| Konu: | MHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 27.11.2012 |
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP Grubunun verdiği araştırma önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten, iş kazaları -artık buna "kaza" diyemeyiz, aslında iş cinayetleri- Türkiye'nin neredeyse kaderi hâline geldi. Gün geçmiyor ki bir yerde, bir tersanede ya da bir iş yerinde ya da HES barajında ölüm haberleri gelmesin. Bunu sadece iş kazalarıyla ya da firmaların yaklaşımıyla ifade etmek mümkün değil. Aslında bu, Türkiye'de özellikle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının uyguladığı neoliberal politikaların çöktüğü anlamına geliyor. Bugün, bu işçilerin ölümüne neden olan, katliamına neden olan şey, aslında bu sistemin kendisidir çünkü bu sistem, daha çok işçinin iş sağlığını, iş güvenliğini, sosyal güvenlik hakkını korumak değil, aksine "Nasıl bu işçiler üzerinden daha çok kâr elde edebilirim, onları daha çok nasıl çalıştırabilirim?" üzerinden yapılan bir yaklaşım. Yani sistem çökmüş durumdadır.
Değerli milletvekilleri, başka ülkelerde olsa, şimdiye kadar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının 10 defa istifa etmiş olması gerekir. Yani hangi örneği anlatalım? En son Samsun örneği yine burada verildi, 5 işçi öldü. Adana'da 10 işçi baraj altında kaldı, öldü. Esenyurt'ta işçiler diri diri yandı ama bu ülkede, AKP Hükûmeti hâlâ bu konuda hiçbir iş yapmadı. Her kürsüye çıkıldığında iş sağlığı ve iş güvenliği konusunda çok iyi şeyler yapıldığı, bu konuda hiçbir sorunun, hiçbir problemin olmadığı; bazı sorunlar olduğu ama bu konuyu da zaten AKP'nin çözeceği yönünde bir yaklaşım var. Bu, ciddi anlamda bir problem. Oysa bu gerçeği görmeden, aslında, AKP Hükûmeti her gün yaşanan işçi katliamlarına, işçi cinayetlerine ortak oluyor. Bunun adı "cinayet"tir, bunu böyle koyalım, bu kaza maza değil.
Bakın, Tuzla tersaneleri geçen dönem de burada gündemdeydi. Tuzla tersaneleri konusunda bir araştırma önergesi verildi, araştırma yapıldı ama sonuç değişmedi. Hâlâ Tuzla tersanelerinde iş kazaları olmaya devam ediyor, insanlar yaşamlarını yitirmeye devam ediyor. Ekim 2012 tarihi itibariyle Tuzla tersanelerinde ölüm sayısı 152 oldu.
Yine, bu konuda, özellikle meslek hastalıkları, iş kazaları konusunda, ciddi anlamda bir sistem değişimine ihtiyaç var. Yani kâr üzerinden değil, bu kârı elde ederken "Bu kâra neden olan işçilerin, emekçilerin hak ve özgürlüklerini nasıl güvence altına alabiliriz, nasıl garanti altına alabiliriz, insanlar daha iyi koşullarda nasıl çalışabilir?" üzerinden bir çalışma yürütülmesi gerekiyor. Bunlar konusunda hiçbir düzenleme yok. Sözde, burada, bazı düzenlemeler yapıldı işçiler hakkında. Yapılan bütün düzenlemeler aslında işçilerin aleyhine, emekçilerin aleyhine. Sözde sendikal örgütlenme konusunda düzenlemeler yapılıyor ama grev hakkı elinden alınıyor. Dolayısıyla, bugün işçiler aslında itiraz bile edemiyor, itiraz hakkı elinden alınmış durumda. Örgütlendiğinde, ancak AKP Hükûmetini övdüğünde, onun politikalarının ne kadar iyi olduğunu söylediğinde ancak örgütlü mücadele içerisinde yer alabiliyorlar. Biz, bunu çok net olarak görüyoruz sendika mücadelesinde. Yani sendikalılar, aslında bir muhalefet olmaktan, AKP Hükûmetini ya da devletin bu konudaki politikalarını eleştirmekten çok uzak bir noktadalar. Ancak, onu övecekler, hiçbir sorun yokmuş gibi bir yaklaşım? Sonra da yaşanan kazalarda "Bu bir kazaydı." üzerinden bir yaklaşımla ne yazık ki götürmeye çalışıyorlar. Ama buradan bir kez daha uyarmak istiyoruz biz Barış ve Demokrasi Partisi blok vekilleri olarak: Böyle devam etmeyecek bu. İşçiler de emekçiler de örgütleniyor, buna "Hayır." diyor. Bulunduğu her yerde, kendi bulundukları işte işten çıkarılmaya, esnek çalışmaya, sosyal güvencesiz çalışmaya "Hayır." diyorlar, bunun için örgütleniyorlar.
