| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 38 |
| Tarih: | 20.12.2018 |
CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın 4'üncü maddesi üzerinde söz aldım. Bu madde yedek ödeneklerle ilgili. Maliye Bakanlığı, birtakım kurum ve kuruluşların ihtiyacı için bazı bakanlıklardan transfer yapıyor. Niye bunu yapar, 2006'dan bu yana devam eder, niye bunu yapar; anlamış değiliz. Herhâlde bir, ek bütçe çıkarma zorluğundan yapar, bir de işin başında fazla gider gözükmesin diye yapar. Böyle dolanarak bir iş yapılır. Neredeyse bu kötü alışkanlık gelenek hâline gelmiş. Niye böyle muvazaalı işler yaptığınızı çok anlamıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de kriz var mı, yok mu tartışmaları devam ededursun. Burada bir konu, bir taraftan krizin sebebi nedir tartışması devam ediyor. Bir grup diyor ki: "Krizin sebebi Türkiye'de tek adam rejimi var, hukuk devleti yok, bundan dolayı ekonomik kriz var."
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - O grup biziz.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - O grup sizsiniz.
Bir grup da diyor ki: "Hayır, krizin sebebi ekonomiktir, ekonomi kurallarına uyulmadı, IMF programı iptal edildi, dolayısıyla da kriz bundan çıktı." Bir başka grup da diyor ki: "Hayır kriz mriz filan birtakım sıkıntılar var, ismi kriz değil, bu sıkıntıların sebebi düşmanlarımızdan gelen, Batı'dan gelen ekonomik saldırıdır."
Değerli arkadaşlarım, bu üçü de söz konusu. Bu üçüyle ilgili de birtakım sıkıntılar elbette vardır. Ama Türkiye'de şu anda yaşamış olduğumuz temel krizin sebebi aslında sadece Türkiye'yle de ilgili değildir, dünyada uygulanmakta olan bu finans kapitalizmi dediğimiz, bu yeni birikim sisteminin, modelinin krizidir. Bu birikim sistemi ta 70'lerden bu tarafa geliyor. Kapitalizm tıkanmıştır. Yeni hedeflere ulaşmak için yeni politikalar geliştirilmiş, bu politikaların en önemli aracı dolar olmuş. Dolar basmış ve göndermiş değerli arkadaşlar. Dolarla beraber saldırmış. İşte biz de bu dolarlara kanarak dolarların bağımlısı olmuşuz. Bol, ucuz dolar gelmiş, faiz de düşük, bunu almışız, kendi içerideki dağıtım ve birikim modelimize de uygun düşmüş, inşaata, betona gömmüşüz. Başka bir şey daha yapmışız, hammadde ucuz geldiğinden dolayı dışarıdan gelen hammaddeye, ara maddeye sanayimizi esir etmişiz. Dolayısıyla bağımlı hâle gelmişiz, dolarkolik. Şimdi, 2013'ten itibaren kapitalizmin merkez ülkeleri başka bir modele geçtiler ve dolarları geri çekmeye başladılar, likiditeyi kıstılar, sıkıntı başladı. Ne sıkıntısı başladı, biliyor musunuz? Kesilme sendromu değerli arkadaşlarım. Sizde, Hükûmette kesilme sendromu. Bu kesilme sendromu uyuşturucu bağımlılığıyla ilgili bir terimdir ama tam da uyuyor. Dolar gelmiyor, pahalı geliyor, faizler yükseldi, ara ürüne zam geldi dolardan dolayı, dolar fiyatları arttı, ne yapacağız? Sanayi tıkandı, krediler geri ödenmez hâle geldi, Türkiye büyük bir sıkıntı içine düştü. İşte, bu krizdir değerli arkadaşlarım da bu krizin sebebi -dünyada böyle oldu dememe bakmayın- sizsiniz çünkü siz doların kışkırtıcılığına kapıldınız, siz doların kolaylığına kapıldınız çünkü içeride ancak bununla biriktirdiniz, bununla dağıttınız.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, her alanda, üretimde, istihdamda, gelir, ücretlerde, döviz, faiz, hangi alana bakarsanız bakın, Türkiye'de çok ciddi bir sıkıntı var. Ne kadar başınızı kuma gömerseniz gömün, Türkiye'de büyüme 1,6. 