GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:41
Tarih:26.12.2018

CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, 38 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine grubum adına konuşacağım ama ondan önce birkaç konuya girmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin üç önemli konuyla başı dertte. Bunlardan bir tanesi -işte konuşuyoruz- ekonomik kriz. Sayın Cumhurbaşkanı ve iktidar partisi mensupları "Ekonomik kriz yok." diyorlar. Var mı yok mu, artık onu takdir eden ediyor. Siyasal ve toplumsal olarak da Türkiye -biraz evvelki tartışmalardan da çok açık, net göründüğü gibi- bir kriz içinden geçiyor, sıkıntılar var. Bu yetmiyormuş gibi değerli arkadaşlarım, dış politika, uluslararası ilişkiler konusunda da zaten sıkıntılı olan ülkemiz son birkaç ay içinde daha başka sıkıntıların içine de sürükleniyor.

Değerli arkadaşlarım, sürekli olarak deniliyor ki: "Güney sınırlarımızdan güvenliğimizi tehdit eden terör unsurları var. Bundan dolayı burada, şu şekilde bulunmamız gerekiyor, şu hareketleri yapmamız gerekiyor."

Şimdi, anlıyoruz ki... Tabii, Türkiye -Hükûmet ya da Sayın Cumhurbaşkanı- bir şey söylemedi ama Amerikan Başkanı dedi ki: "Biz gidiyoruz ve bu bölgedeki DEAŞ'la mücadeleyi Türkiye gibi ülkelere, Türkiye'ye bırakıyoruz." Sadece DEAŞ değil değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, Amerika'nın çekilmesinden ortaya çıkan boşlukta bir bakıyoruz ki rejim güçleri de buraya doğru ilerlemeye başladı, bazı kasabaları almaya başladı, yayınlar yapılıyor.

Nedir yani bugünlerin özelliği ne? Bir de 31 Mart seçimlerine doğru gidiyoruz. Şimdi, 31 Mart seçimlerine doğru giderken ekonomik sıkıntı, işte ciddi bir şekilde büyümede problem var. "Hayır, işte 1,6 büyüdük her şeye rağmen." Ama 7'den geldiniz oraya. Bu, büyüme falan değil ve dördüncü çeyrekte ne olacağını az çok hepimiz biliyoruz. İşsizlik oranları belli, "Her şeye rağmen doları yendik." filan; bir şeyi yendiğimiz yok, 5,30 ile 5,50 arasında gidip geliyor yani ekonomide ciddi problemler var. Sanayi büyümesi falan da yok, küçülme olduğuna göre önümüzdeki günlerde daha başka sıkıntılar çıkacak.

Değerli arkadaşlarım, böyle bir ortamda Sayın Cumhurbaşkanı -çok iyi bildiği iki şey- gerginlikle Türkiye'yi seçime götürüyor. Ne ilgisi var diyeceksiniz bu paketle? Bu paket de bir seçim paketi, o nedenle söylüyorum değerli arkadaşlar.

Cumhurbaşkanı daha Adalet ve Kalkınma Partisinin kurulduğu günden beri, sürekli şekilde, özellikle 2010'lardan sonra, toplumu gererek, toplumu kutuplaştırarak, neredeyse artık sinir uçlarına da dokunarak seçime götürüyor Türkiye'yi. Çok gergin Türkiye; her gün böyle şeyin üzerinde oturuyoruz, kimse ses çıkaramıyor.

"Bizden birisi konuştuğu zaman ne derse doğrudur, öbür taraftan birisi konuştuğu zaman ne derse yanlıştır hatta öbür taraftaki insanların hepsi haindir, teröristtir." Böyle gidiyor. Herhangi bir insan bunu derse şey değil -tabii sorun- ama Sayın Cumhurbaşkanının demesi çok ciddi problem.

