| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşması'na Ait Protokol I'in Yerini Alan 30 Ocak 2018 Tarihli "Protokol I", Anlaşmanın "Menşeli Ürünler" Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'sini Değiştiren 17 Ocak 2017 Tarihli ve 1/2017 Sayılı Ortak Komite Kararı ve Anlaşmaya Eklenen Hizmet Ticareti Hakkında 30 Ocak 2018 Tarihli "Protokol III"ün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 42 |
| Tarih: | 08.01.2019 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dün Demokrat Partinin 73'üncü kuruluş yıl dönümüydü. Demokrat Partinin kurucularını ve onların dava arkadaşlarını saygı, minnet ve rahmetle anıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 3'üncü maddesi hakkında İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Sırbistan'dan Türkiye'ye ithal edilecek ürünlerin listesi Protokol I'e bağlı ek 2'de yer almakta ve bu ürünlere ilişkin ithalat koşulları belirtilmektedir. Listeye göre hâlihazırda Türkiye'de yetişmekte olan çok sayıda tarım ürünü Sırbistan'dan ithal edilecektir ve buna ilaveten 5 bin ton büyükbaş hayvan eti de ithal edilecektir. Ülkemizde hayvancılığın -çok söylendi daha önceki sözcüler tarafından da- mevcut durumu bağlamında, hayvan eti ithalatında Sırbistan'a yüzde 100 oranında, en çok gözetilen ulus indirimi yapılacak olmasını elbette uygun bulmuyoruz. Ülkemizde toplam kırmızı et üretiminin artması nedeniyle et stoklarının dolduğu ve ithalat için pazar arayışının arttığı, Et ve Süt Kurumuyla özel kesimhanelerin kesim için üç ay sonraya gün verdiği bir süreçte et ithalatına yönelik böyle bir protokolün ekonomik rasyonaliteye aykırıyı olduğu, ekonomimizin ve yetiştiricilerimizin çıkarlarıyla ters düştüğü ayan beyan ortadadır.
Konunun Dışişleri Komisyonunda ele alınması sırasında da Protokol I'in tamamına muhalefet şerhi koyduk. Bu husustaki görüşlerimizi ve bu protokolde Sayın Cumhurbaşkanına atfedilen münhasır yetkiye itirazımızı Dışişleri Komisyonunda da dile getirdik, eleştirilerimizi az önce partimiz sözcüleri de seslendirdi.
Öte yandan, Sırbistan'ın Avrupa Birliğiyle yoğun müzakereler içinde olduğunu biliyoruz. Sırbistan'ın makul bir gelecekte Avrupa Birliğine üye olması hâlinde, mevcut serbest ticaret anlaşmasının nasıl şekilleneceği konusu da ayrı bir soru teşkil etmektedir.
Sayın milletvekilleri, güneydoğu Avrupa'yla, Balkanlarla ilişkilerimizin mutlaka gerçekçi ve sağlam bir şekilde geliştirilmesi gereklidir. Balkanların istikrarına azami katkı sağlamalıyız. Bu, tarihimizin, jeopolitiğin, jeoekonomik icapların, siyasi istidadımızın, beşerî ilişkilerimizin gereğidir. Henüz Batı kurumlarıyla entegre olmamış güneydoğu Avrupa ülkelerinin, Batı kurumlarıyla entegrasyonunu desteklememiz de önemlidir ancak bu politikalarımız, Türkiye'nin siyasi ve tarihî hassasiyetleri ve ekonomik çıkarları göz ardı edilmeden uygulanmalıdır. Ayrıca, Balkan ülkeleriyle ilişkilerimizde ulusal çıkar kavramını, dengeli ilişkiler anlayışını gözetmeye de mecburuz, ulusal çıkar dışında bazı müphem heves ve arayışlara düşmemeliyiz.
Geçtiğimiz yıllarda bu konularda bazı sıkıntılar yaşadık çünkü yaklaşımlarımızda gereken dengeleri gözetmeye, diplomatik maharet göstermeye, diplomasinin usul ve icaplarını yerine getirmeye özen göstermedik. Bölgedeki soydaşlarımıza, dindaşlarımıza tarihsel bağlılığımızı ve duygularımızı, onların istikbaline ve huzuruna olan doğal ilgimizi somut şekilde sergilemeliyiz. Bunu elbette yapmalıyız ve olaya birçok veçheden bakmalıyız, birçok veçheden sürdürülmesi gereken yaklaşımda da gereken tüm hassasiyeti gösterebilmeliyiz. Ölçü ve dengeden uzaklaşılmamalıdır. Balkan ülkeleriyle icap eden hassasiyetten uzaklaştığımız için politikalarımız hakkında yanlış izlenimler yaratıyoruz. Balkanlarla ilgili politikalarımız hakkında bazı yabancı ülkelerden garip eleştiriler geliyor. Bu eleştiriler haklı değildir ama bizim de siyasetimizi bu gereksiz tenkitlere, yanlış görüntülere imkân vermeden şekillendirmemiz ve uygulamamız mümkündür, hatta bu icap etmektedir.
