak anılacak. Çöküş dönemi olmaması için sizi ortak akla davet ediyoruz. Tasarruf ve üretim ekonomisinin tek çözüm olduğunda birleşmemiz gerekiyor. Çözüm, soğan depolarını basmak değil; çözüm, çiftçiye soğan üretecek imkânlar sağlayıp bu halka da soğan alacak ücret verebilmektir. Türkiye'nin önümüzdeki dönemde kalkınma hamlesi yapması için gerekenler aslında belli: Bilgiye ulaşmanın önündeki engelleri kaldırmalıyız; daha fazla demokrasi, hukukun üstünlüğünün tesisi, daha fazla güven ortamı ve eğitim. En temel haklar olarak saydığımız konularda bile dünyada ilk 100'e giremiyoruz. 2017 yılı hükûmet gücünün sınırlanması endeksinde 113 ülke arasında 111'inci sıradayız. Temel haklar endeksinde 107'nci, kamu düzeni ve güvenliğinde 106'ncı, hukukun üstünlüğü endeksine baktığımızda 101'inci sıradayız. Bu ülke hâlen dünyanın 18'inci ekonomisi ise, bunu halkımızın geçmişteki fedakârlıklarına borçlu. Bunu unutmayın ama halktan daha fazla fedakârlık istemeyin lütfen.

Sayın milletvekilleri, dünyadaki yeni modelin adı "beceri ekonomisi". Bu yeni model, kalifiye insan gücüne ve insan zekâsına dayanıyor. Artık, jeopolitik üstünlüğü, yer altı, yer üstü kaynakları, nüfusu olan değil; çağın ihtiyaçlarını doğru kavrayan, becerileri vatandaşlarına kazandıran ülkeler başarılı oluyor. Dünya şirketler sıralamasının en büyük 6 şirketinin teknoloji ve iletişim şirketleri olmasından da bunu anlıyoruz. Ekonomide 1'inci lige çıkmanın yolu da eğitim ve ekonomi arasındaki ilişkiyi doğru ve faydalı kurgulamaktan geçiyor. Türkiye, içerisinde bulunduğu orta gelir tuzağından, bugün alt gelir seviyesine düşmüştür. 10 bin dolardan 7 bin dolarlar seviyesine geriledik. Ülkemiz buradan "önce kalkınma, sonra eğitim" mantığıyla çıkamaz. Türkiye, eğitimi kalkınmanın lokomotifi olarak görmek zorunda. Önce eğitim, sonra kalkınma; sırayı doğru okuyun. Ülkemizin, dünyadaki yaşam standartlarına ulaşabilmesi için katma değeri yüksek sektörlerde çalışacak gençler yetiştirmekten başka çaresi, yolu yok çünkü doğru eğitim demek ekonomi demek, refah demek. Biz, eğitimin önemini vurguluyoruz lakin görüyoruz ki Hükûmet, eğitimi ve kendini geliştirmeyi bitirmeye niyetli. Dün Resmî Gazete'de yayımlanan karara göre kitap ve kırtasiye ürünlerindeki KDV oranını yüzde 8'den 18'e çıkardık. Vergi artırımına gidecek başka yerimiz kalmadı mı ki çocuklarımız kitap, gazete okumasın istiyoruz?

OECD Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı olan PISA listesine baktığımızdaysa 72 ülke arasında 50'nci sırada olduğumuzu görüyoruz. Bu sıralama, çocuklarımızın değil, on altı yıllık AK PARTİ iktidarının karnesidir, Türkiye'yi sürüklediğiniz geleceğin göstergesidir.

Ayrıca, düne kadar "yerli ve millî para" söylemiyle vatandaşı döviz bozdurmaya yönlendiren, döviz bozdurmayanları vatan haini ilan eden Hükûmet, bugün altın ve döviz cinsinden devlet tahvili ihracına başladı. Yerli, bireysel yatırımcıya iki yıl vadeli, yüzde 2,4 faizle tahvil satacaksınız; bu nasıl bir çelişkidir? Bu hareketler güvensizliği artırıyor, tam olarak da bundan bahsediyoruz işte. Türk lirası karşısında dolar ve euroyu cazip hâle getirerek dolarizasyona kendi ellerinizle zemin hazırlıyorsunuz. Bu kararlardan sonra eğer lira tekrar yüksek değer kaybı yaşarsa yine mi "dış güçler" diyeceksiniz?

Sayın milletvekilleri, AK PARTİ iktidarında vatandaşın borcu 80 kat artmış, vatandaşlar ve KOBİ'ler borç batağına saplanmış. BDDK'nin Kasım 2018 Raporu'na göre, yasal takibe giren tüketici kredisi ve kredi kartı borcu 29 milyar; 333 bin KOBİ, 36 milyar liralık borcu zamanında ödeyemediği için icralık; vatandaşın banka borcu da toplamda 520 milyar liraya ulaşmış. 2002'de iktidara geldiğinizde bu rakam 6,5 milyardı, sadece 6,5 milyar lira.

Borç demişken 2018 yılındaki karşılıksız çek tutarında, geçen yıla göre, yıllık yüzde 60'lık bir artış yaşandığını da hatırlatmak istiyorum. Bu tutar da 25 milyar liraya ulaşmış ama onlara konkordato yok. Tüccarda da borcunu ödeyecek para yok, karşılıksız çeklerle süreç ötelemeye ve ekonomiyi sekteye uğratmaya maalesef mecbur kalıyorlar. Taşıma suyla değirmen ancak bu kadar dönüyor onlar için.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sıdalı, bir dakika ilave ediyorum, toparlayın.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) - Toparlıyorum.

Her fırsatta eleştirdikleri cumhuriyetin ilk on beş yılında dış ticaret fazlamız varken AK PARTİ'nin on beş yıllık ekonomik karnesine baktığımızda dış ticaret açığımız toplam 820 milyar dolar olmuş, hep kaybetmişsiniz. Tekrar ediyorum: Dünyaya karşı katma değerli ürünler ihraç edemedikçe bu açık da büyümeye devam edecektir.

Değerli milletvekilleri, son olarak da Mersin'in Anamur ilçesinde gerçekleşen doğal afet olaylarına dikkat çekmek istiyorum. Yaşanan iklim değişikliklerinin de etkisiyle Anamur'da son bir ayda 3 büyük hortum ve fırtına gerçekleşti, yüzlerce çiftçimizin etkilendiği bu afetlerin toplam zararı 10 milyar lirayı buldu. Mağdur çiftçimize en içten geçmiş olsun dileklerimi iletmekle birlikte, Anamur ilçesine ve çevresinin afet bölgesi ilan edilmesine yardımlarını yüce Meclisten talep ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu dönemin milletimize, vatanımıza hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Saygılarımla. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)