Arkadaşlar, bir Cumhurbaşkanı çıkıp programda herhangi bir vatandaşa "Portakal mısın, mandalina mısın, narenciye misin?" filan; öbürüne, efendim, grup başkan vekiline yani "Şimdi tazminat, sonra ceza." Ya, siz kimsiniz Sayın Cumhurbaşkanı? (CHP sıralarından alkışlar) Elbette Cumhurbaşkanısınız ama yani siz hukukçu değilsiniz ki mahkemeler var. Ya, eskiden mahkemelere bir şekilde işaret veriyordu, şimdi emir veriyor, cezasını tayin ediyor, bir kanun maddesini söylemedi değerli arkadaşlarım. Bu olmaz, bununla Türkiye yol alamaz değerli arkadaşlarım, Türkiye bir yerde çarpar. Bakın, üzerine bastığımız yer yani hukuk devleti zemini hepimizin üzerinde durduğu zemindir. Bu zemin ortadan kalkarsa hepimiz ortadan kalkarız değerli arkadaşlarımız, yaşama şanslarımız olmaz.

Şimdi, üzerinde konuştuğumuz bu, Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi 12 maddeden ibaret, 9 ayrı kanunda değişiklik yapılıyor değerli arkadaşlarım. Şimdi, bu kanunun maddelerine geçmeden evvel, bu kanun nasıl geldi ve diğer kanunlar nasıl geliyor, bunun üzerinde konuşmamız gerekiyor, çok geniş bir şekilde konuşmamız gerekiyor değerli arkadaşlar. Bu torba yasa sistemi artık Türkiye'nin taşıyabileceği bir sistem değil. Bir defa değerli arkadaşlarım, siz işte başkanlık sistemi gelirken ya da Cumhurbaşkanlığı sistemi gelirken dediniz ki: "Meclis çok güçlü olacak, kanunları bütünüyle milletvekilleri getirecek, hiçbir şekilde hükûmet ya da Cumhurbaşkanı kanun tasarısı getirmeyecek bütçenin dışında." Şimdi, değerli arkadaşlarım, kanun teklifleri geliyor. Ya, kendi kendimizi niye gülünç duruma düşürüyoruz arkadaşlar ya? Öyle teknik konular var ki... Bu kanun teklifini getiren arkadaşımız da şimdi burada oturmuyor.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Buradayım, geldim.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Nereden bunları bilmiş? Bu Boğaziçi'ndeki koordinatları, bunları nereden bilmiş, nasıl bilmiş? Belli ki çok açık ki Hükûmet getiriyor, bürokratlar getiriyor ama birbirimize yalan söylüyoruz değerli arkadaşlar. "Ben getirdim." diyor ama Komisyonda öyle bir oturuyor ki arkasında devlet memurları var. Ben de muhalefet olarak bu kanun teklifi yanlıştır diyorum, bu madde yanlıştır diyorum ama arkamda kimse yok. Onun arkasında devlet memurları var, onlardan istifade ediyor. Bu yanlış değerli arkadaşlarım, böyle olmaz, bunu sürdüremezsiniz, komik duruma düşüyoruz demokrasimiz, hepimiz. Bu böyle olmaz.

Bakın, geçen gün, şu anda Meclisi yöneten Meclis Başkan Vekilimiz ne duruma düştü? Bakın, dün kabul edilen Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Katar Devleti Hükûmeti arasında yapılan anlaşmanın onaylanmasına dair kanun teklifi, Mustafa Şentop'a ait. Sayın Şentop, tebrik ediyorum sizi, Hükûmetimiz adına anlaşma yapmış ve kanun teklifini buraya getiriyor. Olmaz, bunu unutmuşsunuz değerli arkadaşlarım. Anayasa'da uluslararası anlaşmaların nasıl olacağı, nasıl... Ya, Hükûmet sunacak bunu, başka çare yok.

Şimdi, -bakın, bu sistem şu anda bir şekilde devam ediyor, devam edebilmesi için- iktidarıyla muhalefetiyle, inatlaşmaktan falan vazgeçip bunları düzeltmemiz gerekiyor. Yoksa gerçekten komik duruma düşüyoruz değerli arkadaşlarım. Bu olmaz, bununla bir yere gidemeyiz.

Kanun teklifine gelince: bu teklif, vatandaşlarımızın birtakım ihtiyaçlarından kaynaklandı. Biraz evvel bir arkadaşımız sordu. Yani Yüksek Seçim Kurulu üyeleri... Teessüf ederim Sayın Katırcıoğlu, Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin ihtiyacı olamaz mı, onlar vatandaş değil mi? Onların da bir sene uzatmaya ihtiyacı var, ihtiyaçlarını karşılıyorlar.

