| Konu: | BDP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 27.11.2012 |
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; BDP grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşık 800 kilometreden fazla bir sınıra sahip olan Türkiye-Suriye arasındaki bölgenin her iki tarafında da meydana gelen olumlu ya da olumsuz gelişmelerin iki ülkeyi de, iki toplumu da etkileyeceği muhakkaktır. Bu çerçevede, yanlış politikaların, isabetsiz politikaların bir sonucu olarak, hemen bu yakın coğrafyamızda meydana gelen, Suriye'de ortaya çıkan iç savaş vesilesiyle, maalesef, sınır bölgelerinde yaşayan illerimiz ve vatandaşlarımız büyük zararlara uğramışlardır. İşte bunlardan belki de en çarpıcı olanlardan birisi, 3 Ekim 2012 tarihinde Harran ilçesinde meydana gelen bir patlamada vatandaşlarımızın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan, saldırı mı yoksa kaza mı olduğu da henüz net olarak belli olmayan bir gelişmedir.
Bu gelişmenin haber alınmasından sonra, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli'nin talimatıyla, bölge milletvekili olarak Hatay Milletvekilimiz Sayın Adnan Şefik Çirkin Beyefendi ve Adana Milletvekilimiz Sayın Seyfettin Yılmaz Beyefendi ve bendenizden, Harran, Akçakale ve Urfa'nın diğer bölümleriyle ilgili bir inceleme yapmak, olayları yerinde görmek maksadıyla bir heyet oluşturulmuştur. Bu heyet, olayı takip eden 4 Ekim Perşembe günü Urfa'ya hareket etmiştir. Urfa merkezde, Akçakale'de ve Harran'da bu olaydan etkilenen vatandaşlarımızla diyaloglara geçilmiştir. Özellikle, 4 ferdini kaybeden Timuçin ailesinin taziye çadırı ziyaret edilmiş, hem Sayın Genel Başkanımızın hem de grubumuzun başsağlığı dilekleri, acılarını paylaştığımıza dair ifadeler kendilerine aktarılmıştır. Daha sonra, 1 ferdini kaybeden Özer ailesinin taziye yeri ziyaret edilmiş, kendilerine de aynı duygular iletilmiştir.
Akçakale'de emniyete bir ziyaret yapılmış, emniyet mensuplarının yaralı olanları hastanede ziyaret edilmiş, Akçakale Belediye Başkanı, Harran'daki diğer unsurlar ziyaret edilmiş, sorunlar dinlenmiş, acılar paylaşılmıştır. Fakat Akçakaleliler, Urfalılar, bize özellikle bazı hususları iletmişlerdir. Akçakaleliler, bu savaşın birbirine çok yakın coğrafyada, yerleşim birimlerine çok yakın bir coğrafyada meydana gelmesinden dolayı sınırın iki tarafında da bu savaştan zarar görenlerin aynı insanlar olduğunu, insanların birbirine akraba olduğunu ifade etmişlerdir ve bu savaşta ölenlerin aynı ailenin fertleri olduğunu, dolayısıyla şiddetle bu savaşa karşı olduklarını ifade etmişlerdir.
Akçakaleli, Suriye krizi konusunda iktidar partisinin, Hükûmetin krizi iyi yönetemediğini ifade etmiştir. Bu kötü yönetimin sorumlularının Hükûmet olduğunu, Başbakan ve Dışişleri Bakanı olduğunu ama zararı kendilerinin çektiğini, sonuçlarına kendilerinin katlanmak durumunda kaldıklarını ifade etmişlerdir ve bu iç savaşın sonucunun nereye gittiğini de merak ettiklerini, çok endişeli olduklarını ifade etmişlerdir.
Akçakale, Harran ölçeğinde, aslında bütün Şanlıurfa bu krizden olumsuz etkilenmiştir. Zaten iktidarın yanlış politikaları neticesinde tarım kesiminin yaşadığı olumsuz etkilere bir de, bilhassa sınır ticaretinin hâkim olduğu Akçakale, Harran bölgesinin bu krizden çok olumsuz etkilendiğini, sınır kapısının kapatılmasının günlük yaklaşık bin beş yüz aracın giriş-çıkış yaptığı, ticaret hacmini olumlu etkileyen sınır kapısının kapatılmasının kendilerini çok önemli ölçüde olumsuz etkilediğini, bu savaştan dolayı, huzursuzluk sebebiyle Akçakale'yi, Harran'ı terk eden vatandaşlardan dolayı pamuklarının tarlada kaldığını, hasat edecek, hasatta çalıştıracak işçi bulamadıklarını ifade etmişlerdir.