1,6, büyüme falan yok, müthiş, 7,2 ve 5,3'ten buraya geldik, küçülme var Türkiye'de. Sanayi üretiminde ciddi bir gerileme var, geçtiğimiz aya göre 1,9, geçtiğimiz yılın aynı ayına göre 5,7. Enflasyon 21,62, işsizlik 11,4, dolar hâlâ 5,30-5,50 arasında gidiyor, geliyor. Genç işsizlik oranı, biliyorsunuz, 22'ye doğru gidiyor. Kredilerde ciddi bir sıkışma var, bu krediler geri dönmüyor, batan krediler var, 1.700 firma -daha fazla, 4.500 diyen var- konkordato ilan etmiş, karşılıksız çeklerde patlama var, ciddi bir sıkıntı var değerli arkadaşlarım. Uzun bir konu ve bunu görmek mecburiyetindesiniz. Bakın, size özetle iki alanda neler yaşanıyor ve siz hangi yanlışlıkları yapıyorsunuz, anlatayım. İki alanda anlatacaktım, inşaat, finansta ama Güler Sabancı'nın bir açıklaması oldu, "Enerji de desteklenmelidir." dedi Sabancı. Sabancı, biliyorsunuz, sanayiden çıkarak inşaata, enerjiye ve finansa yönelen bir firma, parayı da nereye götürdüler, bilmiyoruz, "Enerji de desteklensin." diyor, enerjide de ciddi sıkıntı var.
Değerli arkadaşlarım, en önemli problem inşaat alanında. İnşaat, biliyorsunuz, aslında müteahhitler, siyasiler ve bankacılık sınıfı iş birliği yaparak dışarıdan gelen ucuz parayla Türkiye'yi betona gömdüler. Öyle bir betona gömdüler ki değerli arkadaşlarım, hâlâ Türkiye'de kirada kalanlar yüzde 42 olmasına rağmen 1 milyondan fazla konut stoku var, fazlalık var.
Şimdi, bunlar diyorlar ki: "Aman, batıyoruz, bize yardım edin." "Nereden yardım edelim size?" "Devletten yardım edin." diyorlar ve siz de bunu yapmaya başladınız. Önce Emlak Bankı kullanmaya başlayacaktınız, böyle şeyler söylediniz, Emlak Bank fazla konutları satın alacaktı; olmadı, sıkıntı çıktı. Bu sefer "İller Bankası -torba yasaya getirdiniz- holding olacak, bunlara ortak olacak."; bu da "Olur." "Olmaz.", tartışılıyor. Bu sefer, devlet ihalelerine giren firmaları kurtarmak için, girdi maliyetlerini bahane ederek, sözleşmelerini feshetme ve teminatları iade etme şeyi getirdiniz; o da olmadı. Gayrimenkul sertifikası sistemi getirdiniz, o da olmadı. Bankaların elindeki geri dönmeyen konut kredilerine karşılık Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankasını işin içine sokarak türev kâğıtları Türkiye piyasasına getirdiniz ve batmak üzere olan 632 bin konut kredisini menkul kıymetlere çevireceksiniz. Bu bir şey, değerli arkadaşlarım, bir şekilde finans cambazlığı. Ama finans kesiminde de çok ciddi sıkıntı var, finansta da çok ciddi tıkanıklıklar var, orada da bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz ama işin içinden çıkamıyorsunuz çünkü buna siz sebebiyet verdiniz.
Devlet bankalarını acayip bir şekilde kullandınız değerli arkadaşlarım ve şu anda devlet bankaları ciddi bir şekilde tıkandı; geri dönmeyen krediler dolayısıyla başları dertte. Onlara da diyorsunuz ki "Bu geri dönmeyen konut kredilerini yapılandıracağız; varlığa dayalı senetler çıkaracağız, bunu da devlet tahviliyle değiştireceğiz; gerekirse bunu, Merkez Bankasından para çekmenizde kullanacağız." Onları da oyalıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bunlar çıkış değil, buradan hiçbir yere gidemezsiniz. Kriz önce dövizle başladı, kur krizi, sonra reel sektör krizi, şimdi de sizin yanlışlarınız dolayısıyla hızlı bir şekilde finans krizine doğru gidiyor değerli arkadaşlarım. Geri dönmeyen, ödenmeyen krediler, takibe alınanların yanında, tehlike gösterenlere de baktığınız zaman yüzde 18'e dayanmıştır ki bu bankacılık sektöründe, finans sektöründe ciddi SOS anlamına geliyor değerli arkadaşlarım. Türkiye'nin önemli bir finans problemi var ve Allah korusun, 2001'deki krize benzer bir kriz patlamak üzere. Onun için, başınızı kumdan çıkarın, gerçeği görün ve radikal tedbirler alın değerli arkadaşlarım.