Bu yasa teklifi, değerli arkadaşlarım, kimin ihtiyacı biliyor musunuz? Hükûmetinizin işte, Cumhurbaşkanının ihtiyacı, ismini koyayım: Sayın Binali Yıldırım'ın ihtiyacı. 29'unda sanıyorum, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olarak açıklanıyor. Bu paketle beraber İstanbul'a gidecek, çok açık. Ve bundan sonra da bu seçim serbest seçim diye kimse iddia etmesin. Adaylardan birisi kanun çıkarıyor ya, kanun çıkarma yetkisi var adaylardan birisinin. Gidiyor, kamyoncularla İstanbul'da bir toplantı yapıyor. "Öyle mi, çok mu ceza verdiler size? Affettim ya!" diyor. Geliyor, burada, hemen Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu da sürekli şekilde destekliyor; "Tamam." diyorlar, hemen Sayın Binali Yıldırım'a kanun yapıyorlar. Bu kanunla gidecek.

Ha, şunu da söyleyeyim: Bu kanundaki birçok maddeye biz de "evet" diyeceğiz yani birtakım düzenlemeler var, onlara "evet" diyeceğiz, eleştirilerimizi yaparak "evet" diyeceğiz değerli arkadaşlarım.

Şimdi, maddelere geçecek olursam değerli arkadaşlarım, hepsinin üzerinde çok fazla durmayacağım ama 1'inci madde, aslında Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda daha evvel görüşüldü; 71 maddelik bir torba vardı, o torbadan alınıp getirildi. Nedir bu? Polis Bakım ve Yardım Sandığının ortak olması. Değerli arkadaşlarım, şu anda 280 binin üzerinde, 300 bine yakın Emniyet mensubu var ve bu sandığa ancak 45 bin kişi üye olmuş. Şimdi, bundan sonra memur olacak arkadaşların tamamı zorunlu olarak buraya üye olacak. Bu, Anayasa'ya aykırı arkadaşlarım, derneklerle ilgili 33'üncü maddeye aykırı, 48'inci maddeye aykırı, aykırı...

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Değil, hiç değil.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Tamam, biraz sonra gelir anlatırsın.

Niye bu arkadaşlar üye olmamış, 288 bin kişiden niye 45 bin kişi üye olmuş? İki sebep vardır, ya polisler gerçekten geçim sıkıntısı içinde, çok ciddi problemler var ya da bu sandığa inanmıyorlar, bu sandığın kendilerinin yararına olduğuna inanmıyorlar değerli arkadaşlarım. Niye o zaman kanun zoruyla üye yapacağız? Bu, yanlıştır. Bu maddenin çıkarılması için önerge verdik, onu desteklemenizi bekliyorum değerli arkadaşlarım.

Her maddeyle ilgili konuşmayacağım, arkadaşlarımız bölümler ve maddeler üzerinde de konuşacaklar. Konulardan bir tanesi de Karayolları Trafik Kanunu'nda değişiklik yapılıyor 3'üncü maddeyle, yapılan değişiklik; 2019 yılında hani bütün cezalarda, harçlarda yeniden değerlenme oranında artış yapılıyor ya, trafik cezalarında yapılmayacak diyor. İlk bakışta çok şey gibi geliyor falan ama hemen düşündürüyor "Niye diğer cezalarda yapılmıyor, niçin diğer harçlarda yapılmıyor?" diye. Gerekçe olarak arkadaşlarımız dediler ki: "Biz iki ay evvel bu konuda değişiklik yapmıştık." Gerçekten yaptılar. İki ay evvel bu Mecliste, Sayın Zengin, aynen bu adla bir kanun çıkardık biliyor musunuz? Aynen bu adla yani "Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun." Bakın, neredesiniz? İki ay evvel aynı adla kanun çıkardık ve bazı trafik suçlarının cezalarını artırdık ama trafik magandaları hedeflenmişti, o zaman işte, ölümler filan olmuştu, infial vardı, bunu gidermek için yaptınız ve caydırmak amacıyla bu şey... Şimdi, diyorlar ki: "Zaten trafik cezalarını artırdık dolayısıyla 2019'da artırmayacağız." Seçim için bunu yapıyorsunuz, çok açık; 2019'da caydırma şeyi olmayacak mı değerli arkadaşlarım? Olacak ama siz bunu bu şekilde geçiriyorsunuz.

