| Konu: | Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 46 |
| Tarih: | 16.01.2019 |
CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 37 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin üçüncü bölümü üzerine grubu adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu teklif, Plan Bütçe Komisyonunda görüşülürken şu anda Mecliste bulunan bütün siyasi partilerin seçim vaadi olan, şu meşhur 3600 ek gösterge verilmesiyle ilgili -Emniyet sınıfına, eğitime, Diyanete ve sağlığa- beşinci kez önerge verdik ve reddedildi MHP'li ve AK PARTİ'li üyeler tarafından, bunu dile getiriyorum. Şimdi öğreniyoruz ki sarayda -bu da iyi ama- seçim öncesi yine böyle bir düzenleme için çalışılıyormuş, umarım en kısa zamanda gelir, biz de katkı sağlarız, buradan geçer.
Değerli milletvekilleri, bu yasa, aynen daha önce çıkan meşhur torba yasalardan bir tanesi, temel kanun diye çıkıyor, ilgisi yok. Temel kanunun ne olduğu Anayasa'da, İç Tüzük'te çok açık olmasına rağmen... İç Tüzük, Anayasa ihlali artık sizin için ya da Adalet ve Kalkınma Partisi için normal bir hâle geldi, aynı şeyi yapıyorsunuz şu anda. Şimdi, burada 40 kanun, 2 kanun hükmünde kararnameyle ilgili değişiklik yapılıyor. Daha önce 2 tane maddesi başka bir torbaya transfer edildi. Çok ilginç bir şey oldu bu arada değerli arkadaşlar, 1 maddesi de Cumhurbaşkanlığı kararnamesine transfer edildi. Ne oldu biliyor musunuz arkadaşlar? Bu çok vahim, yani "tiyatro, oyun" filan deyince kızıyorsunuz işte, "Meclisi ciddiye almıyorsun, nasıl Mecliste böyle tiyatro, oyun..." Ya siz oynuyorsunuz, size söylüyoruz. Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir kanun maddesi görüşülüyor -zaten ek madde olarak sonradan önergeyle getirildi- Sayın Cumhurbaşkanının dış görev verdiği insanlara Cumhurbaşkanı bu görevi almadıktan sonra ömür boyu kırmızı pasaport kullanma hakkı veren bir değişiklik düzenlemesi vardı. Değerli arkadaşlarım, bunu burada biz, hepimiz, 9 Ocakta kabul ettik ama 10 Ocakta -koordinasyon bozukluğu mu yoksa bir gün sabredilemedi mi- Cumhurbaşkanı kararnamesiyle bunu yasalaştırdı değerli arkadaşlarım. Gerçekten çok vahim, komik bir durumdayız. Cumhurbaşkanlığı sistemi diye bir sistem yok, biz uydurduk bunu ve yürüyemiyoruz değerli arkadaşlar. Ya gerçekten tasarı olarak gelmesi gerekli ciddi düzenlemeler milletvekili arkadaşlarımıza yükleniyor; dolaşıyorlar, buraya getiriyorlar teklifi, olmuyor, savunamıyorlar. Gerçekten çok komik duruma düşürüyoruz Parlamentoyu. Gerçekten demokrasiye, Parlamentoya, Türkiye Büyük Millet Meclisine, hani "millet iradesinin tecelligâhı" dediğimiz bu Meclise, Gazi Meclise ayıptır değerli arkadaşlarım. Böyle şeyler yapmayalım, bunlardan vazgeçelim.
Değerli arkadaşlar, bu düzenlemeye, 31 Martta yapılacak yerel seçim yatırımı diyelim, rüşvet dediğimiz zaman yine kızıyorlar "Biz rüşvet vermeyiz, halkımız da rüşvet almaz." filan diyorlar; tamam, onları çıkarıyorum. Son iki yılda Adalet ve Kalkınma Partisi uçlarda dolaşıyor. Biz psikiyatride ambivalans diyoruz buna değerli arkadaşlarım. Bir tarafta kriz geliyor, mali disipline filan uymamız gerekiyor; öbür taraftan seçim geliyor, seçimi almamız gerekiyor. Bu ikilem içinde gidiyor, geliyor ve dünya kadar yasa teklifi getiriyor. Bugün burada konuştuğumuz maddelere benzer maddeler 16 Nisan referandumu ve 24 Haziran seçimleri öncesinde de geldi değerli arkadaşlarım. Vergi, sigorta primlerinin afları, imar affı, bedelli askerlik, teşvikler, Kredi Garanti Fonu, can suyu; dünya kadar şey geldi ama bunlar bir işe de yaramadı, krizi de durduramadı. Şimdi elimizdeki paketle buna benzer tekrar imar affı geliyor, tekrar prim ve vergi affı geliyor, tekrar teşvikler, KOBİ'lere para, köprü yasağını ihlal edenlere af, trafik cezalarına af, yoksula elektrik indirimi, kredi kartlarına yapılandırma, Cumhurbaşkanına yandaş belediyeleri ihya etme yetkisi, dünya kadar müteahhidi kurtarma, dünya kadar düzenleme geliyor değerli arkadaşlarım. Ben size soruyorum: Peki ama kaynak nerede? Hani soruyordunuz ya siz; "Kaynak nerede?" Var mı bir kaynak? E vergi ve prim affından gelenler bitti, imar barışından gelen 15,5 milyar da bitti, biraz daha gelsin diye Boğaz'ı da, Boğaziçi'ni de imar affına ya da barışına dâhil ettiniz, bitti bunlar; ne olacak, bundan sonra ne yapacaksınız değerli arkadaşlarım, nereden gelecek? Yeni cambazlıklar, yeni tekeden süt çıkarma girişimlerinde bulunacaksınız.
