GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:46
Tarih:16.01.2019

AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 57'nci maddenin içeriği malum. Görüntüde son dönemde TÜFE oranlarının ÜFE'ye göre daha düşük olması nedeniyle kiracının korunmasını amaçlayan bir düzenleme yapma niyeti var.

Daha önce de belirtildi, TÜFE ve ÜFE rakamlarının geçmiş seyrine bakıldığında bazen TÜFE'nin bazen de ÜFE'nin düşük olduğu görülüyor. Örneğin, son iki yılda TÜFE daha düşükken 2014-2016 yılları arasında ağırlıklı olarak ÜFE daha düşük gerçekleşmiştir. Bir yıl sonra ÜFE daha düşük gerçekleşmeye başlarsa ne olacak? O zaman tekrar bir kanun değişikliği yapılarak kira artışlarında TÜFE yerine ÜFE'nin baz alınmasına mı karar verilecek? Meçhul.

Yasamanın amacı günü kurtarmak değildir. Yasama faaliyetinin misyonu, ileri görüşlü ve uzun vadeli kararlar almak ve bu doğrultuda düzenleme yapmaktır. Dolayısıyla yerel seçim sürecinde kiracıları cezbetmek amacıyla böyle bir düzenleme yapmak yerine daha kalıcı bir yöntem tercih edilebilirdi, rüzgâra göre savrulan bir yasal düzenleme yerine TÜFE ve ÜFE oranlarından düşük olanı baz alan bir düzenleme daha makul olabilirdi. Ancak önümüzde böyle palyatif tedbirlerle ortadan kaldırılamayacak çok daha ciddi ve kaygı verici bir gerçek vardır, o da 2018'in son aylarında ÖTV ve KDV indirimi gibi yöntemlerle gizlenmeye çalışılan ama gün geçtikçe daha da büyük bir sorun olarak önümüze dikilen yüksek işsizlik, yüksek enflasyon ve ekonomik küçülmedir yani stagflasyon. İktidar 2018'de büyük bir seferberlikle enflasyonu sadece yüzde 20'ye indirebilmiştir. Buna rağmen dünyanın en yüksek 4'üncü enflasyon oranına sahibiz, Venezuela, Arjantin ve İran'ın ardından. Dünkü konuşmamda da söylemiştim, bu ülkelerle kıyaslanıyor olmak çok üzücü. İhtiyaç duyulan yapısal reformları yapamamak da çok üzücü. 2019 yılında daha da büyük sıkıntılara muhatap olacağımız kesin. İktidar ise sadece krizin adını koymaktan kaçınmakla kalmıyor, âdeta toplumsal gerginliği ve kutuplaşmayı artırarak krizin etkilerini görmemizi önlemeye çalışıyor. Hukuk ve demokrasiden gittikçe uzaklaşılıyor. Türkiye aynen Venezuela gibi ne olduğu belirsiz bir hibrit rejimden otoriterliğe kayıyor.

Dün de ifade ettim, özel sektörün gayretine borçlu olduğumuz övünülecek sanayi tesisleri tehlikede. Ülkemizden sermaye de, yetişmiş insan gücü de kaçıyor, üretim gücümüz düşüyor. Bugün İYİ PARTİ'nin bu konularla alakalı önergesi de maalesef yine iktidar bloğu tarafından reddedildi.

Bir zamanlar Sırbistan'dan -Rusya dâhil- Hindistan'a kadar sahiden üreten, gerçekten üretim gücü olan tek ekonomi Türk ekonomisiydi, Türkiye ekonomisiydi. Bu konumumuzu yeniden kazanmak zorundayız, üretim gücümüzü korumalıyız. Unutmayalım ki endüstri 4.0 düzeyinde tesislerimiz var. Bunların bazılarının Avrupa'da dahi emsalleri yok. Yüzlerce yöneticimiz ve mühendisimiz dünyanın her ülkesinde üst düzey idarecilik yapacak kapasitededir. Bunları yanlış iktisadi politikalarla, hukuksuzlukla, hukuku iğdiş ederek heba etmeyelim.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.