Başka bir madde, 4'üncü madde değerli arkadaşlarım. Bu 4'üncü madde, daha evvel, mayıs ayında çıkarmış olduğumuz imar affıyla ilgili. O mayıs ayında, Boğaziçi öngörünüm bölgesi bu imar affından, imar barışı filan diyordunuz, imar barışından istisna edilmişti. Niye? Çünkü Boğaziçi Kanunu var. Bu kanun varken böyle bir şey Boğaziçi'nde yapılamaz. Boğaziçi Kanunu, biliyorsunuz, değerli arkadaşlar, 1983'te çıktı. Çok müthiş bir şeyi var. Yani "Bize atalarımızdan, geçmişten kalan, Türkiye'nin imzası, Türkiye'yle ilgili böyle çok belirleyici birkaç tane işaret deyin." derseniz bir tanesi Boğaz'dır. Bu Boğaz'ı koruyacağız ve gelecek nesillere bırakacağız diye Boğaziçi Kanunu çıkmıştı. Ama Boğaziçi Kanunu'nda yazılan ne vardıysa hepsi ihlal edildi. Siyasetçiler -ayrım yapmıyorum- işte, belediye başkanları, o memurlar filan, hepsi ihlal etti ve bugün Boğaziçi bu hâle geldi.

Şimdi bu hâli meşrulaştıracağız ama burada iki tane konu var, bunlardan bir tanesini biz destekliyoruz. Neyi destekliyoruz? İstanbul'a gelmiş, zamanında başını sokacak bir yer aramış ve oralarda ev yapmış. Niye? Çünkü devlet, sosyal devlet görevini yapmadığından dolayı vatandaş ev yaptı, gitti oraya ev yaptı. Yıllar geçti. İşte Özal geldi, tapu kullanma belgesi verdi, o bunu dedi, bu bunu dedi filan. Bütün seçim zamanlarında bunlar geldi geçti. Evini almak istiyor ve oradan da üç beş kuruş rant yani bir daireyse iki daire almak istiyor. Helalühoş olsun. Bunu vermek gerekiyor değerli arkadaşlar. Fethipaşa Korusu'nun hemen dibinde böyle küçük küçük evler var; tanıyorum, ziyaret ediyorum, çaylarını içiyorum. Bunlara vermek lazım ama bu garibanlara sığınarak buraları yağmalayanlar var, rantlar oluşturanlar var.

Sayın Bakan çıkmış algı operasyonu yapıyor değerli arkadaşlarım. Sizin Bakanınız Murat Kurum çıktı dedi ki: "Yalılara af getirmiyoruz." Değerli arkadaşlarım, yalılara af diye bir şey söz konusu değil ki zaten. Yalıların hepsi, hemen hemen hepsi, yüzde 99'u tescil edilmiş tarihî eserler. Oraya bir şey olmaz. Belki adam yani bir garajının çatısını filan yapmıştır. Yalılarla ilgili böyle bir şey söz konusu olmaz, yok; kanun filan, böyle bir şey yok. E niye bir koca bakan algı operasyonu yapar, millete yalan söyler değerli arkadaşlar? Hayır, burada bu insanlar da korunacak ve böyle bir hakkımız yok, böyle bir yasa çıkarma hakkımız yok. Bunu, bu maddeyi yeniden yazın; ayırın, nasıl ayıracaksanız ayırın değerli arkadaşlarımız. Ha, zaten imar affı filan dediğimiz şeyle de sorun çözülmüyor bildiğiniz gibi değerli arkadaşlarımız, orada hiçbir şekilde sorun çözülmüyor.

Bakın, bugün Türkiye'nin en temel problemi, İstanbul'un en temel problemi depremdir değerli arkadaşlarım. Bir deprem tehlikesini herkes bekliyor, konuşuyor, ediliyor. Depremle ilgili on altı senede ne yapıldı, ne yapıldı? Birisi gelsin bana söylesin "Depremle ilgili böyle şeyler yaptık, işi çözdük." Ha, yani 6306 sayılı Yasa çıktı ama bu yasayla ilgili bir şey yapılmadı. İstanbul'da deprem toplanma alanı bırakmadınız, hepsini ranta açtınız, imara açtınız değerli arkadaşlarım ya! Bir deprem olduğunda insanların toplanacağı güvenli yer yok ve bu madde, bu yasa, bu imar affı depremle ilgili hiçbir şey getirmiyor.