Bakın, bu ülkenin başına bela olan bir taşeronlaşma var. AKP Hükûmeti bu taşeronlaşmayı teşvik ediyor. Bu ölümlerin çoğunu araştırın, taşeron firmalar sayesinde olmuş. Taşeron firmaları çünkü denetlemiyorlar. Asıl iş yüklenici işini taşeron firmaya atıyor, taşeron firma da zaten bunun sorumluluğunu üstlenmiyor, onun üzerinde denetleme mekanizması yok. Nasıl olacak da biz bu iş kazalarını önleyeceğiz? Bunun üzerinden zaten sorumluluk ifade edilmiyor.
Bu Hükûmetin yaklaşımı, işçilerin nasıl güzel öldüğüne yönelik yaklaşımlar oluyor ama bunu nasıl engelleriz, nasıl bu insanlar güzel yaşar, gerçekten çalıştıkları yerde sağlıklı yaşar, iş kazasına maruz kalmadan, akşam evine nasıl gideceğini düşünmeden yaşar konusunda herhangi bir çalışmaları yok.
Değerli milletvekilleri, önemli bir konu da meslek hastalıkları gerçekten. Bu meslek hastalıklarının tespit edilmesi, bunun yasal güvenceye alınması önemli. Anayasa'da da, yasada da bazı tespitler var aslında işçilerin yaşam hakkını güvenceye alma noktasında ama uygulamalara baktığınızda çok ciddi sorunlar var.
Meslek hastalıkları konusunda en ciddi konu, aslında "kot taşlama" diye ifade edilen, geçen dönemde de bu Meclisin gündemine gelen? Ama düzenlemeleri, ne yazık ki yine meslek hastalıklarının tanımı konusunda zorluklar çıkaran bir düzenlemeyle geçti. Yani kot kumlama işinde çalışan işçilerin, öncelikle kendisinin bu hastalığı taşıdığını, o iş yerinde çalıştığını kanıtlaması gerekiyor. Oysa birçoğu esnek çalışıyor, sigortasız çalışıyor. Birçoğunun zaten, örneğin, bu kot taşlama konusunda daha çok bölgeden olmasının, Kürt illerinden olmasının bir şeyi de 90'lı yıllarda insanlar, savaşın en yoğun yaşandığı, çatışmanın en yoğun yaşandığı yerlerden İstanbul'a gelmişler, gelip kot taşlama alanlarında çalışmışlar. Hepsi "İş buldum." diye sevinip diğer akrabalarını çağırmış; hepsi şu anda meslek hastası, ölümü bekliyorlar neredeyse ama bu konuda bir düzenleme yok. Bu hastaların öncelikle kendilerinin hasta olduğunu kabul ettirmesi gerekiyor, oysa bu alanda çalışmışlar. Silikozis hastalığının meslek hastalığı olduğunun başka bir kanıta gerek bırakmadan değerlendirilmesi gerekiyor. Biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak bu konuda kanun teklifi de verdik , geçen dönem de vermiştik, şimdi de verdik. Bunun güncellenmesini ve bu Parlamentonun en azından bu ayıptan kurtulması gerektiğini düşünüyoruz. İnsanlar ölürken kendi çocuklarına, en azından eşlerine daha güvenli, sağlıklı bir yaşam bırakabilir ama bu konuda ne yazık ki çok ciddi çalışma yok. Türkiye'de kot taşlama işinde çalışan yaklaşık 10 bin kişi olduğu ifade ediliyor. Şimdi, mesela, Hükûmete sorsanız bu konuda artık kot taşlama işinin modern cihazlarla yapıldığını, bu konuda sorunlar olmadığını söyleyecek ama peki, daha önce çalışanları ne yapacaksınız? 