| Konu: | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 47 |
| Tarih: | 17.01.2019 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 39 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin geneli üzerinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun, yeni bir torba bildiğimiz gibi. Daha dün 71 maddelik bir torbayı tamamlayıp depoya sevk ettik, şimdi alelacele 17 maddelik başka bir torba yasayı görüşüyoruz.
Ya, gerçekten değerli arkadaşlar, bu torbadan, temel yasadan, yasama kurnazlığından bıktık, hani söyleye söyleye bıktık, utanıyoruz gerçekten değerli arkadaşlarım. Bu, Meclise yani Türkiye Büyük Millet Meclisine hakarettir arkadaşlar, bu yaptığımız şeyle kendi kendimizin itibarını sıfırlıyoruz.
Şimdi üzerinde görüştüğümüz bu 17 maddelik mini torba 9 Ocak 2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş değerli arkadaşlarım. Aynı tarihte, esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna sevk edilmiş. Diğer ihtisas komisyonlarını ilgilendiren bazı maddeler içermesine rağmen, herhangi bir tali komisyona gönderilmemiş. Oysa bu 17 maddeden, bakın, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 11, 12'nci maddeler Plan ve Bütçe Komisyonunda, doğru. 7'nci maddenin Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda görüşülmesi gerekiyor. 8, 9, 14, 15'inci maddelerin Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda görüşülmesi lazım. 10'uncu maddenin Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda görüşülmesi gerekir. 13'üncü maddenin Dışişleri Komisyonunda görüşülmesi gerekiyor değerli arkadaşlarım.
Şu anda görüştüğümüz bu 17 madde çok değişik bakanlıklarla ilgilidir. Peki, size soruyorum: Nerede o bakanlar? Bu nasıl bir kanun yapmak? Yani, arkadaşımız Cemal Bey dolaştı, torbaya doldurdu, getirdi. Biliyoruz ki Hükûmet getiriyor bunu. O zaman, bakın arkadaşlar, burada bir garabet var. Ya, Cumhurbaşkanlığı sistemi baştan sona garabet ama burada müthiş bir garabet var, böyle olmaz. Yani burada Anayasa değişikliği mi yapılacak, İç Tüzük yeniden mi gözden geçirilecek, otursun Meclis, burada oynamayalım ya, beştaş mı oynuyoruz? Kanun yapıyoruz değerli arkadaşlarım ya, insanların hayatını değiştirecek kanunlar çıkarıyoruz burada, böyle bir şey olur mu? Bunlar düzelsin.
Bakın, Plan ve Bütçe Komisyonunda da hızlı bir şekilde görüşüldü, bitti, geçti. Peki, bu nasıl kanun yapma tekniği ya? Bu soruyu sormaktan bıktık usandık değerli arkadaşlarım.
Maddelerle ilgili, ilgili maddeler gelince arkadaşlarımız konuşacaklar ama 2 tane maddeden söz etmek istiyorum. Bunlardan bir tanesi 7'nci madde değerli arkadaşlarım, Kıyı Kanunu'yla ilgili. Yani o kadar bir istismar, o kadar gelişigüzel kullanıyoruz ki; Anayasa, yasalar, bize geçmişten kalan miras, gelecek kuşaklara bırakacaklarımız, bunların hiçbir değeri yok değerli arkadaşlarım. İlgili madde geldiğinde, önerge üzerinde konuşurken ayrıca ayrıntıya gireceğim.
Başka bir madde var, 14'üncü madde. Alivre maddesi bu, alivre maddesi. Bak, şey soruyor "Nasıl bir madde, böyle bir madde olur mu? Ben böyle bir madde getirmedim." diyor. Bakın, bilirsiniz değil mi, hani gelecek senenin mahsulü, bakılır, satılır, o başkasına satar. İşte, buna "alivre" derler. Şimdi Sayın Öztürk kardeşimiz, sayın milletvekilimiz enerji piyasasıyla ilgili böyle bir şey getiriyor. Daha üretilmemiş elektrik, enerji bu şekilde satılacak değerli arkadaşlarım. Bunlar iş değil.