Değerli arkadaşlarım, bakın ne diyor, çok uzatmayacağım: "Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır." Büyük bir değişiklik yapıyoruz, para topluyoruz ve bu topladığımız paraları deprem dönüşümü için kullanacağız diyoruz. Ne kadar topladınız, ne kadar dönüşüme ayırdınız; birisi çıksın bu açıklamayı yapsın. Böyle bir açıklama da yok ama depremle ilgili hiçbir şey yapılmıyor; Türkiye'nin temel problemi, hiçbir şey yapılmıyor. Aslında imar affı filan da değil, vatandaşı kandırıyoruz. Ne olacak, sonra ne olacak; yıkılmaya geldi, ne olacak bu arkadaşlar, birisi gelsin söylesin. Tapu verecek misiniz, böyle bir şey var mı? Yok. Dolayısıyla bu, gerçekten bir imar affı değildir; seçim öncesi, 24 Haziranda hazırlanmıştır, şimdi bunlar yenileniyor, tekrar insanlara hatırlatılıyor. Niye? Çünkü İstanbul elden gidiyor. İstanbul elden gidince -hadi ruhsatlı saray diyelim- ruhsatlı saraydan çıkmak zorunda kalacaksınız değerli arkadaşlarım, anketler bunu gösteriyor.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Hiçbir yere gitmez, merak etme.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - O nedenle, istifa ettirilmeden aday olacak, İstanbul'da dolaşacak bir Meclis Başkanı varken nasıl karşısındaki adaylar da seçim çalışması yapacak ve bu seçim serbest seçim olacak değerli arkadaşlarım? İnsaf, nasıl olacak bu seçim; böyle bir şey var mı? Yok.

Neyse, devam edelim değerli arkadaşlarım. Başka bir sorun da 3'üncü madde. Karayolları Genel Müdürlüğünün Hizmetleri Hakkında Kanun'da bir değişiklik yapılıyor. Bu değişiklik de bir af aslında, nitelikli çoğunluk gerekiyor. Anayasa Mahkemesi başka kararlar da vermiş. Yüksek cezalar var. Birinci ve ikinci köprüden, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ile Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nden geçmesi yasak olan araçlar. Bir defa bunun -geçmesi yasak olan araçlar- sadece trafik için yapıldığını kimse söylemesin. Hani, o verdiğiniz kamu-özel ortaklığıyla, otuz sene, elli sene garantili bir şekilde, geçiş garantileriyle -dolar ve euro cinsinden- köprülerdeki insanlar kazansın diye, zorla oraya sevk ettiniz değerli arkadaşlarım, yanlışlıkla buradan geçenlere ceza bastınız.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Alakası yok Hocam.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Zamanında da hiçbir şekilde bunlara tebliğ edilmedi. Niye tebliğ edilmedi? Tebliğ edilmedi çünkü seçimler geliyordu, seçimler vardı, hep iptal edildi.

Şimdi, öyle kamyoncu var ki kamyonetçi var ki 100 bin lira ceza gelmiş değerli arkadaşlar. İşte Sayın Meclis Başkanı bu kamyoncularla buluştu, anlattılar. Ya çok felaket... Ya siz yaptınız, siz öyle şeyler yapıyorsunuz, ne serbest seçimi ya! Siz, seçim öncesinde, trafikte sıkıntı olmasın diye bu elektronik denetim sisteminin kameralarını kapatıyorsunuz, trafik polislerine "Ceza yazmayın." diyorsunuz! Ya, siz her şeyi yaparsınız seçim kazanmak için. Seçim kazanmak için ülkeyi geriyor Sayın Cumhurbaşkanı, üzerine bastığımız zemini oynatıyor Sayın Cumhurbaşkanı. Güneyde de ne oluyor bilmiyoruz, kiminle savaşacağımızı bilmiyoruz değerli arkadaşlarım. Seçim kazanmak için bunları yapıyorsunuz, bu da böyle bir şey. Ama madem böyle bir af getiriyorsunuz, diğer köprüden geçişle ilgili cezalara da af getirin, genelleyin bunu, üçüncü köprüden yanlışlıkla geçenlerin hepsini de affedin; öyle bir şey yok.