Bugün Ceylânpınar'da da yaşanıyor aynı sorun. O günlerde Akçakale'de eğitime ara verilmişti. Çocuklar, üç dört hafta, okullar açılmış olmasına rağmen eğitime devam edememişlerdi fakat Akçakaleliler, Harranlılar bu sorumluluğun sahibi iktidar partisinin, Hükûmetin mensuplarına tepkilerini de koymuşlardı. Biz 4 Ekim 2012 tarihinde, Akçakale'ye varmadan bir gün evvel, Akçakale'yi ziyaret eden iktidar partisinin bakan ve mensuplarına karşı bir tavır almıştı Akçakaleli ve onlara tepki göstermişlerdi. Bakın, 5 Ekim 2012 tarihinde Cuma günü, Cuma namazını eda etmek üzere gittiğimiz Akçakale'deki camide, caminin imamı hutbesinde şöyle bir ifadede bulundu "Devlet büyüklerine karşı tepki göstermek, onlara karşı muhalefet yapmak dinimizce haramdır." dedi ve bir hadisten bahsetti. Yani, Akçakaleli imam AKP iktidarının yanlış politikalarına tepki gösteren Akçakaleliye, Allah'ın kitabının ayetleri, Peygamber'in hadisleriyle -Profesör Doktor Mustafa Erdem, Ankara Milletvekilimizin ifadesiyle ne hadiste ne Kur'an'da böyle bir ifade yok- böyle bir savunmaya geçmişti. İktidar partisini camide minberden bize karşı savunmaya geçmiş bir cami imamı görmek durumunda kaldık biz. Aslında ne hazindir ki din adamlarımızın arasında çoğunluğu böyle değil ama maaşını iktidar partisinden aldığını zanneden ya da iktidar partisine hizmet etmeyi dine hizmet etmek zanneden 3-5 tane de olsa gafil olmalı ki biz onlardan birisine rastladık Akçakale'de.
Bir başka enteresan durum da şu ki: İktidar partisi din adamlarının bazılarını kullanmak suretiyle kendi iktidarını meşru hâle getirmeye çalışıyor ve Akçakale'deki imam bize "Başbakana, bakanlara karşı muhalefet etmek dinimizce yasaklanmıştır." diyor ama aynı iktidar partisi, sınırın hemen öbür tarafında, 100 metre ileride, bakana, başbakana ya da devlet başkanına karşı isyan etmiş muhaliflere para, lojistik yardım, gıda, her türlü yardımı yapmaktan çekinmiyor. Böyle bir enteresan tabloyla karşılaşmıştık Akçakale'de.
Akçakale'den döndükten sonra "Akçakale'nin ve Akçakale ölçeğinde bu Suriye krizinden olumsuz etkilenen bütün bu bölgenin sorunlarının araştırılması için bir araştırma önergesi vermeliyiz." dedik ve buna yönelik bir önerge de hazırladık, Meclis gündemindeki yerini aldı. Dedik ki: Akçakale'de, Urfa'da ve o coğrafyanın tamamında, Suriye krizinden olumsuz etkilenen sanayici, iş adamı, esnaflarımız, tarım kesimimizle ilgili Hükûmet tedbirler almalı. Bunların bankalara olan borçları gerekiyorsa affedilmeli ya da ertelenmeli, faiz işletilmeden ertelenmeli gibi bir ekonomik paket hazırlanması gerektiğini söyledik.
Hatta, Akçakale'de, hiç günahı olmadığı hâlde hayatını kaybeden bu 5 vatandaşımızın örnek alınması, örnek olması çerçevesinde "Bu savaştan sorumlu olmayan ama bu savaşın bedelini ödeyen ve hayatını kaybeden, yaralanan insanlarımıza, nasıl mazot kaçakçılarına terörle mücadele kapsamında bazı haklar, imtiyazlar sağlanmışsa, işte bu savaştan olumsuz etkilenen Akçakaleliler başta olmak üzere, tüm zarar gören, yaralanan ya da hayatını kaybeden insanlara da aynı haklar sağlanmalı." diye önerilerimiz oldu. Ancak iktidar partisi, her önerimizde olduğu gibi, her teklifimizde olduğu gibi, bu önerimize de maalesef kulaklarını tıkamak gibi bir tavır takındı.
Aslında, Suriye ölçeğinde Orta Doğu'daki bütün gelişmelerin Büyük Orta Doğa Projesi'nin bir parçası olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Bakın, Büyük Orta Doğu Projesi kapsamında 22 ülkenin sınırlarının değişeceğini, sınırları değişecek ülkelerin arasında Türkiye'nin de olduğunu söyleyen Amerika'nın eski Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, birkaç gün evvel dedi ki: "Suriye'de yaşanan gelişmeler artık Orta Doğu Projesi'nin son sahnesidir." Öyle anlaşılıyor ki artık, bundan sonraki dönemde bu projenin gerçekleşmesi hâlinde, Türkiye'nin sınırları değişecek ve hiçbirimiz Türkiye'nin sınırlarının olumlu değişeceğine inanmıyoruz, olumsuz değişeceğini biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Bu çerçevede, iktidar partisinin kendi Hükûmetini uyararak bu yanlış politikalardan geri dönmesi hususunda bir adım atmasını temenni ediyor, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Türkoğlu.