Bakın, borçlanmaya çalışıyorsunuz ama olmuyor, zorla bir yere gidilmiyor. Büyük sıkıntılar var ama önümüzde de 31 Martta bir seçim var değerli arkadaşlarım. Bu seçimde radikal tedbirler... Aslında karar aldığınız ve ikinci Londra seferinde o finansörlere verdiğiniz söz gereği sıkı para politikalarını, sıkı maliye politikalarını uygulayamıyorsunuz, ciddi sıkıntı var. Ne yapacaksınız? Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı oturdu, yapılacak şeyi, taktiği şöyle çizdi: Ekonomideki bütün bu sıkıntıları, ödeme güçlüklerini, batan kredileri, finans sektöründeki bütün problemleri, bütün bunları örtmek için bildiği, ezber bildiği bir şeye döndü; 2002'den, 2003'ten bu yana yaptığı bir şeye döndü, nedir, kutuplaştırma politikaları. Ama kutuplaştırma politikaları bu sefer dibine vurdu değerli arkadaşlarım. Ne dedi Sayın Cumhurbaşkanı? İşte, Fransa'daki Sarı Yeleklilere atfen, "Hadi bakalım, Türkiye'de deneyin de görelim." derken "Ana Muhalefet Partisinin Genel Başkanı bu sefer kaçamayacaksın." Ana muhalefet partisini neyle tehdit etti değerli arkadaşlarım? Dedi ki: "Siz çıkarsanız biz de, bu vatandaş, bu millet size saldırır."
Değerli arkadaşlar, ne demek ya? Milletin bir kısmı bu hayat pahalılığını protesto etmek için sokağa çıkacak ve ülkenin Cumhurbaşkanı diyecek ki: "Milletin diğer kısmını size saldırtırım." Bunun adı iç savaş kışkırtıcılığıdır değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Bir Cumhurbaşkanı seçim kazanmak için...
BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, bir dakika veriyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Lafı çarpıtıyorsun. Niye çarpıtıyorsun?
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Peki ne demek?
Siz gelin, benden sonra konuşacak olanlar gelsin, söylesin. Bir başka partinin genel başkanı da "Yerlere yatırırız." filan dedi. Bir tane gazeteci "Hadi bakalım, çıksınlar, keseriz." filan dedi. Öbürü de, işte "sokağa çıkın" diyenlere portakal, narenciye filan...
Değerli arkadaşlarım, ne oluyor ya? Bu ülke bizim ülkemiz. Ekonomik kriz de, siyasal krizde bizim işimiz. Üzerinde ayak bastığımız zemin ortadan kalkarsa hepimiz yok oluruz, sizde yok olursunuz.
Değerli arkadaşlarım, Cumhurbaşkanının bu durumu, gerçekten 31 Martla ilgili ciddi sıkıntıların olduğunu gösteriyor ama bu ülkede seçim de kazanılır, seçim de kaybedilir. Nitekim, on yedi seneden beri yönetiyorsunuz değerli arkadaşlarım. Eğer bu ülke, bu zemin kalmazsa Allah korusun etrafımızdaki ülkelerde yaşananlar Türkiye'de yaşanırsa hiçbirimiz kalmayız. Dolayısıyla, bunların hepsi gelip geçicidir, bu hırstan vazgeçmesi gerekir. Teslim olmayın değerli arkadaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanını uyarın. Ya gerçeklik duygusunu kaybetti Sayın Cumhurbaşkanı ya da gerçekten hırsına yeniliyor. Siz uyarın değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RECEP ÖZEL (Isparta) - Hadi oradan ya! Boş laflar onlar.
BAŞKAN - Toparlayalım.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Yoksa siz de sorumlu olursunuz değerli arkadaşlarım.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Boş boş...
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Uyarın uyarın, görevinizi yapın. (CHP sıralarından alkışlar)