Devam edelim değerli arkadaşlarım, 6'ncı madde var. Bu 6'ncı madde de enteresan, bunu kısmen destekliyoruz diyorum. Biliyorsunuz, bu büyükşehir yapılan illerdeki köylerde, kasabalarda ve beldelerde insanlara birtakım yükümlülükler geldi şehre dâhil olduklarından dolayı; işte su parasından emlak vergilerine kadar, bu vergiler kanun gereği belli sürelerde ertelenmişti, şimdi tekrar bunları erteliyorsunuz değerli arkadaşlarım.

Burada da iki tane konu var. Bir, gerçekten köylüler var yani kendi evine su getirmiş, şimdi oraya şey takacaksınız, o şehirdeki en düşük fatura bedelinin yüzde 25'i kadar su parası alacaksınız. Bu, sıkıntılı, problemli bir şeydir. Ertelemek olmaz, bütünüyle bunu ortadan kaldıralım, onlardan vergi alınmasın değerli arkadaşlarım. Bunu sağlamak hiç de zor değil. Otururuz... Böyle yerlerde oturan insanlar gerçekten köy yerleşim yerinde mi oturuyor, gerçekten çiftçi mi, arıcılık mı yapıyor, seracılık mı yapıyor, hayvancılık mı yapıyor; bunu tespit etmek hiç de zor değil. Onlardan emlak vergisi de almayalım, su parası da almayalım, diğer harçları da almayalım. Ama burada öyle yerler var ki değerli arkadaşlarım, öyle yerler var ki işte Beykoz'da, sadece Beykoz'da değil, Sarıyer'de, Zekeriyaköy'de -her tarafı şey yapmayalım- milyon milyon dolarlık villalar var, villalar. Bu milyon milyon dolarlık yerlerden vergi almayacağız, erteleyeceğiz; bunu yapıyorsunuz değerli arkadaşlar. Çok kurnazsınız siz ya! Çok haksız işler yapıyorsunuz, işiniz gücünüz haksızlık yapmak.

Devam ediyorum. Başka bir şey var, katılım bankaları -bu da müthiş bir kurnazlık- sukuk, işte kira sertifikasıyla ilgili enstrümanları kullanırken onlara birtakım muafiyetler getiriyorsunuz. Bazı yasaklar var, diğer bankalara göre yasaklar var. Dolayısıyla bu türev kâğıtları kullanırlarken sıkıntıya giriyorsunuz. Şimdi, para bitti, para toplayacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Bana biraz daha süre verebilir misiniz Sayın Başkan?

BAŞKAN - Bir dakika...

Buyurun, toparlayalım.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Hâlâ işte inançları sebebiyle bankalardan filan uzak duran insanlara bir kolaylık; "Bu, katılım bankaları üzerindedir, bu kâğıtlar temizdir. Burada şey değil kardeşim, burayı okuduk üfledik, burada işlem yapabilirsiniz." diyeceksiniz. Öyle bir noktaya geldiniz, öyle bir noktaya getirdiniz ama yani buralardan da şey yok.

Son bir maddeyle ilgili... Daha evvel vergi affı gelmişti, biliyorsunuz 71 maddelik torbada vardı; bu torbadan alıp buraya getirdiniz. Bu da yani çok açık gösteriyor, vergi affından yararlanan insanların neredeyse yüzde 25'i parasını ödeyebilmiş. Bu da ülkede çok ciddi bir kriz bulunduğunu gösteriyor.

Başka bir şey var değerli arkadaşlarım, biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu torbaya bir şey atmak istedik. Hani Hükûmetin de vaadi olan "Öğretmenlere, Emniyet mensuplarına, Diyanet mensuplarına, sağlıkçılara ve kamu avukatlarına 3600 ek gösterge verelim." diye biz de bir önerge verdik ama maalesef, onu reddettiniz. Çünkü sizin işiniz kitleler değil, sizin işiniz İstanbul'da seçim kazanmak ama Ekrem maalesef, Sayın Meclis Başkanımızı geri gönderecek değerli arkadaşlar.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)