Sayın Albayrak, Maliye Bakanı diyor ki: "Biz mali disiplinden asla taviz vermeyeceğiz." Bir bakalım veriliyor mu, verilmiyor mu? Bakın, 2018 bütçe açığı 72,1 milyar TL. Eğer imar barışı ve bedelli askerlik olmasaydı 97,1 milyar TL olacaktı değerli arkadaşlarım. 2017'de 47,8'di, 1 misli artmış. 2019'da 80,6 diyorsunuz ama bunun 2 misli artacağı çok açık, ortada. Nerede disiplin değerli arkadaşlarım? Hayır, siz popülizm yapıyorsunuz, panik hâlinde gerçekten gidip geliyorsunuz, bir taraftan krizle ilgili ne yapabiliriz, öbür taraftan seçimi nasıl alabiliriz ikilemi içinde gidip geliyorsunuz.
Bakın, değerli arkadaşlarım, çok ciddi sıkıntılar var, sizin rakamlarınızla göstereyim bunu. Enerji maliyetlerindeki düşüşe yani petrol fiyatlarındaki düşüşe rağmen ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 77,8 oldu değerli arkadaşlarım. Bu oran 2017'de yüzde 66,9'du, Cumhurbaşkanının diline doladığı o 1994 yılında, kriz yıllarında yüzde 77'ydi değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bakın, işte gerçek burada, burada ciddi bir gerçek yatıyor. Bu gerçek ne biliyor musunuz? Bu rakam ülkedeki sanayi, üretim yapısındaki çarpıklığı gösteriyor. İşte, Türkiye'nin yaşadığı krizin temelinde bu var. Krizin nasıl aşılacağı ve nasıl önleneceği de burada yatıyor değerli arkadaşlarım.
Başka çarpıklıklar da var. Siz sadece sanayiyle ilgili değil, siz tarımla ilgili de ciddi problemler oluşturdunuz özellikle 2001 sonrası IMF programlarıyla. Bakın, birkaç tane rakamla size bunu anlatayım. En son, kuru soğan ithalatında yüzde 49,5 olan gümrük vergisini sıfırladınız. Daha dün 25 bin ton domatesin sıfır gümrükle ithal edilmesi için kontenjan tanıdınız. Kime tanıdınız bunu da soralım. Ette, canlı hayvanda durum aynı. Hadi diyeceksiniz ki "Biz fiyat istikrarı için, vatandaşı korumak için, enflasyonu önlemek için bunları bunları yaptık." Peki şu ne: Bugün Resmî Gazete'de yayınlanan bir Cumhurbaşkanlığı kararıyla Toprak Mahsulleri Ofisine sıfır gümrükle hububat ve bakliyat ithalatı izni verildi değerli arkadaşlar. Bunun anlamı şudur: "Biz çiftçiyi, kendi çiftçimizi yok etmek istiyoruz." İthalat olsun; kimler ithalat yapıyor, hangi firmalar, bunlar da ayrı bir konuşma durumudur. Ama netice itibarıyla milleti düşünmediğiniz, çiftçiyi düşünmediğiniz ortada.
Daha önemlisi bakın, değerli arkadaşlarım, bütün bunlarla siz yıllardan beri yandaşa para aktardınız. İddia ediyorum burada değerli arkadaşlarım, KİK yani Kamu İhale Kanunu'nu delerek ve KÖİ'yle yani kamu-özel iş birliğiyle on yılda 10 tane şirkete, 10 tane şirkete 200 milyar dolar para transfer ettiniz değerli arkadaşlarım. Bunu burada hepinizle tartışmaya varım. Bu krizin sebebi budur değerli arkadaşlarım. "İşler yanlış gitti." "Şu oldu..." işte "Dışarıda Trump şöyle dedi..." "Bu kızdı." değil, siz paylaştınız, yandaşa dağıttırdığınızdan dolayı bütün bu problemler ortaya çıktı.