Bakın değerli arkadaşlar, yani bu işin bir ciddiyeti var, ciddi gitmek gerekiyor. Sayın Bakan -Hazine ve Maliye Bakanından söz ediyorum- her gün aynı şeyleri tekrar edip duruyor.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Kaçıncı maddede, bir daha anlatsana, anlamadık tam olarak.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Bugün de dedi ki: "Biz mali disipline sıkı bir şekilde bağlıyız, bağlı olmaya da devam edeceğiz." Ve iki gün önce de 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinde 72,6 milyar TL açık verdiklerini söyledi. Bakın, burada, kendi söylediği rakamdan, gerçekten bu disipline bağlı mı değil mi, anlatayım size. 2018 yılı bütçesinde 53 milyar TL açık öngörülmüş değerli arkadaşlarım; 72,6 milyar TL açık vermişler. Ama bakın, bunun 9 milyarı bedelli askerlikten, 15 milyarı imar barışından gelmiş. Eğer bunlar olmasa 97,1 milyar TL olacak bu açık. Bu nasıl bir mali disipline uyma? Böyle bir şey var mı? Gelecek senede bunların nasıl, ne olacağı ayrı bir şey.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - "Yüzde 7'lik hedefi yüzde 20'yle tutturduk." diyenlerin normaldir bunu söylemesi.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım -dün de konuşmamda ifade ettim- siz bir taraftan "Kriz yok." falan diyorsunuz ama krizi ötelemek için birtakım tedbirler alıyorsunuz, öbür taraftan da seçim kazanmak için dönüyorsunuz; işte, kredi kartlarına yeni yapılandırma, KOBİ'lere yeni teşvikler, vergilerden vazgeçmeler, cezaları affetmeler; dünya kadar şey getiriyorsunuz yani geleceği çoktan harcadınız. 31 Marttan sonra ne olacağını bilmiyoruz. Şu anda ağustos böceğisiniz ama 31 Marttan sonra ne yapacaksınız, ne gelecek ve bunların bedellerini kim ödeyecek, belli değil.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Vatandaş, vatandaş.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Başka bir konu üzerinden, gerçekten mali disipline uyuyor musunuz, uymuyor musunuz; krizle mücadele ediyor musunuz, etmiyor musunuz sorusuna cevap arayalım.
Borçlanmayla ilgili... Değerli arkadaşlarım, bakın, siz ilan ettiniz; ocak-mart döneminde 44,4 milyar TL'lik borç servisine karşılık 42,3 milyar TL'lik iç borçlanma yapacaksınız ama bu borçlanma nasıl yapılıyor? Bugün Sayın Bakanın açıkladığı gibi değil. Sayın Bakan diyor ki: "Borçlanmaları çok kolay yapıyoruz. Faizler düştü." Peki, değerli arkadaşlarım, size soruyorum: Faizler nereden 20'ye düştü? Ha, diyor ki: "24'ten 20'ye düştü." Öyle değil değerli arkadaşlarım. Bakın, Hazine, 2018'de ve bu yıl, 2011 ve 2012 yıllarında aldığı borçları ödüyor. Hatırlamada yarar var; o yıllarda Hazinenin iç borçlanmasındaki ortalama maliyet yüzde 6-8 aralığında idi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Yüzde 6-8'i yüzde 20'yle ödüyor.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Yüzde 6-8 aralığından şu anda yüzde 19'a çıkmış, deniliyor ki: "Faizler düşüyor." Ya, bu nasıl bir mantık değerli arkadaşlarım? Hani, meşhur hikâye var ya eşeği kaybettirip sonra buldurma diye; ya, milletle alay etmeyin, böyle bir şey yok. Bir de süreyle ilgili, beş yıl, beş buçuk yıl, altı yıl olan süre üç yılın altına düşmüş değerli arkadaşlarım. Dolayısıyla Türkiye'nin borçlanmayla ilgili çok ciddi sıkıntıları var.
Şimdi, Sayın Bakan bugünkü konuşmasında biraz sıkıntıları kaybetti; "yeni ekonomik durum" "ekonomideki yeni gelişmeler" falan gibi kriz karşılığı kelimeler üretti değerli arkadaşlarım ve dedi ki: "Bütün bunların sebebi 2013'ten itibaren başlayan saldırılar; Gezi saldırısı, daha sonra, Almanya'nın saldırısı, Hollanda'nın saldırısı, Amerika'nın saldırısı falan." Değerli arkadaşlarım, böyle değil bu iş. Yani saldırılar oldu, olmadı; ayrıca tartışırız, ederiz. Yani Trump'ın söylemiş olduğu, Türkiye'yi tehdit ettiği cümlelere Sayın Genel Başkanımızın verdiği cevabı biliyorsunuz, ayrı bir şey o. Bu saldırılar olur, ekonomide birtakım şeyler ortaya çıkar, bunlar için tedbirler alınır ama öyle değil değerli arkadaşlar.