10 bin işçi bu alanda çalışıyor. Yani bunun 500'ünde silikozis hastalığı olduğu belirlenmiş, ki bir çoğu da daha yeni yeni tespit ediliyor. Bu işte çalışanlar iki üç ay gibi kısa bir süre içerisinde bu hastalığa yakalanıyorlar ama burada, bu insanların çalıştığı yerde bu meslek hastalığını tespit etmesi için birçok engel çıkarılıyor, bürokratik engel çıkarılıyor. Bu konuda bunun da araştırılması gerekiyor diye düşünüyorum.
Sonuç olarak şunu ifade etmek istiyorum: Gerçekten eğer Türkiye'de güçlü ekonominin devam etmesi isteniyorsa o çok övündüğümüz güçlü ekonominin nasıl sağlandığı konusuna bir bakarsak, bu işçilerin, bu emekçilerin hangi koşullarda çalıştığını bir görebilirsek onların koşullarını düzeltme konusunda çaba içerisinde olmak zorunda olduğumuzu görmek durumundayız. Her defasında kalkıp övünüyorsunuz, dünyanın bilmem kaçıncı büyük ekonomisi? Peki, bu ekonomiyi sağlayan işçilerin, emekçilerin yaşam standardı, yaşam durumu, sağlığı, güvenceli çalışması sizin sorununuz değil mi; insanların tedavisi, daha insanca yaşam koşulları sizin sorumluluğunuz değil mi? Bunları bir kez daha düşünmeniz gerekiyor.
İkincisi, bu taşeronlaşma meselesi ciddi bir sorun. Bunun ortadan kaldırılması ya da en aza indirgenmesi meselesi konusunda bir çalışmanın acil yapılması gerekiyor. Taşeron firmaların araştırılması, belki bu konuda ciddi anlamda yaşanan sorunların ifade edilmesi gerekiyor.
Üçüncüsü, esnek çalışma meselesinin, güvencesiz çalışma yaklaşımının -ki AKP Hükûmeti bunu kanuni hâle getirdi biliyorsunuz, yasal hâle getirdi esnek çalışmayı, güvencesiz çalışmayı- bunların zararlarının araştırılması önemli bir nokta diye düşünüyoruz. Bütün bunları yapmadan Türkiye'de gerçek anlamda insan yaşamına dair iyi şeyler yaptığımızı düşünemeyiz. İşçilerimiz nasıl bir durumdaysa aslında biz de kendimizi bundan şey hissedemeyiz. Dolayısıyla, burada doğru bir iş yapmamak ölümlerden hepimizin sorumlu olduğu anlamına gelir, sadece o firmanın değil. O firmaların ölümlere neden olan işler yapmasının, bu konuda tedbir almamasının, işçilerin sağlığını, yaşamını güvence altına almamasının temel nedeni bu Parlamentodur. Bu Parlamentodan güç alıyor, buradaki yasalardan güç alıyor, buradaki denetim yoksunluğundan güç alıyor.
Dolayısıyla, sadece firmaya bu işi yüklemek istemiyorsak o zaman burada gereğinin yapılması gerekiyor, diyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tuncel.