GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:46
Tarih:16.01.2019

EBRÜ GÜNAY (Mardin) - Teşekkürler Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi selamlıyorum.

48'inci madde üzerine söz almış bulunmaktayım. Söz konusu madde "Belediyelerin ihtiyaç duyduğu yatırım nitelikli projeleri gerçekleştirmesi amacıyla Strateji ve Bütçe Başkanlığı bütçesine konulan belediyelere yardım ödeneğini belediyelerin talebi üzerine kullandırmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir." hükmünü içermektedir. Eskiden merkezî bütçe kanununa konulan maddelerle Maliye Bakanlığınca verilen, nüfus, yerleşim biriminin Gelişmişlik Endeksi'ndeki yeri, belediyenin yüz ölçümü, konut ve iş yeri sayısı gibi kıstaslarla dağıtılan kaynaklara ilişkin yetki bu kez Cumhurbaşkanına verilmektedir. Cumhurbaşkanına tümüyle keyfî bir inisiyatif tanıyan yeni düzenlemeye bütçe görüşmeleri sırasında Anayasa'nın 104'üncü maddesine aykırılık gerekçesiyle karşı çıkılmasına rağmen madde olduğu gibi Komisyondan geçirilmiş, Anayasa'nın 104'üncü maddesinde Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri detaylı bir biçimde tarif edilmiştir. Ve bu yetkiler arasında Cumhurbaşkanının belediyelere dilediğince ödenek aktarabilmesi yer almamaktadır.

Cumhurbaşkanı olmasının yanı sıra siyasi bir partinin "Genel Başkanı" sıfatını taşıyan bir şahsa böylesi yetkilerin verilmesi, hem de tam seçim arifesinde verilmesi sizce ne anlama gelmektedir? Ben size söyleyeyim: Bu düzenleme, AKP'li olmayan belediyeleri tehdit etme düzenlemesidir; AKP'li belediyeleri diğer partilere ait belediyelere karşı kayırma düzenlemesidir.

Değerli milletvekilleri, bu madde, dünyanın birçok yerinde yerel dinamiklere yetki devriyle demokrasinin işlevselliğinin artırılmaya çalışıldığı bir dönemde daha fazla merkezîleşmeye çalışma, daha fazla otoriteleşmenin itirafı niteliğindedir. Belediyelerin yatırım projelerinin onayının Cumhurbaşkanına veriliyor olması, otoriteleşmenin üstüne, tek adam yönetimine doğru gidildiğinin en net göstergelerinden biridir. Belediyelerin, bütçelerinden idari kararlarına kadar oldukça geniş yelpazede yetkilerini artırmak katılımcı demokrasinin en önemli şartlarından biriyken bazı yetkilerinin doğrudan bir kişiye bağlanması katılımcı demokrasi ilkesinin yok sayılmasıdır. Su, altyapı, kanalizasyon hizmetleri, çocuk bakımı, kadın merkezleri veya şehirlerin herhangi bir alanıyla ilgili hizmetlerin bütçelerinin yerelde olması gerekirken merkez onayına bağlanması kabul edilemez bir durumdur.

DBP'li belediyelerin halka dayalı, yerel ihtiyaçları esas alan belediyeciliği, ülke belediyeciliğine bakış açısında bir anlamıyla büyük bir ufuk açtı. Ancak kayyum atamalarıyla bu kazanımlar yok edilirken şimdi de gelecek dönemler açısından yerelin özgünlüğünün görülmediği ve dikkate alınmadığını gösteren bir düzenleme yapılmak istenmektedir.

Biz gerek merkezî yönetimin gerekse yerel yönetimin emek alanından ekonomi alanına, ekoloji konusundan altyapı çalışmalarına ve tüm bunlarla iç içe olan cinsiyet eşitliği bakış açısıyla radikal demokrasinin güçlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Radikal demokrasi, toplumun tüm kesimlerinin yatay ve eşit bir biçimde iş bölümünü sağlayan, karar alma mekanizmalarıyla yaşamın kendisini gören bir yönetim biçimidir. Bu yönetim biçiminin aksi, daha fazla otoriteleşme ve teklik rejimidir.

Yerel yönetimlere dair yapılmak istenen anlayış aynı zamanda toplumsal dinamiklerin tanınmaması anlamına gelmektedir. İktidarın asılsız iddialarla belediye başkanlarımızı görevden aldığı belediyelerde onca zamandır iddialarınızın tek biri bile kanıtlanamazken halklarımızın iradesi çiğnenerek atanan kayyumların karnesi yolsuzluktan, usulsüzlükten, kamu kaynaklarını israf etmekten geçilmiyor. Seçim bölgem olan Mardin'den örnek vereyim size: Sayıştay Başkanının istifa ettirilmesiyle sonuçlanan rapordan haberdar herkes. Bu raporda Mardin Büyükşehir Belediyesinde ihalede öngörülenden farklı 4 aracın hizmete alındığı tespit edilmiş, yapım işlerinde aynı kalemlerde farklı birim fiyatların belirlendiği anlaşılmıştır. Bunlar, raporda sözü geçen usulsüzlüklerden sadece iki tanesi. Burada AKP'nin atadığı kayyumların tüm usulsüzlüklerini sayarım ama buna ne sizin zamanınız yeter ne de benim sabrım yeter.

2016 yılından başlayarak önce 98 DBP'li belediyeye kayyum atayan, sonra Ankara Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi belediyelerin belediye başkanlarını zorla görevden el çektiren bir siyasi anlayış bugün Türkiye'nin yüzde 50'lik bir kesimini kendi seçmediği belediye başkanlarıyla yönetilmek zorunda bırakmıştır.

Önümüzdeki madde de bütçe ödeneklerindeki yetkiyi Cumhurbaşkanına vermek kaydıyla söz konusu antidemokratik çizgiyi derinleştirmek istemektedir. Bu vesileyle Türkiye'deki otoriteleşme eğiliminin durdurulmasının bir parçası olarak ilgili maddenin reddedilmesini talep ediyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)