Bakın, saldırıysa Amerika'nın 2008 krizinden sonra bütün dünyaya likidite pompalaması, bütün dünyayı dolarla boğmasıdır ve sizin bu doların cazibesine kapılmanız, bol bol para çekmeniz ve bu parayı gerçekçi bir şekilde kullanmamanız, inşaata yatırmanız, yandaşa vermenizdir bu krizin temel sebebi değerli arkadaşlar. Eğer o gelen paralarla gerçekten teknoloji üretecek, katma değer üretecek ciddi yatırımlar yapsaydınız -on altı senedir iktidarsınız- eğitime yatırım yapsaydınız, sanayiye gerçek anlamda yatırım yapsaydınız bu borçları şimdi rahat bir şekilde öderdiniz. "Saldırı" falan değil değerli arkadaşlarım; bu, sizin yanlışlarınızdan kaynaklanan bir durumdur, bunun bu şekilde bilinmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, felaket tellallığı falan da yapmıyoruz, ciddi bir borç yükü altındayız. Yani 450 milyar dolarlık bir borç yükü var ve bunların büyük bir kısmı bir sene içinde ödenecek. Şimdi "Efendim, biz bunu öderiz." Ya "Biz bunu öderiz."le olmaz, gerçek rakamlar ortaya koyacaksınız, yok böyle bir rakam. Yani birtakım cambazlıklarla kaynak üreteceksiniz, oradan alıp oraya satacaksınız, üretmediğiniz elektriği satacaksınız, ödenmeyen konut kredisini kıymetli kâğıda çevireceksiniz, onu satacaksınız; bunlar kaynak filan değil, bunlar cambazlıklar ve bu cambazlıklarla bu borç ödenmez değerli arkadaşlarım. Ondan sonra da çıkıp başkalarını suçlayacaksınız; hayır. Bunun temel suçlusu sizsiniz değerli arkadaşlar. "Sizsiniz" derken Adalet ve Kalkınma Partisini kastediyorum, sizleri kastediyorum. Milliyetçi Hareket Partisi de bu suçun ortağıdır değerli arkadaşlarım.
Bakın, Milliyetçi Hareket Partisinin saygıdeğer Genel Başkanı sürekli şekilde bize hakaret ediyor "zillet ittifakı" filan diyor.
Değerli arkadaşlarım, "zillet" demek aşağılamak demektir. Bakın, bu Meclis, bu Hükûmetin biraz evvel konuştuğumuz tutumlarından dolayı o kadar çok aşağılanıyor ki buna ortak oluyorsunuz değerli arkadaşlar. Ne demek "zillet ittifakı"? Sayın Bahçeli gibi bir beyefendiye bu şekilde konuşmak yakışıyor mu? Biz ne diyelim şimdi size "illet ittifakı" mı diyelim?
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Sen konuşmanı yap.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Başka bir şey mi diyelim?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Diyorsunuz zaten, "kirli ittifak" diyorsunuz.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Demiyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Senin liderin diyor.
BAŞKAN - Devam edin Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Cevap verirsiniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Cevap veririz tabii.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Demiyoruz biz bunları ama bunlar yanlıştır.
Bakın, kendisini suçlu, sorumlu hisseden insan eğer o sorumluluktan çok ciddi bir şekilde rahatsız oluyorsa -bunu Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı için de söylüyorum- ciddi bir şekilde anksiyete duyuyorsa, rahatsız oluyorsa onu bastırmak için önce böyle bir problemin olmadığına kendini inandırır, bastırır, inkâr eder; sonra karşı tarafa yansıtıp oradan gelir. "Yalan söylüyorsunuz." diye "yalancı" diye sürekli şekilde bizi suçluyor. O gün, tam da biz kıyıların yağmalanması için Plan ve Bütçe Komisyonunda kanun teklifi görüşürken Sayın Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı, Sayın Cumhurbaşkanı çıkmış diyor ki: "Kıyıları yağmalıyorlar, kapitalizm şöyle, böyle." Ondan sonra çıkıyor, ana muhalefet partisine beş vakit "yalancı" diyor. Bu, yansıtma savunma mekanizmasının patolojik bir şekilde kullanılmasıdır değerli arkadaşlarım.
Saygılarımı arz ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bekaroğlu.