GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:41
Tarih:26.12.2018

HDP GRUBU ADINA KEMAL PEKÖZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubumun verdiği araştırma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce bir önceki dönem Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, milletvekillerimiz İdris Baluken ve Sırrı Süreyya Önder şahsında tüm tutuklu vekillerimizi; Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gültan Kışanak şahsında ise tüm tutuklu belediye eş başkanlarımızı ve partililerimizi selamlıyorum.

4 Kasım 2016 tarihinde partimizin eş başkanlarının ve milletvekillerinin bir gece yarısı operasyonuyla gözaltına alınıp tutuklanmaları Türkiye siyasal tarihine 4 Kasım siyasi darbesi olarak geçmiştir. 4 Kasım 2016'dan bu yana eş genel başkanlarımız dâhil 17 milletvekilimiz tutuklanmış, 10 milletvekilimiz hâlihazırda tutuklu bulunmaktadır. Tutuklu bulunan ya da yargılanması devam eden hiçbir vekilimizin hukuki dayanağı bulunmayan bir şekilde yargılanmaları sürmektedir.

Değerli milletvekilleri, Meclisin cezaevinde tutulan tek üyesi Leyla Güven'in tutuklu yargılandığı dosyanın duruşması da bugün Diyarbakır'da görüldü ve tutukluluğunun devamına karar verildi. Duruşma 25 Ocak 2019'a ertelendi oysa Leyla Güven'in bugün tahliye edilmesi, en azından gecikmiş de olsa şu anda aramızda olması gerekirdi.

Leyla Güven neden serbest bırakılmalı ve aramızda olmalıydı; birazdan onu tek tek size anlatmaya çalışacağım. Leyla Güven, 24 Haziran genel seçimlerinde milyonların oyuyla milletvekili seçilmiş olmasına rağmen tahliye edilmemiştir. Güven hakkında milletvekili seçildikten beş gün sonra yani 29 Haziran 2018 tarihinde tahliye kararı verilmesine rağmen, savcılık tarafından yapılan itirazla, 10. Ağır Ceza Mahkemesi tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Aslında mahkemenin karşı oy yazısında da belirtildiği üzere, Anayasa'nın 83/4 maddesine göre de tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclisin yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlı olması sebebiyle öncelikle durma kararı verilmesi gerekmekteydi. Ayrıca, mahkeme, Yargıtay tarafından CHP Milletvekili Sayın Enis Berberoğlu hakkında verilen kararı da emsal olarak kabul etmemiştir.

Peki, neden bu gerçekleşmiyor? Kanunlar, kararlar kişilere bağlı mı uygulanmak isteniyor. Eğer değişiyorsa ve kişilere göre uygulanıyorsa bu o zaman siyasi bir tercih olduğunun göstergesi olur. Eskiden hani -hâlâ da söylenir- bir söz vardı genel olarak "Kürt anasını görmesin." denirdi. Bu kararlarla şimdi de "Kürt ne olursa olursun tahliye edilmesin ve cezaevinde kalsın." denilmiş oluyor.

Şimdi, mahkemenin verdiği siyasi kararlardan önce, Leyla Güven'in cezaevinde tutulması zaten Anayasa'nın 83'üncü maddesinin ikinci fıkrasında tanımlanan milletvekili dokunulmazlığına da aykırıdır, Yargıtay kararlarına da aykırıdır. Yargıtayın bu konuda verdiği kararlarda bir bütünleştirme olmadığı için mahkemeler farklı kararlar verebilmektedir. Bunun da mutlaka bir an önce düzeltilmesi gerekir.

Yine bu konuyla ilgili Anayasa Komisyonu Başkanı İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Şentop'un açılış konuşmasında da değindiği gibi, Anayasa değişiklik teklifiyle Anayasa'nın 80'inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi hükmünün uygulanmaz denildiği, Anayasa'nın 80'inci maddesinin dördüncü fıkrasının varlığının sürdüğü, tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasının Meclisin dokunulmazlığı yeniden kaldırılmasına bağlı olduğu, bu hükme ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmadığı için hükmün yerinde durduğu ve geçerli olduğu, dolayısıyla tekrar bir seçim olması hâlinde seçilenlerin dokunulmazlığının kaldırılan dosyalar bakımından dokunulmazlığın yeniden kazanılacağı açık olduğu ifade edilmiş, dile getirilmiştir. Şu an geldiğimiz aşamada biraz önce de somut örnekler ve olaylarla açıklamaya çalıştığım gibi hukuk devleti ilkesinden uzaklaşılmıştır. Güven'in tutukluluğu Anayasa'ya aykırı, yasalara aykırı, hukuka aykırı, milletvekili dokunulmazlığına aykırı ve yanlış bir uygulama olarak önümüzde durmaya devam etmektedir. Şimdi "Biz bu tutukluluğun neresinden tutarsak elimizde kalıyor." diyeceğim ama aslında bu elimizde kalmıyor, hepinizin, hepimizin elinde kalıyor.

Kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığının içselleştirilmesi hukuk devletinin bir gereğidir. Yargının bağımsız ve tarafsızlığını ihlal eden uygulamalar ve düzenlemeler araştırılmalıdır. Eğer ki bu kararın siyasi olmadığını iddia ediyorsanız, gelin beraber araştıralım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

KEMAL PEKÖZ (Devamla) - Kuvvetler ayrılığı ilkesini işlevsizleştiren müdahaleleri araştıralım.

Son olarak milyonların, Hakkâri halkının seçtiği Leyla Güven tam kırk dokuz gündür açlık grevinde. Açlık grevinde olması kendisinin tutukluğuyla ya da özel istekleriyle ilgili değil, İmralı'ya uygulanan ve Türkiye'nin geleceğini karartıyor olarak düşündüğü tecridin kaldırılması içindir. Leyla Güven'in tutukluluk hâlinin iç hukukta o kadar çok garabeti vardır ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine değinmeye bile gerek görmüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)