Türkiye, 1990'lı yıllarda ve 2000'lerin başında da Balkanlarda kuvvetli bir güçtü, sözü edilen, nüfuzlu ve iş birliği aranan bir ülkeydi. Bugün, bu imajımız maalesef aşınmaktadır ve bizzat bu ülkelerin yöneticilerinin ve hatta bize yakın soydaş bazı grupların Türkiye'ye ve siyasetimize bakışında tereddüt ve şüpheler oluşmaktadır. Siyasetimizin, bölgedeki etkinliğimizin, projelerimizin bu tür sakıncalar göz önünde bulundurularak yeniden kalibre edilmesini ümit ediyoruz.
Az önce Sırbistan'ın Avrupa Birliğiyle ilişkilerine değindim. Sırbistan, bizim Avrupa Birliğiyle müzakere düzenimizin çok ilerisine geçmiştir. Maalesef, biz durduğumuz yerde sayıyoruz. Evet, Avrupa Birliği Türkiye'ye karşı birçok hata işlemiştir ama iğne-çuvaldız misalini de göz önünde tutmalıyız. Avrupa Birliğine ve Birliği oluşturan ülkelerle ikili ilişkilerimize iç siyaset saikleriyle, günlük siyasi çıkar mülahazalarıyla yaklaşmayı bir alışkanlık hâline getirerek sonuçta ilişkilerimizi münhasıran bir al-ver ilişkisine, Avrupalıların deyişiyle transaksiyonel bir kalıba sıkıştırdık. Kendimizi dışladık ve dışlandık. Demokrasiden, hukukun üstünlüğü ilkesinden, insan hakları ve temel özgürlüklere riayetten hayli uzaklaşmamız da elbette bilançomuzun pasifindeki gelişmelerdir. Elimizi vicdanımıza koyalım ve "Bu alanlarda kaydettiğimiz gerilemenin bizi bugün getirdiği durumla Avrupa Birliği standartlarını karşılıyor muyuz?" sorusuna nesnel bir cevap bulalım. O cevabı biz biliyoruz, biz biliyoruz da Cumhurbaşkanlığı çoğunluğunun bunu düşünmesini bekliyoruz. Tam üyelik müzakerelerimiz buzlukta, bari Avrupa Birliğiyle gümrük birliğimizi güncelleyelim, bunu gerçekleştirmek için gerekli koşulları, atılımı arayalım. Mevcut şartlarda gümrük birliğinin bugünkü hâli ekonomimiz için önemli sorunları da beraberinde getirmektedir. Gümrük birliğinin güncellenmesine yönelik gerekli adımların atılabilmesi için de evvelemirde, AB'yle ilişkilerimize günlük al-ver kurgusunun ötesinde, daha geliştirilmiş bir mantıkla yaklaşmamız icap etmektedir. En önemlisi de iktidarın söylemleri ile eylemleri arasında uyumun sağlanmasıdır. Avrupa'yla ilişkileri stratejik ve öncelikli bir konu olarak ilan ediyorsak, Avrupa Birliğinin normlarına yeniden yönelme iradesini açık ve net bir şekilde ortaya koymalıyız. Daha iyi bir Türkiye için buna ihtiyaç vardır. Daha iyi bir Türkiye için iktidarın iç ve dış politikada zihniyet değişikliği sürecine girmesi elzemdir. Daha iyi bir Türkiye için, hem sosyal hayatta hem devlet yönetiminde ve şeffaflık konusunda hem demokraside, hukukun üstünlüğünde, insan hakları ve temel özgürlükler alanında Türkiye'nin layık olduğu düzeylere taşınması gerekmektedir. Biz İYİ PARTİ olarak, bu yönde her türlü çabayı sarf etmeye hazırız. İktidarın sahici bir irade ortaya koymasını, Türkiye'nin gerçek istidadına dönmesini bekliyoruz.
Son bir husus: Balkanlardaki soydaşlarımıza değindik. Bu bağlamda, Doğu Türkistan'daki Uygur Türklerinin çektikleri zulme de değinmeden edemeyeceğim. Milliyetçi Hareket Partisinin sayın sözcüsü de bu konuya atıfta bulundu. Biz bu konuyu defalarca gündeme getirdik, bu konuda Hükûmete müteaddit sorular sorduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) - Teşekkürler.
Bu defa, iktidardan cevap ve tepki beklediğimizi, beklemeye devam ettiğimizi belirtmekle yetineceğim. Doğu Türkistan'da her şeyden önce çok ciddi insan hakları ihlali işlenmektedir. Bu, masif bir insan hakları ihlalidir, kitleseldir, ona göre tavır ve tutum benimsememiz icap ediyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum ve yeni yılını en iyi dileklerimle kutluyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)