Şimdi soruyorum değerli arkadaşlarım: Bu seçim popülizminin kaynağı gerçekten nerede? "Peki ama kaynak nerede?" diyorsunuz ya... Bakın, Merkez Bankası kârı 37 milyar. Merkez Bankasının kârını aktarıyorsunuz, erkene alıyorsunuz. İmar barışından, Boğaziçi'nden 10 milyar dolar gelir, vergi prim affından ek olarak tekrar 10 milyar. Bunlar finans cambazlığı arkadaşlar. Bu, bir kaynak oluşturmak filan anlamına gelmiyor. Bununla belki seçimi alırsınız, diyelim ki aldınız, başardınız. Sonra ne olacak? 1 Nisanda ne olacak arkadaşlar, soruyorum buradan, 1 Nisanda IMF kapısına gidecek miyiz gitmeyecek miyiz? 1 Nisanda Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiş sertlikte, ağırlıkta bir ekonomik paket kemer sıkma uygulayacak mıyız uygulamayacak mıyız ve bunun bedelini kim ödeyecek değerli arkadaşlarım? Her krizde, her kemer sıkmada bedeli en aşağıdaki insanlar ödemiştir değerli arkadaşlarım.
Bakın, SOS rakamları geliyor. Kasım ayı Sanayi Üretim Endeksi bir önceki yıla göre yüzde 6,5 düştü. Ekim ayı işsizlik oranı 11,6, genç işsizlik oranı 22,3. Dördüncü çeyrekte negatif büyüme geliyor değerli arkadaşlarım. Bütün bunların faturasını gerçekten kim ödeyecek? Gerçekten yaptıklarınız cambazlıktır. Bakın, aslında ortada bir kaynak filan yok. Merkez Bankası ve devlet bankalarını seçimlerin sponsoru yaptınız değerli arkadaşlarım. Henüz para basmadınız. Devlet bankalarına görev zararı yazdığınıza dair de resmî bir açıklama yok. Gerçekten öyle mi, para basıyor musunuz? Bu konuda soru soranlar da var. Ama bu yaptıklarınız çok tehlikeli değerli arkadaşlarım. Merkez Bankasının kârını üç ay öne alıp seçim sponsorluğunda kullanacaksınız. Sahi, bu Merkez Bankasına para nereden geliyor arkadaşlar, nedir Merkez Bankası kârı? 37 milyar TL Merkez Bankasının kârının olmasıyla övünecek miyiz değerli arkadaşlarım?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Başkanım...
BAŞKAN - Bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun, devam edin Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Övünecek miyiz gerçekten de? Merkez Bankası diğer bankalara verdiği paraların faizleriyle kazanıyor değerli arkadaşlarım ve bunlar kriz döneminde artar. Nitekim 2004'te başlayan kriz ile 2014'te başlayan kriz sonrası, daha evvel 1-3 milyar TL'de geçen Merkez Bankası kârları en son 37 milyar TL'ye kadar ulaşmıştır değerli arkadaşlarım. Siz bütün bunları yaparken borçlanmaya da devam ediyorsunuz, bu paralara rağmen borçlanmaya da devam ediyorsunuz. İlk üç aylık borçlanma rakamlarını açıkladınız, 42 milyar TL borçlanacaksınız. Dış borçlar gene 450 milyar dolar civarında seyrediyor. Gayrisafi millî hasıla dış borç oranı neredeyse gayrisafi millî hasılanın üçte 2'si durumunda. Sıkıntı gerçekten geliyor. Bu arada popülizme de devam ediyorsunuz, kredi kartlarına af getireceksiniz. 133 milyar TL değerli arkadaşlarım, gerçekten böyle bir kaynak var mı? Yok. Burada yaptığınız da hazineden Ziraat Bankası aracılığıyla özel bankalara para ayırıyorsunuz. Buradan bir yere gidemeyiz değerli arkadaşlarım, buradan kriz önleyemeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bağlayın sözlerinizi Sayın Bekaroğlu.
Buyurun.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, felaket tellallığı yapmıyorum. Muhalefet olarak bizim yaptığımız şey sizi uyarmaktır. Buradan gelen ne kaynak var değerli arkadaşlarım ne bunlar izah edilebilir şeyler. Bunlar gerçekçi şeyler değil. Cambazlıklarla siz 31 Marta erişmek istiyorsunuz. 31 Marttan sonra bir karanlık gözüküyor. Bu konuda sizi uyarıyoruz, yaptığımız şeyler budur yoksa felaket tellallığı yapmak değildir. Bir de vatandaşı da uyarıyoruz. Bunun sonucunda ortaya çıkacak tablonun maliyetini bu on senede 200 milyar dolar aktarılan 10 şirket ödemeyecek, en aşağıda işsizlerden başlayarak, emeklilerden başlayarak, işçilerden, çiftçilerden başlayarak geniş toplum kesimleri ödeyecek. Dolayısıyla herkes düşünerek taşınarak 31 Martta karar versin.
Saygılarımı arz ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)